Keçi Aşısı Yapıyorum Efendiler ! Amerika — gazeteleri Çarles Mişinsin adını ta- şıyan bir. dokto- ruDp — sergözüştle- rinden bahsediyorlar. Yalnız ser: güzeştinden değil, aynı zamanda | da inadından. İ Anlattıklarına göre bu keçinin güddelerinden alınma bir madde ile gerek insanları ve- ge- rek bayvanları gençleştirebilecek bir aşı bulmuş, bu aşıyı tatbik etmek Üzere bir hastahane açmış ve hastahane hakkında da radyo ile reklâm yapmıya koyulmuş. Yalnız Amerikada radyo ile rek- lâm bizim memlekettekine ben- | zemez, pahalıdır. Doöktora ç_ok tuzluya malolmuş. Bunun Üzerine doktor kendi hastahanesinde bir telsiz istasyonu yaparak kendi vasmtasile reklâma koyulmuş., Her | akşam meselâ diğer istasyonlar bir konser . verirlerken doktorun telsizi de harekete geçerek sesi karıştırır, konser arasında: — Keçi aşısı, geçi aşısı diye | bağırıp dururmuş. Neticede radyo aboneleri hükümete — müracaat etmişler, hükümet doktorn telsizi- ni susturmuş, doktor da hastaha- nesini kaldırarak Meksika'ya gö- türmüş — ve orada da telsizle reklâma başlamış. Meselenin bu kısmı artık siyasidir. Filhakika Amerika Hükümeti Meksika Hü- kümetine müracaat etmiş, Meksi- ka Hükümeti de bir cemile ola- rak doktorun telsizini susturmuş. | Şimdi doktor ne yapsa beye- nirsiniz? Meks.kadaki hastahane- sini kapamış, bir vapur tutmuş ve vapurun içinde yeni bir has- tahane kurmuş. Anlattıklarına göre bu vapur şimdi Amerikanın kara suları haricindedir ve muntazaman: — Keçi aşısı, diye reklâm yapmaktadırlar. Amerika gazeteleri hâdiseden bahsederlerken: Doktor - keçi aşısı ile uğra- şirken geçi inadına — tutuldu, diyorlar. zat * Aımın gazeteleri bir Alman mühendisinin bir kişi tara- ok Kişili fından kullanılan Bir - Tank ve idare — edilen küçük bir tank nümunesi yaptığını haber veriyorlar. Bu tankın içinde iki tane mitri- yoz vardır. Ve tankı idars eden adamın elinde tnttuğu dümende mevcut bir düğme vasıtasile ha- | rekete geçmektedir. Alman gaze- teleri mühendisin bu tankı zevk için yaptığını söliyorlar. Mümkün- dür, fakat adedinin tezyidi ile binlerçeye iblâğ edilmiyeceği ne malüm? SON POSTA İLÂN FİATLARI 1— İlânın tek sütun 1 satırı gazetenin metin yazısile vasati 4 kelimedir. 2 -— Ayni yazının 2 satır © santimdir. 3—Dfha kalın ve daha ince yazılar santim ije hesap edilir. 4 — Sayfasına göre ilânlar aşağıdaki fatlara tâbidü Santimi mama SON POSTA < memamamma ni amn e — — Tarihi Müsahabe | Bir Güzel Sesin Hikâyesi! Padişah, Kanuni Sultan Süleyman veli- aht iken alelusül Manisada bulu- nuyordu. On âltıncı asrın ortala- rına kadar Osmanlı Veliahtlarının valilikle Manisada bulundurulma- ları adetti. Yavuz Sultan Selim devrine kadar Vel'ahtlar değil, bütün şehzadeler valilikle birer vilâyete gönderilirdi, idare — işle- rine alıştırılmak - istenilirdi. Ya- vuzün tek bir oğlu vardı, o da Sü leymandı, Manisada valilik yapı- yordu. O, tahta çıkırca an'aneyi mubafaza etti, kendi ogullarımı | birer vilâyete yolladı. Lâkin bu prensler, babalarının sağlığında | post kavgasına giriştiler, güzel Anadoluyu altüst ettiler. Bunun üzerine yalmız” Veliahtların Ma- nisaya gönderilmesi usül ittihaz Edildi. Öbür şehzadeler Topkabı sarayında alıkonılmıya — başlanıl- dı. Üçüncü Melmet, bu adeti de kaldırdı, Veliaht olan büyük oğlunu taşraya göndermedi. Gelelm hikâyeye: Yavuzun | genç oğlu Süleyman, bir gün la- lası güzel Kasımla Manisa kırla- rında dolaşıyordu, baharın ılık havası içinde bülyalar yüzdürü« yordu. Birden klağına billüri bir ses çarptı. Sanki önünde dukları bahçenin derinliklerinden gümüş bir nağme yükseliyordu. Genç veliaht, ihtiyarsız, irkildi. Meçhül fiskiyenin ruhlarda gnl_anmak için göklere püskürdü- ğü berrak zemzemeyi daha iyi emmek isler gibi duvara dayandı, sessiz bir haz ve mahzuz bir sü- | küt içinde o billüri teraneyi din- | lemiye koyuldu. Sesin her titreyişi onun yüre- ğine engin bir tat aşılıyordu, sihre tutulmuş gibi - dalgındı ve bütün duygusu kulaklarında top- lanmışa benziyordu. Güzelce Ka- sım da Efendisi kadar heyecan içinde idi , adetâ sarhoşlanmıştı, gözleri kapalı olduğu halde kır- ların sökünunu tatlı bir lisanla çerçeveliyen nağmeleri dinliyordu. Biraz sonra o lâhuti ses sustu | ve bir kadın niyazı titredi. — On, İbrahim! susma. Yalva- rırım sana, susma! Şimdi bir keman ağlıyordu ve tellerin — hıçkırıklarını — deminki billür ses, yanık yanık besteliyor- | du, veliaht, kudretli bir hançere ile hassas parmakların birlikte yarattıkları bu hıçkırıklara daya- namadı, ağlamamak için bir prens | tecellüdü gösterdi: — Kasım; dedi; bahçeye Yir, şu keman çalan adamı getir! İşte osmanlı saltanatında çok bulun- | dak- | y hayranigetle bu sihir dolu nağmeleri dinleyordu i büyük roller oynamış olan sadır- azam İbrahim Paşa, bu güzel sesli keman ustasıdır!... Yavuz Sultan Selimin oğlile tesadüfen karşılaştığı vakit bir dul kadının evlatlığı sıfatını taşıyordu, henüz gençti, yirmi yaşlarında idi. Ana- lığının ağlayıp sızlamasına, yerlere kapanıp — yalvarmasına, «sesimi gölürüyorsunuz, — yüreğimi çalı- yorsunuz» diye ter ter tepinme- sine rağmen veliaht sarayına gir- dikten sonra çarçabuk temeyyüz etti, Yavuz oğlu Süleymanın birin- ci Nedimi mertebesine yükseldi. Saltanatın genç prense intikal etmesi üzerine kıymeti bir derece daha arttı, has odabaşılık maka- mına geçti. Kanumni Süleyman sesine mef- tun, kemanma meclüp ve zekâsı- na hayran olduğu İbrahimi, im- peratorluğun birinci memuru ve kendisinden sonra osmanlılığın yegâne adamı yapmak istiyordu. Sadrazam, Piri paşaya, bu dile- ğini şu suretle açtı: — Lalal! çok sevgili bir kulum var. Ona büyük bir ihsanda bu- lunmak - istiyorum. Yavuzdan miras kalan — zeki vezir, hemen yer öptü, şu cevabı verdi: — Bukadar muhabbetinizi ka- zanan bir kulunuza arcak benim yerim layıktır! Ertesi gün güzel sesli usta kemancı, Sadrazamlık mevkiini işgal etmişti. Fakat Padişah, nediminin şerefini daima ve daima arttırmak Aazminde idi. Onunla geceleri başbaşa kalıp sesini din- ledikçe ve keman tellerinde dalga- lanan san'atkâr ruhunu gördükçe bu emeli kuvvetleniyordu. Binaen- aleyh İbrahim Paşayı orduya baş- kumandan yaptı, vezaret ve sadaret payesine Beylerbeyliği rütbesini kattı, nihayet damatlıkla da şe- reflendirdi. İbrahim Paşa İmperatorlüğun hakiki hakimi idi, herşey ve her- şey onun elinde idi, şöhreti ve kudretinin gölgesi İmperatorluk sırları — dışına — taşmıştı. Macar kırah Ferdinant ona: “biraderi -— TAKVİM — Gün CUMA Kasım 30 13 NİSAN 934 157 — Arabi Rumi — 28 Zühlece 1382 31 * Mart-1850 — Vakct | Ezani|Vanati Vakit |Ezant |yasat Fanseş 11040 |5 24| Akşamlız — | 18 15 12 M | Yataa | 136 (20 19 15 53) İmsak |& de|a 2 Öğle |520 lkindi |Y N diyordu ve Fransa karatımı hapso koyan meşhur Şarlken kendisini “ muhterem yegenim ,, diye se- lâmlıyordu. Bununla beraber ©0, bitmez tükenmez faaliyetile, em- salsiz zekâsile kazandığı şerefe liyakatini ispat ediyordu. Viyana ve Güneş muhasarasını yapan o idi. Tebrizi ve Bağdadı alan yine o idi. Kanunt Süleyman bütün bu harplerde, —Maşrikten — Mağribe gidip gelişlerde ehliyetli »vezirinin isabetli tedbirlerini alkışlamaktan ve zafer sonunda iltifatlara boğ- maktan başka birşey yapmıyor- du. Süleymanın İbrahime merbu- tiyeti o derece derindi ki hiç bir padişahın hiç bir vezire yapma- dığı muameleleri ona lâyık gö- rüyordu. Meselâ onu Mısıra yol- larken Adalara kadar teşyi et- mişti. Barbaros — Hayrettine de kendi elini öpdürdükten — sor- ra Halebe kadar gidip orada karargâh kurmuş olan İbrahim Paşaya arzı tazimat eylemesini söylemişti. Yıllar, uzun yıllar bu suretle geçti. İbrahim Paşa, tam on üç sene İmparatorluğu şahane bir kudret ve parlak bir ehliyetle ida- re etti. İstanbulda ve efendisinin yanında bulundukça da hemen her gece sesinin füsununu Padişaha aşılamaktan geri kalmadı. Kanun! Süleymanın o sese karşı sönmez bir zaafı vardı. Harp, zafer, eğlen- ce ve iş ona, bu sesin zevkini unutturamıyordu. Bir gün (5 mart; 1536) efendi ile köle yine birleşmişlerdi, Top- kapı sarayında birlikte yemek yemişlerdi, harem dairesine çekil- mişlerdi. İbrahim, kemanını eline alarak sesinin alevlerini, rüzgar- larını, kahkahalarını dökmeğe koyulmuştu. Padişah Manisada vukubulan ilk tesadüf sırasındaki hayraniyetle ve hazla bu sihir dolu nağmeleri dinliyordu. Bir aralık gözleri perdesine ilişti ve orada bir çift kadın gö- zünün aşk ile, ihtiras ile yandığını gördü. Ertesi gün, kudretli vezir İb- rahim paşa saraydaki odasında boğulmuş olarak bulundu. Cese- din hali, ağır bir hücuma uğrad- ğını ve hayli eziyet — çektiğini gösteriyordu. İşte Manisalı bir dul kadının evlatlığı olan keman- cı İbrahim, şerefli ve uzun bir hayat geçirdikten sonra kendisine © hayatın kapılarını açan güzel sesinin bir saraylı kadın gözünde uyandırdığı iştihaya kurban oldu. Yüksek san'atkar ve yüksek ka- biliyetli vezir, sesile kazandıklarını yine sesile' kaybetmişti. ç ha Kari Mektupları Serbest Liman Ve Bir Mütalâa Türkiyede iktısadi hayatı can- landıracak ve İstanbulau eski re- | faha kavuşturacak en mühim ve müstaceliş, düşündüğünüz ve yaz- diığimiz. gibi şehrimizde serbesi bir liman tesisidir. Bunun için Beş altı sene evvel uzun tetkikat yapılmış ve en münasip yerin ka- lamış koyuna hâkim Fenerbahçe olduğu tahakkuk etmişti. Burası tren hattı ile Anadolu şimendife- lerine merbut olduğu gibi gerek mevkiünin güzelliği, gerek koyun müsaadesile ilk nazarda göze çar- par. Yapılacak tesisat, halihazırda harap ve metruk olan Fenerbahçe ve cıvarındaki arazide müsait bir şekil alabilir. Bu mütalâanm nazanı itibara alınırsa ne mutlu! Karilerinizden: K. Coşkun Sabunlara Talk Katılması Menedilmeli Mersinde bir sabun yapma evinin sahibiyim, memleketin ga- yet temiz ve güzel zeytinyağla. rından yaptığımız sabunlara, kay« nağı İzmir olan, Talk dediğimiz toprak katıycruz. Bugün bu, bü- tün Türkiye sabun yapma evlerine sirayet etmiş vaziyettedir. Talk, sabunların — nefesetini bozmakla beraber, fiatı düşüren ve temize leme kuvvetini bırakmayan - bir maddedir. Şimdi sabunlara *670 « kadar toprak Talk, katılıyor. Bununla — beraber — Avrupadan gelen silika dö sud namın- daki maddenin de yine fiat düşürmek için sabunlara karış- tırıldığını görüyoruz. Bu iki muzar maddenin bütün sabunlarımızdan kat'iyyen kaldırılması için mercli- nin dikkatini celbetmenizi rica ederim. Mersin: Sabuncu zade Kadri Kütahyada Şeyh zade Halit Bf. yer — Mektubunuzu orman idare. sine gönderiniz efendim. Biz neş- rini mahzurlu gördük. * Beşiktaş Akaretlerde Ahmet EL. yel Mensup — olduğunuz- askerlik şubesine müracaatla izahat alınız efendim. * Bedri Beye; Hariciye Vekâleti — vasıtasile teşebbüsatta bulunabiirsiniz. * Nejat Ekrem Beye: .Bayram topları şehrin umum$ surüre işliraki demektir ve anane hükmünü almıştır. Atım maarafı ları mahalli belediyeler tarafından temin edilir. efendim. » 'İzmit piyade fırkasında küçük zabit Vehbi Efendiye: Mevzuubahs — yan doğrüdür efendim. » Beykozdan Dündar Beye: Sarih adresinizi yazmadığınız | için mektubunuzu neşredemedik efendim. * Sinema opratörü imzasıle Ortaköye den mektup gönderen kariimize: Mektubunuzu okuyamadıkk efendim, dahba okunakb yazma- mzı rica ederiz.