4 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Harbin Yıldönümünde Eevvelki gün, dünya tarihinde en kanlı bir günün yıl dönümü idi. Bü- Yük harp S0 sens evvel, 2 Ağustos 1914 te başlamıştı. İrili ufaklı bir yı- ğın devlet tam dört uzun sene bi- ribirile boğazlaştılar. Hudutlar karıştı, hayat şartları altüst oldu ve harp her şeye rağmen dört uzun sene, ölüm ve ıstırap saçtı. Dört söne son" ra umum! mütareke yapıldığı raman bilânço, tarihin o güne kadar hiç kaydetmâdiği korkunç bir yekündu. Milyonlarca Iİnsan harp cephelerinde Parçalanmış, sayısı yüz binleri aşan kadın ve çocuk açlığın, harbin sa- vurduğu yoksulluğun, sefalatin pen- çesinde can vermiş, milyarları yüz- İörce defa aşan paralar, İnsan ka- | hından daha kızıl bir manzara İle yokluğa ve hiçliğe doğru akıp gitmiş. Fakat daha feci olan da şudur ki, gözümüzün önündeki bu ıstıraplı misale rağmen yirmi sene evvel patlayan ilk bombanın ortalığı allak bullak eden gürültüsü kulaklarımızı el'an tırmalamasına rağmen, insanlar hâlâ akılllanmamışa benziyor. Zaman Zaman harp lâkırdıları ediliyor, harp sebebi olabilecek ihtilâflar bir türlü halledilemiyor. Ve “aklı selim, her- gün bir az daha fire veriyor. Fakat beşeriyeti yeni bir maceraya sürük« lemek tarihi cinayetlerin en ağırı olacaktır. Yenl bir harp mes'uliyetini kabul edecek — babayiğitler acaba bunu düşünüyorlar mı? Galibat — Hayır — * Lehistan'da Sağlam Para Ve Sağlam Bir Ordu Siyaseti Varşova, 3 ( AA ) — Başvekil M. Kozlovaki hükümet blokunun içtiman- da Lehistanın iktisat programını an« latarak demiştir ki: “ — Bu proğram şu esasa istinat etmektedir. Buhrandan evvelki şart- ların avdetine ihtimal olmadığından yeni şartlara uymak lâzımdır. Halki geçindirmek — İçin de yegâne — çare dahili kapitalleştirmedir. Bundan do« layıdır ki Lehistanın esaslı ve şaşmaz Avusturya Hâdiseleri Mesuliyet . Almanyaya mı Aittir? Londra, 3 (A. A.) a 'ı:::ı.a:: elen haberlere göre Avu a l'lılyı hükümetleri, Viyana hükümeti- nin son suikastlerde Almanyanın suç ortaklığını — tesbit eden — dosyasını, büyük devletler Berlin hükümeti nez« dinde müdahaledâ bulunmak fatedik- leri takdirde, esas olarak — telâkki etmektedirler. İ Bu hususta İngilterenin vaziyeti, Avam kamarasında hariciye nazirı Sir Con Simonun tarif ettiği şekilde kalmakta devam ediyor. İngiltere hükümeti bu yolda bir teşebbüse girişmeye hâazırlanmakta değildir. Va böyle birşey düşünmemektedir. Bir İdam Kararı Viyana, 3 (A.A.) — Hücum kıtası relsi Edvar Honiş, evinde bomba bulunduğu için idama mahküm edil- miştir. Cümhar relsi affetmediği takdirdö asılacaktır. Yeni Tevkifler Viyana, 3 ( Havas) — Lintz'den bildirildiğine göre dün yeni bir Ale manekuriyesi daha tevkif edilmiştir. Bu kuriyenin üzerinde, bundan evvel tevkif edilmiş 'olan kuriyenin Üzerin- de bulunan talimatı ikmal eden bir takım tajilmat bulunmuştur. Bu tall- mat, bilhassa - Lıntzda bir. takım harakât yapılmaszını istihdaf ediyordu. Orada umumi mebani Naziler tara- fından işgal edilecek ve bu esnada asiler, orduyu varuşlarda tutacak İdi. Kuriye tevkif ödilir edilmez Lintzin bütün meşru kuvvetleri meseleden haberdar edilmiş ve mütekayyız bu- lunmağa davet olunmuştur. Her farafta sükünet hüküm sürmek- tedir. Fon Papen Meselesi Viyana, 3 (A. A.) — Kilise erkâ- nının Fon Papenin Viyana elçiliğine tayini meselesinde bazı Itirazlarda bulundukları haber veriliyor. Uzak Şark'ta Yine | Kargaşalıklar Oluyor Komünistler Harekete Geçti, Sovyet Memurları Da Tevkif Edildi Çin Tokyo, (A.A.) — Fuşovdan 12 mil uzaktâ olan Falshayı işgal etmiş bulunan dahili komünist kuvvetlerine karşı bir cebir hareketl olmak üzere Fuşova ecnebi harp gemileri gelmiştir. Çin kükümeti tarafından gönderi- len kıtaat Fuşova gelmiştir. Bir Japon harp gemisi de bugün gelmiştir. Tokyo,3 (A.A ) — 5000 koemünist Fuşov üzerine yürümektedir. Maksat« | ları aylardan beri Nankin ve Kanton kıt'atının cenubi “ Kinagel ,, dekl muhasara ederek zaptedemedikleri bir komünist kalesine tuz ve pirinç gön- derilmemesi için Nankin hükümetinin koyduğu ambargoyu — kırmaktır. milli ordusundan bir görünüş Bugün öğleden sonra Fuşova bir İngiliz muhribi gelmesi bekleniyor, Tevkif edllen Sovyet Memurlariı Moskova, 3 (ALA.) — Kabarovak- dan bildirildiğine demiryolları istasyonlarında son za- manlarda — yirmiden — farzla Sovyet memuru, Japon jandarmaları tarafın- dan tevkif edilmiştir. Yeniden kütle halinde Sovyet memuru ve amelesi- nin tevkifine de hazırlanılmaktadır. Bu tevkifatın sebebi — meçhuldür. Ancak, bu tevkifatın Çin şark demir yollarının muamelerini bozmak için tertip edilmiş olan umum! plâna dabil bulunduğu zannedilmektedir. göre, Şark Çin Amerika'da Müthiş Bir Kasırga İnsanlar Öldü, Her Taraf Karanlıkta Kaldı Detroit ( Amerika'da ) 3 — Şid- detli bir rüzgârla karışık bir fırtına, dün akşam Mişiganın şarkında 12 kadar şehri karanlıklar içinde bırak- mıştır. Fırtına, Flint, Den, Detroite Zararlar bir milyon tahmin edil- mektedir. Ruzgâr bir vapuru karaya sürük- lemiş, vapur karaya oturmuştur. Annesiz Kalan ilki Yavru ! “ Akşam üzeri evime döndü- ğüm zaman kapım açılmadı, ku- lak verdim, içerden bir çocuk feryadı geliyordu. Duvarı atlı- yarak bahçeye indim, — oradan mutfak kapısını zorlayarak içeri girdim. Feryat alt katta, imutat üzere oturduğum odadan geli- yordu. Kapıya — yüklendi- — kırıldı ve gözüme seccade üÜzerinde yuvar- lanan iİki yavru ilişti, benim yav- rularım, birl 2, öbürü Üç buçuk yaşında, anneleri masanın Üzerinde: Bir daha Gdönmemek üze- re evi bıraktığını Aanlatan bir kâğıt bırakarak, kapıyı üzerlerine kilitledikten — sonra savuşup gitmiş. Bir dakika ben de onların yanına Diz çöktüm. Ben de onlar gibi ağladım.,, Bu satırları bir İç acısı olarak bir okuyucumun mektubundan al- dım. Ben yavrusunu bırakıp giden bir kadın için hiç bir mazeret kabul etmem. kendi kendime: — Peki, fakat neden gitmiş sualini sormaktan da nefsimi menedemiyorum. — Mektubunda bu hususa dair tek bir kelime bile mevcut' değildir. Ümit ede- rim kl okuyucm benli bu hu- susta tenvir edecek, yardımımı sonra İsteyecektir.,, * Aydında B. B. Beye: - Bence vilâyetlerde doğmuş, vilâyetlerde büyümüş bir erkek kendi muhitine mensup bir kızla evlenmelidir. Istanbulluyu şüphe - yok severim, takdir ederim. Fa- kat Aydınlının, İzmirlinin, alelitlâk bütün taşralının her şeyine rağ- men sarsılmaz ahlâk sahibi : bir tiyaseti sağlam para ve mütevazin Pr t Ş bütçe — teminldir. Diğer esaslı bir ens kadar ağaçları, evleri devirerek, mü- Ş(l&ı;ov ':.(r;x.)tı.:?.nd:.nhı_ e?_k.ıdını olduğunu çok yakından rensi m müdafaasını nakalâtı keserek her tarafı berbat g0 Ki bilirim. Tereddüt etmeyiniz. Ço- p isip te memleketin  ya ötmiştir. rinde muamele yapanlar, grevcilere ki temin edebileck bir ordunun idame- Y ÜRK a el kapal Flint'te 10 yaralı, hastanede cep | meydan okuyarak, bu günden itibaren cu nnîııun annesi olı_ıcak kadın, ada Büık"'['(g ı(' Leopolt nişanının elektriklerinin ziyaları altında tedavi | işlerine başlıyacaklarımı — bildirmiş- oturduğunuz şehrin içindedir. hüîı:vık'llln:lö:ı:;i::::âîlnin serbest | bpîr:i::i rütbo]ırîn?"fmiltı" altına alınmıştır. Üç kişi ölmüştür. lerdir. 7 HANIMTEYZE akılaca | Ş ——— ——— — — — a —— ——— ———— ğ Ş — v olmuştu. Orhanı annesile babası- | da sonradan acısını çekeceği bir Milli ve edebi t_ıiı"ıh 7T Sinirli titrek bir elle böyle yazmış ve o küçük kırmızı kaplı defterim üzerine kapanıp, galiba birçok ta ağlamıştım. Bu sayfada tuhaf bir buru- gukluk, yazılarda ıslanarak silin- miş bir hal var. Gözleri ; l böü' ait di zlerimi yumup başında, kollarım iki yana düşük yine alnimı o yaprağa dlYlyorum: Ve düşünüyorum. Nisanın son günlerinde bir sabahtı. Gecedenberi ateşi biraz Yükselmiş, boğazı ağrıyan küçük bir hastamın verdiği meraklı sa- bırsızlıkla doktorun vizita saatini bekliyordum. O, dokuza doğru gelir, haz- _i.ılarını birer birer muayene eder, Öğle yemeğini mektepte yedikten Sonra, evine dönerdi. Sekiz yaş- larında bir oğlu, müdireden gü- zelliğini duyduğum genç bir de arısı vardı. Pencereden büylik kapıyı göz- Yor, ara sıra da dönüp boğazı Ea 'ı?ı’;nı. İ Â Mebrure Sami ÇÖL GİBİ tahta masanın | ağrıyan Saniye ÂAhmede bılnyoı_'- dum. Çirkin, zayıf, kara kuru bir yavrucaktı. Yüzüne — baktığımı gördükçe gülümsüyor, yutkunuyor, boğazını deneyor : — Galiba hafifliyor abla... Geçiyor. mu acab:t?ü ' Şı::::ı“; Nihayet doktor gözü iki üî defa hastaneye, bıbısı“ııı geldiği için tanıdığım küçük oğlu Orhan vardı. : Hemen aşağı - indim. karşıladım. Çocuk her halde ağlamıştı. Gözlerinden artık yaş Onları , çok gelmiyordu amma, yine de İçini çeke çeke hıçkırır gibi sarsılıyor, kafası yerde, elini babasına ver- miş, yürüyordu. Yetimlerin beni görünce ço tuttu: ğ F — Orhan bir kaç gün bize misafir olacak. Leyli mektepler- den' birine yerleşinciye kadar. Benim odaya bir karyola kıîrdur- doktor — babası, cuğu omuzundan tun hemşire. Müdür beyle şimdi konuşuyorum. Ben de birkaç zaman geceleri mektepte kalaca- ğım... çocukla beraber! Dedi. Bu sözler Orhanın gözyaşla- rını yeniden akıtmıya başladı. Kendini tutmaya çalıştığı halde ölesiye ağlıyordu. u —— Anneciğim| Anneciğiml,, Diye diye ağlıyordu. Doktor alışık olmadığım haşin bir sesle: — Ne ağlıyorsun utanmıyor musun? Yukarısı kız. - çocuğu dolu. Koca oğlan ağlar mı imiş hiç böyle? Sana gülsünler de gör... dedi. MA Orhanın elinde değildi ki... Kendini tutmaya gayret ettikçe hıçkırıklar göğsünü — şişirerek, omuzlarını sarsa Sarsa büsbütün çoğahyoı'du. Babasının da — bir derdi vardı. Onun da içi ağlıyor- hissettim. dü, a e çıkın doktor. Ben Orhanı susturur, getiririm, dedim. Biraz sonra da hastası kalmamış olan boş uyuz koğuşunda, beyaz örtülü yıtaklnrdın birine oturmuş, koca- man Orhanı kucağıma "s_ılmış, yaşını dindirmeye, yüreciğinden derdini almaya çalışıyordum. İçini çeke çeke anlatıyordu. Geceleyin evlerinde bir kavga nin sesleri uyandırmıştı. j Ondan ötesi, ondan ötesini hıçkırıktan boğula boğula zoruna söyleyebiliyordu. Annesi gitmişti. Başını alıp gitmişti. Doktor gitseydi muhakkak ki o, bu kodar ağlamıyacaktı. Bunu derhal hissetmiştim. Adeta onun da takma bacak'ı, gamli - yüzlü, babaya garezi vardı. Hastanem- deki yetimlerin okadar çok sev- diği bu iyi yürekli doktor babaya annesinden aldığı tesirlerle adeta o da dargındı, öfkeliydi. — Annen nerede şimdi ? su- alime : — Anneanneme gitti. Babamı istemiyoruz biz, bana annem yeni baba alacak, dedi. — Yenl baba mı? Sen biliyor müsün bu yeni babayı? diye sordum. — Biliyorum ya, büyük dayı- min oğlu o.. Bana neler getiriyor, dedi. Çok rastlanılan basit bir aile faciası idi. Görünürde basitti amma, bir ev devriliyor, bir ev- lât diri diri öksüz oluyor, harpte bacağını bırakan dertli bir aske- rin yüreği kanıyor, görünüşe aldanmış kafasız bir zavallı kadın yola sapıyordu. Belki yaptığı sevgi ve sevil- mek uğruna idi. Kocasını artık beğenmez ol- muştu. Karşısına daha genç, daha ateşli, daha güzel — söylemesini, daha güzel gösteriş yapmasını bilen bir İnsan çıkmıştı. Aile direğini kırmağa, baltalamıya gi- ren bu üçüncünün hisleri hattâ belki temiz bile olabilirdi. Belki sahiden seviyordu. Belki kadın da ona ölesiye bağlı idi. Amma bütün bunlardan üstün bir şey vardı. Sevgilerin en büyüğü en değişmiyeni, sarsılmıyanı vardı! ÂAnne idi. Çocuğunun aşkını unutuyordu. Orhan oldukça, —ondan ayrı bırakıldıkça, nasıl osla bir gün, bu sevgilerin en büyüğü olan “asıl aşkın,, önünde eğlenileceğini unutuyordu. Bunu şimdi değil, sonra anlıya- caktı. Şimdi, öfkesi vardı. Kanımı, sütünü verdiği çocuğun babasın- dan, tiksiniyordu. Onun her şeyini kötü hele tahta bacaklı alil vü- cudunun her şeyini çirkin bulu- yordu. Analığını unütup kaçtığı için hele bu kaçışın asıl sebeplerini de bilen, hisseden eski asker ona çocuğunu göstermiyecekti. ( Arkası var) Bununla beraber -

Bu sayıdan diğer sayfalar: