1 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» ÂAra 4 Yazan : & * Bir başka gün yine bu mevzu — Üzerinde konuşulurken Ibnissuut — gşöyle demişti: C — Medinenin yıkık — evleri üzerinde, elindeki sopasını kaldı- — rarak ufuklarda hudutlar çizerek — etrafına büyük Arap imparator- — luğundan bahseden son Hâşimi — Kıralı Şerif Hüseyinin oğlu Emir * Ali Mekkede Osmanlı imparator- Jluğuna isyan kararını veren ba- O basının ayaklarına — kapanarak — “yapma baba, Türklere isyan etmel,, diye yalvardığı zaman ne — kadar haklı idise, sonra bu bü- — yük Arap imparatorluğuna yaban- cıların yardımı ile gidilebileceğine — babasile beraber inandığı için o — kadar haksızdır. — Fakat itiraf ederim ki büyük Arap İmparatorluğuna gidilecek — asıl yolun nereden geçtiğini ve — bu yolda nasıl yürümek lâzımgel- — diğini Şeriflerin işlediği büyük O hatadan bir ders gibi istifade ederek biz öğrenmiş oluyoruz. Bu taş Filbiye atılmıştı. Fakat Filbi böyle taşlara alı- — şıktir. Aldırmamış, üzerine alma- — miş görünmek onun hünerlerinden — biridir. - Filbi Ibnissuut için bir ayaklı — kütüphane olmayı da kâfi adde- |— der görünür. -— Eilhakika beynelmilel siyasetle — temasta İbnissuut Filbiden çok — istifade etmiştir. - Size şuracıkta, bir küçük eğ- — lenceli hikâye anlatayım: i Ibnissuut Hicazı işgal ettikten — sonra ilk dafa Cidde'de ecnebi — mümessillere bir resmi ziyafet — veriyordu. Bu ziyafet Avrupai bir — şekil ve tarzda Ibnissuudun ilk zi- — yafeti idi, fakat ne kendisi ne de — etrafındakiler alafranga âdetlere — vakıf değillerdi. - Filbiye sordular, o da; : — Bunda bir fevkalâdelik C yoktur, yalnız yer sofrası yerine — masalar koyun ve herkesin önüne — çatal biçak, kaşık ve ayrı ayrı — bardaklar verin. İşte © kadar, — diyip işin içinden çıkmıştı. Ziyafet — günü Tİbnissuut ortaya oturdu, etrafına da ecnebi mümessilleri, — büyük rütbeli memurları, ayan ve şışrafı topladı. Yüz küsür kişilik “ziyafet başlamıştı. f Fakat ecnebiler birdenbire — şaşırdılar. Çünkü sofrada hizmet — edecek yalın ayak siyah köleler | birdenbire masaların üzerine çık- mış ve dizilmiş yemek tabakları- Onın, çiçeklerin, çatal bıçakların, — ayran surahilerinin arasında büyük | bir meharetle gidip gelerek her — misafirin önüne ekmek, ayran, | — su, yemek yetiştirmege başlamış- — lardı. — İbnissuut ve yerliler Ö yemeklerini yerlerken ecnebiler — yemek tabaklarının, burunlarının — dibine dikilen bu kapkara ayak- | lara bakakalmışlardı. Öyleya, -— mademki bir sofrası yerden kal- — karak yükselmiş masaların üzerine çıkmıştı, o halde yerde hizmet — eden garsonlar da beraber yükse- — lecek ve masaların üzerine çıka- — caktı. O gün Fiby de bu ziyafette bulunmuştu, hiç kimse bu kıral sofrasındaki garsonlara “masalar- C dan aşağı inin!,, demiye cesaret — edemiyecekti. — İşte görülüyor ki Filby böyle O küçük işlerde bile — İbnissuuda -— Va ayaklı kütüphanelik etmekte zevk alır. Ancak büyük işlerde daima İbnissuuda istediğini yaptırama- dığına da müteessirdir: — Bir tencereyim ki pişiriyor, pişiriyor, kendim — yiyemiyorum, derdi. 4 * Bir az daha geriye giderek Mister Filibinin Londradan palas- | pandıras Arabistana geldiği ilk günlere bakarsak görürüz ki bu yaman İngiliz Harbi Umuminin en buhranlı günlerinde İbnissuu- dun Necitteki merkezi Rayaza vasıl olduğu zaman ona hemen güzel bir fırsat bahşetti. Oraya gelir gelmez bir faaliyet eseri göstermek için dört dönen Mlis- ter Filbi bir gün Rayaza Şamdan para yüklü bir arabın geldiğini haber aldı. Bu arabın Osmanlı parasile geldiğini öğrenince Mis- ter Filbi büsbütün telâşa düştü. Filhakika Şamdaki kuman- danımızın nasılsa —emniyet ve itimadını kazanmış olan (İbni Firon )isminde biri 50,000 altınla Necit'e, ordu için deve mübayaa- sına gelmişti. Son” seferine hazırlanan ordu- nun şiddetle deveye ihtiyacı vardı. Ve Necit mükemmel, hatta yeyâne deve pazarı İdi. Ibni Firon Rayaz'a gelir gel- mez İbnissuudun huzuruna çıkmış ve yerlere kadar eğilerek şöyle demişti: — Seni de mazlum Arap mil- leti namına selârılarım. Bizim cihadımız bir başka cihattır. Arap ittihadı için çalıştığımız şu sırada —beraberimde getirdiğim 50,000 altın da bir hayli işimize yarayacaktır. Bu para artık bizim- dir. Türklere de deve yerine bir selâm göndeririz. Bugünden itiba:- ren her hususta emrindeyim ya Abdülaziz! İbnissuut ona hiddetle sor- muştu : — Beni sen kim zannettin? — Bizden biri, başımızdaki- lerden, büyüklerimizden biri ! — İbnissuut Abdül'aziz devleti metbuasına isyan edecek, islâm bevninde kan Gdökecek kadar tlerin İçyüzü "e * T K np bi e 1-3-934 satılmış bir alçak değildir. Çık dışarı ! İbnissuut — herşeyden — evvel emanete hiyanet eden bu adamı huzurundan dışarı attıktan sonra hapsettirmişti. (Arkası var) Dünya İktısat Haberleri Son Posta Yevmi, siyasi, Havadia ve Halk gazetesi Laki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları lâkayt | mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI I HAÜ KoK e D Senel Ay | Ay | Ay / Kr. Kr. Kr. K' Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. | Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf :Sonposta Telefon : 20203 G0 G SOLAMMAA ABAO AT Ge G BT L DS TÜRKİYE 1400 | 750| 400 | 150 YUNANİSTAN | 2340 |1220| 710 | 270 ECNEBİ 2700 |1400| 800 1300 ÇŞ Z|) Kanadanın IBuğday Mahsulü Dünya buğday pazarlarında mühim rol oyna- yan Kanada buğ- day mahsulü hak- kında resmi tahminler neşrolun- Bu sene vaziyet iyi | mıya başlamıştır. Son haftaya ait rapora göre Çayır miınakasının şimal kısmında umumi olarak mahsul vaziyeti çok iyidir. Fakat Manitoba ve Sazkaçe- von eyaletleri cenup mıntakala- rında kuraklık hissolunacak ka- dar fazla devam etmektedir. Bu son mıntakada bir yandan bö- çekler diğer taraftan da donlar mahsule esasen zarar vermiş bu- lunuyorlardı. y Hazirnqdan hazirana kadar son on iki ay zar- ;v:::ı;alzıî îındı lîawu_ıltıı-alı.rı:- » | nın yün ihracatı landanın —"“"î (2.143;.000) balye- ihracatı | ye varmıştır. Bü miktar aynı memleketin bir mev- sim evvel yaptığı ihracattan (303) bin balye noksandır. Yeni Zelandanın vaziyeti bilâ- kis (1933-1934) mevsimi zarfında bir yıl evveline kıyasla daha iyi- | dir. Yeni Zelandadan bu sene yapılan yün ihracatı bir sene ev- velinden bin balye fazla olmak üzere (806) bin balyedir. * Bu sene havaların çok sıcak Bulgarista- gitmesi ve yağ- Yü Te mursuzluk komşu- istihsalâ muz Bulgaristanın istihsaldtı | mahsullerine çok zarar vermiştir. Fakat bu kurak- lıktan bir de kâr edilen nokta vardır. O da, tuz istihsalâtıdır. Bulgaristan deniz tuzu elde eder. | Karadenizde bulunan memlehala- SÜRNETNNZ PN rında her sene takriben 14 bin ton kadar tuz çıkarılır. Halbuki bu sene çok tuz | çıkarılmıştır ve çıkarılmıya devam edilmektedir. —Alâkadarlar, bu seneki istihsalâtın 40 bin tonu geçeceğini tahmin ediyorlar. Bu sebeple geçen seneye kadar zaman zamnan kendi ihtiyacı için hariçten tuz almak mecburi- yetinde kalan bu memleket bu sene serbest bir vaziyete gel- miştir. Memleketin tuz ihtiyacını tanzim maksadile konulan kontrol kayıtları kaldırılmış ve Bulgaris- tanda tuz ticareti serbest bir hale getirilmiştir. Yoni Neşriyatı Yeni Adam çıktı. Bu 31 inci sa- yının yazıları arasında, siyaset âlemin- de olanlar, devlet ve muüsiki, tiyatro ve aktör, kübizmin mucidi, Nasyonal Sosyalizm nedir makaleleri, kisa - teta kik ve tenkitler, hikâye ve karikatür- ler yardır. Okuyucularımıza - tavsiye | ederiz. Ülkü — Ankara Halkevleri mer- kezi tarafından çıkarılan bu kıymetli mecmuanın 18 inci sayısı da birçok tanınmış yazıcıların yazılarile intişar . etmiştir. Karilemize tavsiye ederiz. MULGLAYAN Bdi Tığmydlin HİKÂYE Hatlce Hatip HORTLAKLAR Hüsnü iİle Cemile şişlide, son istasyondan daha ilerlerde büyü- cek bir apartımanın en Üst katın- da eski bir çamaşırlık ile bir tavan arası odasından bozularak bir mutfak ve bir odası olan bir daire haline gelmiş olan küçük apartımanlarında yaşıyorlardı. Çamaşırlık bir kismını odaya vermişti. Odanın yarısı tavan arası ve yarısı kirmizi taşlı bir oda idi. Burasını Hsnü Montparnasse'in atölyelerine — benzetiyordu. Ve Cemile de kocasına inandığı için bu atölyeye bayılıyor. Mutfakları pek dardı. Bu mutfakta iki kişi beraber bulun- dukları zaman ancak ayakta ve sıkışık bir vaziyette durabiliyor- lardı. Hüsnü — bir tüccar evlâdiidi. Babası Asmaaltında yağ ticareti yaparak hayatını kazanmıştı. Ve oğlunu tahsil ettirmek için Fran- saya göndermişti. Hüsnü Pariste babasının istediği şekilde ticaret sitajı yapacağına güzel sanatler akademisine devam etmişti. Ve İstanbula — fütürist bir ressam olarak avdet etmişti. Ailede onun ressam olmasını kimse kabul — etmeyordu. Yağ ticareti — yaptığını — istiyorlardı. Hüsnü kıymetli san'atinden birşey anlayamaz babasının evini terke- derek çıktı. Bütün familyası içinde ona İnanır bir teyzezade vardı. Cemile... Cemile, Hüsnünün san'- atından emin olduğu ve Hüsnüyü sevdiği için onu takip etmişti. * ; Aşkları kuvvetli iİdi. Fakat inanınız bana açlık aşktan çok daha kuvvetlidir. Cemile sabırlı bir kadındı. Bütün mahrumiyet- lere rağmen kocasına: — Sakın cesaretini kırma diyordu. Bütün büyük san'atkâr- lar başta böyle azap ve mahru- miyet çekmişlerdir. Galatasaraya yakın bir binada Hüsnü kendi gibi kıymetleri anla- şılmamış bir takım ressamlarla birleşmiş bir (F) sergisi açmışlardı. ( fütüristler sergisi ) fakat hiçbir kimse bu sergiden bir tek levha satın almamıştı. Ümitsizlik içinde kalan Cemile kocasına : — Şöhret kazanacağız canım | diyordu. Fakat ondan evvel ev sahibine verecek parayı bulabil- mek için vakit kazanmak lazım. Ve Mahmutpaşadan metresini kırk kuruşa aldığı markizetten kendi diktiği elbisesini ve hasır şapkasını geydi çıktı gitti. Akşam avdet ettiği zaman yüzü çok memnundu : — Kocacığım dedi. Ev sahi- bile görüştüm. Kendisine evden çıkmak istediğimizi, fakat kirayı vermeden .çıkmak istemediğimizi ve kirayı vermek için de rahmetli teyzemin mirasına konmak için lâzımgelen muamelâtın neticelen- | mesini beklediğimizi söyledim. O mirası alır almaz esasen ÂAyazpa- şada güzel bir atelye kiralamak niyetinde olduğumuzu da ayrıca ilâve ettim. : Hüsnü şaşkın, şaşkın: — Hangi miras, Cemile? dedi. Senin hangi teyzen öldü... — Allah... Allah hangi miras olacak! Hiç bir teyzem ölmedi. Bu plânı ev sahibini kandırmak için uydurdum. Birkaç gün şimdi rahat edeceğiz. Şimdi bir tramvaya binip köprüye, göprüden de — vapura atlayınca Anadoluhisarına gidiyo- ruz... Orada sütninem eski bir yalının bekçisidir ona misafir olacağız bir gece.. x Sütnine Cemile ile kacasını büyük bir sevinçle — karşıladı. Hisardaki yalı tam kırk odalı bir yalı idi.. Sütnine yalının içerisin- de yatmıyordu. Sokak tarafından bahçeye girilince orada bir küçük bahçıvan kulübesi vardı o kulü- bede yatıyordu. Çünkü ev tekin değilmiş merhum Süleyman paşa genç yaşında ölen karısile birlikte bu yalının içinde güya Sabaha kadar dolaşırlar vc sevişirlermiş. Hüsnü ile Cemilenin bu riva- yetten haberdar olmadıklarını bil- diği ve kendi kulübesinde de yer olmadığı için onları o gece köş- kün içerisinde yatırmağa karar verdi. Ve hattâ anahtarıda onla- ra vererek kendisi Hüsnünün ısmarladığı rakıyı ve — mezeleri almak için bakkala gitti. Akşam saati İdi. Ortalık kararmak üzere bulunuyordu. — Birdenbire — açık duran bahçe kapısından İiçeri uzun boylu, zayıf, sarışın, çıkıkça çeneli ve kırk yaşlarında görünen bir adam girdi. Yüzünden bir Amerikalı olduğu — okunuyordu. Cemile: - — Kimi arıyorsunuz ? diye sordu. O fena telâffuz edilmiş bir Fransızca ile cevap verdi. — Madam... Bonsuvar... dedi. Ben, bu geceyi burada geçirmek istiyorum, — Burası otel değildir efen- dim. — Bilirim.. Değil otel.. Fakat ben burada gece geçirmek iste- rim., Size iki yüz dolar.. — Biz buranın sahibi değiliz. Fakat burada gece geçirmenize imkân yoktur. — Söyleyiniz sahip buranın.. Ben veririm beş yüz dolar... Ge- çirmek bir gece burada. Hüsnü merakla karısına baktı: — Neden istiyor acaba?.. Ve ona sordu: — Neden istiyorsunuz ? — Bana benim tercuman söy- ledi. Bu yalıda var cadı, gece- leri, ben Amerikalı... Yok Ame- rikada cadı madam.. Cemile — meseleyi — anlamıştı Amerikalı seyyaha: — Bana iki bin dolar verir misiniz? Dedi o zaman ben sizi beyimden gizli içeri alır ve yarın sabah çıkarırım. — Bin dolar şimdi. Eğer varsa hortlak bin dolar daha yarin sabah. : Cemile türkçe: — Sen bin dolar verdikten sonra dedi sana hortlak bulun- maz mı? x Gece yalının içinde çıt yoktu. Amerikalı saatlerdenberi bekli- yordu ve kendi kendine: «Korku duymaklığıma imkân yok, bu hissi tatamıyacağım işte hortlak yok, diye düşünüyor ve üzülüyordu ki birdenbire geniş tahtalı sofalarda bir koşuşma oldu;, odanın kapısı açıldı ay aşığında pek - kor- kunç görünen beyaz çarşafla- ra sarılmış iki hayal içeri girdi. Amerikall seyyah bir bağırdı ve korku ile revolverine sarıldı: — Durunuz.. durunuz efendi ne yapıyorsunuz?.. Biraz sonra yakılmış olan mu- “( Devamı 11 inci sayfada ) kİL

Bu sayıdan diğer sayfalar: