gey ve » Eylül e m ve gr e A e Bir Sabıkalı Esrar Kabağı| Önünde Can Verdi ( Baştarafı 1 inci sayfada ) içinde kalan kurşun onda nefes darlığı yapmış, Zaten en ufak bir bâdisecik karşısında fenalık geçirirmiş. Bu sabah esrarı eyice çekmiş, mastor bir halde en bi tabi fazla heyecanlanmış. Koş- manın, esrarın ve heyecanın teş- dit ettiği nefes darlığı ve çarpın t onu birdenbire götürmüş. * Basit bir mubaverenin vere- ceği tafsilât kâfi değildi, muhar- vrlerimizden birini vak'a mahal ine gönderdik. Şimdi hâdisenin bütün safahatın mubharririmizin ağzımdan dinleyiniz: Nasıl Oldu ? Galatada, Kilise arkası 80- kağında, Musa Ef.nin kahvesi üzerindeki Obir odacıkta, Zeki isminde bir adam oturuyor. Be- kârdır, İstanbulda kimsesi yoktur. Bütün ailesi, hemşiresi, zevcesi Boludadır. Bu adamın, Sirkatten, yanke- sicilikten birçok sabıkaları vardır. #akat etraftan söylenilenlere naza- ran birkaç senedenberi hayatını nameşru yollarda kazanmıya tövbe etmiş ve Arapoğlan sokağında 7 numaralı kahveyi Şükrü Efendi isminde bir arkadaşile ortak ola- rak işleterek geçinmiye başlamış. Kurşun Yarası Nerede? En yakın dostu olması itibarile Şükrü Efendiye, Zekinin mevzu- bahs olan kurşun yarasını ne mü- nasebetle aldıgını sordum. Zeki, istiklâl harbinde, Adapa- zarında bir Milis çetesi grupu başında imiş, yarasını Geyve boğa- unda bir müsademe esnasında almış. Bunlardan O bahsederken Şükrü Efendi: — Kurşun parçası omuzunda, etle deri arasında kalmıştı. Ken- disi öyle tuttuğunu koparan iri rı bir adam sayılamazdı amma, stalıkli da değildi... diyor. Esrar İçer miydi? Yine kendisini yakından tanı- yanlardan yaptığımız tahkikata nazaran, Zeki filhakika esrer müp- telâsıdır. Ve arasıra bir hemzevk- İerile birlikte kahvesinin. arkasın- daki höcreye çekilir, nefes çeker. Hâdisenin İlk Kısmı.. Bunun farkında olan zabıta memurları Zekiyi ve arkadaşla- rını bir gün cürmümeşbut balin- de bastırmak için fırsat ara- maktadır. Dün sabah, kahvenin arka tarafındaki odada yine meclis kurulduğunu haber alan sivil taharri memurlarından Ahmet ve Cemal Efendiler baskını yamıya karar veriyorlar. Fakat esrar kabağının etra- fına toplananlardan da bir gözcü vardır. O taharri memurları b birkaç - dakika evvel a koşa geliyor ve soluk s0- — Çabuk, diyor, kabağı or- tadan yok edin, taharriler geli- yor! Esrar içilen ufak böcrenin, kahvenin bitişiğinde bulunan 5 numaralı hanın arka tarafındaki bir avluya bakan parmaklıklı pencereleri yardır. Taharri me- murlarının baskına - gelmekte ol- dukları haberi üzerine kısa bir tereddüt geçiren Zeki: — Siz hiç telâşlanmayın! di- yor ve esrar kabağını, pencere permaklığının aralığından avluya fırlatıyor. Kendisi de cigarasını tüttürüyor. Ellerini cebine soku- yor, höcreden çıkarak kahvenin önür » geliyor. Hiçbir şey yek- muş ; 'bi duruyor. Tun o esnada, taharri me- murları gelmiş bulunmaktadırlar. Cemali Ef. kahveye giriyor. Ah- met Ef, sokakta bekliyor. Zeki, Ahmet Efendinin şüphe- | gönderilmiştir leneceğini akıl etmiyerek, avluya attığı esrar kabağın b in ortadan yok etmek üzere bitişik- teki hanın sg duran kapısından içeri giriyor. Tam avludan eki kabağı halânın kuburuna atma üzere iken, şüphelenerek peşini takip eden taharri memuru Ah- met Efendi ile karşı karşıya geliyor. N Mücadele Başlıyor Abmet Efendi kabağı esrar- keşin elinden almak, beriki kubu- | ra atmak istiyor. Ve birisi iste- | diğini yapmıya, öteki buna ma- ni olmıya çabalıyor. Kemal Efendi nihayet kabağı alabiliyor, fakat yere yığılan Ze- kinin hareketsiz kaldığını görün- ce düdüğünü çalıyor polisler ge- liyor, halk toplanıyor, ve o kar- gaşalıkta Zekinin kabak arka- daşlarından Acem Hüseyin, Ah- met Efendinin elinden kabağı ka- Pip yine hanın avlusundaki ku- yunun içine fırlatıyor. Kabak Bulundu Az sonra işe müdahale eden | zabıta memurları, araştırırlarkeh, kuyuya atılmış olması ibtimalini- de akıl ediyorlar, elektrik fene- rile bakınca hakikaten kabağın suyun üstünde yüzdüğünü görü- yorlar. Oraya gelenlerden birkaç şa- hidin önünde, zabıtaca tanınmış eşhastan Yemenli Arap Mehmedi iple indirip aleti cürmü çıkartı- yorlar. Şahit Ne Diyor? Muharririmiz, cinayetten sonra | hanın içinde oturanlardan ve vak'a- nn muhtelif şayıalara sebep olan en mühim kısmının şimdilik yegâne şahidi görönen çamaşırcı Mârika is- mindeki kadınla da görüşmüştür. Madam Marika gördüklerini şöyle anlatmıştır: — Ben odamın sokağa bakan penceresi önünde oturmuş sokağı seyrediyordum. Bir aralık Zekinin hanın kapısından içeri girdiğini gördüm. Az sonra Galata cihe- tinden gelmiş olan taharri memur- larından Ahmet Efendi de Zekinin arkasından hana girdi. | Onun girmesinden biraz sonra da aşağıda bir gürültü bir inilti duydum. Bir vak'a olduğunu an- e Odadan çıktım merdiven başına koştum. Helânın önünde Zeki ile taharri memuru Ahmet Efendi itişiyorlar. Anlaşılan me- murların elinde tuttnğu bir şeyi almak istiyoadu. Zeki: — Bırak, diye bağırıyordu. Fakat bu sırada birdenbire Zeki yere arlandı. o Ondan sonra sesini dım. O zaman Ahmet Efendi Oi doğru koş- tu. Bir elinde bir esrar kabağı vardı. Birkaç defa düdüğünü çaldı. Polisler geldiler. Ondan sonrasını siz benden iyi biliyor- sunuz! * Hâdisenin cereyani şekline bakı- hırsa: Sabıkalının mücadele esna- sında kalp sektesine uğramış ol- ması ibtimali kuvvetli görünmek- tedir, Fakat tabii, netice morgun raporile anlaşılacaktır. Son Dakika Tahkikata müddeiumumi mua- vinlerinden Salim Bey vaziyet etmiştir. Şimdiye Okadar elde edilen malümat sabıkalının harici bir tesir olmadan öldüğünü gös- termektedir. Esasen cesedin üze- rinde cebir ve tazyika delâlet eden bir eser de yoktur. Diğer | taraftan sabıkalınn itişme netice- sinde öldüğü iddiasında bulunan Hüseyin Efendinin de bu iddiasını serdederken sarhoş olduğu anla- şılmıştır. Maamafih ceset morga RADYOLİN Dişleri üç günde Tertemiz yapar 5 RADYOLİN 18 diploma ve 42altın madalyayı boşuna almamış, bunları nefis, temiz, sıhhi, taze, fenni olduğu için kazan- Deniz Yolları İşletmesi ACENTALARI Karaköy - Köprübaşı Tel 42062 Sirkeci Mühürdar zade han Telefon: 22740 Karadeniz aralık postası ANKARA vapuru 26: Eylül Salıl8 de Galata rıhtımından kalkacak Zonguldak, İnebolu, Sinop, Samsun, Ünye, Ordu, Gireson, Vakfıkebir, Trabzon ve Rize'ye Dönüşte bunlara ilâveten Sürmene've uğraya- caktır. y 5136,, İzmir sür'at postası İZMİR vapuru 26 Eylül Sah 11 de Galata nhtımından İzmir, Pire, İskenderiye'ye kalkacak- tır, “5137,, Küre Bük ON D TT Mar TALAN» IMAR Limanımızdan gidecek vapurlar HELOUAN vapum 26 eylül sah (Lloyd Sorin Ekspres ) olarak ( Pire, Rodos, Limasol, Laruska, Yafa, Ifayfa, Beyrut, İskenderiye, Sirakus, Napoli ve Cenova ) yâ. ON POSTA m m a aa a a ar se — (GüL HANIM | Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında 68 sama Yazan: Ömer Rıza Sultan Salâhattin Hiddetle Ayağa Kalktı Ve Sultan Salâhaddin sözü açtı; — Hükümdarlar ve asiller! dedi. Kurt ve Doğan Beyler be- nim tercümanlarımdır. Benim söz- Kılıncını ——e leri mi size, sizin sözlerinizi ba- ! na nakledecekler! Bu sözler tercüme olunduktan sonra Selahattin emretti: — Oturunuz! Esirlerin hepsi oturdular. Sul tan evvelâ esirlerin izazım istedi. tepsiler içinde getirilen şerbetle- rin birini alarak kendi elile fi- renkler kırana takdim etti. Kr ral Guy bir katre içtikten sonra | kadehini yanı » başında oturan Reginald Öhatillena uzattı. Sultan o birdenbire > Doğana | baktı ve: ASSİRİA vapuru 27 eylül çarsamba / (Köstence, Vara ve Burgaz ) «. KAMPİDOĞLİO vapuru 27 eylül çarşamba ( Burgez, Vama, Köstence, Sulina, Kalas ve İbrail ) ye. BULGARİA vapuru 27 eylül çar- şumba (Pire, Napoli, Marsilya ve Ce nova) ya, DİANA vapuru 27 eylül çarşamba (Dedesğaç, Kavala, Selânik, Volos, Pire, Patras, Ayasaranda, Brendizi, Venedik ve Trieste) ye. Şimali, Cenubi ve merkezi Amerika ile Avusturalya, Yeni Zeland ve Aksayi şark için doğru bilet verir. “İPALYA,, vapur kumpanyasınır lüks ovapurile mubtelit servis, Her nevi tafsilât için Galatada Mer- kez Rıhtım bamoda (İoyd Triestino ) baş acentesine. Telefon: 44870 yahut Galatasaray'da sabık Selânik bonmar şesi binasındaki yazıhanelerine. Tele- fon: 42490 Biekiyi en son metotla mükemmelen öğretir. Muallim ve makastar yetiş- tirir. Diplomaları maariften müsad daktır. Sapkacılık, yapma çiçek ve boya dersleri de vardır. Kayıt baş- lamuştır. Gayri müslimler de ahnir. Akarstler 64 Dikiş, YURDU — Buadama anlat ki, şerbet kadehini ona ben değil, fakat Kıral Guy ikram ett! benimle bu adam * arasında hiçbir bağ yoktur. , Doğan bü sözleri tercüme etti, Reginald'ın yüzü sarardı. Çünkü © zamanın âdetince esirlere su veya içecek bir şey “ikram etmek, onlara hürmet ve riayet ğini, onların ha- yatma dokunulmıyacağım anlat- mi bütün muahede i ise, bütün ahkâmına muhalefet etmiş, hay- dutluğun her türlüsünü yapmış, ai hilâfına, eline düşen insanlarm masum kanını dökmüş olduğu için Sultan Salâhaddin de, ona döktüğü kan- ları ödetmek fikrinde idi. Onun için kendisi ona t ikram et- memiş, Kıral Guy, kendisine takdim olunan kadehin bir mik- tarımı içerek ona uzatınca onun ! da içi serinlemişti. Sultanın itirazı bu son ümidi ! de yıktı. Reginald cevap verdi: — Sultanın beni ele geçirince ceza vereceğini biliyordum. De- min biraz üm tlenmiştim. Fakat bu ümidim de yıkıldı. Salâhaddin anlattı: — Prens Armet, sen çok na- mert bir adamsın, yaplığın hay- dutlukların haddi, hesabı yok, yapmak istediklerin, yaptıkların- dan bin kere beterdir. Çünkü bizim mukaddes şehrimiz olan Mekkeyi istilâ etmek, kâbeyi yıkmak istiyordun. Medinedeki ravzai mutahhareyi telvis etmeyi düşünüyor ve bunun için hazır- lanıyordun, onun için seni öldür- miye yemin o ettim. Aramızda musalâha ahkâmı cari olduğu ve sen bu ahkâma riayet edeceğine bütün O mukaddesatın üzerine yemin ettiğin halde hududundan geçen (oOİlk kervan ( soydun, ve kervan sahiplerini öldürdün. Kervan halkı sana aramızdaki müsalahayı sarmalar canlarını bağışlaman — için © yalvardıkları halde sen onlarla istihza ederek Muhammetten yardım dilenme- lerini söyledin. O zaman ikinci defa olarak seni öldürmiye yemin ettim. Bütün bu tökmetlere karşı bir diyeceğin var mı? ; i ın bütün kan uçmuştu. Bir iki da- kika ündükten sonra cevap verdi : — Sultan hazretleri! Sizden merhamet dilenmiye yüzüm yek, Hayattan da bıkmış bir haldeyim. Şuna emin olunuz ki bugün beni serbest bırakacak olursanız sahte peygambere tapanlar yine ke- im ! > Salâhaddin yerinden sıçradı. Bu ağır hakaret (oyüzünden, elleri, ayakları ütriyordu. Kr hcın tersile Reginalda vurarak emretti : — Şu köpeği zabit, İki Kaldırdı. dan dışarı çıkardılar. Askerleri biri onun kellesini uçurdu. Sultan Salâhaddin sonra Kıral Guya baktı ve; — Hükümdar! dedi. Bu adam rdüğü muameleye lâyik olan ir haindi. Sözüne, yeminine ina-' mlmaz bir hayduttu. Hain, haydut bir adama ancak bu muâmele yakışır, fakat size hürmet edece- Şiz, size riayet göstereceğiz. Sultan zabitlerine emretti; — Bütün esirlerimizi m safir sayarak izaz ediniz. Hepsini Şama götürün ve orada şereflerine lâyik yerlerde ikamet ettirin, o harp bittikten sonra bu işi de netice- lendiririz ! Haydi bı n| Kıral Guy bütün eşraf Sulta- na teşekkür ederek huzurundan çıktılar. Dinlendikten sonra Şam tuttular. Kurt ile Doğan Salâhaddinin yanıbaşında idiler. ultan onların yüzüne baka- rak sordu: — Gül Hamm göreceğiniz geldi mi? Doğan cevap vermedi. Kurt d gülümseyerek: — Tabii! dedi. göreceğimiz gelmez mi? Sultan ellerini çırptı. İçeri giren hassa zabitine emretti: — Gül Hanım gelsin! ta Gal Hanımı 18 şahane endamile müya'şa Salahaddinin Oo yanma O olurdu. İki kardeş te oturdular. Sözü yine sultan 3 gi — Ba'lebek emiresi dedi, iki amca bir kahra- oğlun öyle ; manlık gösterdiler ki tarihe altin harflerle yazılmağa değer. On- ların ikisi de almmızı ağarttılar, göğsümüzü O kabarttılar. Onları nasıl mükğfatlandıracağımı bilmi- yorum, Fakat şu muharebe bir sonuna (varsın. oOOndan sonra Şiar de memnun elimden geleni cağım! Gül He ar karak: bam sağ olsaydı, kimbilir dar sevinirdi. Sonra rica etti: — Son maceranızı dinlemek isterim! veka- çenleri (oObirer obirer o anlattı. Sultan (o bütün —o tafsilâi Ode rin bir alâka ile dinledi. Hele mukaddes Haç üzerinde yemin et- > mek hâdisesi onu hayretler içeri- sinde bırakmıştı. sonra Salâhaddin şu sözleri ledi: mez sizinle ! O za | mana kadar Gül Hanımı kaçır mıya dair söz veriyor musunuz? — Evet, dediler. Gül Hanım müsaade istiyerek kendi çadırına gitti, Sultanda iki: kardeşe dinlenmek ve istedik- leri zaman hemşirelerini ziyaret etmek için müsaade etti. Kurt Doğan kendilerine e çadıra ki urt dikkat pe neş- esizdi. e Kederli e hik metini anlamak güç değildi. - değildi. Çünkü geri aksa andanberi kendisi ” bir haber beklediği halde, bu ka- dın, bir kelimeyle de mevzubahs olmamıştı. Bu ne demekti? Mes #üre bir kazaya m uğramıştı? . Doğan sormıya cesaret edem yordu. Neş'esizliği bundan ileri geliyordu. Kurt bunu anlıyarak kardeşine teselli verdi: ” # var) il leş ayağa — . Gül, etmek için © iki kardeşe ba- | — Tebrik ederim! dedi. Ba- Kurt başlarından bü'ün ge Köme; macini kine ei — Kudüsü istirdat eder et- teşebbüs — etmiyeceğinize a il p“ ş