— Yok canım.. Aleyhinizde değilim... Sizlerin de kendinize göre faziletleriniz vardır... Sizlere güvenilebilir... Çabuk ateş, alev ve yangiın olmazsınız. amma, bir kere yandınız. mı?. — Ateşinizde uzun, uzun — isımılabilir... Esasen Avrupa erkekleri deyince hepinizi bir cins telâkki etmek te doğru değildir ya1.. Bir ingiliz erkeği kadına baş- ka türlü muamele eder, bir Fran- başkadır.. AL: manların içinde — Bavyeralı ile Prusyalının aşkı arasında fark yok mudur sanıyorsunuz? Bestekâr kahkahalarla gülü- yordu: — Oo, dedi, bize çok güzel şeyler öğretiyorsunuz. Münevver tam bir İstanbul külhanbeyi olan babasından te- vartis ettiği bir pişkinlikle.. — Güzel mi, çirkin mi, bi miyorum, dedi. Fakat bu bütün şahsi — tecrübelerimden — aldığım neticedir. Dünyanın büyük şehir- lerini tek başına dolaşan - bir rekkasenin herhalde bu hususta Oldukça zengin —bir tecrübesi vardır. gülüyordu * — Maamafih bütün bu bil- diklerimi genç kızların yanında anlatamam... Başka bir akşam loşallah size söylerim... Size çok enteresan bir şey... Ihtiyar bir Hngiliz. Lordu nasmıl bir kabare artistini başbaşa bir supeye davet eder... Size bunu anlatırım. Weitmann ısrar ediyordu! — Haydi şimdi anlatıniz. t Şehrazat: — hagiliz Lordunun — gülünç olması ihtimali sizi pek kızıştırdı. Aziz dostum... Fakat ben başka şeyler de bilirim, Meselâ ben hasyonal sosyalist hücum taburu şefi kadına nasıl muamele eder ? Merkez fırkasından bir Prusya nazırı kabare dansözüne nasıl ilâmaşk ederdi ?.. Bir Alman prensi bir kadım kırmızı otomobilile Tirgartende gerdirirken nasıl ilânıaşk eder? — Kırmızı otomobil.. Fakat Şehrazat, bana — övünüyorsunuz gibi geliyor. Kırmızı otomobille Tirgartende dolaşan çok bilinmiş bir şahsiyettir. — Vallahi günün birinde Al- manya — İmparatoriçesi — olmak emelinde değilim.. Ve bahsettiğim kızıl otomobil de tahmin ettiğiniz değildir. Woeitmann : — Fakat bir gazeteciye bu kadar bir ipucu vermek ileride onun bundan İstifade etmesi için kâfibir. — Haydi camm, Almanyada ipucu.. Şu kafa kesen hayal bir tek ipucu da bırakmıyor. mu? Ayol Emniyetlumumiye bile iplerin ucu elinde olduğu halde katile kadar erişemezken.. Bir gazeteci, hem de münekkit. 100 kilemetre sür'atle giden kızıl bir otomobilin izini nasıl kaybetmez? Bu «öz, yine bahsi cinayete döndürmüştü. Aşağı inmek mev- zubahs olduğundanberi titremekte olan küçük Fafanın âsabım peri- şan — ediyordu. Polis — müfettişi Waldon : — Yine Alman Emniyetiumu- Eem Aşk ve macera romanı —“—ş — Yazan ı Suat Süzan miyesine hücum, dedi. Bu katil sanki sizin çok yakınınız olan bir insanı öldürmüş kadar cinayetle- rin faill ele geçmediği için asa- bisiniz. — Nasıl asabi olmam azizim. Almanyada hiçbir kadının hayatı tahttemniyette değil.. Bir gün bir varyete dansözünü öldürme- yeceği ne malüm... — Münovver asabi asabi gülü- yordu: — Vallahi başıma çok kıymet veririm. Başım vücudumu okadar iyi idare eder ki.. bir an onsuz kalsa acaba şu kafasız vücudum ne olur kimbilir? — Polisin elde kalan ipuçla- rından — istifade etmediğini ne biliyorsunuz? Bu da ne demekti?. Fatoşun kalbi şiddetli şiddetli vurdu... Polis müfettişi Waldon bu ceva- bile ne murat ediyordu? Neyi anlamak istiyordu? — Polis izdedir. Emin olunuz ve bu gece müsterih uyuyunuz. — Teşekkür ederim dostum. Beni temin ettiniz. Masalar şimdi tamamlle bo- şalmıştı. Kapellelerden biri git- mişti. Öteki müzisiyenler de mu- siki aletlerini kutulara yerleştir. mekle meşguldü. Fatop: — Daha nekadar duracağız? Burası boşandı. Demindenberi bahsi alâka ile takip eden ressam Wilke: — Haydi, diyordu, gecenin mabadımı da benim atelyede ge- tirelim... Benim tam keyfim geldi. Fafa bu şeyi kendi hesabına büyük bir memnuniyetle kabul edecekti. Fakat Fatoş okadar heyecan içerisinde idi ki.. Bir an evvel odasına çekilmek ve kendisile başbaşa kalmak ihtiya- cında idi. Bunun için bu teklifi evvelâ şiddetle reddeden ©o oldu: — Aman çok yorgunum, Münevver de yorgundu: — Yok, yok başka bir gün diyordu. Şimdi gidip uyuyacağım. Fafa Şefkati Beye döndü: — Çok yorgunum, fakat bu akşam hiç uykum yok.. — Sizin sinirleriniz. bozulmuş Fafa Hanım, — odanıza gidince sinirleri teskin eden bir şey içiniz. — Benim sinir ilâcım yok ki.. — Bir bardak suya birkaç damla kolonya damlatınız. Şimdi hepsi yerlerindan kalk- asansöre mışlardi. —Ağır dogru gidiyorlardı.. Güya uyumıya gidiyorlardı. Fafa “ne yapacağız?,, ağır şimdi diye titreyor ve Fatoş, Waldon ne söylemek istedi, diye endişe ile kıvranıyordu. * Oda açtılar. Fatoş lâmbayı yaktı. Fafa daha arkada idi. Fatoş odaya iki adım attı, tevakkuf etti. Arkadan — Fafa şiddetle bağırmıştı: — Fatoş.. Fatoş dolaba bak.. Fafanın bulunduğu dolap ar- dına kadar açıktı. Fatoş da bir telâş taklidi yaparak: — Aaaa... Diye bir bayret feryadı çıkarmıya mecbur - oldu. ( Arkası var ) Elektrik Ücret Tesbiti İşinde İhtilâf Çıktı Elektrik tarife komisyonu dün toplanmıştır. Bu toplantıya Şirket Komiseri Civanşir, Nafıan Başp komiseri ,İbrahim ve Belediye namına İktısat Müdürü Asım Süreyya Beylerle Şirketin Müdürü M. Hansens iştirak etmişlerdir. Dünkü içtimada, elektrik üc retlerinde tenzilât yapılması me- selesi etrafında görüşülmüş, fakat bir anlaşma temin edilemediği için meselenin Nafıa Vekületine bildirilmesi tekarrür etmiştir. Şirket, amele — ücretlerinin arttığını — Ööne sürerek — kilovat ücretinin 16,5 kurüş olmasında | ısrar etmiş, tarife komisyonundaki | Nafıa komiseri ve Belediye mu- ’ rahhası ise Ücretlerin bugünkün- den yirmi para daha azaltılma- anı ve 15 kuruşa hdlıihıdılı ileri sürmüşlerdir. Bu vaziyet karşısında ihtilâf | Vekâlete bildirilecek, şirket te ayrıca noktainazarı etrafında bir rapor hazırlıyacaktır. ı Saat Kiraları İndi Komisyon dünkü içtimaında saat kiralarımı tetkik etmiştir. Bu tetkikat neticesinde muhtelif tip saatlerin Ücretleri birer miktar indirilmiştir. — Yapılan — tenellâta göre 10 amperden fazla tek satıhlı saatlerin kirası 30 dan 25 kuruşa, 20 amperlik Üüç safhalı saatlerin kirası da 50 kuruştan | 30 kuruşa, 20 amperden büyük | ç safhalı saatlerin kirası da | S0 den 40 kuruşa indirilmiştir. — | Divanyolu Faciası Münasebetile ( Baştarafı 1 inci sayfada ) bir kamyon altında kalarak can vermiş olduğunu teesslirle okuduk. « Arabalarını böyle son süratle idare edenlere ağır ceza verilme- dikçe bu gibi vak'aların önüne geçmek mümkün değildir. « Seyrüsefer merkezinde şoför- lük imtihanı verildiği zaman şehir dabilinde 20, köprü Üstünde 12 kilometreden fazla süratle gidil- miyeceği ehemmiyetle kaydedilir, Nizamın bu '?ırhnı hangi şoför tatbik ediyor ? Bugün hangi oto- mobil şehir içinde 20 kilometre- nin Üstüne çıkmamazlık yapıyor ? « Bence ya bu nizamname tatbik olunur, yahut İnsan çiğ- nenmesinin devamma göz yumulur. Buglün en vicdanlı bir şoförün bile 30 - 40 kilometreden aşağı bir süratla hareket etmediğine İ sizi temin edebilirim. Maamafih ayrıca sormak istediğim bir nokta da şuduür: * Bir ana, altı yaşındaki çocu- unü yalnız başına nasıl sokağa salıverir. Benim, biri on dokuz, diğeri on yedi yaşlarında iİki ço- cuğum var. Sokağa çıktıkları zaman kendilerine binbir nasihat ederim. Otomobil ve tramvaylar. dan nasıl sakınmaları lâzımgeldi- ğini defaatla anlatırım. Maamafih eve dönünceye kadar da gözüm yolda kalır. Nerede kaldı yaşında bir yavru! *“Bu kazaya sebep olanın cürmü nisbetinde ceza göreceği muhak- kaktır. Fakat mutlak bir zaruret olmadığına göre - çöünkü buz almıya gönderilmiştir - altı yaşım- daki bir çocuğu yalnız başına sokağa bırakanların hiçbir hatası yok mudur? , altı 8. Kelle İstanbulda Cüzam Tehlikesi Tam 200 Hasta Şehirde Serbest Dolaşıyor ( Baştarafı 1 inci sayfada ) bu takdirde İstanbul halkı ara- sında en müthiş bir tehlikeyi serbestçe dolaştırıyor, demektir. Bir tahmine nazaran da İstan- bulda (200) kadar cüzamlı olduğu iddia edilmektedir. Yani, tehlike az da değil. Diğer taraftan — şehrimizdeki cüzamlılar emrazınsabiye ve ak- liye mücasesesine nakledilmişler.. Orada ayrılan hususi — bir yere yerleştirilmiş — bulunmaktadırlar. Halbuki bu mücssesede bulunan cüzamlıların yekünu (25) tir! Cüzam nasıl geçer Bu cüzamlılar meselesi etra- fındaki diğer garip bir nokta da müracaat ettiğimir bazı cildiye profesörlerimizin bu mesele hak- kında beyanatta bulunmak İste- meyişleridir. Maamafih bunlardan biri, bizi aydınlatmak vazifesini kabul ederek bu cüzam meselesi hakkında şu izahatı verdi: — Cüzam yalnız bizde değil, Avrupada — ve Amerikada, yanl bütün dünyada vardır. Bundan birkaç sene evvel (Kopenhag) da bir cüzam kongresl yapılmış ve doktorlarımızdan biri de bu kon- greye iştirak etmişti. — Bilhassa Amerikalılar son zamanlarda bu hastalığa çok ehemmiyet yer- mişler, — çok tecrübe — ve tet. kiklerde bulunmuşlardır.? Cüzam hastalığının mikrobu ( Hansen ) denlilen bir mikroptur. Fakat nasıl sirayet ettiği henüz tamamile an« laşılmış değildir. Bu hastalıkta biünye kabiliyetinin çok büyük rolü var. Cüzam hastalığının sira» yeti maalesef kolay da anlaşılmaz, Çünkü hastalığı aldıktan (10-20) sene sonra bile hastalık meydana | çıkabilir. Bukadar uzun ( tefrih devresi ) vardır. Binaenaleyh bir adam (20) sene cüzema yakalanı dığından habersiz olarak yaşaya. bilir. Cüzam, bugünkü kanaate nazaran, tedavisi kabil olmıyan bir hastalıktır. Maamafih bu has- talığın tablat esasen düşmanıdır, Güneş, hava, temizlik, iyi tegaddi hastalıkla koendi kendine mücadele ediyor. Istanbulda çok miktarda cüzamli olduğunu — zannetmem, Maamafih ne de olsa bunların şehirden ayrı bir yörde tecrit edilmeleri ve en çok irsiyet Amil olduğu İçin nesillerinin böyle sıf cüzamlılar için yapılacak bir- köyde mahvolmalarını temin et« mek lâzımdır. Cüzamın basit bir temasla - rayeti de umumi bir zan olmasına rağmen pek doğru birşey değildir. Çünkü cüzamlı kocalar gördük ki seneler geçtiği halde haatalık karısına geçmiş değildir. Ve biz doktorlar cüzamlıları, hastalandık: ları vakât, her hangi bir hasla gibi, kendilerine değerek muaye- ne ediyoruz #Maamafih, bu temar- lardan, hastalık alıp almadığımızı da anlıyamayız. Olabilir ki ( 20 ) sene sonra hatalık bizde de zu- hur edebilir. Tımarhanede Cüzamlılar Koğuşu Bunun Üzerine tımarhanede cüzamlılara ayrılan hususi mahal hakkında doktor Fahrettin Kerim Beyi gördük. Fahrettin Kerim Bey de şu İzahatı verdi: — Asabi ve akıl hastalıkları mücssesesinde cüzamlılar için hu- susi bir koğuş ayrılmıştır. Vakıa çüzamın asşabi hastalıklarla bir | münasebeti yoktur. Fakat henliz onlara mahsus ayrı bir mücssese olmadığı için bizim nezaretimiz altında bulunduruluyorlar. Cüzam, hastayı çalışamaz bir hale getir ve hayatta faali- tte bulunmak, iş yapabilmek nuı,euıı ıııımuııyıçııııııııı ölünceye kadar böylece bakılma- ları Vâzımdır. Bugün mücssese- mizdeki — cüzamlılar — Matbaaları cüzam- hdan haberimiz =ht bu zatı bizzat — biz arıyorur. ve bulamı Tstanbul elizamlının madı. İstanbulda ne miktar cü- zamh bulunduğu hakkında kat'l bir şey söyliyemem, şıi'nn biz çüza x * iye deriyoruz. (150) kişilik yeni bir pavyon yapılmaktadır. — İstanbulda serbesçe dola- şan cüzamlılar olduğu | edk liyor? Mıktar! n Ber Basa tanbedı bi eğan bös yapılmıyor mu? — Hariçte cüzamlı bulunduğu SD ADi ea . t ihbar y“o!moîdıw ıl;m Varan bize bildirsinlar. Biz. ha- m olduğundan haberdar ola- iğimiz tek bir ve cüzamlıyı bul- dürmak — için İstanbul zabıtasile aratıyoruz.. Sıhhat işleri müdürü beyin verdiği izahata nazaran cüzamİn nn izi kayip. Şu halde cüzamlı- ların izlerin kaybettikleri ve sak-« landıkları anlaşılmaz mı?., Yani, İsanbul halkının içinde dolaşan bu tehlikeye karşı sıkı bir takibat yapılmak gerektir, stanbul abiri Yeni Teşrihhanede Eksik Taraflar Var Üniversite — bahçe yeni inşa edilen tıııihhınılhü.ıuınn teslimi henüz yapılmamıştır. Maa-» rif Vekâleti namına evvelki bina gezilmiş, bazı noksanlar lunmuştur. Müteahhide — tebligat bu noksanlar — ikmal î==kco teslim muamelesinin yapılmayacağı bildirilmiştir. . | Tek 44708 - 7 - 41220 Avrupa ve Şark Hmanları arasında muptasam posta. Anvere, Rotterdam, Hamburg ve Tekandinavya limanları için yalında hareket edecek vapurları ve dünyanın buşlıon Hmanlarında transbor demen Yakında gelecek vapurlar Hansburg vapuru 6-10 Ağustosa doğun. ÇOlga S. vapuru 22 - 28 Ağustosa Yakında hareket edecek vapurlar Hansburg vapuru 10-12 Ağustosa doğru. Olga S. vapuru 24 - 25 Ağustosa Fazla tafallki için Galata, Frengyan han umum! acentaliğine müracaal Tel. 44707 8 - 41920 &i