lTavukçuluk Bahsi uıl l Tavuklarda Verem Hastalığın inkişafı ağır op müddeti (2-3) haftayla (3-4) ay ırasında değişir; bünyesi pek kuv- vetli olan tavuklarda ise bu mlid- det daha çok davam eder. Bulaşan azanın muhtelif olma- Sına rağmen — yalnız iğ muayenesi ile hastalık hak bir fikir elde etmek mümkün olabilir. — Veremli bir tavuğun karaciğeri pek büyük ve hayva- nin umum sikletinin 1/dü kadar bir ağırlıkta olur. Karaciğerin üzerin- de verem mikroplarının tahribalı görünür; bunlar bir takımı lekeli olup en küçükleri kül renginde, diğerleri de sarımlırak — renkte aynen bir takım taş parçaları manzarasını arzederler. Büyüklükleri bir iğne tepesin- den mercimek tanesine kadar muhtelif boydadır. Bütün karaci- ğer ise balmumu gibi sarı bir renk alıp bazı defalar da emo- raji alâimi gösterir. Barsaklarda ise bir takım küçük kabarcıklar | teşekkül eder; müstesna ola- rak bu — kabarcıklardan pek büyüklerine de tesadüf edilir. Ci- ğgerlerdeki kabarcıklar ya ayrı ayrı veya birleşik ve büyük olur- lar. Böbreklerdeki — kabarcıklar hem güçük hem de serttir. Tavuklardak emik veremine de sık sık tesadüf edilmektedir. Ke- miklerin mafsal yerleri gibi daima rurubetli olan mahallere arız olur. Bir de cilt veremi vardır ki tüy- | lerin diplerinde bir takım kabar- cıklar hasıl eder. Tavuklardaki bu muhtelif ve- | remi ayni alâimi arzeden diğer bazı hastatıklardan tefrik etmek için muhakkak kan muayencsl lâ- zımdır. Yalnız veremde dikkat edi- lecek bir nokta varsa o da hastalı- ğın diğerlerinde olduğu gibi yalnız bir azaya değil bütün vücude bu- laşmış olmasıdır. Yalnız alâim ile hastalığı teşhis etmek hemen imkân haricindedir. Hal- buki önüne geçecek — tetbiri ala- bilmek için hastalığın ne ğunu derhal anlamak - lâzımdır. | Bunun için de kan muayenesi şarttır. Bir de len — bir harici Tuberculination deni- ameliye — vardır ki bu da tavuklara verem kabarcık- larını aşılamakla — olur; — sağ- lam tavuklara hiçbir şey yapa- mıyan bu verem kabarcıkları esasen Veremli olanlarda aksülâ- mel yapar. Bu ameliye için in- sanlardaki verem kabarcıklarını kullanmak hiç iyi değildir, yalnız tavuklarınkini kullanmak lâzımdır. Enjeksiyon ya sakal veya ibik- te yapılır. Veremli tavuklarda enjeksiyonu müteakıp azami 48 oldu- | A ERMONSL ŞWT Sulh Ye Ordu, mnleı kuvveti ve harp, bunların hepsi bir kelimede hulâsa edilebilir: Silâh. Büyük askerler ve meşhur kumandanlar düne kadar, hatta bazıları bügün bile zaforin, sa- dece süngünün ucunda olduğunu söylerler. Fakat fen sahasındaki yeni icatlar ve yeni buluşlar, bu kaideyi değiştirmiştir. Artık zafer: iyi silâha sahip olanda ve bu iyi silâhi mükemmel kullanan- dadır. Bu diyor ki: * — İstikbal harplerinde bü- tün işl silâhlar görecektir. Öyle demler olacak ki askor yerinden bile kım:ldayamıyacak, — sadece deki silâhı, kendini kimseye göstermeden kullanmıya başlıya- caktır.,, Yine fen adamlarının söyledik- lerine göre, istikbal harplerinde elektrik kuvveti, çok büyük rol oynuyacaktır. Ağır toplar hep elektrik kuvvetile işliyecek, mer- miler namlının içine elektrik kuv- vetile sürülecek ve atışlar da hep eiektrikle olacaktır. Bu vaziyette yeni — kaldeyi koyanlar elektrik - düğmesine ibaret kalacaktır. Hatta elektrik edilecek istifade o kadar büyük olacak ki bu sayede tayyareler nefes alamayacaklardır. Hulâsa istikbal harpleri, elektrik ve ma- kinenin boğazlaşması — şeklinde olacaktır. basmaktan Bu yazdıklarımız, alâkadarla- rın ileri sürdükleri iddialardan ibarettir. Bu iddiaların hakikat derecelerini şimdiden kestirmek bizim için mümkün değildir. Fakat şurası da muhakkaktır ki hergün bir gün evvelkinden çok daha saat zarfında aksülâmel başlar. Fakat bazı defalar hasta tavuk- lara da bir şey yapmadığı vaki- dir; bunun İçin enjeksiyonu uzun fasıllarla tekrar etmek icabeder. Veremin kat'i olarak bir te- davisi yoktur; ancak - sıkı . bir surette tavukları tetkik - ederek veremlileri bulup — ayırmak ve bunları feda etmekten başka bir çare yoktur. Böyle tavukların yumurtalarını kat'iyen yememeli ve kuluçka “altına koymamalıdır. Gelecek yazılarımızda bir az da yumrtalardan bahsedeceğiz. * Dr. Ahmet Hüseyin Boye: Doğrusu (klorit, Chlorite) olup sehven “Florit,, deye yazilmıştır efendim. Erenköyı Bereket Tavuk Çiftliği Hasan () Tavuk ve Tavukçuüluğa alt olan müşküllerinizi sorunuz, mütehassıs eise & verecektir. yeni ve daha mükemmel çeşit çeşit silâhlar, harp vasıtaları, ölüm aletleri icat ediliyor. Bugün silâh fabrikalarının gizli odalarında mahrem olarak çalışan ve hariçte biç kimse ile konuşmamayı taah- top neferlerinin vazifesi sadece | kuvvetinden | SON POSTA Fransızların yoptıkları yepyeni ve çok kuvvetli Bir denizaltı gemisi Bir Asker Gözile Lâkırdıları Arasında Silâh Şakırtıları yeni Silâhlar Kadro Harici Oİuyor Amerika ordasunda telsiz makineyle teçhiz edilmiş zırklı otomobiller İ n İ _-l Tayyarelerin geldiği istikametleri kilometrelerce uraklan keşfedem dinleme aleti büt eden mühendisler yeni icatlar başarmak için daha da uğraşıp duruyorlar. Bütün bu yeni İcatla- rın plânı ve projeleri, silâh fab- rikalarının en gizli köşelerinde mahfuz duruyor. Şunu da söyliyelim ki her yeni icat, eski bir icadın pabuçlarını dama atıyor. Nitekim Fransız or- dusunda bu yüzden milyonlarca frank havaya uçmuştur. Diğer ordularda da vaziyet böyledir. Meselâ en basit silâh olarak tü- feği ele alalım. Bu tüfekten daha iyisi, daha işe yararı icat edildiği takdirde eski tüfeğl kad- ro harici çıkarmak, yerine milyon- lar harcamak suretile yenisini ge- tirmek icap edecektir, Silâh fennile uğraşanların id- dialarına göre, zaman gelecek ki devletler hiç el sürülmemiş ve tedarik edilmesi uğrunda milyon- lar Barfedilmiş — olan silâhları günün birinde yeni bir icat kar- Şısinda nskerin Telinden alarak Bitpazarına göndermek mecburi- yetinde kalacaklardır. Görülüyor ki — silâhlanmak kolay bir iş değildir. Altın ha- zinelerinin — silâh — fabrikalarına akması demektir. Bununla bera- ber, milletlerin kendilerini müda- faa etmek mecburiyeti karşısında silâhlanmanın zarureti de mey- dandadır. Yazımızı bitirirken yepyeni bir iddiadan daha bahsedelim, ki şudur : Hayalile bile titrediğimiz bo- ğucu ve öldürücü zehirli gazların istikbal harplerinde rolleri zanne- dildiği kadar büyük olmıyacaktır. Çünkü her zehirli gaza karşı, başka bir gaz kullanmak suretile onun zehirini hiçe iİndirmek ve hatta tamamen tesirsiz bir vazi- yete sokmak mümkündür ve bu imkân tahakkuk edecektir. Bu sözün de doğruluk dere- cesini kestirmek bize ait bir me- sele değildir. Bunu kimyakerler ve fen adamları halledebilir ve biz de ozaman tekrar bu meseleye döneriz. — » 4f 'e ölçen, nişan alan son slstem bir dürbün Resminizi Biıı Gönderiniz Size Tabmhnın Söyliyelim Resminizi kupor ile gönderiniz. üpen diğer sayfamızdadır. 1 Mersin; H.D. Hanım; ( Renminin dercini Istemiyor ) Çevik ve nazlı haroketlerile sevimli ve cazip olur. Gülüşleri masum ve samimidir. Kalabalıl ni gösterici İtilat etmez. yerlete sokuladi bares | ketlere -- £ Ankara; Z. S. Bey; ( Resminin dercini lstemiyor ) Herkesle müsavi derecede ahpap olur. Nadiren kızar, mümkün — olduğu kadar neşesini muhulaza etmek ister. Başkalarinın sözlerine hakkındaki de- | dx.wdıı cereyanlarına pek ehemmiyet vermer <— 4 Ankara Salih Efendi; ( Foteğrafının dercini istemiyor ) Zeki ve ©o nisbotto yaramaz bijr mektepli hususiyetlerini muhafaza eder. Arkadaşlarına takılır, alay edei tılara, usul ve nizamlara pek Ti değildir. - 3 İstanbul K. Ali Efendli ( Fotoğrafının dereini istemiyor ) Ameli işlerde muvdtfak olur, kala- sın) yormaz, işin biraz da oluruna v tesadüflerine bağlanır. Çok konuşmiya» bilir, fakat sözleri tok ve kıncıdır. - 85 Trabzon Sait Bey: ( Fotoğrafı d Dudağından el müttehzi gülüşlerile, kışlarile, olgun, hâl aşina ve mektuau bir insan kargısında bulunduğunuz hia- #ini verir. sentlerin bile kusur bulacağı pek zayıl bir ihtimaldir. Tavr ve hareketlerinin heyeti mecmuası manalı ve kapalıdır. derc! 87 İz ( Fotogrufım Simaşının hazin ve manalı bir ifas Hemen daima, derin bir elemin tahtı tesirinde gibidir. Bu hal hör haovgi bir inkisarı hayalin veya küçük yaşta ana veya baba şefkatin- den mahrum kalmanın acı — bir tes galıürü olabilir. Maahaza kuvvetli, irae erkeğin desi vardır. deli elinin samimi ve valar | kâr hareketleri bu hali neşaye tabvll edebilir. - 36 İstanbul M. M. Beyı ( Fotografımın dercini istemiyor ) Göründüğü kadar uyeal ve sakin değildir. Dediğini yapar, iddiayı sever. Münakaşa ve mücadeleden çekinmez. Yalnız bu kuvvetlerini her zaman ve gelişigüzel istimal etmez. Hiç bozulma- dan, renk vermeden maksadına mü- vaffak olan mütedil bir insan huvus! yetlerini muhafaza eder. - 52 İstanbul: L. S. Hanımı ( Fotografının dercini istemiyor ) Narin ve zariftir. Güzel ve renkli eşyaların âni cazibesi gibi birdenbire sevilir, parlar ve göze çarpar. Fakat bu halini hırçınlığıle telif edebilmişmi- dir? Sevimliliğini arttırmak — sırlarını bilirler mi? Yoksa kirıcı ve mukabeleli hüureketlerile biraz evvel yaptıği tesiri hemen izale mi eder? Her ne giyse ya- kışır, Maahaza buna yalanız siması değil tipi de iyi giyinmek san'atine vukulu kadar yardım eder. Mahrumiyeto 'a hammül edemediği için cömerttir, müs dahalo edilmezse işi israfa vardırabilir. yaline daha — fazla yer vermiştir. Hüriyetini fazla sovar, kayıt- lardan hoşlanmaz. Dilediği gibi hures kot etmek ve kimseye hesap verme- den yaşamak istar. Elbiso ve eşyasıne dan çabuk bıkar, parayı israla yakın olarak kullanır. - 10 Mut: Ömer Lütfi Beyi ( Raaminln dercin! istemiyor ) Zabiri bir hiddet ve şiddeti vardır. Fakat öfkeni yi müameleye, ık değildir. Mu- ında samimiyt den hoşlanır. ıu.k;.ıu tabammtlü pok kuvvetli değildir. 18 Adana: M. P. Beyi ( Ra dercini istemiyor ) Kalenderliğini derbaderlik dorece- sinden kurtaracak kadar — nizam ve üsüllere ve hüriyetini tahdit eden ka- yıtlara riayet eder. Hiçbir şeyo ehem- miyet vermek istemeyen südeliği, te- vazuu altında gizli bir geruru vardır.