29 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

29 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ziraat Bilgisi (*) Göz Aşısında Bir Nokta Halkah'da Cihat Hidayet Beye: Meraklı bazı karilerimden al- dığım — mektuplardan — öğreniyo- rum ki: Göz aşısında tomurcuğun yerleştirileceği yeri ters j, şeklin- demi düz T şeklinde mi k-sixenin daha doğru olacağı hususunda bir tereddüt hasıl olmuştur. Bu nokta düşünüldüğü kadar ehemmiyeti haiz değildir. Nüsgu fazla olan ağaçlarda ters vesair ağaçlarda düz — nçılması — esas olmakla beraber, pratikte asıl olan; gözü taşıyan parçanın ka- buk altına yerleştirilmesidir. Ağa- gn ve gözün kabuğu r't-in bu- lanup — nebatın büyüyük — işle- mesine sebep olan iki ( Kam-« biyüm tabakai — müvel- lide ) tabakası biribirine teta- buk - ettirilip güzelce sarılmak suretile de bu iki tabakanın bi- ribirine kaynaşması kolaylaştırı- hrsa aşı için düşünecek başka bir şey kalmaz. — Maksadı hasıl etmek üzere bu çiziklerin zait 4 şeklinde çi- zildiği de vakidir. Bir kısım aşı- larda ise çizik değil gözün yer- leştirileceği kısım tamamen kal- dirilir. Aşıcılığın — piri olup " nam- na — Pariste — heykel — dikilen “Charles Balet,, bile eserindeki uzun boylu esaslara rağmen ha- yatındaki tecrübelerde bu nokta- ya ehemmiyet vermezdi. -— Uluköyde Mehmet Zeki Beyet — Gerek durgun göz gerek Sürgün gözle aşılanan fidanlarda aşı mahallinin yirmi santim yuka- rısından kesmek ve bu yirmi san- timi aşı büyüyünciye kadar bağ- lama vasıtası yapmak usuldendir. Ancak; — sürgün — gözlerde aşıyı bir iki gün mütcakip yapı- lan bu kesme durgun gözlülerde ta ilkbaharda yapılır. Sadece; - durgun göz aşısı zamanında fi- danda yaprak bulunacağı için - filiz ve dallar bağlanarak göv- dedeki suyun yavaşlaması temin edilir. Nüsk yavaşladıkça aşının tutması da kolaylaşır. Halbuki sürgün gözlüde gözün bir an evvel tutup sürmesi matlüp ol- - duğundan suyu aşağıdan yukarı çekmek Üzere fidanın Üst kısmı bir iki gün bırakılır. Bu müddet zarfında aşı gözü de gelen su ile canlanır. Bırakılan — yirmi — santimlik bir parçaya bilâhara süren aşı filizi bağlanır ki hem rüzgâra mukavemetine hem de doğru çıkmasına yardım eder. Bu yirmi santimlik kısım ya o senenin ni- hayetinde veya gelecek baharda kesilir. * — 450 numaralı mektup sahibine: — Dut ve şeftali ağaçların- daki hastalıkların mahiyetini ve şeklini bildirmiş olsaydımız tedbir- lerini yazmıya çalışırdık. Maama- fih eğer mıntakanızdaki meyva ağaçlarında hastalık müstevli ise hükümete ihbar ediniz lâzım ge- len şeyler size öğretilir ve lâzım gelen tedbirler alımır efendim. ——— ——— ——— — — — — — — ——— ——— — — — e eti D B / yanamazlar.. Ortalık kış kokmıya başladımı Balıkpazarı yollarında eli kese kâğıtlı ev bark sahiplerine çok rastgelirsiniz.. Kime sorsanız, boynunu bükerek mazlumlaşır: — Ne yapalım mirim.. Evde çoluk çocuk var. Sebzeden öğürtü getiriyorlar.. değiştirelim de, — hayırlısı — gelir inşallah! diye kese kâğıtlı ellerini biraz daha burunlarına yaklaştı- rarak soluya soluya uzaklaşırlar.. İstanbul ömürdür, bu ömrü veren de yine İstanbullulardır. Yeyecek dediniz. mi, — mutlaka İstanbullu boğazına bakın! “ Size ismini duymadığınız, cismini gör- mediğiniz ne yemekler yaparlar, ne turşular kurar, ne tatlılar pişi- rirler. Hele şu buhran denen nesne yok oluverse de, Karunun- dan fukarasına kadar herkesin parası olsa, o zaman İstanbulun her evi birer ahçı dükkâm olur, her bacadan yemek buhar- ları yükselir, pencerelerden her uzanan baş mutlaka bir şeyler araştırır. dururdu. Balık, İstanbulluların velini- metidir.. Boğazdan, Marmaradan tuzlu yosun kokularını duymaya- görsünler !.. Mutlaka burun de- likleri — kabarır, — kurtlanırlar.. Hele şöyle “ akşamdaaaan ak- şama,, cılar da olursa, bırakın kuyruğunu... — Efendim, meselâ maydo- nozlu tarafından veyahut haşla- malı veyahut tavada kızarma, ve- yahut kıymalı veyahut kiremitte firın görmüş veyahut âlâ zeytin- yağile, tavaya batırılmış, mayda- nozu ekilmiş, soğanı dökülmüş, baharatı serpilmiş balığın ne de güzel mezesi olur!.. Diye tatlı tatlı gülüşürler.. * Evvelki akşam bizim valde hanım da bana hatırlattı: — Evlâdım, ortalık kışa dön- dü.. yasun kokusundan içim ba- hk çekiyor.. Bu yaştan sonra da ektiliğim tutar a.. Ne olursun, yarın akşam boş geleceğine bir kâğıda bir çingene palamutu so- kuver de, şöyle çevirelim.. Benim âdetim değildir.. Can çıkar da huy çıkmaz.. Dışardan eve bir şey getiremem.. O gün nasıl oldu, ben de bilmiyorum. Ayağım Efendim Meselâ Mayonezli Veyahut Kiremitte Fırın Görmüş Veyahut Âlâ Zeytinyağile Tavaya Yatırılmış Soğanı Baharı Dokülmüş... Balıkhane iskelesi, âlâ palamutlar epette, “Hey anam babemi, cılar., - Bizim İstanbullular balığa da- | kün?.. Sanki balık değil, balık hele şöyle çeşniyi | SON POTSA Balık Karaya Dı"îşîü_ Te ! Derya Kuzuları Babaaaaml!.. SĞi &ü Tarafından f—) tiryakileri karaya düşmüş.. O balıkçıların dar sokağı mide düş- manlarile dolmuş... Hele ihtiyar, kör bir balıkçı elindeki palamudu sallıya sallıya: — Hay anam babam hay, palamuta bak bel. Eşşeğlu, pala- muta bak eşşoğlu!.. Diye çatlak çatlak bir bağrışı varki, dönüp te bakmıyan kalmadı.. Zavallı İstanbullular, — zavallı balık - tiryakileri!, O sülün gibi palamut için düpdüz eşşoğlu ol- miya çoktan razı!.. Allah cümleyi baştan çıkarmasın!. Balhk için de baştan çıkılır mı?, Çıkılır işte.. Küçük ve basık bir balıkçı dükkânı önünde dururken, genç balıkçı yanıbaşımdan geçen süt gibi yuvarlak sakallı bir ihtiyara seslendi: — Gel bakalım — beybaba, sana bir, koli verelim.. Nah bak, gel buraya.. Vallahi oğluna gelin alsan, bukadar taş etli olmaz.. Kıtır kıtır ye baba?. Gel buraya.. — Kaça vereceksin bakalım?. — On iki buçuktan teraziye verelim.. — Ondan tart iki okka.. — Kurtarmaz beybaba, dinim- hakkı için kurtarmaz.. İskeleye ona bile bırkmıyorlar.. — Sen bilirsin!.. — Gitme gel be beybabal!.. Aramız mi açıldı!. Bu cenabetin ceremesi on kuruş eder be bey- babal.. Bak şuna, tasvirine kurban olduğumun köpoğlusu !.. ç * Bizim dairecilerin dönüşü ek- seriya buradan başlar.. Saat 6 buçuk dedi mi, Balıkpazarı mey- hanelerinden ev dönüşü derhal göze batar... Bakın şu gümüş bastonlu, istanbolini bozulup ta ceket yap- tırılmış, sert yakalı, burundan takma gözlüklü zat arkadaşına neler anlatıyor: — Böğööğöövv, estağfurullah !. Ne diyordum azizim efendim.. Ha, abdiâciz balığa meclübum.. Âdeta servi boylu, pembe beyaz bir hasna, râna, — müstesnaya randevu vermiş gibi, huzuruna yüz sürerim.. Bu Balıkpazarı yok mu?. Ah mirim efendim, benim ömrümü yedi bitirdi.. Akşamcılığı da hep buradan ğ » Gelirim, çift okka fakirhanelik balık alırım, öteden âlâ üzümkızı. kokuları burnuma çarparı. Gel sen”de' dayan, de şöyle bir tek kadeh yuvarlama.. Bövvv, estağfurullahi. Öyle öyle dadandım — gitti, kurtulamadım, bövvy, estağfurullah.. vgteki arkadaşının — kolunu tuttu.. Karşı tabladaki balıkları gösterdi : — Bakınız efem, karagöz de çıkmış efem.. bendeniz de kara- göze bayılırım efem.. hani nere- de ise uskumru da peydahlana- cak efem.. — Bövvv, estağfurullah.. eli kulağında... Akşam saat 6,5 dan sonra bu dasdaracık balıkhane so- kağı nasıl oluyor da sesten ba- ğırtıdan çığlıktan geçilmiyor. — Hey anam babam heyyyyl. Kıhca kitaksi Beyefendi.. Kılıca -gel!.. Bir buduna beş kâğit ve- ren oldu da, orta malı değil diye satmadık.. Gel hanım anne.. Gel düğünlük kaya vereyim sanal!.. — Yuf be, yuf be, yuf be, yuf bel.. Palamuta gel bel.. Pa- lamuta bak bel.. Kaymak mısın Iı;:!ıııübnrck. yuf ulan be, yuf — Gel bey ağabey, sana pa- lamut vereyim.. İki katlı gazeteye, sararsam kâr edersin ağabey.. Vapurda okuyacak gazeten olur!. Yine o burundan gözlüklü, İs- tanbolin bozmalı eski daire me- muru anlatıyor: — Burası da cenneti âlânın, bir küşei ferahfezası mirim., In- san girdi mi bir daha çıkamıyor. Bövvv, estağfurullah.. Şu kokuya bak!.. Ohhhhht!.. Sanki badisaba esiyorl.. — Bövvv, estağfurullahi. Palamutlardan bir iyisini seçerken anımdaki şişman, hantal, yüz â“ıküıh h:ı.:m titizlendi — Aaaa, ayol beyi.. O ba- hğın içi pişmiş.. Baksana etleri- ne.. Nerede ise dökülüverecek !.. — Hanim sen sus karışma.. — Neden susacakmışım ayol? Göz göre göre aldatıyorsun.. Balıkçı müdahale etti: — Hanimefendiciğim, — şuraya bak, bu ette sarkarmı Hiç?. Genç balık bu.. daha dün sudan çıktı, yumurtası bile üstündel.. — Heyyyy, hey anam babam hey!. Palamuta bak bel.. Ulan eşşeğlu, üktedan — yolculardan — biri arkadaşlarından birdenbire ayn- larak tek gözlü ihtiyar balıkçıya yaklaştı: . — Beni mi çağırdın baba?.. — Ne için? — Eşşoğlu dedin de!. Balıkçı gevrek gevrek güldü: — Biz dağ eşeği arıyoruz imizi Veyahut Haşlamalı Halledenler eğluu!. Palamuta bak bel! — ç S 'Geçen Bilmece- Doğru Birer dolma mürekkepli ka- tem alacaklar. ” 825 Muazzez, İstanbnl kız lisesi talebe- sinden 987 Süreyya Hakkı, İstanbul kız lisesi talebesinden 272 Handan Fevzi, Feyziâti ilk kısım talebesinden 195 Şehim Kemal, İstanbul 2 inci mek- tep talebesinden 174 Zaler, Davutpaşa Ortamektebi tâalebesinden 112 Ali Bey ve Hanımlar. Birer muhtara defteri ala- caklar: 44 üncü İlkmektep talebesinden 186 Behice, Adapazarı Maliye varidat me- muru Ahmet Sedat oğlu Saim, Diya« ribekir Gazipaşa İlkmektebi talebesin- den 118 Behçet, İstanbul kız Ürtamek» tebi talebesinden 268 Nimet İstanbul erkek lisesi 8386 M. Emin, İzmir hapi- sanesinde Tireli Niyazi, İstanbul San'at mektebi talebesinden 168 Turgut, ÂAn- talya Gazi erkek mektebi 66 Oğuz, İstanbul kız Ortamektebi talebesinden 46 Muzaffer, İstanbul 86 mcı mektep talebesinden 131 Adem, Karaman Gü- neş mektebi talebesinde 224 Mukaddoa, İstanbul kız Örtamektebi talebesinden 319 Muzaffer, Antalya Dumlupınar mektebi talebesinden 274 Zehra KRefik, Çanakkale Ortamektebi - talebesinden 470 Rıza, Ankara San'at mektebi tale| besinden 166 Mustafa Bey ve Hanımlar, Birsr kart alacaklar: Istanbul 44 üncü İlkmektep talebe- sinden 469 Mehmet, Eekişehir lisesi talebesinden 798 Hüsamettin, İzmit İn» hisarlar Başmüdürü Rasim Bey kızı Muallâ, İstanbnl 44 üncü mektep tale besinden 240 Azmi, Vefa lisesi talebe- sinden 68 Behzat, Buraa Namazgük İlkmektebi telebesinden 108 Rıgıg.. K mit Örtamektebi talebesinden 190 5 j İstanbul kız Ortamektebi talebesinde: Sabahat, Ankara Ortamektebi talebe sinden 11 Ahmet, Düzce İnhisarlar mü- düriyeti vezin memuru Mustafa Bey kızı Leman, Eskişehir lisesi - talebesin. den 732 Hazan, Eskişehir Şarkıye mek- tebi talebesinden 145 Zehra, Kütahya lisesi talebesinden 6 Leman, İstanbul lisesi talebesinden 66 Sabri, Rize Or- tamektep talebesinden 240 Bezmi, An« kara Yenihayat mektebi talebesinden 83 Dündar, İstanbul lisesi talebesinden 540 Salih, Kütahya Ortamektebi talebe- sinden Nılüfer Şükrü, Sıvas erkek İlse« Bi talebesinden 58 Şahap İbrahim, Antalya Dumlupınar mektebinde mü- tekait yüzbaşı Abdülkadir Bey kızı Saniye, Rize Ortamektebi son s Zeliha, Beyoğlu 11 inci mektep talebe> finden 84 Muszzot, İstanbul kız lisesi talebesinden 191 Mehlika Yıldız. Ayva- lık Örtamektebi talebesinden 197 Ümmü, Kayseri Mete İlkmektebi talebesinden 225 Muzaffer, Babaeski İlkmektebi ta- lebesinden 198 Turhan, Usak Örtamek- tebi talebesinden 107 Refia, Üsküdar 15 inci İlkmektep talebesinden 38 Nes. rin mustafa, Eseyan lisesi ialebesinden 332 Haçatoryan, Galatasaray İisesi ta- lebesinden 1149 Mukadder, Adana li- sesi talebesinden 214 Haşim, Manisa Ortamektep talebesinden 336 Zekiye, Üsküdar 20 inci İlkmektep talebesindan Nermin, Konya avukat Lütfi Bey oğlu Muvaffak, Ankara erkek Ortamektebi talebesinden 229 Hâmi Küözım, Vela erkek lisesi 238 Halük, Heybeliada Ortamektebi talebesinden Sulhi, Sişli Terekki lizesi talebesinden 113 İsmail Murtaza, Balye Kocamağara mektebi talebesinden 68 Dilâver, Uli;:". Sıl;:ıı; müdürlüğünde Fethiye r, Bileci Büyük İlkmektebi talebesinden 74 Tu- ran, Edirne Osmanlı Bankasında Mes- tan Efendi kızı Muzaffer, Feyziye lisesi talebesinden İbrahim Hüseyin, Konya Topraklık İlkmektebi talebesinden 168 'ahrünnisa, Babaeaki birinci İlkmektep Fi talebesinden 141 Adnan, Konya Gazi İlkmektebi — talebesinden — kaymakam Vehbi Bey oğlu Orhan y Ve Hanımlar, izi öğrenmek istiyorsanız 5 adet kupon ile birlikte gönderiniz. — Resminit — sıraya tâbidir ve iade edilmez. bulunduğu Resim intişar | edecek mi Resmin klişesi 3O kuruşluk * pul mukabilinde gönderilebilir. Resim Tahlili Kuponu | ! ! | i &

Bu sayıdan diğer sayfalar: