» Bayfa TOMBUL No: 14 Nâbi Ef. Türlü Türlü Diller Döküyordu — Hiç düşünme, içine kaygu koyma, bana birak diyorum elma- sım. Bendel kemterin derecel sada- kati zannimca müsellemdir. Zerre miktar aleyhinize ve zararınıza olacak bir dadüsiteda rizadade olur muyum a benim efendim? — Söylemesi zait Nâbi Efen- diciğim, elbette sen bizden arif- sin, agâhsın amma yine söyle- miş olayım. Kuzum sıkı sıkı, çekişe çekişe pazarlık edin. — Alerre'sli vel'aynal.. — Hayvanların kusurlu, illetli olup olmadığına önceden İyice bakmalı. — Fakliri pürtaksirin bu husus- taki tecrübesi ve bizaası az değil- dir. Benliğime lânet, cinsi ferse- teki uyüp ve emrazı en hâzik baytarlar kadar anlamazsam şu lihyei fakiri derakap kazıtırım. Hayvanların alınması hususunda hatunu müteredditçe gören Nâbi Efendi dillerin envammı döküyordur — Vâkıa şu sırada beygir almak, fayton almak, falan feste- kiz almak yekmazarda biraz Babehengâm gibl — görünürse de hakikikat hiç te öyle değil efen- diciğim.. hanenin direğini kaybet- Üniz; — yavrumda, — sultanım da acılısınız; — meyus, elemnak — bir hayat içinde puyansınız... Bu gidişin böylece devamı, dilimi eşek arıları soksun mazallah iyiye varmaz; zira ölenle ölünmez... Pekâlâ atı da alırız, arabayı da, Yavrumuzun arzusu yerine gelir; gönlü edilmiş olur. Biraz avunup vakit geçirir. Bir kupa da tedarik ederiz. Suk taniım da ara mwra te ühe, teferrüce çıkarsınız; — şöyle bir iki saat açılır, — ferahlarsınız... Şimdi — deyeceksiniz. ki eldeki nakit para lâşey mesabesinde; ata arabaya — vermek, kısme azamını elden çıkarmak muw vafıkımantık — mıdır?.. Elcevapı Elbette; — elbette muvafıkı - mantıktır. Merkadı mübareki nur olsun, merhum kırk parçaya karip gınlâk ve akar bıraktı. Afiyetiniz, sıhhatiniz namıma bunların üçünü, beşini satarsak ne zarar? Evvelce de arzettiğim — veçhile, birkaç katre eksilmekle deryanın suyu mu tükenir a velinimet yadigârım? Sofada bu sözler edile dursun, Vehbi Bey de meydanı boş bu- muş, girişmişti: — Canbaz ağabey, ilerisi ge- risi yok, söz söz; atlarını beğen- dim, aldım gitti. Sen şimdi onu bunu bırak ta şa aşağıki ahın, arabalığı gör. Nesi tamam, nesi eksik söyle.. Ayrıca bir ricam var, ŞArabacıyı senden — isterim. Yağızların fiyakasına uyacak, iri yarı, gösterişli, yakışıklı bir seyis olmalı... Öyle değil mi kâtipçi- ğim? At hırsızı kıyafetli, dağdan gelme bir herifin eline bu canım beygirlerin dizginleri yaraşır mı Allahaşkına ? Kâtip Ralften evvel — sulu atıldı: — Hani Beyoğlunda, Kuüp Hasana benziyen bir paşa zadeye tesadüif ediyoruz. Bilemedinz mi canım, hani Kaptan paşanın ça- tanası gibi, yaldızlı, pıril - pinl faytonu var; kır. beygirleri var, İşte arabacı onun arabacım. Ay- hığı iki mecit fazla veririz, herifi Ayartırız. Kâtip Raif, yine kulağına sok- tuğu parmakları bıyıklarında, kaş çatıyor: —Hor iş bitti, davul örtüsü mü gezip, Resimli Sermet Muhtar Yazanı — Allah, ne kadanalar .. kaldı? Diyordu. Koca Istanbulda arabacı kıtlığımı — var? Beğen beğendiğini seç!.. Nabi Efendi, fesini yana yık- mış, memnun, neş'eli odaya girdi; oturmadan lâfı açtı: Büyük Milift Ronan MİRASYEDİ 29 . 8 -984 — Miri muhteremler, encam- kâr eadedimize gelelim... Ahmet Beyciğim, esbanı bimenendini e- hak beğendik; yani ilk nararda matluba muvafık bulduk. Maşal- lahlirrahman her ikisi de zahiren... Vehbi Bey, artık dürtüşlemeyi kakıştırmıya tahvil etti; açığa vurdu: — Bey amca, kısa kes, para- ları sayalım.. Nabi Eefendi: (iki dakikacık müsaade gülüm!) diyerek yine alabildiğine gidiyordu: — Ne diyordum? Evet, her ild- sİ de zahiren mükemmel, ekmel fakat gerek abdlaciz, gerek veli- nimet zadem Vehbiciğim, gerekse Rüsumat emaneti celilesi mütehay- yizan hulefasından Raif Bey refl- ki şefikimiz, bittabi ulümu bayta- riyeden — bibehreyiz... (Arkası var ) Limanda Bir Müsademe P ü Erzurum Vapurunun Arka K Direği Kırıldı Müsademeden sonra: Solda Erzurum, sağda Cumhurigel vapurları Dün limanda bir müsademe hâdisesi olmuştur: Denizyollarının Erzurum va- :Il. postasını almak üzere Ca- tada bir numaralı rılhtıma yana- şırken, daha âşağı kısımda bağlı duran Cumhuriyet vapurunun ön kısmına çarpmıştır. Fakat bu çar- pışma, suların akıntısı ve Kalamış vupurunun o sırada köprü iskele- sine yanaşmak üzere araya girmesi yüzünde vukua gelmiştir. Cümhu- riyet vapurunun öndeki baston dire- ği, Erzurum vapurunun arka dire- ğini tutan ve çarmıh tabir edilen İki Otel Yanmaktan l&;ıriâfıl;_ | | | | | iplerine takılmış ve gerilmesine meydan vermiştir. Neticede ipler kopmuş, Erzurumun grandi deni- len arka direği büyük bir gürültü ile kıç köşkün üzerine yıkılmış- tır. Bu sukat neticesinde parmak- lıklar eğrilmiş, bir tahlisiye san- dalı parçalanmıştır. Nüfusça zayi- at olmamıştır. Erzurum vapuru, bugün tamir edilmek üzere havuza alınacak- tır. Erzarumun Karadeniz posta- sını, dün akçam Cümhuriyet va- puru almıştır. S B İ İ Sirkecide Orhaniye caddesinde tüccardan Cevdet Bey isiinde birine ait ve üç sene evvel Emlâk bankasına 4 bin Hraya terhin edilmiş ve banka tarafından da 4 bin liraya sigorta edilmiş olan Antalya - otelinin üst katından yangın çıkmıştır. Yangın sür'atle yanındaki Bolvadin oteline sirayet etmiş ve her İki otel itfalyenin gayretile Gst kısmımları tamamen yandığı halde södürülmüştür. Resim yangın çıkan otelleri gösteriyor. -ı 20 ' Bugünün Meselelerinden I Türk Dili İçin... (Baştarafı 1 inci sayfada) kaynakları her vakit yerli değik- dir. (Rauf) un bazı parçalarında bizi, zorlukla buluyorum. (Celâl Sahir) ; (Beyaz Gölge- ler) inde (Siyah) ında ( Edebiyatı Cedide ) cidir. Eakat son eserle- rinde (Millt Mektep) şahsiyetlerin- dendir. (H. Suat), ( Gâvei Zalim ) liği bir tarafa bırakılıp ta (Lânei Melâl) de yazıcılığı tamamlasaydı, Türk edebiyatı için dil ve hüsün kazancı olurdu. debiyatı Cedide) den bahse- dilirken onun iki büyük şefinl ihmal —ettiğim — zannolunmasın.. grcvfik Eikret), ( Halit Ziya ).. unların — yüksek ltür sahibi olduklarında şüphem yok. Fakat (Fikret) in, ( Rubabı Sikeste ) sile (Halüâkun Defteri) le; (Halit Ziya) nın (Aşk Memnu) u ile Türk dili bakımından birşey yaptıklarına bir türlü inanamıyorum. Çok sevilen (Cquıb.ı“Şılııid- tin), (Haç Yolunda).. (Saffeti Ziya) bütün hassaşlığına, — kibarlığına rağmen ( salon köşeleri ) İnde kaldılar 1. Bütün bunlar bars adamları olabilirler, — Büyük — san'atkâr olabilirler, Yüksek ve ince his- lerle söylemiş olabilirler. (Vezin) de, (kafiye ) de, üslüp da üstat sayılabilirler. Fakat me çıkar? eserlerinin adı bile türkçe değili. Kimin için yazdılar? Kime hitap etmek istediler?! Türkler için mi? İçleri şöyle dursun, fakat önce kitaplarının isimlerini Türkçeye çevirmeleri, lâzımdır. Türklere hitap etmek istedilerse önce Türkçe yazmaları (Edebiyatı cedide) de — şahsl- yetler, kaf lar bile Türke benzemiyor. Yalnız isimler Türk.. Tıpkı henüz ihtida etmiş ( Bogus Efendi) gibi! Bence bir (Karacaoğlan) hele bir (Göroğlu destamı ); dil bak- fikir bakımından rum. Halep uzaksa arşın «yakını (Karacaoğlan); Fecrman Padişahın, dağlar birimdir. Köroğlu; Tokat kervanından aldım bakırı. Beyler| İncitmeyin fıkarayı fakiri. Gerali; Gerali dodikleri bir kara dana, Çekti de bıçağıı gindi meydana! Daha neler ve neler? Salta- nata karşı koymalar, zulme lsyan- lar, kahramanlıklar... Birgün, arkadaşım Konya meb- usu Refik Beyle konuşuyorduk. Bana Sivas taraflarında halkın söylediği manilerden bazı parça- lar okudu. Belki benim hislerim- de bir tuhaflık var. Fakat neye saklıyayım? Bana bu manilerin aşı- ladığı manaları, eski ve son za- manların nesirlerinden şilrlerinden pek çoğu telkin edemedi. Bakınız Türk köylüsü hanım ne diyor? Elimi salladım değdi dikene Ah eylenirim anam burçak ekane İlâhi süvari ömrün tükena.. Ne yaman zor imiş burçak yolması Burçak tarlasında yelin olmamı. İşlitiğim ezean, ezan sesidir. Ezan sesi değil anam, 'gönül sesidir. | Misraların — bazılarını - atlamış olabilirim. Fakat şuracığa tesbit ettiklerim geçmiş devirlerde Türk köylüsünün çektiklerini nekadar açık anlatıyor? Yürekleri yaka yaka nasıl dinletiyor?. (Sofuk!) de trajedilerini bun- madı. Türk köylüsünü, Türk vatanı- n hemen hemen kimse esaslı bir Bürette düşünüp söylemedi. O, kandi kendisini söyledi. Hiç o mazsa dinleyebilsek. Hele : Türkiyede harbolacak. Tarihlere şan olacak. Bu yerlerde düşman değil. Türk milleti han olacak. Büyük zaferin yegâne destan- dır, İ dan daha samimi duyarak yaz- * (Fecrlati) doğarken öldü. Onun mensuplarının hemen hepsi (Milli mekteb) e geçtiler, (Fecriati) adı (Ahmet Haşim) in yüzü suyu hüre metine anılacaktır. (Ahmet Haşim) Türkçe mi yazdı? Tam değil. Lâ> kin hiç olmazsa çok ince duydu. İlerlemiş bir Türkçe İle yazdı. Eserlerinde Türk kokusu vardı. Onun (Piyale) si bir Acem kade- hidir. O, Acem kadehile bize Türk duygularını ateşten bir sanat halinde sundu. Musolini Yine Tatlı Konuştu! (Baştarafı 1 inci sayfada) olsaydık, ancak top seslerile hak- lolunabilecek ihtilâtlar vukua ge- lecekti. Harbe yarın için değil, bügün patlıyacakmış gibi hazır bulunmak lâzımdır. “Bu münasebetle şunu da söy- lemeliyim ki biz askeri bir millet, daha doğrusu askerliği sever bir millet haline gelmeliyiz ve İlâve edeyim: Harpcü bir millet. Italyan | milletinin siyasi, iktısadi ve fikri hayatı bu askeri zaruretler üze- rine istinat etmelidir, ,, M. Musolini, bundan sonra harbin felsefesini yapmış, bu mü- nasebetle muharebeyi, hukuk (hti- lâflarının mercii olarak — tanıtan temyiz mahkemesine benzetmiş ve sözüne şöyle devam etmiştir: “— Mademki bazı milletler yükseliyor ve bazıları alçalıyorlar; bütün hüsnüniyetlere, konferans- lara, anlaşma protokollarına rağ- men muharebe, milletlerin mukad- deratile beraber asırların yanında yürüyüp gidecektir. Diyebilirim ki Italya milleti, bir ihtiyaç halinde, tek bir insan gibi cevap vermeye hazır bulunuyor, ,, M. Musolini, müteakiben ns- kerleri tebrik etmiş ve manevra arazisinin, şarki İtalyan hududuna benzemesinden — dolayı bilhassa intihap edildiğini kaydeylemiştir. Yoni Noşriyatı Holivut Holivut'un 29 Ağustos — nüshası, önümüzdeki mevsim filimlerinin mev- zuları ile çok güzel — resimleri ve ea son sinema haberlerini — havi olarak Resim Tahlili Kupona A T AU resmiditi bu kupondan 40 adet ile birlikte gönderiniz. - Resminiz mraya Vübidir. ve 'iade edilmez. ”