ITavukçhluİ: Bahsi lnl B <— | MA R L | Kuluçkalarda Yumurtaların Açılma Zamanı Tabii - kuluçkada açılma - za- manı yaklaştıkça ııvuğun'yumııı- ları üzerinde daha israrla otur- makta olduğu dikkatı celbeder. Maahaza her hangi bir sebeple ilk çıkan civcilerle diğer çıkâcak givcivler arasında açılma zamanı çok uzarsa tavuğun sabırsızlar- dığı ve geri kalan yumurtaları terkedip kalktığı görülür. Bu mahzurdan sakınmak - için ilk civcivler çıktıklarından birkaç saat sonra buaların kuluçkanın altında üşütülmiyecek bir tarzda almarak evvelce hazırlayacağınız içi yumuşak ılık bezle döşenmiş * bir sepet veya sandık içine koy- malıdır. t Civcivlerin. çok — sıcak veya çok soğuktan rahatsız olmamala- rını temin için de mangal veya soba yanına koymak suretile hem civcivlerin istrahatını, hem de ku- luçkanın devamını temin etme- kidir. Geride kalan yumurtalara yar- dım lâzimdır Zaman ile çatlatmak delmek — veyahut — zaif civcivleri terketmek muvafık değildir. Bu gibi yardımlı yumurtalardan civ« civ çıksa bile muhakkaktır ki sonradan ölür. Yalnız yumurtanın kabuğunu gagasile yukardan kıracağı yerde tavuğun alt taraftan kırması tak- dirinde bunları yukarı - çevirmeli, rütubetsizlik dolayısile yumurtanın içindeki zarın kuruduğu ve civciv çıkmak için güçlük çektiği görül- düğü takdirde de 1lık su ile yumurtayı — ıslatmak — doğrudur. Bundan başka ahvalde yumurta« lara el sürmek doğru değildir. Kuluçka tavuğu iyi intihap olunmuş, kuluçka yatmış, tabiatı öğrenilmiş, kuluçka müddetince kendisine iyi müuâmele - edilmiş anaç bir tavuk bu gibi yardım- lara hiç ihtiyaç göstermez, tabii kuluçkada tabiatın işini tabiata bırakmak elbette ki muvafıktır. Erenköy: Bereket Tavuk Çiftliği ——— () Tavuk ve Tavukçuluğa ait olan müşküllerinizi sorunuz, mülehasma sise sevap verecektir. M ee eeseseren ee cererancenAvA A YAKEKYArR eee eee Renanı LDTREMESEETR. Son Posta Yevmi, siyasi, Havadis ve Halk Ögazelesi Eski Zabtiye, Çalalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yazı ve resimlerin bütün bakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI e | &|3 |Sene Ay | Ay | Ay | Ku | Ki , | Kr. TÜRKİYE —— |1400| 750/ 400 | 150 YUNANİSTAN 2340 (1220 710 | 270 ECNEBİ 2700 ( 1400 | 800 | 300 || 01 el Abone bedeli peşindir. Adrce değiştirmek 25 kuruştur. ömrera Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mos'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 k li pul ilâveırl&ıımılıı. y Posta kutusu: 741 İstanbul vezır_ ğam Muhakkak Ki İstanbulun Sefalet Ve wt Pisliği Bu Noktada Toplanmıştır Çamaşır Yıka;e;ı Kadınlar Bize Dikkatle Bakmıya Başla- yinca, Arkadaşım: — Kaç! De Daha kapıdan, girerken - bur- nunuza keskin bir sarmısak ko- kusu çarptı. Yuvarlak bir geniş emer, hafif bir yokuşlar, ta karşı büyük meydanlığa açılıyor. Yosun tutmuş, islak duvarlarda otlar yeşermiş; sıvalar dökülmüş, yer yer taşlar sökülmüş.. Vezir hanının kapısında iki bekçi kulübesi vardır. Ta Köp- rülü zamanından kalan bu kulü- beler, yuvarlak ve gçürümüş — tah- talarile sanki hiç bozulmamış yalnız birinin içinde bir sebzeci var.. Öteki bomboş.. Sanki bu bekçi kulübeleri Vezir hanının avlasu içinden iri pala biyık- — - h, zorba yeniçeriler- den biri çıkacak ta: — Heyyy, berli C çekilün it sürüleril., — Ş Diye yoldan geçenleri sağa sola kaçıracak, kuru bir nara atacak gibi geliyor. İçeriye doğru bira; yürüyünce, — sağdaki açık yerden sefaletin, perişanlığın bütün korkunçluğunu görürsünüz. — Yer yer kapkara kesilmiş taşlar, karanlık dehlizler, tahta raflar üzerine konulmuş, iki üç teneke saksı, şapsarı benizli, çökük ve bitik insan yüzleri. Yuvarlak kemer altında birkaç dükkân var. Bu dükkânlar, eski heybetli yeniçerilerin ğı, içlerinde çubuk tüttürdükleri yer- ler amma, — şimdi içinde — cılız insanlar dolaşıyor.. Dükkânlardan birinden çıkan bir çocuğa sorduk: — Buranın odabaşısı yok mu? — Var amma, ne ideceksiniz? Allahın hanı.. Dolaşmakta para | ilen değil yal, Soldaki dik, taş merdivenleri çıkarken, sarımsak kokusu büs- bütün fena bir lâğım ufunetine| karışarak burun direğimizi kırdı.. Hele merdivenleri bitirip te tam yukarı, koridora çıkınca, arkada- şım: — Burnunu kapa, Dedi Burun | sağırlığına tutulursun!.. Eski han içlerini hatırlarsınız: Hele Anadolulu karilerim bunu iyi bilirler. Şöyle üç tarafı, sayvan- larla çevrili, ortası koca bir avlu olan hanlar.. Vezirhanı da, Dör- düncü Mehmedin haşmetli veziri Köprülünün bıraktığı bir “Hace- gan han,, lardan.. eski devirlerde sürü sürü atlıların, sürü sürü hay- vanların, sürü sürü insanların do- Sarmısak ıııklıfıcılnn laştığı bu avluda şimdi, yemeni kurutuyorlar. Kocamış bir çitlen- bik ağacından başka bir şey göze çarpmıyar. Sarmısak kokusu, kötü kötü, müthiş, iğrenç bir şekilde devam ediyor.. burunlarımızı elimizdeki gazete ucuyle örterek zürüyoruz.. Süryaniliğin — alâmeti — farikası sarmısakmıdır. bilmiyorum, işte, Şu taş dibinde koca bir kazan kaynıyor. Çok çabuk ihtiyarlamış buruşuk yüzlü bir kadın bir ta- raftan çamaşır yıkıyor, diğer ta- raftan, porsumuş, sönmüş meme- sile çocuğunu doyurmıya çalışıyor.. ötede bitli bir güneş banyosu var.. Cadı mı cadı, cadaloz mu cadaloz ğ bir kadın, dizine süpürge saçlı I — Gazetenin esas yazısile Bir sütunun iki satırı bir (santim) saytlır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatt şunlardır: ;ıyfa ;ı;'iı sayfa |sayfa | Diğer | Son 2 3 |4-5 |yerler| sayfa | 250 |200 / 100 |/ 60 Kış. | Krg. | Krş. | Krş. | Krş. | Krş. 3— Bir — santimde vaşati (8) kelime — vardır. 4— Ince ve kalın yazılar tutacakları ygere — göre santimle ölçülür. di. Damat Arıyorlar, Galiba! D Hanın birlköşesinde böyle temiz çacuklar da vardır bir kadın yatırmış, buruşuk, kuru parmak- larile sirkelerini temizliyor. Kadın oynaş- tıkça: — Garada, giroda, garada, girodal.. Diye gürültü ile bağırarak, zavallıyı çim- dikliyor. Sarmısak kokusu içimizi bunaltıyor ve bu, pis ve keskin kokudan kaçıp kurtul- mak için adımlarımızı sıklaştırıyoruz. Bir aralık arkadaşım: — Bak bak!. Deye kolumu çekti. Ba- şımı soldaki iki karışlık kapılardan birine çevirdim ve hayret ettim: Evet bir Süryani aliberi!- sözümona-karmakarışık saçlı, kirli yüzile bize bakıyor, sapsarı dişlerini göstererek gülü- yor. Arkadaşım: — Kaç, dedi.. Biraz daha bakarsam Aşık olacağım. Kaç!.. Nihayet sarmısak kokusunun menşel anlaşıldı. Uzun balkonun tam ortasında beş altı kadın otumuı.gürüliüln konuşmalarile sarmısak ayıklıyorlar... t Kı.ık kat hı;ı:lı -ıılılıı-İ bu '=ı ’lı::ıılın ıı'ldıkâ::ı ”'lşıîg, fuuk!,, deye sümkürüyor ve elle- rini sarmısak kabuklarında te- mizliyorlar.. Merak bu ya, bu müthiş iğren- me arasında mırıldandım: — Aceba bu sarmısakları ne yapıyor? — Ne yapacaklar, dedi arka- daşım. Sucuk yapıyorlar!.. — Oocooofl.. Amanl. Vazgeç hani şu çarşıda.. — Evet, Çarşıda satılan su- cuklara sarmısak... İçimizin böğürmesi arasında henüz beşaltı adım atmadan du- var dıbine büzülen çocuklardan biri birdenbire yola doğru atıldı ve pis - entarisini — kaldırarak * çÇınımır! ,, diye etrafı sula- mıya başladı. Yapacak şey kaçmaktı. Süratli adımlarla yürüdük. İle- ride koskoca bir kümes var.. Tavuklar, civcivler, boyuna orta- hkta dönüyorlar.. Horoz bir aralık *Kukkurikkol,, diye avazı çıktığı kadar haykırdı. Aşkolsun hay- vancığa... Biz onun kadar olamı- or. Sefaletin, pisliğin, çirkefliğin Zı kendisi bizim ls-lıeıiîıi bğ]; kısmış ki, ses çıkaramıyoruz.. İleride yine çamaşır yıkama faaliyeti var.. Bir sürü kadın bi- zim yabancı kıyafetile dolaşışımızı görünce başbaşa verip mırıldan- mağa, bize bakmağa başladılar.. Arkadaşım: — Kaç, dedi.. Damat arıyor- lar!.. Yakalanırsan halin kötüdür!. Sarmısak kokularına karışan bu tahammül . edilmez bavada I Kari Mcktup!a'ı— I Trabzon Liman- İşçisi Ve Şirket 24 Nisan tarihli mushanızın altıncı sayfasının son sütununda (İşlerinden çıkarılan amelenin te- mennisi) başlıklı yazı şirketimizi alâkadar eylediği cihetle mesele- nin hakikt mahiyetini gösteren atideki tashihnamanin ayni sütu- na dercini rica edörim efendim. ! — Şirket — vezaifi meya- nında bulünan vapur ambarları dahilindeki — mesai — yevmiyeli amele istihdamı suretile ifa edi- mektedir. Ş Bu kısımda çalıştırılan amele- r' dokuz saati geçmemek üzere- 150) kuruş yevmiye, gruptan sonraki mesai için de beher saate mukabil 30 kuruş Ücret verilir. Tarife mucibince bu bizmete mu- kabil beher tonu (35) kuruş ol- (mak üzere kumpanyalardan ücret alınır. Şirket hiç bir zaman ve hiç bir suretle ameleden yüzde 10 namile bir para almış değildir. İktısadi Zzaruri olan tenzilât yapılmış ve bu &üm: leden alarak daimi müstahdim:1 ile bu işin tamamen tedviri müm- kün olduğu halde - kayık tayfa- larından yalnız 7 kişi bu kısma tefrik ve tayin edilmiştir. Müte- baki ihtiyaç için evvelki şekil weçhile (37) kisiden nöbeti gelen- ler istihdam edilmektedir. Deniz amelesi vamı altındaki bu kadro (37) kişiden ibaret olduğu halde (38) imza vazedilen şikâyetname de yazıldığı veçhile bu güne ka- 'dar (38) kişi değil, bir kişi bile Nwazifesinden çıkarılmamıştır. Ha- len de (37) kişi bu kısımda istih- dam edilmektedir, Bu ameleden vazife esnasında yaralananlar şirket tarafından te- davi ettirilmektedir. Bir veya bir- kaç vapurun alacağı amele 7 ki- iden ibaret ise 4yevmiyeli amele şirket tayfası, 14, 21, 28, 35, 42 kişi olacaksa yedisi şirket tay- fası, mütebakisi de bu yevmiyeli ameleden alınmaktadır. 3 — Nöbetleri gelmediği ta- manlar hariçten mütenevvi işlerle m olan ve şirket tarafından yeîı'uşşç ile çılış:tnlın bu amele- nin toplu veya münferit bir hak de bulunması şirketi alâkadar etmez. Amele cemiyet halinde olsa bile şirket verebileceği yev- miye ve mesaisinden emin olduğu eşhas ile bu vazifeyi ifa ettirir. 4 — Ameleden birkaçının va- ki müracaatları Üzerine makama- tı resmiyenin tahkikatile hakikt vaziyeti birinci ve ikinci madde- lerde zikredilen şekilde tebeyyün eden bu meseleni tamamen hi- lâfında olarak tanzim olunan bu yaraka âmelenin mesaisini istis- mar kaygusile çalışan bir, iki şahsın eseridir. (37) amele namı- na (38) imza konulan bu varaka- yı ameleden birçoklarının da im- za etmedikleri anlaşılmıştır. TPrabzon liman şirketi meclisi idare reisi: Süleyman Mahir Gerüaeee saSACASEYENETEREYEEELEEERER A AEEAAENAR yaşamak ta bir nevi kudret değil mi?.. Koca vezir Köprülü Mehmet Paşa, belediyeye yakın mezarın- dı:ai(ılkıı acaba ne der: — Yaşasın belediye! diye mi haykırır?.. x4 Bu yazı belki içinizi döndürdü, yüzünüzü buruşturdu.. Fakat se- faleti; pisligi umumi sıhhat namı- na ifade etmek te bir vazife de- ğgil mi? O halde kusurumu affe- din. — 4