tîî"—î.;»;_ K Kuş Adasında - Misafirperverlik Kıqı&h. >(Hıııuıll) — Tren yolu, sizi İzmirden Selçuğa iki saatte ulaştıryıor. Solçukta bek- | liyen otomobillere biniyorsunuz. Gideceğiniz yol yirmi dakika kadar tamamen düz bir sahada sizi koşturuyor. Sonra denize ka- vuşuyorsunuz.... Mor dağların gök gelediği ılık bir. mailin içinde yaânan deniz, his işlerile en az uğ- raşanları bile heyecana getiriyor. Sahil yolunu —dolaşarak, içine kumsalları gözlerinizle içerek şeh- re giriyorsunuz. Kuşadası mütevazı bir Türk köyüdür. Buürası bir kaza merkezi olmasına reğmen bir köy demek- ten kendimi alamıyorum. Kârgir binalar, verimli mahsul tarlaları, büyük bir sayin ve emeğin ha- zırladığı milyonluk toprak hazi- neleri bana ileri ve teknik bir Türk köyünün zevkini aşılayor. * Kuşadası halkı öyle mütevazı yurduna bağlı ve iyi insanlar ki Anadolunun en uzak köşe- lerinden oraya gelen bir misafir çok iyi bir. kabul yüzü görüyor. Kuşadalılar derhal misafirle alâ- kadar oluyorlar. İşsizse iş bulmak için didiniyoriar. İhtiyaç içindeyse alâkadar oluyorlar. Kuşadası çocukları öyle he- yecanlı ve öyle bilgili ki... Genç- likte büyük bir okuma ve öğren- me zevki yerleşmiş... Oraya mi- safir olarak uğrayan kimselere karşı duydukları alâka da bun- dan ileri geliyor. Kuşadası civarında, bu güzel kazaya beğlantı teşkil eden en azlıklı köylerde bile mektebe büyük bir ehemmiyet veriliyor. Okumiyan çocuk, mektebe de- vam etmiyen köyün küçük deli- kanlısı " suç işlemiş insanlar gibi iyi muamele ile karşılaşmıyor. Burada yerleşen bu, çok iyi de- necek zihniyet, herkesi okumıya ve mektebe devama sevkediyor. A. Adnan Bigada Emsali Görülmemiş Sıcaklar Biga, (Hususi) — Burada bir haftadanberi >msaline pek nadir tesadüf olunan sıcaklar devam etmektedir. Hararet derecesi göl- gede kırka yaklaşmıştır. Gökyü- zünü donuk ve çok sıcak bir sis tabakası kaplamıştır. Bu sis adeta husuf veya küsuf hasıl olmuş gibi güneşin ye ayın ziyasını kırmakta ortalığı dumanlı bir hale getir- mektedir. Gece ve gündüz her şey yanıp kavrulmakta, halk bu sıcak hava içinde boğulup çır- pınmaktadır. Sıcaktan ağızları açılmış, dik leri çıkmış, kanatları düşmüş ta- vukları her dakika - tutabilirsiniz. Çünkü kaçmıya mecalleri yoktur. Sokak köpekleri kendilerini çaya atmaktadır. Buradaki seksenlik ihtiyarlar bila böyle bir sıcağın vukuunu batırlamıyorlar. Esen rüzgâr, bir fırın ağzından çıkmış gibi alevli olarak insanın yüzüne çarpmaktadır. Hele gece- leri sıcaktan kimse de uyku yoktur. Büyük bir orman yangınının vu- kuundan korkuluyor. Evler, çar- gılar, bağlar, bahçeler, her yer Samsun - Amasya Tenez- Amasya, (Hu- KDA susi) — Samsun - Amasya arasında | tertip edilen te- nezzüh — tvemleri | çok rağbet bul- maktadır. Her | cuma Samsundan ! Amasyaya bin- lerce kişi geliyor, geziyor, — tozu- yor, — eğleniyor ve akşama av- | det ediyor. Be- lediye misafirle- rin istirahatları- ni temin — için tedbirler alıyor alıyor ve bunda kısmen muvaffak oluyor. Maamafih bu kalabalık Amasyanın çarşı ve pazar ale- minde umulan kazancı temin et- mekten uzak kalıyor. Yalnız ara- bacılar belediyenin koyduğu ta- rifeyi de aşarak ihtikâr yapıyor- lar ve bu hariçten güzel yurdu- muzu görmek ve gezmek arzu- sile gelenlere karşı çok çirkin bir hareket oluyor cuma müstes- zühleri Çok Rağ Amasyada su kenarı ve bBir dolap na tutularak ücretlere o gün için belki bir kaç kuruş zam edile- bilir. Fakat 20 kuruşa gidilebi- lecek bir Mmesireye 8O kuruş birden — istemek te — insafsızlık doğrusul.. Amasyalılar bile bu halden memleket hesabma utamıyorlar da “Samsunun kayıkcıları, Amas- yanın arabacıları..,, diye yaka sil- ken Samsunlulara cevap veri- Tarsusta a a. Asri Vâiz Tarsust (Hususi) ö 0 de İstanbül 3 dersiâmların « dan olan Mus- tafa Naim Be- yin devam eden vaazları halkı memnun etmektedir. Mustafa Na- im Bey sarık- AÂsri vâiz Mustafa —uz, cübbesiz Naim Bey ve asri ge- kilde giyinmiş bir vâizdir. Vaazları birer ahlâki konfe- rans hâlindedir. Vâiz, vaazlarında misallerini Türk hayatından a- maktadır. Bunlardan Türk ada- letine misal olarak anlattığı hi- kâyelerden birisi şudur: Cengiz Hanın oğlu Kaan pa- dişah olunca, müslüman olmadı- ğı ve müslümanları sevmediği için koyunların göğsünü yararak öldürülmesini emretmiş. Bir müs- lüman evinin içinde gizli olarak koyunu boğazından kesmiş. Bunu takip eden bir Mogol padişahın emrinin hilâhna iş yapan bu müslümanı yakalıyarak Kaan'ın huzuruna getirmiş Kaan işi tah- kik etmiş müslümanm kapalı evine ruhsatsız giren Mogolun tecziyesi lâzım geldigğine hükmetmiş. Türk adaletine ve Türkün mesken ma- swniyetine hürmetine delil teşkil eden Türk ananelerinden alınan bu hikâyeler halk üzerinde iİyi tesirler yapmaktadır. Mustafa Naim Bey hakim Sok- rat ve Eflâtundan bahseder ve Mubiddini Arabi, Fârabi, Gaza- — Hem bw Hnin ahlâkf nazariyelerini izah etmek süretile vaazlara — çeşni vermektedir. Tashih Akşehirin Tuzlukçu nahiyesin- den İbrahimi öldürüp cesedini yakan Osman oğlu * Mustafanın cuma günü —Akşehirde idam edildiği yazılmıştı. Idam hüktümjeri dini ve milli günlerle cuma gün- kerinde infaz edilmez. Haberde cumartesi günü yazılacak yerde ertesi kelimesi unutulmuş ve yazı cuma günü diye çıkmıştır. Tashihi echennem gibi kaynıyor. Ha $ — | keyfiyet olunur. kukçu ve hem evrek G Ki Pa Devrek ( Hususi ) — Gençler Birliği her fırsatta halkı tenvire koşan bir bilgi yuvası halindedir, Birlik çocukları calışmaktan zevk alan, yorulmak bilmeyen faydalı unsurlardır. Birlik zaman zaman müsamereler tertip ederek halkı bir araya toplamakta, hem tem- Tekirdağında Karpuz Ve Üzüm Tekirdağ, (Hususi) — Bo sene vaktında yağmur yağmaması yü- zünden Tekirdağının meşhur kar- puzları bereketli olmamıştır. Pi- yasada memleketin ihtiyacına kâfi miktarda kavun uz bolluğu göze çarpmakta İse de fiatlar geçen seneye nisbetle bahalıdır. Umumi kanaate göre: rimiz bağlarında hüküm süren bir has- talık dolayısile bu seneki üzüm mahsulünün de az olacağı ve üzümlerimizin fazla fiat yapacağı söylenilmektedir. Burgazda Üzüm Mahsulü Çanakkale, (Hususi) — Bu ge- ne Çanakkale ve havalisinde bil- hassa Burgazda bağcılar pek memnun — görünmektedirler, Bu havalide 8 senedenberi görülme- yen bir bolluk ve mahsul güzelli- ği vardır. Üzümler okadar nefistir. Çanakkalede Asfalt Yol Çanakkale, (Hususi) — Bele- diye şehir dahilinde yeni yapılan caddeyi asfalt olarak inşaya ka- rar vermiştir. Bu yol dört kilo- metre uzunluğundadır. I Trabzon Halkevinde Biçki Ve bet Buldu yorlar. Bu, cuma tenezzüh seferleri ufak bir fırsat olmuştur.. Genç- ler — Amasyanın çok zengin olan kütüphanesini zi- yarettem hâli kal- mıyorlar. Asarıatika, ta- rihi — tetkiklerini dir, Her zaman yemyeşil bir taze- likle gönlümüze farahlık aşılıyan bahçelerimiz bir hafta mütema- diyen didinmiş, yorulmuş olan Samsunlu komşularımıza da son- suz bir neş'e ile kucağın! açıyor.. Bu, iki komşu memleket halkı için samimi münasabetlerin ve gönül yal ne büyük bir vesiledir. Nurettin Ruhi ençleri Çalışıyorlar mekte, hem de konferanslarla bilgilerini arttırmakta, bilmedik- lerini gençler müsamerede ( Mavi yıldırım ) pi- ı siller vermak suretile eğlendir- öğretmektedir. — Resimde en son tertip ettikleri yesini temsilden sonra görül- mektedirler, Dikiş Sergisi Trabzon ( Hususi ) — Halkevi Reisi Osman Cudi Beyin gayre- tile bir biçki ve dikiş sergisi açıl- mıştır. Asri Aile Dikiş Yurdu Müdürü Kadriye ve Serdar zade Biçki ve Dikşi Yurdu Müdiresi Fehime Hanımların yetiştirdiği hanım kızlarımızın biçki ve dikiş- leri burada teşhir edilmektedir. Hanım kızlarımızın dokuz. ay gibi az bir zamanda ciddi bir çalışma eseri olarak vecude ge- türdikleri ve bütün yerli malları- mızdan çok ince ve zarif dikiş ve işlemelerle müzeyyen sergi takdirle beğenildi — davetlilere — çıkolata ikram edildi. Sergi bir hafta müddetle umuma açık luna- caktır. Bigada Bir Cinayet Biga (Husust) — Ak köprü köyünden Hasan onbaşı oğu 17 yaşlarında çoban Ömerle, ayni köyden Şakir oğlu İzzet arasında bir hiç yüzünden kavga çıkmış Ömer arkadaşını tabanca ile öl- dürmüştür. Katil yakalanmıştır. e .ırı—ıî Hi —üasakabe Tenkidin Bir Şekline Dair Nurullah Ata | Fransızların — Paul — Leautaf| isminde garip bir muharri! vardır, — hemcinslerinden — zi kedileri, köpekleri seven bu adi ir zamanlar Maurice imzası ile tiyatro tenkitleri yazardı. Bunlara Ben de bayil dim; çünkü Maurice Boi hem tatlı yazar, hem de müc şöhretlere çatmaktan çekinmet? Çok hoşuma giden bir huyu d vardı: acı tenkide bile değm cek kadar manasız veya sıkın! piyeslerin ismini makalesinin Üf tüne yazar amma sonra büsbü başka şeylerden, hatıralarınd hayvanlarından bahsederdi. Bilmem Ahmet Muhip o harririn tenkitlerini okumuş mü Her halde 26 temmuz «Hâkimiyeti Milliye» deki yazı! okurken Maurice Boissart'ı hat ladım. Ahmet Muhip te makalı işminde Nahit Sırrı'nın « E düşen yıldırım » ından bahsed ceğini vadediyor amma bavaların — sıcaklığından, — mevi kıtlığından, çiçeksizlikten şikâ ediyor. Ara sıra da: « Eh! böyl zamanda Nahit Sırrı'nın ki okuyup ta onun Üzerinde dü necek değilim ya! » diyor. Ben « Eve düşen yıldırım * okumuş, muharririnin öbür ki larından iyi, hattâ mukayesesizc iyi bulmuştum. Yine de kanati değiştirmedim, yani Ahmet M hip'in ima ile geçiştirdiği hükm Köyas' gi v TlDa l oşuma ve usul! iyiliklerinden bahsetmek işterim: Münekkit pek fena bulduj Kkitaptan —niçin uzun — uzadı! bahsetsin? Onun bakkınd hükmünü ihsas etmeği kâfi bul#” bilir.. Ama diyeceksiniz ki - bif| kitabı bahsetmeğe bile değmiye' cek kadar fena bulunuyorsa ismi” ni de ağzına almasın... Böyl! bir şey söylerseniz, tenkidin de gilse de, münekkidin ne olduğum anlamamışsınız demektir. Münef kit bir eseri beğenmiyince h münü ne yapıp yapıp karil bildirmek isteyen adamdır. Bildi mozse çatlar. Muharrirlere sorarsanız n nekkidin istediği kadar acı söy' lemesine razı olduklarını, fal bu — istihfafkârane — muamele) tahammül — edemediklerini — il sürerler. Pek inanmayın, eserli nin açıkça kötülenmesinden İ! nihayet şakaya da hamledilebil cek muameleyi tercih ederler Bu usulün en mütekâm şüphesiz ki başka şeyden .. .20 mek vesilesini ismi — makalenif| Üstüne yazılan kitaptan çıki maktır: «Bu güzel kitabı okur! hatırıma — geldi...» — Bunun demek olduğunu münekkit kari de anlar, yalnız kitabın hibi ekseriya anlamaz, öyle özükmeği — tercih edef Y’ıhyn emal Bey üstadımız, 0f| beş sene kadar olüyor, bir güf böyle bir yazı ile bir muharri mizi haylı sevindirmişti. Tenkide inandığım pek e zamanlarda (insan oğlu inanmaz kil) bu tarzı sevmezdi! çünkü tenkidin asıl kıyme! hükümde değil, o hükmün sebef” lerinde olduğunu — zannederif Şimdi —okuduğum — tenkitl. sadece hüküm bekliyorum: iyi: fenadır. Ahmet Mubip'in ku tarz da hükmü pek âlâ yor. Ama hükmü kabul ediyo!! ona inanıyor muyum? Hayır, hef hüküm de ancak onu veren mü” nekkidi — gösterir, eseri EİGİ* Böylece tenkit munis bir $0 oluyor.