Y , - YA —T C 10 Sayfa > 29. “Saçma Tekliflerini 934 Tüccar Düşüncesi.. Saçma | Reddettiğim Burhan Bana Şimdi Bir De Ticaret İşinden Bahsediyordu ,, ——— ,— Bir Bey mi?. Ne münase- bet ?.. — Sizinle mutlaka görüşmek istiyormuş. — Nasıl adam, bu?.. — Gayet şık bir Bey. Adı Burhan Beymiş... Gözlerimi açar açmaz yerim- den fırladım. Bu ziyarete hayrette kaldım. — Kız, git söyle Nadire Ha- nıma.. Savıversin. Diye bağardım... Fakat aksi ol-cak, Nadire yarım saat evvel cıkmış; Kadıköyde bir randevuya gitmiş, Zehranın, bu vılışık herifi sa- vamıyacağını bildiğim için giyinip kendim çıkmıya mecbur oldum... Büyük bir ciddiyet ve çatkın bir çehre ile salona girdim : — Atfedersiniz efendim. Şid- detli bir baş ağrısından muzta- riptim. Yatıyordum. Sizi beklet- tim. Dedim; lâkırdıyı kısa kesme- sini ima ettim. Burhan B. yerinden fırladı. İki ellerini birden uzattı. Büyük bir pişkinlikle : — Hanımefendi, © mektubu yazan elinizi uzatınız. Bilhassa onu öpmeye geldim. Beş bin ye- “min ederim ki, siz sadece şayanı — perestiş bir genç kadın, sehhar bir melek değil.. ayni zamanda (Emil Zola) gibi bir filesofsunuz. Emil Zolanın filesof olduğunu bilmeyordum. anladım ki; Burhan Bey de, bizim sabık ( Aman ) Nail Bey gibi kıymetli âlimlerden... Doğrusu, bu parlak teveccüh hoşuma gitti. — Estağfurullah efendim. Bu- yurunuz.. —Oturunuz.. — Rahatsız olmayınız. Demek mecburiyetini hişset- tim... Burhan Bey -ikinci bir tek- life meydan bırakmadı. geniş bir koltuğa yerleşerek ayağını ayağı- nın üstüne attı. Zarif tabakasın- . mi, siyasi, Havadie ve Halk gatetesi Leki Zabtiye, Çatalçeşme tokağı, 28 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABOÖNE FiATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değişlrmek 25 kurüştur. asarırma Gelen evrak geri verilmez. ilânlerdan mes'uliyet alınmaz. f Cevap için mektuplara 10 kuruşluk dan bir cıgara çıkarıp yakarken aramızda şü muhavere başladı: — Ciddi söylüyorum, hanıme- fendi size minnettarım,.. Bana çok iyi bir ders verdiniz. Adeta, şu zamanın hayat — kavgasında zayıf ve noksan olan bir cephe- mi kuvvetlendirdiniz... Her şey- den evvel size şunu söyleyim ki, mektubunuz. bana hayret verdi, Sizin zekânızda, sizin düşünüşü- nüzde bir kadının böyle mütevazı ve mühmel bir hayat içinde eri- yip gitmesine taaccüp ettim... Mademki açık kalplerden hoşla- niyormuşsunuz; ben de size kal- bimin bütün açıklığile bir teklif yapmıya geldim, — Eğer mektubunuzu tekrar- hyacak.. Veyahut izdivaç tekli- finde — bulunacaksanız, peşinen reddediyorm. — Hayır efendim, Büsbütün — başka.. ticari bir mesele. — Hayırdır, — işallah buyuru- nuz. — Bilirsiniz ki Hanımefendi; yaşadığımız şu devirde alelekser, tek zekâlar.. tek kuvvetler pek okadar fazla mahsul vermiyor. — İhtimal. — İhtimal, değil. Şüphesiz efendim. Onun içindir ki piyasa işlerinde biz Saffetle birleşmişizdir. Birçok — komisyoncuların dünya kadar masraf ederek tesis ettik- leri yazıhanelerde uğraşarak, di- dinerek — yapamadığı işleri, biz bir rakı masası başında, bir. eğ- lence aleminde iki çift — sözle hallediveririz. Nitekim, siz de görmüşsünüz. — Müsaade ediniz de ben de sizin bu husustaki maharetinizi tebrik edeyim. — Teşekkür ederim, Hanime- fendi. sözleriniz, belki — bir arz müstehzi... Fakat ne çare ki bu, bir hakikattır. Amma, iyi. Am- ma, kötü.. Şu hayat kavgasın- dan galip çıkmak için herkes bir silâh kullanıyor.” Ne yapalım, biz de kolayını böyle bulduk. — Olabilir, Bürhan Bey.. Beni fazla merakta bırakmamak - için asıl maksadınızı söyler misiniz? hanayır.. Komersiyal, — Zaten, sözü oraya yetire- f!kîîn. Hanımefendi.. — Piyasa işlerinde nasıl ki Saffetle müş- tereken çalışıyorsak, diğer bir işte de sizinle birleşmek.. ze- kânızdan — istifade —eylemek iz- tiyorum. — Ne gibi?... | | İ — Meselâ.. Şişlide mükellef bir apartıman tutmak.. güzel ve zarif bir salon açmak.. — Evet. — Çaylar, davetler... — Evet. Hepsinden ayrı ayrı menfaat- ler beklenen seçilmiş misafirler... — Evet. — Şik bir poker salonu..; Malumya poker, en sağlam ban- kadan daha iyi varidat getiren bir kazanç membaıdır. | — Evet, (Azkası var) Malını SON POSTA Biliyor: — Çocuğunuz bir taş attı, az kaldı başıma geliyordu. — Yanlışınız var, taş başınıza gelmediğine göre benim çocuğum atmamış olacak! Dünya İktisat Haberleri Lehistanda İktısadi Hareketler Lehistan hükümeti deniz tica- retine çok ehemiyet vermektedir. Esasen hiç sahili bulunmadığı halde itilâf devletleri Lehistana dahilden sahile doğru bir yol, | bir koridor vermiştir. Bu koridor Baltık denizi üzerinde şimdi muh- tariyeti haiz eski Alman Dançig limanının bemen yanı başındaki sahilde Gdynia mevkiüne vasıl olmaktadır.. Umumi tasfiyede Polonyaya bırakılan bu mevkide birkaç sene evveline kadar ancak birkaç balıkçı kulübesi vardı. Ondan sonra dev adımlarile iler- leme başlamıştır. Gdynia bugün Avrupanın bi- rinci derecede gelen bir limanıdır. Eski köy, şimdi en asri bir tica- ret merkezi halindedir. Lehistan bu liman sayesinde harici ticaret sahasında kendi iktısadi inkişafı hesabına çok ehemmiyetli muvaf fakiyetler temin etmiştir. on zamanda resmi küşadı yapılan Katoviç-Gdynia demiryolu Lehistan ile Çekoslovakya irtiba- tını temin ederek bunu denize ve Garbi Avrupaya daha ziyade yaklaştırmış, ve bu sayede Silezya kömürlü deniz kenarına daha ko- lay gelmiş oluyor. Yukarı Silez- yanın Alman" madeni mamulâtı da Hamburg, Bremen ve Şitetin ismindeki Alman limanları yerine şimdi, daha kolay ve daha ucuz olduğu — için Gdyniadan ihraç ediliyor. * Cenevre, 27 (A. A.) — Ka- dın Ticaret ve BT ARE Serbest meslekler birliği idare heyeti dün bir karar al- mıştır. Bu kararda, evli kadınların hükümet işlerinden — ve hususi vazifelerden çıkarılmalarına dair olan temayül protesto edilmekte, bunun izdivaçlar üzerinde yapabi- leceği tesirlerden şaikâyet edil- mektedir. Fransız - Alman Ticareti Berlin, 27 (A. Â.) — Fransız- Alman ticaret mukavelesi yeni bir anlaşmaya intizaren, temmuz s0- nuna kadar uzatılmıştır. çalışmaları meselesi krrerererereemeneİ rereresİrerA ee erEY Ker YA Rcere ea rr ee senEN Dr. ibrahim Zati « Cağaloğlu : Mahmudiye — caddesi, Çatalçeşme sokağı No S —— Hergün öğleden sonra hastâl arın kabul eder. k ' ' | cecik y ( HİKÂY Haziran 29 ——— —a —— Bu Sütunda Heryün Yazan: Seyit Cemal zade Nakleden: F... VEYLANIDDEVLE ı Biçare Veylânıddevle... O ka- dar - meşguldür. ki.. Hani başını kaşıyacak vakti yoktur. Zavallı Veylânıddevle, bir ge- te şöyle kendi evinde, kendi yatağında rahat rahat se- rilip, uzanıp uyuyabilmek zevkine kavuşamıyor vesselâm... Vâkıâ onun henüz evi, barkı yoktur. (Güneşin battığı anda bulunduğu yer dervişin sarayıdır) sözü sanki bizim Veylanıddevle için söylenmiştir. Eyi amma Veylânıddevle bu (saray) lardan usanmış, kalp sikke gibi elden “ele, kapıdan kapıya dolaşa dolaşa Aartık başı dön- müştür. . Kimse çıkıp ta al sana bir ev, al sana bir kadın, al sana kese kese tümen demiyor.. Lânet olsun kalpsiz insanlara.. Veylanıddevle her — sabah mahmur mahmur gözlerini aç! zaman kendisini bir başka evde ve tanımadığı bir yatakta buluyor. Kahvaltısı da — önüne — gelmiyor değil... Fakat bunun bir de öğle ye- meği faslı var ki ona aldıran yok. 'am kahvaltıyı bitiriyor, rahat rahat öğleyi bekliyecek. Evin hizmetçisi kemali ihtiramla önüne kakılıyor, ve yerlere — kadar eğilerek: — Ağa af diledi, kurban, acele bir işi varmış.. Sabahleyin erkenden gitti.. Akşama geleceği de şüpheli.. Bu, hep böyle.. — Eh şurada dört beş gün kalırım diye Veylanıddevle hangi eve gitse, Hikmeti Hüda, daha ilk sabah ev sahibinin müstacel bir işi çıkıyor, Ve daha hamamların açılış borusu ötmeden, sabah ayazında ev sahibi tabana kuvvet müsta- cel işler peşinde koşmıya gidiyor. Bu, ne bitmez tükenmez iş... Veylânıddevlenin hiç te böyle müstacel işleri yok. Daha dük- | kânlar kapalı... Devair kapalı... Müstacel iş te ne oluyor?., Bu dünyada rahat ve huzar kalmadı, gitti. Ev sahibi böyle sabah ezani yoksa hamama mı gitti?.. Ne olurdu — zavallı Ve:llnıdlıvhyl de beraber götürseydi. Fakat olan olmuştu... Bu, her sabahki terane... Giyinip sokağa çıkmalı... Eyi amma, bu çorapların artık tutar yeri kalmamış.. öyle delik deşik ki,.. Veylânıddevle hizmetçiye : — Oğlum, dedi. Acele ile ev- den çıkarken çoraplarımı dıgıül_'— meyi unutmuşum. Şimdi de Dahi- liye veziri beni bekliyor.. Bu çoraplarla ziyarete gitmek ayıp olacak.. Koş Hanımefendiye ha- ber ver. Âkanın coraplarından bir çift lütfetsinler. Koş amma, benim de müstacel işim var.,, iıorıglır geldi. ler biri bir başka evden alın- mış gömleğini, setresini, külâhını papuçlarını giyindi, çıktı. pSoluktı adım başında bir ta- nıdığa, — dosta, ediyordu. Hoş Veylânıddevlenin yalnız Tahranda değil, bütün İranda tanımadığı, bilmediğ, evinde yatıp kalkmadığı adam mı var? Hesap edin.. Sene (365) gün... ve Veylâ- middevle kırkını geçmiştir... Bu- nun çoçukluk senelerini bir tara. fa atarsanız şöyle böyle otuz kü. sur sene on bir bin gün eder... Demek ki Veylânıddevle bu kadar günü hep dı::tlınnın evlerinde eçirmiştir. Hem de hep gece 'ıhıuıd! ve hikmeti lııııl.p bu' on iir bin dostunun da hep sabah ezanları müstacel işleri çıkmış ve bu yüzden bir evde olsun iki aşinaya — tesadüf gececi_k kalmak kısmet olamamıştır. Ögle oldu. Karm aç değil ama.. Canı sigara istiyor. Hani şu kenarları ay yıldızlı, kokulu, dumanı daima doğru çıkan, o güzel sigaralardan şimdi bir paketçik olsa.. Yüzünü kızarttı, köşe başın- daki tütüncüye yanaştı : - — Âka, dedi.. Bankaya kadar gidiyorum... — Dönüşte — bedelini takdim edeyim. Bana bir paket sigara inayet buyurur musun? İyi kalpli bir meşbedi - imiş.. Hemen pakeli uzattı. Ne âlâ.. Bu iş te hallolundu. Fakat nedense.. Hikmetihuda Yeylânıddevlenin şimdi de canı sigara istemiyor.. Ne sigara, ne galyan.. Meyli yok vesselâm.. Zorla iştiha olmaz ya.. Her tarafı ağrıyor... Başı dönlü- yor.. gözleri kabarıyor.. dizleri titriyor.. Allahallah Veylânıddev- leye ne oldu ki... Bir aktarın önünde durdu: — Âka... dedi.. sana şu sigara paketini — vereyim. onun yerine kinin ver.. olur mu? -Ne uğurlu günmüş bu... bugün herkes cömert, herkes iyi, herkes hoşm. aktar hemen elini kinin şişesine uzattı. Ve Veylânıddevlenin birden- bire ağrıları, sızıları bıçakla kesil- miş gibi durdu, gözleri açıldı, dizlerine derman geldi.. bir can- lanış canlandı ki deyme - gitsin... Eh, şimdi kinini neylesin? — Âka... dedi, canım sana kurban.. o ki kinine razı oldun, lütfet te kinin yerine bana bir parça afyon ver.. Ve kendi kendine: dedi, — sigarayı, Her derde — Öyle ya.. kinini ne yapayım? deva afyon dururken. Şimdi rahat rahat oturacak ve afyonu yutacak bir yer lâzım. yhane para İster.. dost evleri bu saatte ka- pılarını açmazlar; çünkü dostlar içeride de olsalar mutlaka müs- tacel bir iş peşindedirler. maz ya.. bedla, M Kırlara çıksa güneş.. - Ne etmeli? Birden aklına geldi. Şuracık- taki mesçidin imamı çok eski bir dostu idi. Haydi mesçide.. Bir kandilli selâm. Ve şöyle tenha bir köşeyea çekildi.. yavaşca yeleğinin cebin- den afyonu çıkardı. Peh.. peh.. peh aktar amma da cömert adammış, bir paket sigaraya ne de bol afyon vermiş... Fakat şimdi bunu ne ile kesip ufaltmalı... Çakı, bıçak istese.. olmuıyacak. — Adam sen de, dedi, hepsini birden yularım bu mescit te ne rahat yermiş. Nasıl olmuş ta bugüne kadar burası hiç aklına gelmemişti.. burada kimsenin müstacel işi de olamazdı.. istediği kadar kalabilir, ;nnlırlo. gecelerle yatar, otura- ilirdi... p * Sabahleyin ortalığı temizlemiye gelen camiin kayyumu Veylâmıd- devleyi köşesinde büzülmüş - ve ölmüş buldu.Zavallı Veylânıddevle kırk yılda bir afyonun ölçüsünü kaçırmış ve kırk yilda bir birkaç gece kalabileceği bir yer bula- bilmişti... Fakat hikmetihüda bu defa da ecelin (müstacel bir iş) 1 çıkmış olacak ki sabah sabah onun yakasına yapışmıştı. Rebiülevvel 1340 () Ba hikâye İranda yine Şehinşah Pehlevi Hr. nin elile kaldırılan asalet unvanlarının boşluğunu gösterinek için ; yazılmıstır. Bi Ki iil e et BT