“Nailin Ortağı, Evinde Sık Sık Çay ş ;şler Gidince .. o ya ' SON POSTA Eyi e Ziyafetleri Vermekle Meşguldü..,, rum. Yarın öğle yemeğine beni —e Boş, dolu hemen her — sö- ze, Sişkembeci — dükkâlarındaki | bekle. pişmiş kelle gibi sıntmayı da ögğrenmişler. Tangoların, fokstrot- ların, şimilerin bele bilhassa blak-butomla - çarlistonun bütün fiğürlerini benimsemişler: Fakat bütün bunların züppece bir taklit olduğunu hatırlarından bile geçir- memişler... Eğer sizin ( galanteri ) dediğiniz kibarlık bu ise, fikren çok ayrılıyoruz, Nail Bey. — Fakat mon ami.... — Bir dakika daha müsaade buyarunuz, Nail Bey.. Sözümü bitiriyorum. Ben vaktile kapalı örtülü bir aile içinde yetiştim. Fakat sonra biraz talün ve daha çok da kendi kabahatimin neti- cesi olarak, nihayet şu metres hayatına katlanmak mecburiyetini hissettim. Şimdi. bu hayatın ica- batına boyun eymek İâzım oldu- ğgunu takdir etmiyor değilim. Fa- kat züppelikleri biraz güç hazme- debiliyorum. Belki günün birinde bende bir terakki eseri göstere- ceğim. O, meclislerde — cırcır böceği gibi öten alamot ha- nımların en ön sırasına geçeceğim. O zamana kadar beni mazur görünüz ve mümkün oldu- gu kadar az tenkit ediniz. Nail Bey herhalde bana uzunca Bir Cevap — vermeye * kazırlandu Fakat buna vakit — bulamadı. Çünkü hizmetçi Mari içeri girdi: — Rasim Efendi geldi. Sizi pek acele görmek istiyor. Dedi... Rasim Efendi, Nailin gümrük işlerine bakan bir adamı idi, Bu kadar acele görmek iste- mesinde bir sebep vardı. Netekim, Rasim Efendiyi gör — mek için salona giden Nail, beş Sene| ÂAy | Ay | Ay R Kr.— Eı._ Kr. | Ka TÜRKİYE 1400 / 750| 400 ( 150 YUNANİSTAN 2340 /1220| 710 | 270 ECNEBİ !2700 / 1400| 800 | 300 on dakika sonra telâşla avdet etti: — Mil pardon, mimi, | Son zamanlarda Nail Bey bana böyle hitap ediyordu.) San mil fuva, pardon.. Mühim bir para mese- lesi için derhal çıkmıya mecbu- Son Posta ve Halk gatatesi V(_'ııhılçrrşruıc sokağı, 28 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize nittir. ABONE FiATLARI KULEKUN Abone bedeli peşindir. ha âfiın ir. =ıı Gelen evrak d dd ilânlardan mes'uliyot alınmaz. Cevap için mektuplara 10 pul îlivı: İüıuı'lıı'hmn Şi Posta kutusu: 741 İstanbul Tolgraf :Sow Tmıiüğg N Dedi ve derhal giyindi, gitti. * Yüreğim biraz — hafiflemişti. Onu wlah edememiş olsam bile; hiç olmazsa onun züppeliklerini, şımarıklıklarını, hotbinliklerini yutmadığımı ona ihsas — etmiş olmak ta benim için bir teselli idi. O gittikten sonra hemen yazı masasının başına geçtim. Her cümleme karşı kendini müdafaa için çırpınan ve fakat hiç birine bir - cevap vermeye — muvaffak olamıyan zavallı Naile içimden hem güldüm, Hem de şu satır- ları yazdım. Artık, müsterihim. Şimdi, tatlı ve deliksiz bir uyku uyuyabilirim. 4 Kânunusani Allahım!.. Ne bora.. Ne fırtına... Hayır.. bora, fırtına değil.. Bir tayfon bir felâket... Ve ben; bü- tün felâketin ortasında çalkanan yelkensiz, dümensiz bir gemi gibi- yim... Şu anda nasıl yaşıyorum?. Bu, en büyük felâketin tazyik ve ıstırabına nasıl dayanabiliyo- rum?. Buna hayrette kalıyorum. * Naile o ders verdiğim gece ha- kikaten müsterih uyumuştum. Sa- bahleyin kalktığım zaman bir tüy gibi hafif, bir kanarya gibi neş- eli idim. Dün Nailin kalbini için bugün bizzat kendim mutfağa girdim. Ona, en sevdiği yemek- leri kendi elimle pişirdim... Saat on ikiye çerek kala, bütün işle- rimi bitirmiş.. onun en sevdiği robumu giymiştim. Saat, tam on ikiyi çalarken © kapıdan içeri girdi. Tıpkı ber nim gibi bafif ve neşeli idi, Her zamanki gibi alnıma alafranga bir buse kondururken: — Şer, mimi.. Dün akşam seni birdenbire terkettim. Bu, ( galan- teri ) ye karşı biraz (en direk ) bir harakettir. Fakat ne yaparsın?. para işi.. bir yerde bir batak iş vardı. Gittim, hemen onu hallet- tim. Dün akşamki kabahatimi affettirmek için bugün seninle ( Olyon ) a kadar gidelim... Dün ( Vitrin ) de gördüğüm bir mavi kumaş, benim pek hoşuma - gitti. Eğer onu beğenirsen ne âlâ.. beğenmezsen başkasına bakarsın. Olmaz mı, mimim?. Dedi ve sonra, başını biraz önüne eğerek: — Sonra ben seni.. bilmiye- rek ©o kadar kırdığımı da zannet- miyordum. Artık bana olan... ( Arkası var ) Makil Vasıtalarının Muayenesine Başlandı Bugünden itibaren karada ve denizde işleyen bütün nakil va- sıtalarının sanelik fenni muayene- Dans Numaralari.. | lerine başlanmıştır. Nakil vasıta- ları ile birlikte çalışan usta ve işçilerin vaziyetleri de tetkik olu- nacaktır. Sıhhi raporun ve mensup olduğu cemiyetten cüzdamı olmı- yan kimselerin faaliyetleri yasak — Ne o, şimdi de iki şapka ile mi dileniyorsun?.. — Ne yaparsın, işler iyi gidi- yor, b l Dünya İktısat Haberleri Kapın Yün Ve Tiftik İhracatı aaf tiftik ihracatı hak- kında resmi - ista- tikler neşrolunmuştur. Bu — ihsal erkama nazaran (1933) senesi temmuz ayında başlayan mevsi- min nisan (934) sonuna kadar devam eden ilk on ayı zarfında bu memleketten ( 205 ) milyonu kirli ve (5.600,000) yıkanmış ola- rak ceman (210) milyon (600) bin libre yapağı ve (NL;&). ) libre tiftik ihraç olunmuştur. Nisan sonunda Cenubi Afrika'da mev- cut miktarı (73) bin balya olarak tahmin edilmiştir. Avnstralya ile Yeni Zelan- gelince; Melbourne'den bildiriliyor: Tem- muz (933) tarihinden nisan, (934) sonuna kadar devam on aylık devre zarfında Avustralya ve Yeni Zelandanın yün ihracatı (3.343.000) balyaya baliğ olmuş- tur. Bu —miktar £çuı senenin ayni ayları zarfında yapılan ihra- cattan (120,000) balya moksandır. * Aaldedir? Yugoslavyanım harici müvaze- ğişmektedir. Dünya buhranı doe- layısile her tarafta görülen daral- ma keyfiyeti — Yugoslav harici ticarelinde de kendini göstermiş- tir. Maamafih bu azalış ithalâtta ihracata nisbetle çok daha fazla olmuş bu yüzden 1930 senesinde 180 milyon dinar açıkla kapanan Yugoslav ticaret bilânçosu 1932 senesinde — bilâkis 192 milyon dinarlık bir ihracat fazlalığı kay- detmiş ve bu artış geçen sene de devam ederek 1933 senesi sonun- da tam 495 milyon dinara baliğ olmuştur. Bu memleketin son dört sene- | lik ithalât ve ihracat rakamları şöy tesbit olunmuştur. ( Bin dinar hesabile İkhalât İhracat 1930 — 6.960.113 6.970,054 1931 6.800.281 4.800,965 1932 2.859.669 3.355.579 1933 2.882.516 3.377.B44 Bu cetvelde dikkate değer cihet — 1933 senesinde — ticaret müvazenesinin lehte azami farkı vermesile beraber gerek - ithalât ve gerekse ihracatın bir sene evveline nisbetle his olunur dere- cede artmış bulunmasıdır. * Viyanadan bildiriliyor: Alman- 'eni bir. Al| yanın Rur kömür lııvuk:dıkı:wlıh B ton ömürü farga takas | Simak ve mukar Pretoria'dan - bildiriliyorı Ce- j nubi Afrika itti- | Ze hadının yün ve | Yageslarya Taaan gölemer Şin Sarlek diyen — memleket ' ticareti | Yehine olarak de- Bu Sütunda aHerg;in Nakleden: İki Kıskanç Bir Trende Dünkü Kısmın Hülâsası: Kocası ile aralartnda geçen bir kıs- kançlık kavgasından sonra Saadet, annesine gitmek üzere evden çıkı- yor. Aynı saatlerde Kumkapı cıvarında- ki evinde makinist Recep efendi de yine kıskançlık yüzünden karısile uzunca süren bir kavgadan sonra tren asatinin kaklaşmakta olduğunu görerek hızla evden çıkmıştır. Recep elendi bu kırzgınlıkla makineyi acemice işletmekte bu suretle yol- cuların şikâyetine, meydan vermek- tedir. Bu sırada katar — müfettişi koridordan geçiyordu. Şapkasının viz yerine elini değdirerek: * — Affedersiniz. Beyefendi .. «dedi- İTokomotifi idare eden makinist Recep Efendi - idarenin birinci sınıf ustalarındandır. * İdarenin birinci sınıf ustaların- dan Recep Efendinin muavini Eşref te ekstra açık gözlerdendi. Karanlıkları yararak uçan lokome- tifin kazanına gelberi vururken kı- zıl ateşin ışığında ustasının çatık kaşlarını ve bu çâtık kaşlar altın- daki gözlerinin sabit bakışını gö- rünce çapkın çapkın gülümsedi; — Ne ©o usta? Evde yine bir maraza mı çıktı. Bu sırada 237 numaralı loko- motif Pendiğe yaklaşıyordu. Re- cep Efendi cevap vermedi. Ma- kastan yol kesmeden geçti ve istasyona iki vagon boyu geçince hareket manivelâsını hızla çekerek treni durdurdu. Tevakkuf okadar ani olmuştu ki muavin Eşref az kalsın elindeki gelberi ile be- raber — lokomotifin — külhanında soluğu alacaktı. Yanan ellerini üfleyerek, mırıldandı : — Aaaah! Karı ne ettinse bize ettin yine... Bakalım bu ge- ce yolcular bu herifin elinden neler çekecek. * Kocasının evinden kaçan Saa- det Eskişehirde oturan anasının yanına gidiyordu. Yolda acıkan Saadet yemek salonuna geçmek için ortalığın tenhalaşmasını beklemişti. Yemek yagonundaki masaların en ucun- daki iki kişilik masaların bir tane- sine yerleşmişti. Henüz çaorbasını içiyordu. Cüretkâr bir insana pek benzeyen tek gözlüklü... bütün masalar boş olduğu halde geldi kendi masasında yer aldı. Bu masaya gelmenin manası aşı- kârdı. Oradan, buradan lâf açmıya başlamışsa da evvelâ - Saadet bir müddet tek cümleli cevaplar ve- rerek muhavereye girişmek iste- mişti. Fakat nihayet delikan- lmin Üst üste açtırdığı ve genç | kadının ilk kadehi bin nazla fakat kadehler arttıkça daha ko- laylıkla kabul ettiği şarap muha- vereyi - kızıştırmıştı. — Hatta bir layınca Sandet onu kahkahalarla teşvike kadar işi ilerletmişti. Burr dan cüret alan erkek güzel kadının güzel elini okşayıp öp- mek istemişti. Birden trende ani A  YE Hatice Hatip herifin Üüstüne, başına — yüzüne gözüne dökülüverdi. Tek gözlüğü düşmüş, Üstü ıslanmış - rezil kepaze bir hale gelmişti. — Oh Şer Hanımefendi.. Mil pardon diye söylenerek dörtnala kompartımanına koştu. Mesele basitti: Tren Bozöyük istasyonu- na girmiş ve girerken de maki- nist Recep karısını hatırlamıştı. * İki saat sonra yataklı vagon- larda el ayak kesilmişti. Biraralık siyah elbiseli bir hayalet vagonun bir ucundan girmiş, bir kompar- tımanın aralık duran kapısından dahvermişti. . . . » * * « Kıskanç kadın kocasının yap- tığı neviden bir hareketle lndLıı almak için çok düşünür. Maamafih kıskanç kadın da bir kadındır ve unutmamalıdır ki her kadin da nihayet bir insandir. İşte Saadet te bütün ihtiyat merhalelerini yavaş yavaş fakat nihayet — geçirmiş bulunuyordu. Hazmedilen yemek, gece, tren tekerleklerinin ahengi ve fısıldıyan bir erkek sesi.. Son ihtiyat bağ- larını koparmış, son — düşünce frenlerini kaldırmıştı. Düşen tek gözlüğünün yerine başka bir tek gözlük takmış olan delikanlı genç kadının önünde dizüstü duruyordu. Birden bir sarsıntı oldu. Züppe ellerini başına götüre- rek boğuk bir ses çıkardı. Sonra mırtüstü yere yuvarlandı. Yine o anda raflarda ne kadar bavul, paket, tuvalet çantası varsa pat küt, pat, küt — hepsi — kafasına di a lüşüvermişti. Saadet neş'eli bir kabkaha :;ıı':ın. Tesadüfün önüne çıkar- züppe üşık Ööyle gülün, bir bale gekeişti Ki yamunyan çi tekrar eski haline girlyordu. Kıskanç makinistin hızla çek- tiği, manivelâ yüzünden âşıkının kafasına düşen bavullarla, valizler genç kadının düşmek Üzere bu- lunduğu vaziyeti kafasına dank ettirmişti. * Bu sırada dirseğini lokomotifin bir tarafına çarpan muavin Eşref yine hiddetle homurdanmıştı: — Ah -kahpe karı- ne oldusa İ bana oldu. VAPURCULUK TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentalığı Liman Han, Telefon: 22925 . Karabiga Yolu ee CUMARTESi, ÇARŞAM günleri bir vapur Tophane rihti- mından kalkar. BONO Bonolarla — ve emlâkimazbuta yartluk, ocaklık vesikam alır, satar satmak İstemeyenlere emlâk ve arazi alır. Balıkpazar Maksudiye han No. 35 Uğurlu zade M. Derviş > D HORHORUNİ Eminönü Valide Kıraathanesi h yanında,ş, (16513)