Konferansı Başlarken... Bir, iki güne kadar Cenevrede silâhları bırakma konferansının top- lanmakta bulunması bütün dünyayı yeniden endişeye saldı. Çünkü bu konleransın akim kalması dünyanın $u veya bu İstikamette harbe gitmesi demektir. Muhtelif cereyanlar, devlet- lerin mütekabil vaziyeti bu akameti muhakkak gibi gösteriyor. Fakat hiç bir devlet bu hakikatle karşılaşmak istemediği — içindir ki — işler pamuk ipliğine bağlanıyor ve herkes bir “idarel maslâhat,, çaresi arıyor. Yoksa Amerikanın donanması için Barfetmiye kıuı verdiği 400 milyon; bunu gören İngilterenin yeni gemiler Sipariş etmesi; derken Japonyanın harekete geçmesi, tahdidi — teslihat konferansından Gmit besletecek hâ- diseler değildir. Herkes hararetli bir silâhlanma yarışına koyulmuştur. Hiç kimse bunu bilmiyor değildir. Fakat fHmumun gayreti, bu silâhlanmayı azami derecede ucuza Mmaletmektir. Bütün mesele şimdilik buradadır. Süreyya Amerika Kübayı Tanıyacak Mı? Vaşington M — Amerikanın Kü- baya karşı olan siyasetinde iki yeni Yaziyet baş göstermiştir. Bu cümleden olarak Kübadan Amerika harp gemi- lerinin çekilmesi hakkında Ruzvelt kabinesinde bir — Thtilâf — çıkmıştır. Diğer taraftan öteki fırkaların yar- dımını temin eden bir birlik yapmağa muvaffak olduğu takdirde San Nartin kabinesinin tanınmasına karar — veril- Mmiştir. M. San Martinin buna pek yakında muvaffak olacağı — zannedili. yor. Sefir M. Welles, San Martin hü- kümetinin — muhalefet — mümessilleri ile olan görüşmeleri hakkında geçen gün yapılan son görüşmenin müsalt Olduğuna dair birçok raporlar gön- dermiştir. Bir ittihat hükümeti teşekkül et- tiği takdirde Amerika Küba hükü- Metini derhal tanıyacaktır. M. Gölels Cenevreyo Gitti Berlin 24 — Propaganda narırı M. Gübels, dün akşam tayyare ile Ce- Bevreye gitmlştir. : BiR MACERA TEELAPTTEREZ MEPELR Yazan: Romancı Zaten insan kısmı nankördür. bir şeyden mahrum kalınca üs- tüne titrer. Bol bol ikram edilin- te burnunu çevirir. Kadınların serbeslemesi bana S#orarsanız onların aleyhine oldu. Ne ise orası lâzım değil. Ben Hisarda konudan, kom- #udan birkaç kızla aşnalık eder- dim, Fakat köy cehennem gibi bir yerdi. İnadına müteassıp, inadına dedikoducu. Silâhları Bırakma| Hele ihtiyarlar hepsi koyu | Sofu., Temiz giyinmiş bir genç | Bördüler mi zebani görmüş gibi Biz. köyde birkaç - gençtik. Birimiz tıbbiyede, birimiz hukuk- ta, ikimiz mülkiyede, birimiz de edebiyat darülfünu: n şubesinde Almanyanın Teklifleri Mütekabil Kontrol ihdası Ve Bazı Paris, 4 — Almanyanın Paris sefiri M. Kocster dün İngiliz sefiri M. Tyrelli ziyaret etmiştir. İngiliz - Fransız mükâlemeleri baş- lamadan evvel Koester'in Almanyanın Cenevrede silâhları bırakma mesele- sine ait olarak ileri süreceği mukabil tekliflerin metnini Londra kabinesine iblağ etmek üzere M. Tyrrel'e tevdi etmiş olduğuna dair bir şayin dolaş- mış idi Bu mukabil teklifler, bilhassa bütün memleketlerde bombardıman tayyarelerinin kaldırılmasını — yalnız takip — tayyarelerinin — mubafazası- mı ve Almanyanın da bu tayyarelere sahip olmasını aynı ayarda olan döv- let arasında iki cihetli itilâflarla tes- Hihatın kontrol edilmesini ve bilhassa Fransa ile Almanyanın yekdiğerini Mmüteakiben kontrol etmelerini natık bulunmakta idi. Alman menabiinden gelen haber- lere göre Tyrrel - Kocster mülâkatı- nn bu muhayyel projelerle hiçbir alâ- kası yoktur. Herhalde - halihazırda Fransa hükümeti Almanyadan ne resmi ve ne de nimresmi hiçbir mu- kabil teklif almamıştır. Diğer taraftan bugünlerde ayni zamanda Roma ve Pariste yapılmakta olan mükâlemelerin bazı noktalarda bir itilâfa müncer olmuş olduğu ve bu itilâfın Cenevrede yapılacak İngi- fiz - Fransız - İtulyan müttehit cephe- Binin esasını teşkil edeceği söylen- mektedir. Mali Kalkınma Bolse-İdaho 4 — Âyandan M. Borah milli kalkınma idaresine çek- tiği bir telgrafta, idarenin düşünce- lerinin ancak inflâsyon ile kabil ola- bileceği fikrini bildirmiş ve milli kal- kınma idaresine yardım için elinden gelen yardımda - bulunacağını — ilâve etmiştir. “Büyük Hikâya , kol aşçıbaşı iskambili oynardık. Saat onu, on biri buldu mu dağılırdık. — Çünkü artık bütün Hisar halkı uyumuştu. — Yalnız bir kaç genç kız karanlıkta, bin heyecanla bizi beklerdi. Hepimizin — seviştiği bir kız vardı. Kahvede biribirimize: idi. Kadri Bey zengince, hovarda çapkın bir adamdı. Beyoğlunda bir İtalyan metresi olduğu söyle- virdi. Bunun için Anadoluhisarına haftada bir iki gece gelir, başka zamanlarını Beyoğlunda geçirirdi. Büyük kırı Nahide tam iste- diğim gibi siyah üzüm gözlü, biraz çekik, boylu, vücudu çok güzel bir kızdı. Köyde ne sarışın gü- zeller vardı. Fakat ben — kara gözlüye bayılırdım. Sonra onun vücudü harikulâde idi. Tayyarelerının ılgası isteniyor Roma Katolik âleminin — Mekkesidir. Resmimiz Sen - Pıyuhhuım meydanını gösteriyor. Satıcılar Sen - Piyer'e gidecek olanlara çiçek, zeytin oğacı dah va. ııtı)(ıxlu Belgrat, Kıraliçe, 24 — Kıral A!elıııdn ile kıral — Karolun şatosunun inşamın 50 nci yıldönümünde hazır bulunmaları için yaptığı daveti kabul etmişler ve dün Romanyaya gitmişlerdir. Romanya prensi Nikola ve küçük itilâfin Sinaya'da yapılacak mümessiller toplantısında bulunacek Cemiyeti akvamda Cenavre 24 — Milletler Cemiyeti umumi kâtipliği Milletler Cemiyeti azâlarına bir. muhtıra vermiştir. Bu muhtıra Milletler Cemiyetinin 31-8-933 deki mali vaziyetine aittir. Milletler Cemiyeti azâları arasında — taksim edilmesi icap eden bütçeden, yani 33,429, 137 altın franktan, geçen sene kabul edilen bütçenin yüzde 43ü, yani 14,409,157 Frank tahsil edilmiş olduğunu göstermektedir. Bacakları uzun, düzgün, beli ince, kalçaları ve omuzları genişti. O zaman çarşaf giyildiği halde endamının gözelliği belli olurdu. Hele dar yeldirme giyip Göksuya, Küçüksu çayırına indikleri zaman kadın erkek maşşallah! derlerdi. Nahide ile evvelâ Küçüksuda N *Kendisinden küçük üç kardeşi daha vardı. Anneleri me iyi kadındı. Biz evvelâ çayırda, Göksuda, arka dağlarda için için seviştik. O rzamanlar Pol E virjini romanını okuyordum. Kendimi adada geçen osaf, temiz aşkın kahramam mguüıfcı dolaşıyorduk, Fakat biribirimize ancak ellerimiz temas Vaktaki kış geldi. Artık ça- yırlarda, sularda gezmek imkânı kalmadı. Halbuki ikimiz de mar- mara çırası gibi' yınıyorduk Şimdiki gibi beraber sinemaya gitmek, şurada burada bütün rağmen eksik olmıyan muywılm iltica etmek imkânı yok. Olsa da böyle şeyler çok para ister. Halbuki biz mek- tepli tırıl delikanliyız. Baba eline bakıyoruz. Şöyle iki üç altıncık olsa git adaya eğlen. Yahut M ... Sınaya M Mülâkatı — ü Yöğüllerya Haikie Müne' d Peleş | Yevtiç de aynı trende bulunmakta. dırlar. * Bükreş 24 — Rador ajansı bildi- riyor: Küçük itilâf konferansı içtimala- rinı Peleş şatosunda akdedecektir. Hava Seferleri 'Toronto 24 — Amy Mollison ve Jim pazartesi günü Bağdat istikame- tinde uçmuya hazır. olacaklarımı — bil- dirmişlerdir. Tayyareciler Kodos ile Rossinin bu hat üzerinde yaptığı me- safe rekorlarını kırmıya teşebbüs ede- ceklerdir. almanya'da Berlin 24 — Jeneral Ludendorfun idaresinde — bulunan — “ Tannenberg birliği, Prusya'da yasak edilmiştir. Şişlinin arkasında sade lâhm işittiğimiz Hotel de rose'a çekil, bak sefana, Ne münasebet. Biz sevgilimize bir şişe mikado lavantası hediye etmek için mektepte birkaç gün öğle yemeklerini peynir simitle geçirirdik. : Öyle amma onun da keyfi baş- kaydı vesselâm. Şimdi Allaha şükür para tuluyoruz, otele de gideriz, apartımana da, hediye ola- rak iki mecidiyelik Mikado değil on sekiz Hiralık Narcisse noir bile alırız amma o zamanki şevk, neş- eyi bulamiyoruz. Neyse efendim. Kış basınca bizim kırlarda, bayırlardaki açık hava seyranları bitti. Bizi aldı bir keder. İşin içinde sevgi olduktan sonra ayrılık kaç para eder, Artık geceleri, o pencerede, ben bahçede sesimizi kısarak, konuşuyoruz. Bazan - yağışlı önünde dertleşiyor. Ne ben içeri girmek — cesaretini - gösleriyorum ne deo beni içeri almak teklifin- de bulunuyor. Böyle Keremle Aslı gibi tertemiz bir sevda içinde kıvranırken bir gece yine köşkün — bahçesine girdi y e I İ mazsa o aşağı iniyor, kapının | Kocamın Gözü Hep Dışarda | İzminde Neclâ Hanmma: Vaziyetinizin müşkül olduğunu kabul etmek icap eder. Fakat hiçbir zaman, ailenizin istikbalin- den ümidinizi kesmemelisiniz... Sizi bugünkü vaziyete sokan vak- tile iyi düşünüp karar vermeme- nizdir. İntihap ettiğiniz zevcin, sizden tam on yaş küçük oldu- ğunu düşünmemişsiniz. Eğer inti- hap ettiğiniz bu genç, pısırık bir aile çocuğu olsaydı, ona kolayca tahakküm etmeniz mümkün ola- bilirdi. Fakat siz, hayatı barlarda ve yarı açık sosyetelerde binbir macera arkasında koşan; arka- sından da bir alay âşık koşturan bir gençle evlenmek suretile bü- yük bir hata işlemişsiniz. Sonra, ilk evlendiğiniz gündenberi zevci- nize bol bol para vermek sure- tile onun kumar hayatına deva- mına yine siz âmil olmuşsunuz. Bu şerait altında alınan genç bir zevcin kolay kolay elde tutulamıyacağı - şüphesizdir. Bugün yapacağınız. iş, şuadan ibarettir; Pek çok sevdiğiniz zev- cinizi eğer sonuna kadar celde tutmak istiyorsanız, evvelâ ona şiddet göstermeye kalkışmayınız. Onu, tedricen kendi arzularınıza yaklaştırmıya — çalışınız. Bunun için de, evvelâ onu bir işe alış- tırınız. Yavaş yavaş umumi yer- lerden alâkasını kesiniz. Ahlâkına itimat edebileceğiniz dostlarınızı evinize davet ediniz. Servetinizin müsaadesi nisbetinde sık — sık ziyafetler3ve eğlenceler tertip edi- niz. Onu mümkün olduğu kadar temiz bir hayat içine çekiniz. Ondan sonra da beraberce uzun bir seyahate sürükleyiniz. — Bu süretle ahlakı - Üüzerinde bir te- havvül icrasına muvaffak olursa- nız, belki tehayyül ettiğiniz sna- deti bulabilirsiniz. HAXIMTEYZE Karanlık bir gece. Herkes uyumuş. Yavaş yavaş kapıya in- di. Onu beklerken duyduğum he- yecanı bilseniz.. korku, sevgi hep bir arada. Kapı yavaşça aralandı. Uza- nan elini çılgın gibi tuttum. Aman yarabbi bu elin teması ne müthiş şey. Şimdi balolarda göğüs göğüse, kalça kalçaya Rumba oyniyan, sinemalarda dizdize oturan sev- gililer kabilmi bu heyecanı l'ıl- sınlar. Zaten öyledir. Zevk tatlı ııbı dir. Ağdalı, ağır şekerlenmiş bir tatlı her zevki veren kadına ben- zer. İnsanı kandırır. Fakat bir kadın eli hakiki koııpoıh gibi- dir. İnsanın yedikçe 'yiyesi gelir. Neyse efendim. Biz el ele, ayakta kapının önünde konuşup dururken birden- bire elâ gözlü yağmur başlama- — İçeri gir Nahide, dedim. Islanacaksın. — Peki ya sen? — Zarar yok, beni düşünmel Yağmur geçeceğe benzemi- yordu. Halbuki konuşmuya yeni başlamıştık. O bir dakika sustu. Soura elimden çekti. — Islanma, içeri gir. ÇArkası var ) Hi LKT A szaka b llt n Ti ÜĞ üllÜ Ü GÜ İL İ