Yeni Bir tetkik Hayat Pahalılığı Nasıl Kalkabilir? Fransız Başvekili M. Dumerg Frarwsada hayatı ucuzlandırmak imkânlarını arıyor. Bu işi tetkik etmek ve umumi yollar göster- mek işini'de ici eaki Başvekil olan ve bugünkü kabinede nezaretsiz nazır bulunan M. Heryo ile M. Tordiyöye havale etmiştir. Bu iki nazr tarafından müştereken ha- zırlanan bu rapor geçen hafta Fransız resmi gazetesile de neşre- dilmiştir. Mevzuun ehemmiyeti, muhar- rirlerinin şahsiyeti, ciddi memba- ları, vesikaları ve neticeleri itiba- rile bu eseri çok alâka uyandı- rıcı bir hale sokmuştur. Nazırlar raporlarında hareket noktası olarak şu kararı veriyorlar: *“Bütçelerin daralması fiatla- rın düşmesini icap - ettirir. Hükü- metin hayat paha'ılığile mücadele etmesi bugünkü iklısadi vaziyeto uygundür.,, Bu tetkikte esas olarak et ve süt ve bunlardan yapılan madde- ler göz önünde tutulmaktadır. Fakat ne'ice ve gösterilen çareler hemen hemen bütün maddeler için aynen kabilitatbik görünüyor. Muharrirler, gıda maddelerinin istihsalinden müstehlikin sofrasına kadar geçirdiği safhaları tesbit ederek her noktada ameli çareler göstermektedirler. Raporu yazanlar narh usulünün aleyhindedirler. Bu usulle fiat ax olursa piyasada mal bulmanın ne kadar güç olacağını eski barp senelerini göz Öönünde tutarak meydana koymaktadırlar. Çok uzun tavsiyeleri havi olan bu rapor; yitiştiriciye, tüccara, müstehlike, nakliyeciye ve hükü- mete birçok vazifeler yüklemekte ve bunların hepsinin bir arada tatbik mevkline konulması her halde umumi vaziyette bir düzen- lik meydana getirir, denilmektedir. Fransız Nazırlarıcın tavsiyeleri şu yedi nokta altında hulâsa edilebilir : 1 — Hükümetçe yapılacak işler ( mezbahalar, hallerin ıslahı buralarda Frigorifik — vasıtaların çoğaltılması ve masrafların azal- tılması ) 2 — Ziraatte disiplin. 3 — Piyasaların tanziml. 4 — Satışım kayıt altına alın- ması (fiat etiketleri, afişler, bu hususta memleketin her tarafında yapılacak faaliyeti idare ve tanzim için Başvekâlette bir büronun ihdası ) 5 — Istihlâkâtın çareleri 6 — Nakliye İşlerinin ve tari- felerinin tanziml 7 — Vergilere müteallik ka- yıtlar. Bakalım bu munzzam iş umum! sahada ne şekil alacak ve ne netice verecek? — *« arttırılması Yeni Neşriyat: Gürbüz Türk Çocuğu — Hi- mayei Etfal cemiyeti tarâhudan ayda bir çıkarılan bu mecmuanın 94 üncü #ayısı dâa intişar etmiştir. Çığır — Bu gençlik fikir ve san'at Mmecmunsmin — 18 inci sayısı, birçok yazılarla çıkmıştır. Kaynak — Balıkesir Halkevinin bu aylık kültür. mecmuasının (19-20) nci sayısı intişar etmiştir. Kültür — İzmirde 15 günde bir çıkan bu fikir ve terbiya mecmussının SA4 üncü sayısı çıkmıştır. SON POSTA Şehir Uyanırken .. Dehşetli Ayaz Var.. Sabah.. Sıcak Bir Ses: - Kaynıyor, Saaalepl.. Serseri Çocul;lardan Biri Ellerini Ateşe Sokarak Homur- dandı: — Senin Yaz Dediğin Ana Kucağı Değil Be, Elbette Gün O Güneş doğmak üzere.. Deh- gşetli bir ayaz var.. Beyazıt mey- danına çöken kesif bir sis zaba- kası ağır ağır kalkıyor. Karşı minarelerden uzun, geniş bir ezan sesi geliyor. Sabah.. Şehir uya- niyor. Elektrik Jlâmbaları hâlâ yanıyor.. Sis tabakası kalktıkça kurşun! ve soğuk bir hava, bü- tün meydanı kaplıyor. Uzaklar- dan bir otomobilin kuru gürül- tüleri geliyor. İlk tramvay, Ak- saydan Beyazıta doğru, bütün bı- zile, sık ve telaşlı çan seslerile geldi ve durdu. İçinden tam 6 yolcu çıkıyor.. köşe başına gelen bir salepçinin sıcak ve tiz sesi: — Kayniyoooor, saaaalepl. Havada dondurucu bir taze- lik ve nem kokusu var, Tramvay raylarını temizliyen amele, uzun sopasile hep ayni hareketleri ya- parak ilerliyor. — Kaynıyoooor, saaaalep! Beyazıt camii ve Üniversite ka- pısına doğrü şöyle bir bakın; köşelerden küçük, hafif, Iki kat gölgeler beliriyor. Bunlar şehrin ilk hâkimleri: Serseriler.. Bozuk, çapaklı göz- lerini uğuşturarak, öteye beriye, | şuursuzca gidip geliyorlar. Dişçi | mektebi önünden geçerken, park parmaklıkları kenarında bir ka- labalık toplanmıştı. Yırtık göm- | lekli, pia kasketli bir sürü çocuk. Ortada tahta parçalarından kağıt- lardan küçük bir ateş yakmışlar, ısınıyorlar, içlerinden biri çenelerini sıka sıkakötü — bir küfür savurdu: | — Vay anasını.. ulan kış ge- di bel. Bir başkası, ellerini alevlere | sokazak isittiz — Senii yaz dediğin ana ku- cağı değil be, elbette gün olur elden gider. Sipsin, var mı?, Öteki cebinden büyücek bir izmarit çıkararak uzattı: — Bu kış ortalık pek kuru oğlum, apartımanı nerede tutacağız! Fatihe kapalı bir — Ben medresede gidiyorum. oda var. Allah vere de kimse gelmiye.. Pencereden fayrap dayalı döşeli oda.. içeri. Hem Bakırcılar tarafından ince bir ses geliyordu: — Simiiilütl,, Taze simit!.. Çocuklardan biri — yerinden Ze *i fırladı: — Ulan, bizim andavallı ise, Mfa tutar, iki simidini kkal git ederim. Ateş, kuru çatırdılarla yandıkça, sabah yavaş yavaş açılıyor, artık sis, sanki yere gömülüyor" —Uzaklardan — gelen tıramvay çanları sıklaşmağa baş- ladı. Lâleliden meydana doğru işci akını var. » v Bu sırada, Bakır- cılardan — gelen bir çöpçü araba- blr sının sesi serseri çocukları — yer- lerinden etti. A- teş yığınından ya- Öj nik bir. tahta — kapan fırladı ve Sahaflar kapısı solundaki, — taş kapıdan — İçeri daldılar, Bakırcılara | doğru sapıyoruz. Tlk dükkân, bü- yük bir gürültü * ile açıldı. Be- yazıt kulesi, gü- z neşin ilk aşıke (€ ları — İle — par- 1 ltyor. - Şehri ya- © vaş yavaş ağır — bir uğu'tu ba- © sıyor. Hava git- | dikce yumuşuyor — Köşe başların- da, dumanlı gü- gümlerile salepçi- ÜgeR. ler,. hep © sıcak seslerile bağrı- şıyorlar: — Kayniyooor, saanlepl. Ihtiyar, arnavut bir salepçi önlünde simidinin, fincana batıra- tak gürültü ile atıştıran bir Işçi, homurdanıyor! — Moruk, kış geliyor bel.. Bizim kocakarı odun, kömür dl- ye tutturdu. Bir koca bulup ev- lendirseydim. Bu dertten kurtulur- dum. Varsın kocasının koynunda isinsin, düreün!.. Arnavut : “Fiktanı hasebile !, deyip gülüyordu. Kalpakçıları inerken, küçük dükkanlardan biri önünde man- gılını yelleyen, kuru, uzun boylu iri nezleli bir sesle mırıldanıyor: »» Saçları yandaaaan — anatmış.. Belli ki, akşamki içkinin lur, Elden Gider tesiri hâlâ —geçmemiş. — İkide birde “Hak tuuul,, diye sarsılıyor. Köşeyi dönünce, tanıdığım kısa boylu, tatar gözlü, küçük sakallı ihtiyar bir saraç, başını sallayarak aksi aksi söylendi: — Görüyorsun ya, biz dükkân sabipleri böyle sabahın karan- lığında geliriz. Işçilerden hayır yok. Elbette zenaatta bet bereket kalmaz, elbette işler kesat gider. İnnellahe maassabirin!.. Fincancılar yokuşundan bir iki otomobil hızla çıkıyor. -İşçi, esnaf — kalabalığı — sıklaştı. Sis ortalıktan — kalkıyor. Limandan kalın kalın, tiz tiz vapur düdükleri başladı. Hava güneşle beraber ılınıyor. Şehrin sokakları, bir ba'sli badelmevt ile sankl koca bir leş gibi geriniyor. Ayak sesleri, dük- kân kepenklerinin — gürültüleri, otomobil ve araba patırtıları ar- tık tamamon şehre hâkim.. Mısırçarşısı - önünde, — seyyar satıcılar toplanmış, kimi simit yi- yor, kimi çay, kahyve, salep İçi- yor. Içlerinde sabah güzelliğinden hoşlananlar da var, siyah çarşaflı bir maydanozcu kıza sataşan sa- taşana: — Kız, akşam yine nerelerde idin? Seni yine arabacı Mehme- din evi önünde görmüşler, kız yoksa.. Siyah çarşaflı kız tepiniyor, ağıza alınmıyacak külürlerle ba- gırıyordu : — Elinizin körü.. Siz gidin de arabacı Mehmedin pabucuna nal olun, eşşoğlu eşekler .. Saat tam yedi.. Artık gün- düz şehre hâkim. Ve Yukarılarda yar satıcılar hâkim.. Yenicami yeni yeni uyanıyor. Taş merdi- venlerde — birer- paçavra yığını gibi yatan serserilerin üzerinde güneş —aksetmiş. Biri güne- şin bu — muzipliğine — dayana- mıyarak, başını, küfesi İçine so- karak kıvrıldı. Dördüncü basamaktaki kara Bİrinfî hı'ln 24 Kari Mektupları Bolu Valisi Beyin Bir Tavzihi Kiymetli Gazetenizin dördün- €ü sayfasının birinci sütunundar (Mengende şap hastalığı kalmadı) serlâvhası altında yapılan neşri« yatta: Kaza baytarının şap hase talığına tutulan hayvan başına ©n kurüş aşı parası almakta ve bu parayı da halk memnuniyetle vermekte, — fakat baytarın şap hastalığı çıkan bütün köylere uğramamakta olduğu ve bundan dolayı bazı köylerin bu gibi fal deli telkihlerden istifade edeme» diği yazılmıştı. Kazanın baytar memuru Halit B. genç ve çalışe kan bir memurdur. Ve şap hase talığı çıkan bütün köylere vak-« tinde koşmuş ve İttihaz ettiği kanuni ve fenni tedbir ve mec« | diye kalan mahallelerde çığırtkan sey- | cani olarak yaptığı aşılar sayesin- de mıntakası dahilindeki köylerde görülen şap hastalığını kısa bir müddet içinde #söndürmiye mus vaffak olmuştur. 1234 numaral kanunun bazı mad delerini tadil eden 1775 numarali kanunun ahkâmınca şap telkihatı için hayvan başına dörder kuruş almaya mezun iken mumaileyh bu kanun! istihkakını dahi alma- mıştır. Geçmiş senelerde Mengen na- hiyesinin bataklık köylerinde her sene çıkmış ve bilhassa mandalar arasında birçok zaylata sebep olmuş ve halk arasında ( boğağ hırlaması - çemberleme ) - denilen şarbon hastalıklarına karşı profle laktik olarak tatbik etliği aşılap için yukarda zikredilen kanun ve talimatnamesi ahkâmına tevfikan oldu; neşriyatı vakıa Üz kı'ııh kaymakamlığı 1ırnhı.ı==; yapılan tahkikattan anlaşılmışlır, Keyfiyetin olveçhile tavzihin| rica eder ve saygılarımı sunarım efendim, Bot sakallı, pis yüzlü biri, beni lara baktığımı görünce, yavaş yava doğruldu: — Ne bakıyorsun beyefendi, bizi hor görme biz de vaktile senin gibi ana baba evlâdı idik amma, düştük iştel. Bir sigaran yvar mı?, Sigarasını yakarken gerilera aktı: — Hani bunlar hâlâ uyanmadı kızma. Gece saat üçte yatar bu zavallıcıklar. en çoli uyudukları dört saattirl.. İhtiyar Iş Bankası yoluna ba« karken birdenbire ayağa sıçraya- rak sunturlu bir küfür savurdu. — Yuf ulan, yine mi Baykuş ibi yetiştiler. Kalkın ulan, heey sürüsül, kalkın bel.. kırmızı söpürge geliyori.. Kara sakallı ihtiyar, şapkasıniı kulaklarına kadar geçirerek mer- divenlerde koşmıya, arı tek- melemiyo, sarsmıya, uyandırmıya başladı. Uzaktan bir belediye memuru görünmüştü. Serseri alas yı, karışık, boğuk — küfürlerle fırladılar hepsl bir tarafa dağıldı. Eminönüne çıkınca, kalabalı: ğın bütün kesafetile köprüye aktığını — görürsünüz. —Limanda hâlâ sis var. Vapurlar boğuk boğuk ötüyor. Karşı yaka sisten biç göründüğü yok. Kalabalık, sağdan soldan bütün köprüyü kaplamış. — Sanki — küçük — bir su ÜÖzerine konmuş bir tah- ta parçasından geçen karınca sürüsü gibi, halkta akıyor... Ük va- pur Kadıköy iskelesinde durdu ve kalabalık köprüye — hücum etti. Otomobiller, — tramvaylar, satıcılar, halk ve bütün gürüle tülerle şehir uyandı. Gece yarıe sına kadar böyle inleye inleye ayakta gezinecek.. Sonra yine uyku.. *