Gâvur Mehmet Yedi (Aşık)lar Şirketi Her hakkı mahfuzdur 18-4-934 Tefrika No. 94 Gece Yarısında... Her taraf zifiri karanlıktı, Tünel başındaki Sokaktan iki sarhoş çıktı.. -— — Bu gece çarşamba gecesi.. Hüsnü Efendi dairede nöbetçidir. vakıt geçirmeden — bu meseleyi kökünden halletmeliyim. Diye — mırıldandı. Ve sonra yerinden fırladı. Bir dolabın ka- pağını açtı. Bu dolapta karma karışık bir takım eşya vardı. Gâvur Mehmet bunları karış- tırdıkten sonra uzun bir takma sakal çıkardı. Çenesine taktı. başına eski bir fes giyerek üs- tüne sımsıkı bir yemeni sardı. daha sonra da bunlara uygun bir elbise giyerek hiç tanınm- yacak bir hal aldı. Evden çıktı. Yüksekkaldırım yokuşunu sür'atle indi. Karaköy- den bir nöbet kayığına binerek Sirkeci iskelesine geçti. Zaten oradan, Zapliye dairesi uzak de- ğildi. Buna binaen Gâvur Meh- met beş dakika sonra daire ka- pısını da — geçmiş, — serteftişlere mabsus odaya girmişti. O gece nöbetçi olan Hüsnü Efendi, odada yalnızdı. Dirseğini masaya dayamış.. Küçük bir pet- rol lâmbasının sarımtırak zıyası altında kitap okumıya dalmıştı... İçeri giren Gâvur Mehmedi bir- denbire tanıyamadı. Sonra: — Hay Allah — müstahakını versin.. Gel bakalım.. Üç, dört gündür nerede idin?. Deye söylenerek ayağa kalktı. Gâvur Mehmet bir sandalye çekti. Hüsnü efendinin karşısına yerleşti. Cebinden meşin tütün kesesini çıkardı. Hem cıgara sar- mıya, hem de söylemeye başladı. * Her taraf zifiri karanlıktı. Vakit, gece yarısına yaklaşmıştı. Sokaklarda gelip geçenler eksil- miş; ses seda tamamen kesilmişti. Beyoğlunda, kule kapısındaki İtalyan hastahanesinin bulunduğu sokağın başından birtakım sert ve öfkeli sesler duyulmıya başla- mıştı. Biri önde, diğeri arkada olan iki sarhoş biribirlerine kü- | Son Posta “Eski Zabüye, Çatalçeşme sokağı, 25 | İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları muhluz ve gazetemize vittir. ABONE FiATLARI . |G F Senel Ay | Ay | Ay BCS İ SNSÜ TÜRKİYEYE (1400| 750| 400 | 150 ECNEBİYE — |2700|1400/ 800 | 300 Abone Bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi Jâzımdır. fürler — yağdırıyorlar, biribirlerine tekrar ayrılıyorlardı. Hastahane binasının önüne geldikleri zaman bu kavga bir kat daha artmış; sesi titreyen bir adam: — Utanmaz.. arlanmaz herif.. Benim gibi ihtiyar bir zavallının parasını zorla elinden almak sana yakışır mı?, Diye bağırmıya başlamıştı.. O zaman hastanenin üst katındali pencereler açılmış, gecenin ka- ranlığında birtakım başlar uzan- mığti. İhtiyar adam bağırıyordu: — Alacağın olsun, — senin.. Yarın sabah ben sana gösteririm, İnşallah, sabah olur olmaz doğ- ruca Galatasarayına gideceğim.. Senin nasıl bir katil ve hırsız olduğunu haber vereceğim. İhtiyar bu sözleri bitirir. bitir- mez öteki adam derhal iki adım geri çekilmiş.. Belinden çıkardığı tabancanın namlusunu — ihtiyara çevirerek iki el ateş etmiş.. Ve Sonra, gecenin zulmeti arasında kaybolup gitmişti. — Can kurtaran yok mu?.. Diye bağıran ihtiyar da, bir anda yere serilmişti. Silâh seslerile ihtiyarın istim- dat feryadını, hastahanenin üst katındaki pencerelerden — gelen kadın bağırışmaları takip etmişti.. Bağırışan bu kadınlar, hastahane- deki rahibelerdi. — Aman, koşalım.. Belki za- vallı adamı kurtarırız. Diye haykırıyorlar ve sür'atle giyiniyorlardı. Ayni zamanda, has- tahanenin kapısı açılmış; - kapıcı da gecelik kıyafetile sokağa uğ- ramıştı. Silâhı atan adam ortadan kaybolmuştu. Kapının önünde, yerde yatan bir ihtiyar inliyordu. Koşa koşa merdivenden inen rahibeler kapıcıya emir verdiler, bu ihtiyarı içeri — naklettirdiler. Kapının arkasında dayalı duran bir sedye indirildi. İhtiyar, içine yatırıldı. Rahibelerin hepsi, bu meçhul adamın etrafına taplan- mışlardı. Başrahibe, hem bu adamın kalbini ve mabızlarını muayene ediyor; hem de endişeli bir sesle: — Nerenizden yaralandınız? Diye soruyordu.. İhtiyar, bir aralık gözlerini — açtı. Etrafına toplanan — rabibelerin — yüzlerine minnettarane birer nazarla baktı. Ve sonra tekrar gözlerini kapa- yarak kesik bir sesle: — Zannederim ki yaralı deği- lim.. Çünkü hiçbir. yerim acımı- yor. Yalnız, çok bitkin bir hal- deyim. O mel'un herif beni çok hırpaladı. Biraz istirahata ihtiya- cım var. Diye mırıldandı. Baş rahibe çok dindar ve merhametli bir kadındı. Hemen iki ellerini semaya kaldırdı. Atılan kurşunlara rağmen sağ ve salim ara — sirâa | kalan ihtiyarı kurtardığından do- layı (Eb-ibin- ruhülkudüs)e kı- sa bir şükran duası okumayı unutmadı. Sonra belindeki gü- müş haçı ihtiyarın başı üzerinde üç defa gezdirdi. Daha sonra da hademelere emir verdi: ( Arkaşsı var ) saldırarak — sonra | SON POSTA Eyi Etmek Değil, Buna Öldürmek Derler — Ameiyatınıza elli lira ahı- rım, — Aman bel Yozlnü seveyim doktor, beni oldürmek isteyor- sunuz?.. Ayda, bir de cenaze Dünya İktısat Haberleri I Avrupa Memleketlerinde Şarap Mahsulü İnhisarlar Umum Müdürlüğü muhtelif memleketlerin (1933) se- nesi şarap mahsul vaziyetleri hakkında etraflı bir tetkik yap- mıştır. Bu rapora göre (1933) senesinde — Bulgaristanın — şarap mahsulü cins itibarile fena ve miktar — itibarile — orta — olmuş- tur. Bu hali meydana koyan se- bep, (1933) senesi yaz ve son babarının bu memlekette yağ- murlu gitmiş olmasıdır. Avrupanın başlıca üzüm müs- tahsili olan Fransa'da (1933) senesinde (55) milyon hektolitre şarap elde — edilmiştir. - (1932) mahsulünün (52) milyon hekto.itre olduğu göz önüne getirilirse bu seneki rekolte (3) milyon hekto- kitre fazladır. Maamafih en nelis şarapların — yetiştiği Bordo ve Burgonya'da şarap mahsulü ge- çen senelerden daha azdır. Bu şarapların hektolitresi (100) Fran- sız frankına satılmıştır. İtalyanın cenup mıntakasında yetişen mahsul, şimal mıntakasın- dan noksan — olmuştür. — (1933) senesi mahsulü (37) milyon hek- tolitredir. Bu miktar (1931) senesi rekol- tesinin ayni ve (1932) rekoltesine kıyasen de (9) milyon hektolitre noksandır. Maamafih bu memleke- tin (1932) mahsulü madir görülür derecede iyi idi. İtalyada bu sene şaraplar ( 14 ) derece itibarile hektolitresi (120-150) liret arasın- da satılmıştır. Bu fiat Fransadaki vasatinin üstündedir. İspanyanın mahsulü ( 1932 ) rekoltesinden — takriben yüzde yirm: noksandır, fakat bu seneki İspanya — şarapları cins itibarle geçen senelere faiktir. Portekizde şarap mahsulü bu sene (6) milyon hektolitreyi bul- muştur. Fakat mahsul şekerli olduğundan az rağbet görmek- tedir. Komşumuz Yunanistanın (1933) şarap mahsulü miktarca bir sene evvelki mahsulden fazladır. Fakat cins itibarile geri bulunan bu malların ihracı zorlukla yapılmak- tadır. Macaristanda bu sene bilw mum şaraplar ve bilbassa Tokay şarabı az olmuştur. Eski şarap stokları da azalmıştır. Bu yüzden senesi -i Nisan 13 | Yunan Muhbalifleri Yeni Bir Tek_lif Hazırlamışlar ( Baştarafı 1 inci sayfada ) lar lideri M. Venizelos, hariciye nazırına bir mektup yazarak faz- la izahat istedi. Çünkü M. Veni- zelosun fikrince, hükümetin meb'u' san ve âyan meclisindeki resmi beyanatı, misaka merbut mahrem protokolua üçüncü maddesini izah maksadını güdüyordu. Fakat İtal- yan hükümeti günün birinde Arna- vutluktan geçmek suretile Yugos- lavyaya taarruz ederse Yunaniş- tanın bitaraf kalması nasıl temin e€dilecektir? M. Venizelos'un bu mektubu siyasi mahfelleri alt üst — etti, ortalıkta bir bomba gibi patladı. Hariciye Nazırı M. Maksimos ise M. Venizelos'un mektubunu alınca Başvekil M. Çaldaris ile uzün boylu görüşerek cevabını verdi. Bu cevapta, misak hakkın- — da meclislerde yapılan resmi be- yanatın, misakın metin ve ruhunu haleldar etmeyeceği — yolundaki sözünü tekrarlamakta, ve hattâ demektedir ki: * — Eğer bu sözüm aksi bir manada — kabul edilecek olursa bu, Yunanistam, — misaka imza koyan diğer devletlere karşı teş- hir etmekten başka — bir şey olmaz.,, Son vaziyet ise şudurr Kuv- vetle tahmin — edildiğine göre, muhalefet liderleri Balkan Misa- kının mebusan meclisinde tekrar müzakeresini istemek emelinde- dirler. Diğer taraftan M. Venize- los Balkan Misakının Yunanista- na fayda ve ya zarar mı verdi- ğine dair makaleler yazacağını söylemiştir. — A. V. Gi Büküa ”i Bir sünah Uğ_runa.. ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Salih oğlu Mustafa ve amcazade- si Emin oğ'lu Hasanla gayrimeşru münasebete başlıyor ve bir müd- det sonra gebe kalıyor. Bunlar- dan Mustafa evli, Hasan bekârdır ve çocuğun hangisinden olduğu malüm değildir. Hatice bir müd- det, “hamileliğini saklamıya mu- vaffak oluyor. Fakat şimdi ge- belik altı aylığa basmış oldu- ğundan — gizlenmesi —müşkül bir hale gelmiştir. Bundan dolayı Hatice, Hasanla Mustafaya mü- racaat ederek bu işe bir netice vermelerini söyliyor amma kızın ayni zamanda her ikisi ile müna- sebette bulunması ve Mustafanın evli olması yüzünden mesele bir türlü halledilemiyor ve failler kızı avutmıya, oyalamağa koyuluyor- lar. Fakat beri tarafta da vaziyeti gittikçe müşkülleşen Hatice mü- racaatlarını sıklaştırıyor, ısrarlar- da bulunuyor. Bunun — üzerine Mustafa ile Hasan bu badireden kurtulmak için kızın vücudunu ortadan kaldırmaktan başka bir çare bulamıyorlar. Bu iğrenç karar Üzerine bir vesile ile Hati- ceyi köyden alarak kıra götürü- yorlar. Orada iki canlı olan biça- reyi bıçak ve tahra denilen bir nevi balta ile parça parça edi- yorlar, derenin içine sürükleyerek bırakıyorlar. Hâdise meydana çıkınca ya- kayı ele — vereceklerini anlıyan Mustafa, gelip merkeze teslim oluyor. Verdiği ifadede kızla yak nız Hasanın münasebette bulun- duğunu, cinayetin de Hasan tara- fından yapıldığını bildiriyor. Ertesi gün, takip müfrezesi tarafından yakalanan Hasan İse bu işin başından sonuna kadar Mustafa ile beraber yapıldığım söyliyor. Mesele bu şekilde Adliyeye intikal etmiş bulunmaktadır. Adli tahkikat facia hakkındaki şu iddi- anın hakiki mahiyetini tabil bütün iç yüzü ile meydana çıkaracaktır. —e — K ae — - birleşik — Amerika — tarafından Macaristana az kontenjan ayrı- mış olması memleket için bü- yük bir zararı mucip olmamıştır. Romanyanın bu seneki mah- solü gayri kâfi derecededir. Şa- rapların cinsleri de bozuk oldu- ğundan bu vaziyet daha fena bir şekil almaktadır. Yugoslavyada da vaziyet Ro- manyadaki gibidir. Fiatlar da bu sebeple aşağı bir seviyede bu- lunuyor. En iyi Dalmaçya şarap- larının litresi ancak beş dinara kadar satılabilmektedir. Hülâsa —etmek — lâzımgelirse (1933) senesi Avrupa şarap re- koltesi (1932) senesi istihsalâtına kıyasen miktarca noksandır. Ve Bu yüzden mühim merkezlerde şarap fiatleri bir sene evvele kıyasen daha yüksektir. * Belgrattan bildiriliyor: Yugos- lavya ticaret ve sanayi — nezareti turizm, otel sa- nayii ve otomobille yapılan seyyahatlara — müteallik bir kanun projesi hazırlayarak meclise tevdi etmiştir. Bu proje ile hergün bir az artan ve Yu- göoslavya — tediye — muvazenesine senede (300) milyon dinardan fazla bir gelir temin eden seyyah işlerine yeni bir inkişaf verilme- ye çalışılmaktadır. -Yugoslavya istatistik dairesince yapılan he- saplara göre bu memleketin (1933) Yugoslavya- da Seyyah şleri senesi ilk on ayı zarfında seyyah işleri yüzünden olan geliri (S00) milyon dinara baliğ olmuştur. * Ingilterede Londra ile Mancis- ter arasında bir haval ticaret eşyas Tayyare nakliye yolu ıîı'dyıı Seferleri olunmuştur. Müte- şebbis bir grup tarafından işletik meye başlanan bu hava nakliyat postaları büyük bir rağbet kazam- maktadır. Bu hatta tahsis olunan tayyareler büyüktür ve her biri birer ton ticaret eşyası hamule ile havalanmaktadır. Saatte (260) kilemetre süratle giden bu yeni emtia — nakliye vasıtası sür'atle sevkolunmak istenen mallar için tercih olunmaktadır. Bu işe başlayan şirket müdürü gazetecilere vaki beyanatında gör- mekte oldukları rağbet devam edecek olursa diğer şehirler ara- sında da seferler temin edecek- lerini ve Avrupayı eşya nakli için hava yolu ile de İngiltereye bağ- layacaklarını söylemiştir. Marşandiz Jandarma Zabiti Ol- mak istiyenler Fırka Askerlik Dairesladen : 328, 329 doğumlu kısa hizmetlilerden istekli olanlar muvaztaf jandarma zabitil- gine ayrılaca'ılardır. Arzu edenlerin mintakasında - bulun” duldarı askerlik şubelerine müracnatları Tüzumu Uha olunur,