— bir Tekvlvife Cevap «. ——— -u Nakdli: A.R. “Yazdığım Bir Mektupla Burhan İle Arka- daşına Bir Takım Nasihatlerde Bulundum..,, — Fakat benim gibi hayatının günabile geçinen arkadaşlarımın kârına kesat vermiş olurum ki, , buna vicdanım hiç bir suretle rıza gösleremez, Burhan Bey!.. Bana bir tarih- ', te, bu yolda pansiyoncu kadın tuhaf bir nasi- hat vermiş: — Kızım!. Kalp denilen şey, tıpkı bir pansiyon odasına benzer. Onu kiraya vermeli. Fakat müş- terilerini sık sık değiştirmeli, bol bol istifade etmeli. Demişti. Ancak, bir odaya çifte kiracı yerleştirir gibi kalbi- mi de iki kişiye vermeyi asla ve kat'â tavsiye etmemişti.. Ben, bu nasihati tutuyorum ve iyi nasi- hatlerin. de insanlara — epeyce faydası dokunduğuna kani bulu- nüyorum, İşte bu kanaatledir ki müsaadenizle size de iki nasihat vermek - istiyorum. Birinci nasihat — Hiçbir zaman hiçbir meselede erkekler kadınlara karşı aciz ve zaaf göstermemeli- dir. Kadınlar, hoşlanırlar. Zayıf erkek.. erkek.. Korkak erkek.. erkek.. Bualar, ettiği şeylerdir. Akşam sirzi gördüğüm zaman, * görünlüşünüze aldanarak - ne kadar beğenmiştim. Hattâ, Hacı ağa ile Hatip zadeyi - kendi tabiriniz ( ihlırdığınizı ) biribirinizin — kulağına — fısıldar- ken işittiğim zaman, becerikli birer insan olduğunuzu düşünmüş ve adeta takdir etmiştim. Doğ- rusu, şimdi bu mektubunuzla gö- zümden düştünüz. Âciz Züğürt kadınların nefret ile « İkinci nasihat — Kadınlar mert | ve dürüst erkeklere canlarım ve- rirler, Zengin, fakat allâk bir er- keğe; züğürt, fakat dürüst bir erkeği tercih ederler... Vakıa hiç bir kadının kalbi, cepheden hü- | cum ile zaptedilmez. Her halde biraz manevra yapmak, onun mu- Yermi, slyaai, Ha . Halk Baki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL © ve Halk gazeteri Gazetemizde — çıkan — yan ve resimlerin bütün bakları mahfuz ve gazetemize mittir. ABONE FiATLARI Te |B | Sene| Ay Kr. | Kr. TÜRKİYE 1400 | 750| 400 | 150 YUNANİSTAN | 2340|1220| 710 | 270 ECNEBİ 700 /1400/ 800 1300 | Abone bedeli peşindir. Adres değişlirmek 25 kurüştur. Gi elen çvrak geri verilmez. illnlır—_n mes'uliyel alınmaz. Cevap için Mektuplara 10 kurus pul .xaı-efnzımaıı. S Posta kulusu: 7 Telgraf :Sonposta Telefon :20203 kaşarlanmış - bir | yalnız kuvvetten | kavemet kuvvetlerini harp hilele- rile sarsmak ve şaşırtmak lâzım- dır. Ammaaa.. Sizin yaptığınız ve yahut yapmak — istediğiniz gibi değil, Hacı ağa ile Hatip zadeyi bir çırpıda ıhlırdıktan sonra - siraya Fakat, kısa zamanda pek acı tec- rübeler gürdüğüm için beni koe- layca kafese koymak için zekânızı kâfi derccede istimal edemediniz. Azizim Burhan Bey!.. Burada şimdilik mini mini bir odam var. | Rahat rahat, hamım hanımcık otu- tedarik ettikten sonra mini mini odama çekiliyorum. Çok rica ederim beni bu sakin ve mütevazı hayatımın içinde rahat bırakınız.. On beş günden fazla bir hayata kurban etmeye uğraş- mayınız. Baki.. Hürmetler, efendim. Melek Bu mektubu yazıp gönderdik- sonra — karyolamın — üstüne uzandım. Düşünmeye Şevket Beyin mert ve âlicenap insanlığı ile bu züppelerin sinsi | ve hasis düşüncelerini mukayese- | ye başladım. Bazan üç dört gün- lük tıraşı, ekseri günler ibmal edilerek değiş'irilmemiş kirli ya- kası ile Şevket Bey zarif bir adam addolunamaz. Fakal ten onun ma mümtaz bir mevki saklaya- | bilir. Eğer sevcesi ve ne müşterisi, hiç ve hiç şüphe- siz ki bu temiz yürekli insan ola- rinlerindeki son moda manikenlere benzeyen Saffet ve Burhan Bey- lerin bütün varlıklarını, Şevket Ah; o zarif elbiseler.. Ah, o ipek Siz ne müstekreh varlıklara birer süslü maske oluyorsunuz. 16 Nisan Olur Öleceğim şey değil.. aklıma gelirdi de böyle garip bir | teklif karş sında bulunacağım ak- hmdan ve hayalimden bile geç- mezdi. Bugün, öğle uykusuna yatmış- tım. Tatlı tatlı uyuyordum. Kapı vuruldu. Hizmetçi Zehra içeri gördi: ! — Misafir geldi. Dedi.,, Gözlerimi sordum: | Kim? — Bir Bey?.. (Arkast var) aeşıkapıda — Yölgeçen — hanı derimunda 19 ve 20 ve ayni hamn alt katında tamirci) icaret e) ve 20 numaralı dükkânlardan y W v 38 zumarak dükkürdan da * | evvel çıkmış olduğumuzu ve bizli matlibu olanların da mezkür dükk kara beyhüde yere müracest — eyl meleri ilân olumur. * Zeynel ve Cafer biraderler beni koymanız bir zekâ eseridir. | rüyorum. Zavallı karıncalar gibi | arada sırada şöylece bir dolaşı- | yorum. Birkaç günlük nafakamı | yiRe. bu | #ürmiyecek olan şüpheli ve pürüzlü | başladım. | mertl ği ve bilhassa cömertliği ve | açık kâlpliliği kalbimde ona dai- | çocuk'arı | olmasaydı, kiralık kalbimin yegâ- | caktı.. Elbise mağazalarının vit- | Beyin tırnağına bile değişmem... | kravatlar.. Ah, o pomatalı saçlar.. | açmadan | SON POSTA C Toplantı, Devetlar _Dı Vofalıların Müsameresi “ Vefalılar Yurdu ,, ndan: “ Vefa ,, irfan — ocağının kurulduğu — günden | bugüne kadar “ Vefa , da okumuş, okutmuş veya devam etmiş bulunanlar ile Vefayı seven arkadaşların 29 haziran cuma günü saat 14 te Vefa Lisesinde verilecek müsamereyi şe- reflendirmeleri rica olunur. Deniz Gezintisi Deniz Gedikli Küçük Zabit me k- tebi Şirketi Hayriyenin (68) numaralı | vapurile bir deniz gezintisi tertip etmiştir. Gezintide birçok eğlenceler | yapılacak, geç vakte kadar Marmara ve Boğaz içi dolaşılacaktır. Sünnet Düğünü Tehir Edildi Bugüa K ada yazdığımız büyük sünmet görülen lüzum verileceğini düğünü, Özerine (6) temmuza tehir edilmiştir. | Kongre * Feriköy - Şişli Hayir cemiyeti 30 | haziran cumartesi günü akşam saat 7,$ ta C. H. F. Şişli nahiye merke- rinde senelik kongresini yapacaktır. Hasta Bakıcılar Cemiyetinin Kongresi Yeni kurulan “ Türk Hastabakıcı Hemşireler Comiyeti , ilk | kongresini bugün saat 14 dö | oğlunda Hilâliahmer — binası senelik Cağal. dahilin- deki mer Denizyolları İŞLETMESİ Acenteleri 1 Karaköy Köprübaş Tel. 42362 — Sl Mühürdarzade Han Tel. 22740 Mersin Sür'at Yolu ÇANAKKALE — Yaparu 29 Haziran Cuma li de Sirkeci rıhtı- mından kalkacak. Gidişte İz- mir, —Antalya, Mersin'e. Dö- nüşte bunlara ilâveten Alanya, Küllük, Çanakkale'ye caktır. uğraya- (3470) Bartın Yolu 1 28 BURSA llli Perşembe 19 da Sirkeci rıhtımından kalkacaktır. (3471) Trabzon Sür'at Yolu GÜLCEMAL ea Perşembe 20 de Galata rıhtımından kalkacak, Gidişte İnebolu, Samsun, Ordu, Gireson, Trabzon, Rize, Hopa'ya. Dö- nüşle bunlara ilâveten Pazar, Of, Polathane'ye uğrayacak- tır. (3472) SUN'İ Pnömotoraks Cihazı Dr. Şekip Habip Modeli Bahçekapı - Humidiye Türbesi EVLİYA ZADE NUREDDİN ecza alât deposunda Elli kra fiyatla satılmaktadır. | Şakanın ise hiç sırası değil. nni kapıyan kapıyana... Kerbeldâi... Canım sana kurban... " bir şey olmadığını da söyler du- Haziran 28 HİKÂYE Bu Sütunda Hergüu Yazan: Seyit Cemal zade SİYASI BİR Nakleden: F... NÜMAYİŞ ve kardeş İranı lâyikile bilip tanımamız bir farureliir. ve kiymetli misafırımiz Şeh hususta birçok şeyler yazıldı ve yazı şah tadır. Biz bu yazılar Hr. nim ziyaretleri münasebelile bu sında bugünkü İran edebiyatına yer verilmediğini nazarı itibara alarak tamınmış İran ediplerin- den (Seyit Cemal Zade) nin mevzuu tamamen İrandan, milli hoyattan — alınmış biri seri hikâyesini tercüme ve neşre başlıyoruz Çok tatlı ve zarif bir üslüpla yazılmış olan bu hikâyoler Şehinşah Pohlevi Hz. nin vatanını kuctarmak için meydana atıldıklacı zamanki İranın çektiklerini, t izstıraplarıkı, elemlerini, dertlerini anlatmak (20) sene evvelki İranda molla, politika, ükteli bir böylece İranın kurtulduğu kâbasun azametini halk meselelarini ince, mizin severek - okuyacaklarına ve büyük baş Rıza Pehlevi Hz. nin elile daha eyi anlamış olacaklardır. Büyükçarşıdaki küçük dükkâ- nimı henüz açmış, asık suratlı komşularıma her günkü « zınk zank... Zınk zank!..» konserime başlamak üzere idim. Bir bağrışma... Sonra — dükkânımın dikilen bir kalabalık.. — Kapa dükkânını! E, bak, sabah sabah.. Siftah ya kerim.. Buna can dayanmaz! önüne Zaten ne zamandanberi ( bu hallaç Caferin gürültüsünden bizar oluyoruz ) diye öteye beriye baş vurarak ocağıma incir e dükkânımı kapatmak isteyenlerin bütün fırıldaklarını — bilmiyor değilim... Şimdi bu heriflere babamın bayraktar — olduğunu — anlatmak zamanı geldi çattı demek. Tam âhüferyada — başlama- ga - çünkü işi birar da gürültüye boğmak lâzım - var kuvveti ba- zuya vermeğe hazırlandım ki bir de ne göreyim; bu hitap yalnız bana değil, meğer bütün çarşı pazara imiş... Habire ha dükkâ- — Yahu... A Meşhedi... Hey Ne oluyoruz... Ne var?.. apa dükkâmım!.. — Kapa dükkânını... Başka lâf yok mu? Peki amma niçin?.. — Kapa dükkânını diyoruz sana... Nümayiş var ! Hay ömrüne bereket.. Gör- dün mü, bak adama.. nümayiş varmış... Eyi amma nümayişten bana ne.. Ğoluk çocuk akşama * pilâvdan vazgeçtik - iki — dilim pide ister... nümayiş Caferin kar- nni doyurur mu ? — Kapa dükkânınıl Kime meram anlatacaksın a gözümün nuru... Baktık ki olacak gibi değil... Terliklerimi giydim, pamukları yine çuvala doldurdum ve dükkânımı kapadım. Meğer sokaklarda Bütün ran halkı bağrışa bağrışa bir sel gibi hıyabanlardan » Cafer, dedim kendi kendime, oldu olacak, bu akşam da eve pide yerine bir alay lâf gö- türürsün.. Yürü bakalm.. — Şu gı:imuyi') i ağız tadiyle bir gör.. kadar insan budala değil ya.. Herhalde eğlenceli bir şeydir. Dirsek vurarak, ötekinin beri- kinin ayağına basarak, kimini çekerek, kimine çatarak ilerledim. Kalabalığı yardım, ve en önüne geçtim. Eyi amma böyle cumbur cemaat nereya gidiyoruz ? — Meclise... r — Meclis mi?.. Hangi meclis.. ravza mı dinleyeci . '"“_m mi var.. Allah vere şekeri bol olsa... R — Yok canım meb'usan mec lisi... Az kaldı geri dönüyordum. Meb'usan — meclisinde benim ne işim var. ÂAdını ara sıra işittiğim bu mecliste hır gürden başka kıyamet rurlar... Yoksa biz de hırlaşmıya mi gidiyoruz ? Fakat beni bir meraklır sardı. “Yürü., Dedim, pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın.. Yürü, haydi mec- tadı: D, kıdin, mütegallibe, köylü ve ille anlatan bu hikâyoleri karileri- nasıl bir korkulu rüyadan uyandığımı O kadar kalabalık idik ki, sormayın. Yürüdükçe de sağdan soldan katılanlar vardı. Dedim ya bütün Tahran ayaklanmıştı sanki.. — Geldik, dediler. Meclisin — kapısında askerler vardı. Arkadan — “gireceğiz.. Zorla gireceğiz!,, diye bağrışıyorlardı. Ben en önde idim. Arkadan zorlarlarsa ilk önce ben gürültüye gideceğimi anladım. Yüzümü arkamdaki kalabalığa çevirdim ve korkudan, âmirane bir vaz'ı tavur alarak bağırdım: — “Ey ahali... — Kanuna hür- met gerektir. lçimiıden birini süngülü | intihap edelim, o içeri girsin ve Meb'usan Meclisine derdimizi an- latsın!...,, Susarken, yanı başımdaki ho- murdayan birinin sözlerini hemen kaptım ve tekrar bağırdım! — “Evet.. Milletin, kanının son damlasına kadar mücadeleye amade olduğunu bildireceğiz! Birden önümde göğsü parlak düğmeli, - herhalde bu meclisin memurların biri olacak - bir genç peyda oldu: — İsminiz nedir? Dedi. — Cafer, dedim. Eyvah yine mi ben gürültüye gidiyordum. Çenemi — tutsana be adam! Uzun boylu düşünmiye, tövbe ve istiğfara vakit kalmadı, de- minki genç tekrar karşıma dikil- di, bu sefer de birde selâm çak- tış bana hitap etti: — Cenabı Âkayı şeyh Cafer, buyurunuz! Peh.. peh.. pehi. bunlar ba- na mı?. Cenap.. sonra Âka..sönran da şeyh!.. Vay babam vay hallâc Cafer ne çabuk bu hale gelmişti? Kendi kendime bu işin sonu neye varacak diye düşünürken yanımdakilerin itip kakışı ile çar- naçar ilerledim. Ne çabuk ismimi öğrenmişler. di, kalabalık avazı çıktığı kadar bağırıyordu. — Yaşasın Şeyh Cafer... Ya., .. Sın!.. Parlak düğmeli genç önde, ben arkada büyük bir İ.(ıpıdııı girdik, bir bahçe geçtik, yina girdik, çıktık, yürüdük. — Nereye gidiyoruz? Bir aralık önümdeki gence soracak oldum? — Be birader.. kıııiı: ola- ünkü taplanışın, bu gü- Yü ösbebi' AT Kapida beke lâyen cemaat ne istiyor? Çarşı pazar neden kıpındı?. beni şimdi nereye götürüyorsun Cevap ılııı,)ıyı vakit mi kal- dı?.. Koskoca bir kervansaray avlusu gibi fakat üstü de örtülü bir yere girdik. Bir. çıngırak idı. Birden büyük bir kalabalık gördüm. Yan yana ve arka arkaya sı- ralarda namaza durur gibi saf saf olmuş, oturmuş bel!i üç yüzden fazla insan gözlerini bana dikmişler, sessiz sedasız, fakat iyecekmiş gibi bakıyorlar... a Ayıld:nî biribirine dolandı.. Terliğimin birl ayağımdan fırladı ve ben onu arayıp bulmiya bile cesaret edemeden sallana sallana yürüdüm, gösterilen yerde elpençe divan durdum. ( Devamı 16 iıci__ıı*y_qğ.ı ,; K