SON POTSA İTTİHAT ve TERAKEİ — Her hakkt mahfuzdur. — Ziya Sakir i Kısım No, 4 Nasıl doğdu?. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Ölda?.. Mustafa Kemal Bey- Cemal Beyden Bahsedildiği Zaman Niçin Öyle Durgunlaştı ? — Şu hâlde, bu adam . bir tuzağa düşürmek için İttihat ve Terakki cemiyeli tarafından ter- tip olunmuştur. Dedi... Dedi amma, ne kadar gariptir ki, bu telgrafın sahte olduğunu ve buna binaen müte- yakkız bulunmasını İsmail Mahir Paşaya da söylemek; ne Kâmil Paşanın ve ne de Ali Rıza Paşanın aklına gelmedi. Ve yahut her iki- si de, bu mesele ile fazla meşgul olarak kendi başlarını da derde sokmak istememişlerdi. O gün de böylece geçmişti. Ge- ce saat iki raddelerinde, İsmail Mahir Paşanın kapısı çalındı. Bir kanun çavuşu. — Paşa Efendiye söyleyiniz. Harbiye Nazırı Paşa Hazretleri şimdi kendilerini görmek istiyor. Dedi. Ve derhal çekilip gitti. İsmail Mahir Paşa, bu davet- le, aldığı telgraf arasında bir münasebet tasavvur etti. Derhal giyindi. Sultan Mahmut türbesine doğru ilerledi. Bu esnada cadde tamamen tenha idi. Paşa, tam bir havaga- z! fenerinin dibine gelir gelmez birbirini müteakip üç el silâh patladı. İsmail Mabir Paşa, ne- fes alımya bile muktedir olamı- yarak evvelâ yüzüstü yere ka- pandı. Ve sonra, tramvay yoluna doğru yuvarlandı. Bir az evvel İsmail Mahir Paşayı davete gelen kanun ça- vuşu, pek uzakta değildi. Bu çavüş, şimdi de Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşanın konağına koştu. Nöbetçi yaverini gördü: — Efendim.. İsmail Mahir Pa- şayı şimdi divan yolunda vurdu- lar. Vuranın arkasından koştuk.. tutamadık. Dedi... Hâdise, Rıza Paşaya haber verildi. Artık hakikati büs- bütün anlayan Harbiye Nazırı, derin bir. teessüfte bulunduktan sonra: — Ne yapalım?.. Bu zavallının kaderi de böyle imiş. Cenazesini Harbiye — dairesine - kaldırsınlar. * Katili de arayıp, bulsunlar. Emrini verdi... Fakat bu em- rin son hkrası, sadece bir gös- terişten ibaretti. Çünkü, bunun mümkün — olmıyacağını Harbiye Nazırı berkesten daha eyi bilirdi. İsmail Mahir Paşa öldü, gitti. Fakat bu kanlı hâdise, her taraf- ta çok fena bir tesir hasıl etti. Cemiyetin ağır başlı erkâmı, ce- miyet hesabıma yapılan bu ma- nasız. cinayetten müteessir oldu- lar. Merkezde; Doktor Nâzim Beyle fikren ona taraftar olanlara ağır muabhazelerde bnlundular... Artık, merkezi umumide bir fi- kir ihtilâfı başlamış; (müfrit) lerle (mutedil) ler, hitsen birbirlerin- den ayrılmıştı. Hakikate gelince: En büyük anarşi, merkezi umu- mide ve bilhassa cemiyetin tema- yüz etmiş erkânı arasında baş- | Erkânı harp kolağası Mustafa Kemal B. lamıştı. Dün, bir tek gaye - etra- finda toplananlar; bugün muhtelif emeller takip ediyorlar.. Hatta birbirlerine karşı bile tefevvuk ve tekaddüm edebilmek için, ken- dilerine ayrı ayrı birer poz veri- yorlar.. Kudretlerine iman ettir- dikleri — taraftarlarının sayesinde yükselmek ve teferrüt etmek - is- tiyorlardı. Selânikte, Yonyo gazinosunun üstünde, küçük bir merdivenle çı- kilir, ufak ve zarif bir salon var- dır... Bir gece, bu salon kâmilen ittihatçılarla ve ekserisi, 99 uncu bölük efradından olan zabitanla dolmuştu. Mebzulen rakı ve bira içiliyor; bol bol vatanperverlik- ten bahsediliyordu. Söz okadar kızışmıştı ki; dinleyenlerden ziya- de, söyleyenler olduğu görülü- yörüm, Bu esnada, — salomun kapısı açıldı. Genç bir Erkânıharp kol- ağasısının çaprast ve parlak düğ- melerile yakasında sırma işle- meli armalar parladı. Fakat salondakiler o kadar — söze dalmışlardı ki, bunun - hiç kimse farkında olmadı. Bu erkâmharp, cıgara dumanlarından koyu - bir sisle örtülü masalara göz gezdir- di ve sonra salona girerek yavaş yavaş ilerledi. Belki de maksadı, orada bulamadığı bir arkadaşını sorup gitmekti... Bir masanın önün- de durdu. Bu masadakiler, inkılâp yapabilmek için büyük adam ol- maktan bahsediyorlardı. Erkânı- harp, bahsi biraz enteresan buldu. Birkaç dakika şöylece kulak misafiri oldu. Bu müddet zarfında anladı ki, bütün bu konuşanlar ( büyük adam ) olabilmek için derin bir hasret çekiyorlardı. Erkânıharp merak etti. Bu zevat, acaba büyük adam olabil” mek için ne düşünüyorlar ve kime benzemek istiyorlardı? Da- yanamadı. Bu suali sordu. Onlar, dalgın dalgın başlarımı kaldırdılar. Erkânıharbe baktılar. Hepsi de cevaba hazırlandılar. Fakat içle- rinden biri, daha atik davrandı: — Ben Cemal Bey gibi olmak isterim. Der demerz, masayı edenlerin hepsi birden: — Bravo.. bravo,.. mal Bey gibi... Diye bağırdılar. işgal Evet, Ce- sert ve ağır nazarları, bir kat | daha ağırlaştı. Muhataplarının ayrı ayrı çehrelerinde dolaştı. Ayni zamanda; Cemal Bey gibi olmak istiyenlerin mest ve mahmur na- zarları da erkânıharbin gözlerinde temerküz etmiş, cevap bekliyor- lardı. Bu erkâmharbin vereceği cevap onlar için pek kıymet- tardı. Çünkü bu erkâmharp her- gün ve her gece Cemal Beyle temas ediyor, hatta bir odada karşı karşıya çalışıyor; şüphesiz ki Cemal Beyi n daha iyi tanıyordu. Bunun için hepsi birden, Erkânıharp kolağasının: — Şüphesiz., Cemal Bey gibi olmak... Demesini bekliyorlardı... Fakat.. Erkânıharp kolağası, cevap vermedi. Ne onların kanaa- tini kuvvetlendirecek ve ne de şüpheye — düşürecek hiçbir şey şöylemedi Geldiği gibi ağır ağır çekildi, salonu terketti.. Bir kaza beyeti merkeziyesinin rehberlerinden — olan genç bir mülâzım sordu: — Kim bu erkânıharp?... Bir kaçı birden, cevap verdi: — Mustafa Kemal Bey. — Bizden değil mi ?.. Niçin Cemal Beyden bahsettiğimiz xza- man öyle durgunlaştı. Hepsinin birden ağzı açıldı. | Fakat hiç kimse bir şey söyle- meden gizli bir yutkunuşla bu ağızlar, yine kapandı. Fakat bu ağızlardan şayet bazı şeyler işi- tilmiş olsaydı, ihtimalki : — Mustafa Kemal Bey, galiba kendisini okadar büyük görüyor.. Ve, bu sebeplen dairei rüyeti okadar y..çnır.,.,ı ki.. artık bü- remez bir hale geliyor.. gııkı]ı:g?g:? bizden olım: T Sözlerinden ibaret olacaktı. Erkânıharp Kolağası Mustafa Kemal Beye gelince: merdivenleri inerken onun da zihninden şu mülâhaza geçiyordu: (Arkan var) eg d Yeni Neşriyat Sumer yıldızi - kurtuluş yo- tunda Sakarya'dan Akdeniz'e muhar- riri Alişan Reşit Beyin — bu adlı iki eseri intişar etmiştir. Okuyuculanmıza tavsiye ederiz. Satış yeri İnkılâp kü- tüphanesi. Holivut: Holivut'un 8cü — sene 36 n0i sayısı çok güzel resimler ve zöngin müngerecat ile intişar etmiştir. Erkâmıharbin çelik rengindeki | Resminizi Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Soylıyelım... Resminiz Kupon ile gönücriniz 49 Halil B. : Zekidir. Gözü pek- | çedir. Ve arzu- ları yerine ge- | tirilmediği tak- [ dirde hırçınca- | dır. Menfaat- I lerine — karşı | kolaylıkla ka- | naatkârlık göstermez,şid- vete, sert mu- ameleye tahammülü kuvvetli de- ğgildir. Çabuk teessür gösterir ve gayri memnun olduğunu ihsas eder. Bazı hareketleri vardır ki kendisini sevdirir. Yemek - içmek ye giymek bahsinde titiz. davra- nabilir. H S0 Mehmet B.: Hırçın ve atak değildir. Daha ziyade — sakin ve uysal bir hali vardır. İn- tizam kuyuda- tim ihmal eder. Rahatına pek düşkünlük göz- termez. Yara- tıcı — değildir. Teu(îhflcıe tabi olür. Başkumandan Meydan Muharebesı - ( Baştarafı 8 inci sayfada ) Artık zafer bütün varlığile bizimdi, kâinat bir araya gelse bunu kahbraman ve mübarek Meh- metçiğin elinden alamazdı. Vata- * harimi ismet ,i düşmana güzel İzmir ve kıyıları - bizi nın haram edilmişti. baştan başa Ege bekliyordu. *« 31 Ağustosla Türk ordusu Başkumandanının bizzat yazdığı emirden size şu fıkraları nakle- deyim : ..» Bütün arkadaşlarımın Anadoluda daha başka meydan muharebeleri verileceğini nazarı dikkate alarak - ilerlemesini ve berkesin kuvayı akliyesini ve me- nabii celadet ve himmetini mü- sabaka ile ibzale devam eyleme- sini talep ederim. İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri ! ,, K Kupna diter — SI Sabii Bi : _x..— Tadır j Ağır başlıdır. İzzeti- nefis mesele- hassas kıskanç . Ken- ehem- | sinde ve davr disine miyet verilme" | sini, —sayılmc - sını ve saydılr masını — ister B Küçük bir m< - seleye karşı :ılmgıınhk göster - ve iddiacı olur. Kadın, sevgi bah- sine lâkayt kalmak istemez, nef- sini eğlencelerden mahrum bırak mıya razı olmaz. Teşvik ve teş- E 32 Karsta A, Muhtar B.: Zeki ve intizam perver- -| « S | dir. — Serbest - * Ki tavırlı olması- wh* el cie kapılır. na rağmen kis- men mahcup b &- 5 ı'h . v ve çekingen- dir. — İşlerinde aceleyi ihtiyar Şahsını alâkadar eden : dedikodulara meydan veımı:k is- temez, ve tarzı hareketini bu en- eder. dişe ile ldıf eder. Kahraman Türk ordusu, Ga- zinin bu emrini de celâdet ve hamasetle yerine getirerek sene- lerdenberi ana yurttan uzakta kalan — beldelerimizi tekrar — öz yurda kavuşturdu. Sıra ile 1 ey- lülde Uşağa, 9 eylülde İzmire, 10 eylülde Bursaya ve 16 eylülde Bandırmaya şanlı Türk bayrağı çekildi. 30 eylülde imzalanan Mudan- ya mütarekesile de, Türkün ya- rattığı büyük zafer bütün istilâcı devletler tarafından tasdik edildi. Türk milletine bu mes'ut gün- leri kan ve can pahasına hediye eden muazzez şehit ve gazilerimi- ze bin minnet ve şükran. (Harp tarihi profesörü 1L. Hakkı istifade edil- motlarından Tüccar Vapurları Limanımızdn Toplandılar Hususi vapur sahipleri aralarında yapacakları şirketi henüz kurama« dıkları, kuramayınca da eylül iptidasından itibaren ayrı ayrı faaliyötte bu- lunamiyacakları cihbetle hususi vapurların hemen bepsi İstanbulda toplan mş gibidir. Deniz yollan işletme müdüriyeti bu vaziyette memleketimi- ıiıı bütün ihtiyacını yalmız başına temin ödecek vaziyette- kalmış ve buhta karşı koymak için de hususi vapurların bir kasmını kiralamıştır. Resmimiz- de bu suretle kiralanan vapurlardan (Samsun) un ilk sekerine hazırlandığını görüyorsunuz. Hususi vapurlar ancak şirketleri teşekkül ettikten sonradır ki faaliyete geçeceklerdir. ea aei lli z elit ĞÜi d bi aa l 5 eee l