—4 Sayta İMemleket Manzarası Ulukışla Gençle- * . . . rinin Faaliyeti Ulukışla (Hususi) — Küçük bir kaza merkezi olmasına rağ- men maarife büyük bir alâka gösterilmektedir. Ikl Uç ay gibi pek kısa bir zamanda açılan (Halk okuma odası) gençliğin özlü ve canlı mesaisile günden güne genişleyen (470) ciltlik bir kütüphane halini almıştır. Birlik faaliyetini sırf fikri sa- haya hasretmemiş, ayni nisbette uzvi kabiliyet ve inkişafa da yer vermiştir. Bunun için de bir köy kampı tesis edilmiştir. Kampa çıkan gençlerde bir zindelik mev- cuttur. Ayrıca haftanın bazı günle- rinde (musiki) müsamereleri verik mektedir. Böyle asrımızca mühim ihti- yaçları her şeyden önce duyan ve duyuran gençlik daima teşci ve takdire layıktır. Kayaş Ankaranın Mesiresidir Ankara, (Hususi) — Kayaş Ankara civarındaki mesirelerin en güzellerinden biridir. Manza- rasi itibarile Istanbulun Kâğıt- hanesini andırır. Deresi Kâğıthane deresinden daha gürdür. Kayaş Ankaraya 12 kilometre mesafede ve Kayseri şimendifer hattı üze- rindedir. 12 beygir kevvetinde bir motörle kasabanın istasyon kısmı — tenvir - edilebilmekte, üst farafı elektriksiz. bulunmaktadır. Arazisi her nevi zeriyata e- verişlidir. Ankara elektrik tesisatı Kayaşa kadar temdit edilse Ka- yaş Ankaranın en kalabalık say- fiyeleri haline gelecektir. Bargama Köylülerinin Bir Temennisi Bergama ( Hususi ) — Ziraat bankası alacaklı olduğu köylüden harmanları dolaşarak — tahsilâta başlamıştır. Bazi yerlerde yapılan hacizlerde satılan malların icra masraflarını bile ödemeğe yetme- diği görülmektedir. Köylü başka yerlerde olduğu gibi Bergamada SON O Elâziz Halkevi,Şarkta Kültür Kaynak- larının En Mode Elâziz, (Husu- ç si) — Elâzizde, i kısa bir zaman- | da milli bir — abide ile bu ka- dar mühim olan bir halkevi ya- pilmiştir. — Bina © kübik mimariye göre inşa edil> © miştir. Duvarlar kâmilen granit- tir. Büyük salon gözleri kamaştı- racak kadar gü- zeldir, bilhassa tezyinatı çok zevkli yapılmış- tır. Büyüklerimizin sureti hususi- yede yapılan büyük tabloları, ceviz sütunlar Üzerine vazedilen büstler, ışık tertibatı çok mü- kemmeldir. Kütüphanesi, muhtelif çalışma ve — komite — büroları, vestiyer, bilârdo ve istirahat sa- lonları hususi bir itina ile telriş ve tezyin edilmiştir. Üst kattaki daireler — bilhassa Gazi odası görülmeğe çok lâyıktır. Heyetiumumiyesi itibarile zevk- siz ve eksiksiz bir tarafını gör- mek gayri mümkündür. Elâziz vilâyeti ayni zamanda güzel san'atlere ve bilhassa mu- sikiye çok âşina ve çok hayran Bir Batında da Ziraat bankasının hiç olmazsa | YA borca mukabil kilosu 4,5 kuruş- | tan buğday almasını arzu etmek- tedir, Tekirdağında Camilerin Tamiri Tekirdağ, (Hususi ) — Şehri- miz evkaf idaresi camileri tamir ettirmektedir. Bu dini abidelerin bedii kıymetlerini muhafaza ede- cek şekilde ve fenni bir surette yapılması düşünülmüş, abidelerin muhafazasile alâkadar bulunan memurların iştirakile bir komisyon teşekkül etmiştir. Camilerimiz bu komisyonun hnezareti altında ve yine bu komisyon: tarafından tes- bit olunacak şekilde tamir ettiri- lecektir. Gebzede Telefon Kebze, ( Husust ) — Kazamız köylerinin muhabere işlerile yakın- dan Aalâkadar olan kaymakam Rıdvan ve jandarma kumandanı Kâzım Beyler köy muhtarlarile yaptıkları bir konuşmada bu bü- yük işi başarmayı kararlaştırmış- lardır. Kışın muvasalası kesilen birçok köylerin bu telefondan çok istifade edecekleri muhak- kaktır. Hemen faaliyete - girişi- miştir. Hafız Ahmet Ef. nin 3 yavrusu ve anneleri Gemlik ( Hususi ) — Kahveci Mafız Mehmet Efendinin hanımı bir batında 3 çocuk doğmuştur. İkisi ebe Sabire Hamım, biri doktor Münir Halil Bey tarafından alnan bu çocukların sıhhati ye- rindedir, maşallah üçü de gürbür- dür. Üçü de kızdır. Allah üçüne de uzun ömürler versin ve bahti- yar etsin. Bisikletle Trakya Turnesi Tekirdağ, (Hususi) — Kırklareli sporcularından 8 genç bisikletle bir Trakya turnesine çıkmışlardır. Gençler Çanakkale ve Bigaya gitmişler oradan da şehrimize uğramışlardır. Birgün — burada kalan sporcular Trakyanın diğer kasabalarına da uğramak üzere Kırklareliye hareket etmişlerdir. Elâziz Halkevi binası bir muhittir, burada en güzel en san'atkârane ve mahirane yay çeken, köy ve halk kemanistlerine tesadüf edersiniz, bilhassa her iki gözünü kaybeden köylü bir ke- mancının sokak — başlarında - bir fasıl yaparak hayatını kazanması gibi bir misal bu muhit halkının musiki istidadını çok İyi teyit ediyor. İşte Elâziz Halkevi ve halk reisliğini yapan Vali Tevfik Sırrı Bey muhitin bu cevherini keşfet- mekte gecikmemiştir. Bütün mu- siki meraklılarını Halkevine bağ- lamıştır. Her akşam ekzersizler yapılır, konserler verilir ve genç- Yağmurlar Yağmurlar Keskinde Kızılcahamamda Tahribat Yaptı Kızılcahamam, (Hususi) — Şid- detli yağmurların husule getirdiği seller kır köy cıvarında bütün dere boyundaki söğüt ve kavak ağaçlarını yerlerinden söküp gö- türmüştür. Fotlıca dağından şid- detle inen seller Bayır karyesine nit iki ve Çamlı köyünden bir değirmeni kâmilen yıkmış ve bü- tün ankazı sürükleyip götürmüştür. Bundan başka civar köylere ait birçok davar, öküz ve canlı hay- vanat ta sellerin ceryanına kapr- larak sürüklenip gitmiştir. Diğer köylerdeki hasaratın hakiki mik- tarı henüz tesbit edilememiştir. Sellerin söküp öteye beriye attığı ağaçları bugün köylüler araba- larla toplamakta ve köylerine nakletmetedirler. Keskin, (Hususi) — Keskirin Maşat köyüne şimdiye — kadar misli görülmemiş keklik yumurtası büyüklüğünde dolu —düşmüştür. Yanm saat kadar kadar devam eden dolunun İrtifar altmış san- timi bulmuştur. Köy ve ihtiva ettiği saha sular ve seller içinde kalmıştır. 164 parça 2780 dönlüm miktarındaki mezru arazide idrak edilmiş arpa, buğday ve bağ ve bahçe mahsulünü tamamen mah- vetmiş bir deste olsun başak bırakmamıştır. Hatta yüz yaşla- rinda asırdide söğüt ve kavak ağaçlarını köklerinden — sökmüş alıp götürmüştür. Ayni günde Olunlu, Ceritkale, Kökrü, Âlcı, Yeniyapan köyle- rine de rahmet boşanmış, Olunlu köyünden on üç merkep, on beş sığır elli kadar davar, üç manda götürmüş, bu köyden Mahmut çavuşun evi kısmen harap olmuş efradı ailesi slç hal ile kurta- rılmıştır. Köyde zarar ve hasa- rın dört bin lirayı geçtiği anla- Ve rn Bir Nümunesidir liğin musiki is- tidadı mütemadi- yen inkişafa doğ- ru götürülüyor. Hlk Tevfik — Sırrı < Bey daireden sonra her akşam muntazaman eve gelmekte ve ça- lışmayı — yakın- dan — murakabe etmektedir. Tev- fik Surı Bey aynı zamanda bir halk — dostudur. Dairesinin kapısı ardına kadar a- çıktır. Odacı ile kart veya haber göndermek usulü yoktur, odacıya emir verik miştir. Herkes teşrifatsız onun yanına girer konuşur. İstidasını verir, oturtmak — istemediklerini çok nmazik ve çok sempatik bir tavırla karşılar, dertlerini, ziyaret sebeplerini dinler ve güle güle, teşekkür ederim der, bu itibarla bilhassa halk tabakasın- da iyi intibalar bırakmıştır. Bu mesaisini Halkevine de teş- mil ettiği için ev mütemadiyen inkişafa — doğru — gitmektedir. Bütün komitelerin mesaisini ya- kından takip eder. (Altan) diye bir de Halkevl mecmuası çıkmak üzeredir. — B. T. Anadoluda ğiddetli Samsunda Biçki Ve Dikiş Sergisi Sergiden mezun talebe ve müdürleri Samsun, ( Hususi ) — Hâdiye Hanım Biçki ve Dikiş Yurdu senelik sergisini açmıştır. Bu sergi bu Yurdun İlk sergisidir ve her sene açılacaktır. Yurttan bu sene 7 hanım kız. mezum olmuş- tur. Sergide Meliha, Fatma, As- lan, Ruhiye, Mihriban, Memduha, Remziye Hanımların işleri çok beğenilmiştir. Nezip Halkevinde Nezip (Hususi) — Halkevinde hararetli bir faaliyet göze çarp- maktadır. Bando takımının tefer- rüat ve noksanları ikmal edilmek- tedir. Ev sporcuları için beledi- yede kiralanan — bir arsa spor sahası hâline ifrağ edilmektedir. Koşanda İmar Keşan, (Hususi) — Kasabanın imarı hususunda belediyenin sar- fettiği mesai halk arasında mem- nuniyetle karşılanmıştır. Belediye birçok yeni dükkânlar yaptırdığı gibi kasabanın mutena bir ma- hallinde ihtiyaca kâfi bir derece- de güzel bir park ta yaptırmıştır. Münakaşa Bir Mektuba Cevap Nurullah Ata Fikri Süreyya Beyi - müst bir isim kullanmıyorsa - tanımi bana «Yolların sesi» mecmusın bir açık mektup yazmıştı, son bir de kapalısını gönderdi. Bu lara uzunca, hattâ zeyilli bir cevi yazmıştım. Bu sefer bir mektubi nu daha aldım; kendisile anl, mamızın çok güç olduğunu 747 nediyorum, kelimelerin manasi” da bile ihtilâfımız. var. Mesel Tevfik Fikreti büyük şair saymt dığım halde yine beğenmeme şaf' yor; beğendiğim başka bir şair ha! kında «tenkitkâr kelimeler kul mamıvda garipsiyor. Beğendi rimi muhakkak pek büyük buf duklarım — arasından memi sonra onların eserleri karşısın? tenkit fikrinden, muhakemed yazgeçmemi İstiyen bir adan nasıl konuşayım. Beğendiklerimi — yalnız büyükler — arasından İnti edeyim de Homeros, — Shakö peare, Cervantes, Moliere, ethe, Dostoyevski ve daha V iki kişiden başka — muharrirle! bir para etmediklerini mi sö yeyim? Firki Süreyya Bey! adamlarla Tevfik Fikret arasın? daha neceleri vardır, bir. düşüf senize! Zahmet edip uzun uz! yazmışsınız, bunun yerine büy? şair derken, yani şair kelim yanına bir sıfat korken bunu $ lişi güzel yazıvermediğim ihtin lini de hatırlasanız olmaz mı? 'Tenkitkâr kelimeler kullanı ğa gelince; bu huyundan, büyük — şairlerden — bahsed ken de —vaz — geçemiyeceği Hayranlığı bir esirlik telâkki mek istemem; en güzel eserde * hoşuma gitmiyen, şüpbeli bult ğum şeyler olursa niçin söyle yeyim? Toptan beğenmek... B razı olanların beğendiklerine in mayın, Fikri Süveya bey! çül onlar düşünmekten feragat edi «teslim» oluyorlar demektir; buki sanatte beğenmek - fik' daima faal bulunmasına, be diğimize — karşı da istiklâli: muhafaza etmemize bağlıdır. Fikri Süreyya bey benim zılarımdaki sertlikten şikâyet tiğiniz kimseyi behemebal mek istermişçesine bir eda hi lunuyor,, diyor. Mahsus yapmı " rum ama varsa ne yapayım? sın olsun! Manasız bir eser, iddia sahibini İncitmemekte fayda olacağını pek iyi anlıy yorum. Bir gün bir yazımda iddiadan bahsederken: “Ro! Hismanın en çirkin - şekilleri! biri !, demişim; öyle buluy! ne diyeyim? Kanaatimin ak! olarak güzelliğini mi iddia yim, yoksa dolambaçlı bir mi kullanayım ? Halbuki, Fikri Süreyya Ben çok kimseleri incitme çekinirim ve bunun için k: den nefret ederim. Boileı'. «)' le un chat un cha R]ol.oı:p:n fripon» diye bildiği bayılırım. — Yazı âlemi, bi reverans yapılacak bir salon gil, düşündüğümüzü olduğ! söylememiz lâzımgelen bir dandır. Böyle olmazsa mürekkebi harcetmeye, ok! lııı; vaktini kaybettirmeye mi