DA DU YK TTT YT AT TÜMEGLET NSNT ENU VYNT T : 'Vırmı Yıl Esır Kalan Ka deşlerimiz Anlatıyor: | Arablstandaki Glı!l Kuvveüerln İçyüzü | Yazan : & * llk kısımların hülâsası: (Ciddede Şehire çıkınız, snğn sa- piniz, bir hayli yürüdükten sonra tortemiz, beyaz boyalı mükellef bir konağın önünde durunuz. Ev kapısının önüne gelince sizi, sırım gibi bir arap, otuz iki dişini gös- teren göniş bir tebeasümle kar- şılar, hüviyetinizi sorar. Bir dakika #onra da evin sahibinin huzurun- dasınız. Evin sahibi... Bu adam meşhur Lavrens'in hayrülhalefi, — Mister Filbidir. Fakat çöl onu Filbi de- ye değil, ( Hüseyin) olarak tanır. Yazdığı bir eserle İbniasımdu göklere çıkaran Mister Filbi za- hirea otobüs acenteliği yapmakta- dir. Fakat bü, zevahirden ibarettir. “Hüseyin,, diye anılan bu İngilizin bütün işi konuştuğu adamların mahiyetini ve gekli hareketini tesbit etmektir. Ve bu elli otomobili, iki Uç senede satmışlır. Hâttâ bu elli otomobil içinde belki yarısı sa- bipleri tarafından Hindistandan, Mısırdan, Sudandan satın alınarak getirilmiş de olabilir; demek ki vasati bir hesapla Mister Filbinin sattığı otomobil senede haydi haydi on, bol keseden on beş olsun. Senede nihayet on beş otomobil satmak için Mister Filbi ayarında bir adam İngiltereyi bırakıp ta bu issız. yere gelir; yerleşir, binbir mihnete katlana bilir mi? Sonra sırf bu ticaretini yürüt- mek için İslâmiyeti kabul eder, beş vakit namaz kılar, sakal bırakır, Vehabiliğin binbir kay- dına boyun eğer mi? Vâkıa Mister Filbinin başka bir meşgalesi daha vardır: O İngilizce (Nirayst ) mecmuasının da muhabiridir. Fakat kendi söy- leyişine bakarsanız bu işi oyalan- mak, vakit geçirmek için yap- maktadır. Halbuki Mister Filbiye masa- sının başında, gözlüğünü takmış bir makale yazarken dikkat edi- hiz, işte asıl Mister Filbi budur. Paderefski piyanosunun başında ne ise, Venizelos Meclis kürsüsün- de ne ise, Markoni telsizin ba- şında ne ise, Filbi de, masasının başında odur. Onu bir de otomobillerini methederken dinleyiniz; hayır, bu Filbi değildir. Onda bir otomobil satmak isteyen bir tacir değil, fakat, nihayet kendi spor otomo- bilini metheden bir centilmen hali vardır. Hikmetihüda, tacirlik bu adama hiç yakışmıyor ves- selâm, Bu sokak ne kadar tenhadır. Bu şehrin sessizliği, küçüklüğü cansızlığı yetmiyormuş gibi, onun en ölü tarafını, kuş uçmaz, ker- ŞAY NN eN NU beNeLae n sEArareN Ka e eEsERALErEN Son Posta iLÂN FiATLARI I — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: gayla ıı)(ı xıyln Bayfa l.)ıgeı Son 4.- S )edır ııy[ı 400 250 200 Kış. | Keş. | Krgş. leıo IKrş 3—Bir santimde — vasali (8) kelime — vardır. 4—Ince ve kalın yazılar tutacakları yere — göre sanlimle ölçülür. -— van geçmez bir semtini Mister Filbi neden tercih etmiştir acaba? Acele etmeyiniz, biraz sabır, hepsini yavaş yavaş anlıyacağız. Şimdi belki merak eder de sorarsınız : — Burada — otomobil — satan başka kimler vardır acaba ? Öyle ya mademki otomobil müşterisisiniz, buyurun dolaşalım. Bu yol çok tozludur, kâh ba- lık kokularına burnunuzu tıkaya- rak, kâh esen bir rüzgürin kal- dırdığı kum bulutlarına gözünüzü yumarak, duvar diplerindeki göl- gelere sığınarak arada bir ras- geldiğiniz — yerlilerin mütecessis bakışları önünde yürüyeceksiniz. Bu yolda bir tutam yeşillik, tek bir ağaç, bir damla su yok- tur. İstanbulda kulaklarımızı yır- tan seyyar satıcılara bile burada hasret kalırsınız. Kime, ne sat- sınlar. Yalnız bol bol dileni ve sürü sürü sinek, Biraz sonra şehrin öbür ucuna yaklaşırken bir sıra dizilmiş üçer dörder katlı büyük beyaz ve taş evlerin üzerlerinde renk renk bay- rakların dalgalandığını görecek- siniz. Bütün sefarethane ve kon- soloshaneler hep buradadır. Bu resmi binaların arasında sıkışmış büyük bir evin önünde duralım: Burası bir Holandalının evidir. Alt katta daktilo makineleri, birçok memurla işleyip duruyor, kapıdaki hizmetçiler girip çıkan- larla pek okadar alâkadar görün- müyorlar, sağda ve soldaki oda- lar kâmilen bürodur. Veznenin önünde muamelesini ikmale çalı- şan müşteriler göze çarpar, yerli ve ecnebi ziyaretçiler çoktur. Bu- rası tam manasile bir ticaret- hanedir. Birçok vapurların acentesi bu- rasıdır. Burada her çeşit mal sipariş edebilirsiniz, burada banka muamelâtı yaparlar, dünyanın ne- resine isterseniz para gönderebilir, çek, alıp verebilirsiniz. Elektrik tesisatı yaptırmak — istiyorsanız burada o da vardır. Fakat hepsi- nin fevkinde burası da bir oto- mobil acentesidir. Mister Filbinin — rakibimidir, orasını bilmem, fakat önünüze bir sürü kataloglar dizerler ve çeşit çeşit markaları metheder dururlar, Bu eski ve büyük müessese- nin sahibl kimdir? İşte şu kırmızı yüzlü, sarı sa- kallı, şişmanca, gözlüklü, entarili, meşlahlı, agel kefiyeli, bülbül gibi arapça konuşan zat, M. Van De Pol odur. M. Van De Pol Holandalıdır. Fakat Hicazda yerleşmiştir. ve senelerce evvel islâmiyeti kabul etmiştir. O, Şerif Hüseyinin de dostu idi, ondan sonra kıral olan oğlu Emir Alinin de dostu idi, şimdi İbnissuudunda dostudur. Ona — Mösyö Van De Pol.. Diye hitap ederseniz, — derhal tashih eder: — Hayır, benim adım Hü- seyindir. Fakat —müecssesenin — unvanı (Van De Pol) müessesesidir. M. Van De Pol, namı diğerle | Hüseyin sık sık Mekkeye gider, o da her gidişinde Kâbeyi tevaf İ eder, makamı İbrahimde iki re- 21-7:934 kât namaz kılar, duasını Haceri Esvede yüz sürer, eder, ondan sonra entarisinin eteklerini top- lar şehirdeki işlerile meşgul ol- maya gider. Derler ki M. Van De Pol de buralarda yalnız ticaretle meşgul değildir. (Arkası var) Dünya İktısat Haberler! Amerika Ve Eski Rus Borçları Nevyorktan bildiriliyor: Ame- Yine kredi | . *ika lıir'le_ıik hi İmüzakerele- | Fümetleri ile Sov« z yet cümhuriyetleri rine dayandı| ittihadı ticari münasebatı, — Sovyet Hariciye Komiserinin Amerikayı ziyaretin- den biri gün geçtikçe artmakta- dır. Takas esasına dayalı olarak yapılan bu alış verişler her ikl memleketin de menfaatine uygun gelmektedir. “New-York Herald Tribune,, gazetesine görü Sovyatler kendi- lerine papuk almak üzere açılmış olan krediye karşılık olmak üzere bugünlerde alakadar müesseseye dört buçuk milyon dolarlık bir tediyatta bulunacaklardır. Bu iyi münasebeta rağmen eski rus borçları işi hâlâ halle- dilememiştir. Sovyetler eski Rus borçları için toptan ve bir defaya mahsus olmak üzere 130 milyon dolar ödemek ve buna karşı Amerikanın — kendilerine — daha büyük bir kredi açmasını iste- mektedirler. — Amerikalılar — ise ancak Sovyetlerin ödeyecekleri kadar bir kredi vermek ve bu krediyi de mal olayak tesviye etmek arzusundadırlar. Bununla beraber kış gelmeden bir anlaş- ma yapılacağı kuvvetle ümit ediliyr. * Kuraklık yüzünden bu sene fAmerLkınm çok ğ ena bir. mahsule bubat ithal Gekiyr bldlkğu ı::- edecek mi? | lamdur. Hububat rekoltesi elli senedenberi görül- memiş derecede noksandır. Bu memleketi —düşündürüyor. Her sene bu maddelerden ihraç eden Amerika birleşik hükümetlerinin bu sene bilâkis ithalâtçı vaziyete geçmesinden bahsedilmekte hu- bubat eksperleri Amerikanın da- hili sarfiyatını karşılamak Üzere bu sene dışardan buğday, çav- dar ve yulâf almak mecburiy- etinde kalacağını muhakkak ad- dıtmek!edırler ğer taraftan bu vaziyetin ubıı ir neticesi olarak temmuz ayı bitmeden Amerika borsa- larında buğday fiatlarının hisse- dilecek kadar yükselmesine in- tizar olunuyor. Amerika hu- Gün CUMARTESİ Hızir 31 21 Temmuz 934 77 Arabi Ruml B Rebahar 1853 8 - Temmuz -135) maanğca | Vakit | Ezant v-ı.ni Güneş (9 07 4 AS| A 2 - 1 55 6 s7 UKU n u 2 36 Öğle | aa | 1220 Yatr Ukündi | 8 42 | 18 18| aa | gesleniyorlardı: Vaktt jİlınl] Vasat| | ( Baştaralı 1 inci sayfada ) bakıyorlardı. İşte bunlar (20) küsur senedenberi anavatandan uzak kalan Türk esirleri. Vapur, — rıhtiıma — adamakıllı yanaştıktan sonra nihayet bun- lardan birkaçı, alt taraftaki am- bar kapılarından birine geldiler, konuşmıya başladık. Şişman, yüzü beyaz kalmış biri içini çekiyordu: — 20 sene bu beyim, dile kolay amma, bir de bize sorun. Sanki biz oralarda, o Yemen çöllerinde yaşamadık, süründük. Aç kaldık, sefil kaldık, köyden köye, aşiretten aşirete atıldık.. içimiz hep memleketimizin, top- rağımızın ateşile yandı. Köyü- müzde kasabamızde neler oldu? Anamız, babamız, kardeşlerimiz öldü mü, kaldı mı?. bilmiyorduk. Şimdi artık yeniden dünyaya gel- miş gibiyiz. Bir an evvel ken- mizi memleketimize, köyümüze atacağız.. — Hangi düştünüz? — Tabir caizse biz esir düş- medik. Teslim olduk, O zaman- lar Kezanda idik. Bir sabah bü- cum emri verildi. Allahın çölün- de İngiliz cephesine doğru hü- cum ettik. Fakat kuvvetlerimiz mitralyoz, top ateşlerile karşı- laşmıştı. Bu arada İngiliz süvarisinin taarruzuna uğradık. Onlar adet itibarile bize son derece faik idiler. Bunun neticesi olarak har- bi kaybettik ve geriledik. Çöl içindeki köylere dağıldık. Bir çoğumuz Kezan'a toplan- mıştık. Ben orada terzilik yapı- yordum, — arkadaşlarımdan — bir kısmı da esnaflık ve ticaretle uğraşıyordu. — Peki, Yemende Hicazda sizin gibi esir düşmüş askerleri- miz var mı? — Soruyor musunuz - beyim, bugün Yemenin birçok köylerinde silâh — arkadaşlarımızdan — epey vardır ve vaziyetleri iyi değildir. Maamafih bir çoğu evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Deve gütmek- le, öteberi satmakla, hayatlarını kazanıyorlar.. Fakat yine geçine- miyorlar. — Kalanlar kaç kişi var? içlerinden biri atıldı: — Ben hesabını yapmıştım. Zabitlerle beraber (300) kişi ola- cak. Fakat hiçbiri toplu vaziyette değil, kimisi Hüdeydede, kimisi Ke- zanda, kimisi San'ada, kimisi de | Elmekha'da.. hepsi darmadağın.. ücra köylerde, bedeviler içinde.. arayıp bulmak için seneler lâzım- dır. Biz Kezanda idik.. Hilâliah- merin bizi memleketimize getir- miye teşebbüs ettiğini işittik.. Etrafa haber saldık. Arkadaşlar toplan- dık ve nihayet gelebildik.. Sonra bizim biraz birikmiş paramız var- dı. Eğer o olmasaydı, imkânı yok gelemezdik. Yukarıda güvertede boncuklu, penbe, sırma başörtülü, dokuz örgülü küçük kızlar, rıhtımdaki beyaz. pantolonlu kız çocuklara muharebede — esir kadar — Ya velet, inti ba'rif arabi? Ambar kapısının üzerine omuz omuza abanan (20) senelik gurbet- zedelere sordum: — Yemende nasıl vakit geçir- diniz? — Ah beyim, bir araya gelip iç sızlattığımız geceleri siz gelip te görmeliydiniz. Bizim bu Alinin bir | kavalı vardı. Kavalla hep RA şarkıları söyler, ağlaşırdık. Fakâ söz aramızda, çoluk çocuk bill çekmedi. İçlerinde Türkçeyi bilei yok. Eh ne yaparsın, onları köyde Türk eder, çıkarırız. — Türk zabitleri Yemendi! epeyce var, dediniz değil mi? — Bir miktar — var. Yahyanın ordusunda çalışıyorlafi İmam onlara İyi bir para veriyoft Son harpte iİmamın kuvvetleri mahvolmaktan kurtaran da zabitler oldu. — Hicaz - Yemen siz nerede idiniz ? — Hüdeydede.. Biz ıııudeydıJ de tam 6 ay bekledik.. Birâf birikmiş paramız olmasaydı, #6 sefil kalacaktık. Bir gün Hüdey" dede büyük — bir karışıklık oldu. İmamın askerleri şehri boşalta" rak gerilere çekildiler. Bir güf sonra — İbnissuutun — kuvvetlefi Hüdeydeye girdi. Kan dökülme” di. Sessiz. ve sakin bir iş; yaptılar. İçlerinden siyah kıvırcık saçli biri atıldı: — Üç dört gün evvel İmamttl ordularile Suudun askeri çarpış$” mıştı. İki taraftan da diyebiliri ki, (15-20) bin kişi öldü. — İmam Yahyanın Türkler€ karşı aldığı vaziyet nasıldı? — Türkleri çok severdi. Bize yardımı da olmuştu. Fakat Imani Yahya milyonlarca liralık servet sahibi olduğu halde biraz hasis* tir. Ordusunun askerlerine maaş* larını çok az dağıtırdı. - Suutla harbederken askerlerine - verilen beher kurşun için kovânların gerl verilmesini isterdi. 20 senedenberi vatandan uzak kalan bu Tük kardeşleri bendeğ | ayrılırken arkamdan bağırıyorlardı! | — Gazi babamız elbette bize yardım eder, memleketimize ka* dar gideriz, değil mi beyim?.. * Tarih Tetkikleri Giresun, 19 — Tarihi tetkikatta bulunmak üzere Ankara Gazi lisesl talebesinden beş efendi bugün şehris mize gelmiştir. Muallimler ve tedrisat müfettişleri tarafından karşılanmış: lırdır Gençler tetkikat için köylere harbindt Denizyolları İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy Köprübaş Tel. 42362 — Sirkeel Mühürdarzade Han Tel, 22740 Mersin Yolu İNEBOLU Ka $ Temmuz Pazar 10 da Sirkeci rh- tımından kalkacak. Gidişte Çanakkale, İzmir, Küllük, Bod- rum, Rados, Marmaris, Dalyan, Fethiye, Kalkan, Kaş, Finike, Antalya, Anamur, Mersine., Dö- nüşte bunlara ilâveten Taşucu, Kuşadası, Gelibolu'ya uğraya- cak yalnız Anamur'a uğramı- yacaktır. *4040,, Ayvalık Sür'at Yolu MERSİN — — TEZE Z Temmuz Cumartesi 17 de Sirkeci rıhtımından kalkacak ve Ay- valık yolunun mutat iskelelerine uğyarak İzmir'e gidip dönecek- tir. “4041,,