25 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

25 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Perşembenin Gelişi D FAOT TUT F Yalan Hanımefendi yüzüme bakıp ta: — Ben yalan söylemem! Dediğiniz zaman ne kadar çok güldüğümü hatırlarsınız değil mi? Bu yüzden sizinle aramız açıldı; bana darıldınız; o günden- beri bir daha yüzüme bakmadınız. Hanımefendi yanınıza gelmek dizinizin dibinde diz çöküp af dilemek istiyorum. Kendimi mü- dafaa edecek elimde delillerim var. Bunları birer birer söyliye- ceğim bana hak verecek ve affe- deceksiniz. Size diyeceğim ki gülmemin sebebi çok açıktır. Siz lâal du- daklarınızı aralayıp güler yüzle bana: — Ben yalan söylemem! Dediğiniz vakit belki siz yalan söylemiyordunuz; fakat o sırada ben sizi baştan ayağa kadar tet- kik ediyordum. Sizde gördüğüm her görünüş bana yalan söylüyor- lardı. Bir türlü aklım almadı, bü- tün bu yalan söyleyenler arasında ağzınızdan çıkan bir İki kelimenin doğru olacağını zannedemedim. Yalancıları birer birer sayma- mı mıi istiyorsunuz?, peki hanıme- fendiciğim sayayım, Bakın evvelâ saçlarınızdan başlıyorum. Renkleri saman renginde sapaarı ve kıvır- cık! Işte bir yalan çünkü hakikatte saçlarınız sarı değil siyah, kıvırcık değil düzdür. Boya ile sarartılmış, maşa ile kıvırtılmış bu şekli almış, bakan gözleri aldatıyor. Ikinci yalancı kaşlarınız, kaş yok; bir boya çizgisi kaş gibi göszterilmiş. Üçüacü yalancı kirpikleriniz; ha- kikt kirpik değil; takmal Göz boyamak, aldatmak, kandırmak için — takılmış. — Yanaklarınızın pembeliği de tenin — pembeliği değil; kokucu — dükkânlarında satılan pembelikten bir parça sürülmekle elde edilmiş. Yine bir yalancı meydana çıkıyor ve sonra dudaklarınızın — İâal — rengi — rüj dedideri kakao yağile kırmız boyasının biribirine karışmasından elde edilmiş yalandan, uydurma bir boya. Bütün bu dekoru tamamlıyan sörleriniz doğru olur amma, İnsan bu kadar yalan arasında bir tek doğrunun — bulunabileceğine İna- namıyor ki ! Mizahçı — Benimle evlenmesaydin ba- şını taştan taşa vuracaktın ! — Evlendim amına yine ayni şeyi yapıyorum | Erkek karısına , çıkıştı: — Sana — bir sır tevdi etmiş- tim; herkese &öy- lemişsihr.. — Ne bileyim kocacığım; — bu bir sırdır, demiş- tin amma; kim- seye söyleme diye tembih et- memiştin kil İyilik — Ahmet Beyin büyük iyiliğini | gördüm. —Sana ne iyl- lik yaptı? — Bir hafta evvel borç diye aldığı 15 İirayı lade etti, Birinci teşrin 24 — Otomobilimi dört bin liraya satarım. — Bütün teferrüatile beraberse derhal parasını verip alırım ! Bir Nezaket Meselesi İçmiyorum Sigara — içen sigarayı — bırak- mışa sordu: — Sigara dan nasıl — vaz; bildin? B — Çok kolay kaynanamın res- mini tabakamın içine — koydum. Resmi görmemek için tabakayı aç- mıyor, böylelik- le de sigara İç- miyorum! Razıyım — Ebediyen genç kalmak ls- temez misiniz? — Ebediyen ihtiyar kalmaya da razıyım. — Amma kaba İnsansın, dönüp te bir kere dinleyicilere, affedersiniz arkamda kalıyorsunuz, demiyorsun ! Geçemem Bu Huydan Vaz Âşık oldum bin kerre Sarışına camere Bende göntül kalmadı Gönlümü vere vere. Hem aldandım, aldattım Her çiçekten zevk tatım Sevdiğim her güzele Kendimi başka sattım, Kimi beni sandı kaz Kimi dedi * yaramas ,, Bu gönül işlerinde Olmalı fazla kurnaz.. Yüz bin kere vüruldum, Dalgalandım duruldum Bü sevda oyunundan Artık bıktım yoruldum.. Bakmayım desem olmaz Güzele görüm doymaz Beni linç etseler de Geçemem bu huydan vaz. R. Karaca a Zannet- mem Kadın söyledi: — Mutfaktan fena bir. koku geliyor, havagazı musluğunu açık bırakmış - olaca- ğim, Erkek izah etti. — Zannetmem karıcığım, — eve geldiğim zaman ayakkaplarımı mutfakta çıkarıp bırakmıştım! Bu ilâcı kullanmadan evvel, — Yine bir tek bıldırcın ge- tirmeden geldin ? — Ne yapayım karıcığım, bi- tün dükkânları dolaştım, benden evvel .başka avcılar hepsini top- lamışlar ! Şecaat Arzederken Benim başım da böyle idi. Adım Çıkmış Yaramaz Bukarsam her güzele Hani savaptır diye Beni ciğere bakan Benzetmeyin kediye.. Allahın bir kuluyum, Melek gibi usluyum Çapkın filân değilim Bir parçacık suluyum, Yalansa hep güzeller Bana'ceza versinler Cici iskarpinlerle Başımda gezinsinler. Küçücük ellerile, Çiçek demetlerile Üctüme hücum edip Beni sersinler yere, Beş vakit kılaam namaz Herşeyden geçsem de vaz Zavallı Karacanın Adı çıkmış yaramaz. Rahmi Karaca Sesi Nasıl? Iki evli ara- — Belli olmu- yor. Canı sıkıl- dığı — zamanlar sabahtan akşama kadar ağlıyor. — Herglün canı sıkılmıyor ya! Canı sıkıl- madığı zamanlar daha fenal Sa- bahtan akşama kadar şarkı söy- lüyor. —— ÖDADADADADADAARARRARIRADARI — Hizmetçi bu, 6 tabak kırdı. ğ K LRSR İ — Bir tek tabaksa xarar yok; artık günde bir tabaktan fazla kırmıyor demektir. — Son tabaktı, kıracak başka tabak bulamamıştı. Resim Sergisinde — Ressamların büyük tabloe lar yapmalarını küçük küçük re« simler yapmalarına tercih ederim! — Siz ressam mısınız? Yoksa münekkit mi? — Hayır, ne o, ne öteki çerçiveciyim! Az Bir kır lokantasında etin tas bağını bir liraya veriyorlardı; müşteri sordu: — Burada et az da mı onun için bahalı? — Hayır et azx değil amma müşteri az! Üzülmeyiniz Suphi Bey beş on beş trenini kaçırmıştı. — Ah, diyordu, bu treni ka- çırdığıma ne kadar üzüldüm. İstasyon memuru yanına s0- kuldu: — Okadar üzülmeyiniz bey efendi, beş on beş treni yarın da var, Yarınkine binersiniz| — Sebep Kadın kocasına döndü: — Bu yıl benim, doğum gü- nümde dostlarımıza ziyafet ver« miyecek miyiz? — Hayır, bir yaş daha ihtle yarladığını âleme ilân etmek mi istiyorsun ? İyi Edermiş Kadın söyledi: — Kızmız artık - evlenecek çağa geldi. Bir koca bulup evlen- direlim! Erkek cevap verdi; — Birak kendisi, geçineceği adamı arayıp bulsun! Kadin düşündü: — Benim babam da senin gibi düşünseymiş ne İyi edermiş. On Altı Bey uşağına seslendi: — Bugün gazete yine gey geldi?.. — Ön altı sayfa da efendim, Çabuk çabuk okuyup size vere- — Biz bizmetçilerimizle ço cuklarımızı hiç ayırl etmeyiz, bu yüzden müsterih olabilirsiniz |

Bu sayıdan diğer sayfalar: