6 Nisan Ziraat Bilgisi (*) l Yer Fıstığı Ziraati j Birçoğumuzun seve seve yediği ve hergün pazarl kesretle tesadüf ettiğimiz yer fıstığı, ber bakımdan kaymetli bir tarla mahsulüdür. Fakat ber nedense — yetiştirilmesine pek müsait olan nemleketimizde çokça iatihsal edilmemektedir. Halbuki ça- palanan ve bak iye fasilesine mensup olduğu için toprağı kuvvetlend.ren ve gerek tanesiaden, gerek yağıncan büyük istiladeler eli en yer fıstığının ziraalimize karışması pek İâzımdır. En ziyade Amerikada yet ştirilen yer fıstığından her sene elde edilen servet pek büyük olup memlekelimize dahi Araşit yağı namile Estık yağı sokul. makta ve sabun imalâtında zeytn yağlarımıza amansız bir rakip olmak- tadır, r mecmuada: “ Amerikada bir senede ekilen ( 5500 ) hektar yer fıstığından bizim para ile (12) mılyon lira kazamıldığım, görmüştüm, Yer fıstığı kumlu, meyilli hafif top- rakları sever. Meyvaları doğrudan doğruya patates gibi toprak altında yetişmeyip yer yüzünde açan çiçek- lerinden kalan sapçıkların toprağa girmesi ve orada meyva yapması su;e- tinda olduğu için toprağının gayet iyi işlenmiş olması lâzımdır. Onun. içia ekilecek toprak müteaddit def, sürülmeli ve ekimden evvel de ç dört defa demir tırmıkla tırmızların malıdır. Bu sayede mübhtac olduğu gutubet te temin edilir. — Kumlu: killi olan topraklar iyi İşlenmek su. retile ziraatine elverişli olabilir. Çün- kü böyle topraklar suyu muhafasa ederler. lsan ayı ekimine en müsalt ol aydır. Sıravari e Bldiği çini ç.olııılı pullukla ekile- Pa İle Pulluk veya sapanla ekil; lim lada ellişer santim _,_l_ı_“"“',_ izgileş izgiler aramna (30) san, açılarak bu tim aralıkla birer il f Ve yine pullukla dört paraak, Si lür, Çapa ile ekilecek olurm (40 santim ıılılılılı muntazaman — vu: gapsaın altına iki üç t suretile ekilir. li Tohumluk — kaştan iyi — muhafaza ve dölgun taneli olmahdır. Tatla faresi olan yerlerde" tohunlâri ekmezden evvel soba kurgmuna -bu- lamak yahut üzerlerine gaz ve kat- Fandan ibaret bir mahlül püskürme. Fdh. —.îy.:.ıu karınca ve — fareler Tohumlar havasıı ö ü şekil- de hazırlanır. Eğer tav fazlasaı Ki taneleri yirmi dört maat aslat. Sonra kabuğunu — elle hafifçe tlatıp ekmeli. Yok tav rutu. *li İse o zaman ıılıtı..ı.— sadece fastıkları ikiye kırarak atmalıdır. Fıstıklar birkaç yapraklı - olunca hafif tertip çapaya başlamalı. Ve ta çiçek açmasına kadar çepalayarak diplerini de izelce — doldı Te bilrar edilen "m""',,:'ı': toprak gayet yumuşak bir hale L meli ve çiçekten sonra toprağa â' cak olan - sapçıklara — k; K edilmelidir. Slaylık temin Teşrinlevvelde üstündeki z ler sararıp kurumaya bı;lı'..::.::: ler de olmuştur. Köklerile Beralç #ökülerek bir iki gün tarlade bıre, kalir. Eğer bol akan su - bi ulunursa lce ka: dört !::““ yıkayıp rt beş — günde Bir dönüm yere (8-10) kilo fistik atılı.. “Bu — yerden senesine — göre (150 - 250) kilo mabsul alınır. Keza- lik (150.- 200) kilo kadar da sapları tutar ki bunları hayvanlar seve seve yer ve çok beslenirler. Yüzde kasım fistığın yüzde (60)1 iç olup' bundan da y:de 40 yağ ahar. Küspesini de yvanlar yer, — Çitiçi Sorgulara Cevaplar ...|k;|î::m Bürüngüzlü zade “Meh- Bahçenizde mademki yakında su v.ıılfı. Bu suyu akıtmadıkça güber- gilenin tesirini #zaltınıya İmkân yoke tür, Şariyetle daima yukarı — çıkar. ndek açamıyorsamız bahçenin altına kapalı bir lâğim açınız. Yahut - bir buçuk - metre derinliğindeki hendeğe yarım metreye kadar şöselerde kul- lanılan balast — taş göme- Tek üstüne bir kisım galı ile daha Gstünü de toprakla örtünüz. 'Tabii veunu akacak Slaştırınız efendim, — Ç. - — < HD Zirant hususundaki müşklllerinizi - Börunun Son Posta'nin — (çifiçi) «i “İis4 Gevap vareşaktir. bir “yere SON “ROSTA © a—rmrmi —— T — - j . —- 73 Geçmış Ası'ln Blr Mesıeğı : nonıı reneremğıî Resminizi fiıa.Göndıılılı Şimdi Elektrik Sayesinde, Kule Bekçi- lerine De Artık Lüzum Kalmıyor Bir deniz Fenerini ve Fenerin kaide sini döğen coşkun dalgalar Deniz fenerleri ve deniz fe- nerlerinde ömür geçiren bekçi- lerin hayatı hakikaten tetkik edil- meye değer bir mevzudür. Çünki fenerler “her zaman — sahillerde veya sahile yakın yerlerde göz kırpan “Birer — işaret kulesi " de- ğildir. Denizci' milletler, Okyanusları karış Kkarış ölçerek akıntılarını, rüzgârlarını hararetlerini, derin- Hklerini ve daha bin türlü husu- siyetlerini — kaydettikleri — vakit derin olmıyan yerlere bir işaret koymasını düşünmüşler ve kaya- lıklarile seyrüsefer için teblike teşkil eden — mıntakalara Vstr li birer' kule dikmişlerdir, Şimdi dinebilir ki deriüilikleri Kemen santimi sanlimine bilinen Umr:ınlınn en ufak bir ihtimalle gemiler için tehlike getireceği tahmin edilen yerlerindeımşı':uîî fenerli kuleler inşa edilmiştir. geceleyin mütemadiyen yanan lâmbaları, gündüzün uzak- lırflın görülen hevbetli endam- larile gelip geçen gemilere yol terirler. havalarda bu fenerlerin düdükler ta uzak- '" ve ona göre ted- * Yll;ııı, deniz G—ıııenı... lü- zım gelen yerlere Perçialı kolay bir mesele değilâ:: Di Hırçın dalgalarile deliye ben- zeyen büyük. denizler taşın, top- rağın, tuğla —va çimentonun biris birini tutarak - bir. kötiü haline gelmesine — kolay Kkolapı - imkân vermezler, F Bunun için deniz fanerleri in- şaatı başlıbaşına bir iştir.. Ve ha- tırı sayılır güçlükler, mubataralar doğuran bir teşebbüstür. Derler - ki- bütün - denizlerde lâzım geldiği kadar fener İnşa edebilmek için en zengin devlet- Terin: bile hütçesi müzait değildir. söR hğökleiç z n j i—0giğ - - öğlenden sonra kayboldukları gö- rülür. Çünkü mütemadi bir med- dücezre tâbi olan ummanların bir seviyede durdukları vaki de- ğildir. İnşaata başlayaca fen hey- eti ilk evvel mühendislerini gönde- rir. Kayalığın vaziyeti umumiyesini tetkik ettirir. Meddücerzir vakitlerini tesbit ettirir, ondan sonra usta- lar, amele ve malzeme gönderilir. Bu fen heyetleri, ameleler ve mühendislerin bu inşaat esnasın- da geçirdikleri hayat ayrı bir sergüzeşt, meraklı bir destandır. Birçok defalar heyetlerden bazı- ları çok müşkül vaziyetlerde kal- mışlar, hele bir defasında suyu çekilmiş kayalar üzerinde beton bir beden vücude getirmiye çalı- şan işçiler birdenbire denizin ka- bardığını ve kayaların tepelerine doğru — yükseldiğini görerek ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Etraf kayalık olduğu için vapurlar, hattâ büyükçe sandallar bile bu- ralara pek yanaşamazlar. —— On sekiz amele fırtınaya tu- tulmuş bir gemide imişler gibi uzun müddet coşan, kabaran ve kayalıkları döven denizle müca- dele ettikten sonra kurtulama- mışlar, boğulup gitmişlerdir. * Açık denizlerin kudurmuş fır- tınalarına sahne olan sinesinde, kuş uçmaz, kervan geçmez bir namütenabhilik içinde dalgaların yeknasak sesi ve rüzgârların hır- çın aslıklarını dinliyerek geçen feverci hayatı ise biüsbütün me- raklı- bir. hayattır. kanallarda ve gemilerinin gelip geçliği büyük denizlerde de bin- lerce feneri vardır. İngiltere bahriye dairesinin fenerler şubesi mühim ve büyük bir şubedir. Burada ihtiyar ve emektar fenercilerin tercümeihali, hayat tarihçesi bilhassa merak ve alâkayı celbeden birşeydir. Fe- nerciler arasında altmış sene mü- temadiyen kulesinden biryere ay- rilmadan yaşayan kimseler de bu- lunmaktadır. Bir İngiliz muharriri bu kahramanlardan — bazılarını kendi yerlerinde görmek, onlarla yakından temas ederek yaşayış şekillerini öğrenmek merakına da- yanamamış uyanık gözlerle müte- madiyen denizlere bakan bu ku- lelerden bazılarını bizzat ziyaret etmiştir. Muharririn anlattıklarına bakı- lırsa fenercilerin hayatı herkesin tahammül edebileceği gibi bir hayat değildir. Burada kendisini ebedi bir teslim ederek daimi bir mahpus ha- yatı yaşamak için insan büsbü- tün başka türlü ve herkesten ayrı bir şekilde yaratılmış olma- hdır. Denizlerin ortasında ezeli bir ve âr musikisi — dinle- ::l.n bu l'=olmılleıcluıı bazısı uzun ve yorucu bir hayat sergü- zeştinden sonra kendini dinleme- ğe gelmiş küsmüş ruhlardır. Rüz- gârın elleri kadar nasırlandırdığı yüzlerinde irade ve cesaret nis- betinde mürdümgirizlik ve yaba- nilik hissedersiniz. Ceymes isminde bir fenerci bu. mesleğe nasıl girdiğini şöyle anlatmışlır: —0 Amcam benden — evvel burada “çalışırdı. Hastalandı, ay- rılacaği sırada fenerler idaresine beni tavsiye etti. Bana da fikrini ayrıca yazdı. Birkaç tınmf günden sonra kararımı verdim, bu işi kabul ettim. İlk geldiğim geceyi bir türlü unutamam. Beni getiren romorkör birçok erzakı da bırakıp gittikten sonra içime derin bir hüzün çöktü. :;*:::ıdhe inkılâp etti. Böyle dehşetli yalnızlığa hayatımda asla düşmemiştim, — derin bir kuyuya düşmüş gibi idim. | ! ) Sayfa T Size Tabiatınızı Söyliyelim Resminizi kupoa ile gönderleiz Kupon diğer - sayfamızdadır. 15 Mersin: Ruhi Efendi: Zekidir. 'Ta- vırlarındaki — eğdelir ie ve sükinliğe rağ- men oyün oynar ar- kadaşlarile şakalaşır, boğazını sever, inli- zam — kuyudatile yo- rulmak istemez, Dile diği gibi bareket et meği tercib eder. . 12 Eskişehir: Ahmet Bey; Ümit ve cesaretini — kolaylıkla zayi etmez, hayattan çok şey bekler, mesu- İ liyet bahsinde atak değildir. İntizam da> resinde ve muayyen sahada çalışmak ve muvaffak olmak ister Amirlerinin — teveccü. hünü — kazanmaktan büyük haz duyar. .- Kâmil Efendi: Giller yüzlü ve sokulgandır. | Tehlike ve zararlar- dan çekinir. Canı tat F İ j&. 18 Samsun: hdır. His, beyecan ve intizam — meselele- rine yabancı kalmaz. Kadın bahsinde kes kanç davranabilir. Bl- bise ve eşyasını hüt- nü istimal eder. - 24 İstanbul: Gülsüm — Hanım; (Resmlal derelat tstemiyor) —— Çok kı ilir fakat sıkıcı değik dir, Sitemi boldur. Arkadaşlarile yavaş sakin tavurla konuşmaz, bir :;:. ııdırbn temsil ve taklit ya- bir parça da müstebsidir. Maaliar za gerek şakaları ve gerek sözleri pek batmaz * 2 İstanbul: Doğan Efendi: (Resminla dercini lstemiyor ) Derli toplu ve çalışkan bir mektap, li hüsusiyetlerini izbar eder. Oyunlara pek rağbet etmez, kitaplarına meraklı. dır. Bir şey hakkında sorup soruşturur. Kafasile çalışmakta muvaffak olabile- hayvan sesleri geliyordu. Bittabi o gece gözüme uy!ıı girmedi. Ve ilk gelen vasıta ile buradan ayrılmayı kafama — sok- tum. a n sonra romorkör yine geldi. Fakat- nasılsa ben menfamdan ayrılmadım. O zaman bu zamandır buradayım. Birkaç dafa İngiltereye gittim. Fakat her yerde artık benimsemiş olk- duğüm malikânemi, sevgili fene- rimi aradım. Denizin - bitmiyeh uğultusu, fırtınanın koıiıışç gür- lemesi “benim için -bir - ihtiyaçtır. Göklerin; bulutların rengini - der- hal alan hassas deniz, her daim insanı uyandıran munis bir ar- kadaştır. Onun kokusu ve hava, ciğerlerimin şiddetle muhtaç ok duğu bir devadır. » Bazı fenerciler yanlarında ar- kadaş olmak üzere köpek ve başka hayvanlar beslerler. Gıda maddeleri hemen hemen yalnız balık ve konserveye inhisar eder. Hulüsa uzaktan bakıldığı — va- kit mahbusluktan daha elemli, yapayalnız ve korkunç bir yaşa- yış tarzı ki, evet, buna herkes tdhammül edemez! * Maamafih fen bugün fener- lerde insanların diri ıxn gömül- mesine meydan vermemektedir. Çünkü ayda bir ziyaret edilerek 'kı:ıw her Kü l | ve t Üü tlğeğlardlk “bir heaaa' Nü | yaç yoktur;