Fransa Da O Tecrübeye Girişiyor Dünyayı kaç senetdanberi kasıp kavuran iktısadi buhranin en basit tarifi şudun Gerek toprak, gerekse fabrika istihsallerinin — satılamaması, para etmemesidir. Bundan şu netice doğuyor: Mal satılamayınca İstihsal yapılan yerlerde iş azalıyor ve yıllardanberi buralarda çalışan — işçilerden bir kaısrm işsiz kalıyor. Büyük — Istihsal yapan, yüksek sanayi ve zirmatle uğraşan memleket- lerde işçi aımıfı çok mühim bit var- lıktır. Bu sebeple işsiz, yani ekmelksiz kalan işçilerle hükümetler meşgul ve alâkadar olmak mecburiyetindedirler. Onlarda devlet hazinesinde maay- yen yardımlar yapılır, aç kalmalarının önüne geçilir, aksi takdirde bu işsiz işçiler cemiyât içinde çok tehlikeli bir serseri sınıf teşkil ederler. İşsizlik hususunda dünya üzerinde Amerika, Almanya ve İngiltere birincl gelmektedir. Bu memleketlerde mil- yonlarca işsiz vardır ki bunlar mensup oldukları hükümetlerin resnil yardım- larile geçinirler. Diğer taraftan gerek Almanya, gerek Amerika ve gerek kısmen - İngiltere işsizliğin — ortadan kaldırılması, hiç değilse azallılması için bir takım tedbirler almışlardır. u tedbirlerin en başında, devlet parasile yeni ve muazzam nafın inşaatı vücude getirmek geliyor. Almanya bu usule Hitler idaresinden sonra büyük bir ehemmiyetle sarılmış, eski binalar yer yer yıktınlarak yöni bi- malar — yaptırılmasına — başlanmıştır. Şimdi bua fıpı.lııdı yüz binlerce işsiz yevmiye İle çalışarak —iş bulmuş ol u Eılu adedi en az olan Fransa, şimdiye kadar bu işe pok az - ehem- miyet vermişti. Fakat bugünkü Du- m'.'ı. kabinesi işsizliğin f':.lıılıouluu gördü ve bununla mücadele lüzumu- nu duydu. İki gün evvel de Fransa Meb'san Meclisinde kabul edilen bir göre, Fransa dahi işsizliğe çare bulmak üzere büyük nafıa in- şaatına girişecektir. Yekünu milyarlarca frangı bu yeni inşaatta Franstız hemen iş bulunacaktır. Demek ki nihayot Fransa da bu tecrübelere girişmiş oluyor. Fakat bu tödbir, Iktısadi buhranın en tehlikeli neticesi olan Işsizliği büsbütün kaldırmak için kâfi bir ilâç mıdır? Bu suala “ Hayır ,, diyebl- liriz. Çünkü asıl messle, işsizlik ne- ticesini an iktısadi buhranı, yani istihsal müşterisizliğini — ortadan kaldırmaktır. Ve devletler bu müthiş müessiri ortadan kaldıracak kat'i tedbiri he- nüz bulmuş değillerdir. — * Ha Ö | Mebrure Sâmi ÇÖL GİBİ Sıralıyor, — biçimliyor, ben de önümdeki beyaz kâğıtlara, sayısı enmiyen, sade manası değişen kelimelerle acılar, dertlerle yuğ- rulu günlerimi diziyor, sıralıyor, biçimliyorum. b Artık annenin — kitabındaki temiz, kirsiz sayfalar bitti, Nesrin. Bundan sonra yazacağım kara bir günün hikâyesile beraber yeni bir yaprak dönecek, sana slitünü kanını vermiş ve ölü samlan bir kadının bu yalana neden katlan- dığım, insan kararlarından üstün bir kuvvetle, kaderin elile neden gn almıya mahküm ğ öğreneceksin. Süçünu uzun senelerin fera- atleri ile ödemiye çalışmış olan zavallıyı anlamıya, geçmişe sen de onunla beraber ağlamıya çalış, sakın ondan tiksihme Nesrin. » Martıdaki —aşıklı rüyalı son Siyaset Âlemi | l Fransa - İngiltere İle Bir Ittifak Mı Yapıyor ? Paris, 7 (A. A.) — Hariciye Nazını M. Bartu Meb'usan Meclisi Hariciye encümeninde mühim izahat vermiştir. M. Bartu evvelâ Almanyadaki ” son hâdiselerde Fransanın rolü olduğu ittihamını reddetmiş, sonra Fransanın harici siyaseli hakkında şu düsturu söylemiştir: “ Her yerde sulh imkân- larını aramak; ki bu siyaset Milletler Cemiyetine sılı sıkıya bağlıdır. , Nazır bundan sonra Romanya ve Yugoslavyaya — yaptığı seyahatlerin, evvetce Varşova va Çekoslovakyaya yaptığı — seyahatleri — tamamladığını, sulh imkân ve teminatının her tarafta aranılması — lâzımgeldiğini söylemiş, Sovyet Rusya ve diğer alakadar devletlerle yapılmakta olan müzake- reler hakkında henüz daha açık malümat veremiyeceğini bildirmiştir. M. Bartu İngiltere ile Franaa ara- sında geçen ay busule gelen - itilâh teyit için yakında Londraya gijdece- gini de haber vermiş, fakat Londra müzakerelerinden derhal bir metice beklenmemesini, ancak sulh şartlarımı tavzih eden itilafın kuvvetleneceğini söylemlştir. * Londra, 7 (A.A.) — M. Bartu yarın Paristen buraya —hareket edecek, kendisine bahriye nazırı da refakat edecektir. * Londra, 6 (A.A.) — Avam kama- rasında işçi meb'uzlardan Morgan Con İngiltere Harbiye nezareti - müsteşa- | yının Fransaya yaptığı son seyahatin İngiltere ile Fransa arasında askeri bir ittifak İle alâkadar olup olmadı- gıni, böyle bir. anlaşmanın yapılıp yapılmadığını — sormuştur. — Başyekil muavini Baldvin gerek barbiye müs- teşarının Fransaya ve gerek Fransa husust tetkik seyahatlerinden ibaret olduğunu söylemiştir. Rusyada Yahudi Aleyhtarlığı Elli Kadar İşçi Yakalandı Londra, 7 (A. A.) — Röyter mu- habirinin - Moskovadan — bildirdiğine göre, Yabudi işçileri tedhiş etmekle suçlu — elliden fazla — işçi hakkında takibat yapılıyor. eden sonra onu görmeden haf- ğeıc" geçti. Siniılı';m öyle bo- zuktu, içim öyle gamlı idi ki, sen ve güler yüzün olmasa kaç defalar onu aramak, bulmak za- yıflığını gösterecek kadar delir- diğimi hissediyordum. Bu günlerimi sana tahlil et- ü Suçumu — azaltmıya, ş gibi o sıralardaki önm- rümün yavanlığını, babanın hklıım: acılarımın gitgide :ı.s arttı. anlatmıyacı sana, mmn Nçybiri.%.-'ylphğım şeyl affettiremez Nesrin. Değil bu aile tatsızlıkları, hatta o bir tek zaaf gecesindenberi yıllardır katlandığım çileler bile yine de o dakikaların günahımı silemez. Onun için sen bunları, suçu- mun hiçbirini azaltmıya çalışma- dan oku, yalnız acıyarak, tiksin- meden, annen olduğumu unut- madan oku: SAD D K e S nnn ae a r ea eee ğe lli e S aai ai Avusturyada Hâdiseler —-. Memleketin Birçok Yerlerinde Yine N'&:: noktalarında patlamıştır. Yalnız maddi zarar vardır. Nüfus zayiatı yoktur. ba; nazi taraftarlığı ,.,e.u.uo’ ıçı.'h'mııu edilmiştir. Viyana 7 (ALA.) — Avusturyanın ,yııHcı bombalar » Viyana 7 ( A. A. ) — Donaviçte vatanperver teşkilâta mensup relsler- den birine karşı yapılan suikmat neti- cesinde hükümet, devlet tarafından tahsisat verilen büyük bir fabrikada Hitlercilik tahrikâtı yapıldığı şüphe- sine düşmüştür. Yapılan muvakkat tahkikat fabrika sı . ı . n l bş Eski Başvekil Mahkemeye Verilmeyecek Paris, 7 (A. A.) — Staviski reza- letini tahkik eden meb'uşlar komis. yonu sahte bonolar İşinde ihmal gö- rüldüğü noktasından Pirene valisinin azlini İstemiş. Başve- kil Divanı Âliye sevla tek- lifini reddetmiştir. MEae AT ORLE D ARÜAR O YUT NÇL Harici telgraflarımız burada bitme- miştirLâtfen Yuncu sayfamıza bakınız. AA YITAZ TAMRA U KDUT AD Teşrinievvel sonunun, yazdan arta kalma, ışıklı ilıik güzel bir günü idi. Baban öğle yemeğine Yeşik köye gelmişti. Sofrada: — Ben bugün kendime izin veriyorum. Yazıhaneye dönmiye- ceğim. Nesrinle bağcılık yaparız. Amma — sen inecektin — galiba değil mi? Dedi. İskemleden doğrulmaya çalı- şarak: — Annem bana külâhı çınge raklı o kocaman h:ı:ı“ılu;:: Bu akşama gelecek üm lam, diye dudağını büktün. Baban sordu: — Balık yağını bitirdin mi ki? — Bitirdi, dedim. Bazar Al- man'daki çıngıraklı kuklayı vadet- miştik ya, onu Söylüyor. Zaten yüzüklerimi de temizlemeye ver- miştim, onları da alacağım. İncili bileziğin de biçimi değişecekti, bakalım nasıl oldu. Siz kalın ben Keyseri alıp giderim. İşte o günü, bunları ben söy- lerken felâket evimize sürünmeğe başlamıştı bile. O sofranın başına, seninle ba- banın arasına, bilmeden, bu son oturuşumdu. benim. Aynanın önünde hazırlanırken hep etrafımda dönüyor, öteye be- Başvekil Dolfüs son nümayiş emasında halka nutuk söylüyor Bombalar Patlıyor müdürlumumisi ile başlıca memurların işçiler ve memurlar arasındaki nazi faaliyetine müsait bulunduklarını tes- bit etmiştir. Haymvehrler tarafından icap eden tedbirlerin alınması hakkın- da M. Dolfüse bir müracaat yapıl- mıştır. » Viyana 7 (A. A.) — Vatanperver cephe ile çiftçi birliği arasında, birli- gin cepheye — iltihakı için 7ı= müzakereler neticelenmemiştir. - Bin bazı azalarının cephe ile müttefik olan köylü birliğine iltihak edecekleri ümit ediliyor. Japonlar, Ruslara Karşı Meydan Okuyorlarmış ::ıhovı. T (A A.) — Uzk Şari adasında Japon az- ::ılıri Sovyet koııwloıluiul önün- harp talimleri — yaptıkları - için Sovyet konsolosu protesto etimiştir. Almanyanın Ankara Setfiri Ve M. Hitler Berlin, 7 ( A. A.) — Başvekil W. Hitler, Almanyanın Türkiye Sefirl M. Von lioıeıbuıl kabul ederek uzun bir mülâkatta bulunmuştur. riye elini sürüp hattâ içimi bile sıkıyor, azar işitiyordun. — Beni de gölür, ne olursun anne! diye yalvarıyordun. Keşke seni dinlemiş olsaydım. Babanla beraber uykuya yatmak istemi- yor; tepiniyor, ağlıyordun. |İkimiz de no fena seni paylamıştık, Çıngıraklı kuklan alınmıyacak diye, nasıl da seni korkutmuştuk. Kirpiklerinin yaşı kurumadan sen daldın ve biz de Kevserle çıktık, Bu seni son yatırışımmış meğerse Nesrin. O evden son çıkışımımnış meğerse benim. * Baban tenbih etmişti. Gide- ceğimiz yerleri araba ile dola- şıyorduk. Mücevhercide yüzükle- rimi, bileziği paket ettirdim, bun- ları kolumdaki manto ile beraber Kevsere| verip : — Bazar Alman şuracıkta, arabayı oraya çekmiye lüzum yok. Sen otur, mahfaza pake- tine dikkat et. Ben Nesrinin kuklasını alıp şimdi gelirim, Bey- fendiye “beş treni,, ile dönece- ğunıu söyledim, bol bol yetişiriz, ledim. Oyuncak dairesi, mağazanın tst katında İdi. İstediğin külâha çıngıraklı kuklaların mavilisini mi yoksa kırmızılısını mı alayım diye Gezintisinin WSonu .. | Sakalinde Hâdise Saadetlerimiz ekseriyetle bir hiçe ten doğar. felâketlerimizin kaynağı dâ hemen daima odur. En ehemmiyetsiz bir söbep bizi sevindirir, yahut ta ağ- latır. Beşer, yüzde doksan sinir znafı- man Üzerinde yüzer, böyle kurulmuş- tur, böyle gidecektir. Fakat buna rağmen insanın saadeti de, felâketi de — kendisinin — elindedir. İstersek mes'ut olabilirz, istersek betbahtl * Cumaydı, —çocuğumuzu — aldık, Büyükudaya gittik, evvelâ ne meme nundum, Tur yolunda gezdik, bir çamaltında — dinlendik, Fakat sonra.« Fakat s#onra... *“Akşamdı, vapuruün — hareketine bi ssat var, dediler. Hemen iskelenin karşısındak! vazinoya oturduk karşımız daki masada tıpk ““»im gibi çocuklu bi alle vardı. Birden tammacı.... Kadın yan dönmüştü, sonra beynimde bir bir şimşök çaktı. Bir gün bana bir arkadaşım göstermişti. Zevcimin beş altı sene evvel, bu kizı alması mev« zuubahs olmuş ve şimdi dikkat ettim, ona baklıyordu, çocuğuna bakıyordu. Ve kadın ve çocuğu benden, benim- kinden güzel değillerdi. Fakat şüphâ yok, benden benimkinden çok zerif giyinmişlerdi. Günüm birden zehir oldu.Göz ucu ile zevcime baktım, alni kırışmıştı, yüzünde, o bildiğim yüzün- de teessür - vardı, niçin Hanımteyze, © kızı almadığı, şimdi onu bana faik bulduğu için mi? , * İşte size bir teessür ki tama- men manasızdır, fakat bir defa kafaya girince günlerce haftalarca bu okuyucumun kafasını burgu- layıp duracaktır. Kendisine uzun bir mektup yazdım, fakat burada söyleyeceğim sadece şu: Zarafeti kadının parası de- ğgil, zevki selimi ve bilgisi temin eder. Bu eğer mevcüt değilse etrafınıza — bakınız, — müşahede, dikkat ve taklit — kabiliyetinizi inki ettirmeye — çalı Ban du":mmhr bîlirıııc I:.:l:lluyı çıkardıkları bir elbise ile lira sarfederek giyineni ıölpıu bıra- kırlar. Marifet bundadır, ve bunu yapamayan kadının, farla tuvalet parası — veremediği için zevcin muaheze etmesini hiç anlamam hiç mazur göremem. HANIMTEYZE ikisi de elimde ı—lhşhnürkon. bir koluma değedi, düşündüm, vı yüzüm sapsarı, önümdeki uzur masaya tutundum. “O,, idi. — Seni gördüm. Ne vakittl arkanızda idim, Buraya yalmı girdiğini görünce dayanamadım peşin sıra çıktım. Halbuki kara| rün ne kuvvetli idi. İstanbuldan seni bir daha görmeden gidecek. tim, olmadı, dedi. İçli, dertli bir hali vardı. Bu sözü ile birden öyle) şaşırdım ki * siz ,, demeği bile unutarak: — İstanbuldan mı gideceksin? Nereye? Ne vakit? Diye keke- ledim. — İki üç gün sonra. Hem da Martı ile, yanımda tek bir gemici.. içimde de galiba hiç dönmemek, hattâ batıp gitmek isteğile.. dedi. — Sadık Boy bir şey söyle- memişti bana, haberim yoktu. Birdenbire mi çıktı bu? — Hayır, amma kocana söye lemedim. Hem ne diye? — Demek gelip bize... Nes- rine veda bile etmiyecektiniz? — Kim bilir belki de... dedi. — Neden? diye sordum. Cevap vermesine vakit kalma- dan satıcı adam elinde sarı entas rili bir başka kukla ile geldi: (Arkası var) ÖĞT Z Si