| Dünya Hâdiseleri pi Amerika'da Bina Buhranı Başladı Sivri yükseklikleri semalara ; dar (dayanan Birçok “| Amerika binaları Daireler da, tıpkı Ameri- Boşalıyor | kan ( fabrikaları gibi büyük bir buhran geçirmek- tedir. Her biri 30, 40, 50, 70,80 kata kâdar yükselen bu binalar, bilhassa Nevyorkun o Manhatten © denilen semtini kaplıyorlar.- Bu binaların şimdi birçok katları boştur. Hele birinci kattan onum- cu kata kadar olan kısımlarda hiç kimse oturmak istemiyor. Zira, gratsiyel denilen bu bina- ların yüksekliği okadar fazladır ki-sokakların genişliği ne kadar geniş olursa olsun : ihtiyaca kâfi gelmiyor. Bu yüzden yanyana yapılmış olan gratsiyeller biribir- lerinin havasına ve güneşlerine mani oluyorlar. Bu suretle bina- lann ilk ön katı, aşağı yukan birer bodrumdan farksız oluyor. Nevyorkta, (o başgösteren (bina buhranı işte bu sebepten ileri geliyor ve meselâ bütün Şimali Amerikanın değil, bütün dünyanın en yüksek binası olmakla maruf bulunan Empire State Building 20 inci asır mimarisinin en kud- retli bir şaheseri olmakla beraber ticari ve iktisadi hesapsızlığın da en kuvvetli bir timsali, olarak kalacaktır. Çünkü, bu nevi inşaat | teşebbüslerinin iflâs etmesi üze- rine, daha uzun, çok uzun sene- ler bu binadan büyük bina ya- pılmıya teşebbüs edilmiyecektir. A yiz vukua gelen | son idari, siyasi ve içtimai değişiklik- ZN Şe ler neticesi ola- Muhacereti rak muhtelif mem- leketlere hicret eden Yahudiler den mühim bir kısmıda İngilte- reye müracaat etmişlerdir. Bunlar 700 ile 1000 arasında miktarları değişen bir profesör ve fikir adamı kafilesidir. İngiliz darülfünunları, bu müracaata müs- bet cevap vermişler, İngiliz ilim müesseselerinin Alman fikir adam- larını kucaklarına kabul etmekle büyük bir şeref (duyacaklarını bildirmişlerdir. Bu anlaşma neticesinde Ak manyadan İngiltereye gidecek olan ilk kafile 700 profesörden mü- rekkep olacaklardır. Bunların be- raberlerinde kadın ve çocuklar da vardır. Almanyada kazandık- maaşları aynen İngilterede d. va vi ir p * adyolarda büner gösteren ve saire arasında en b sl vi e min eden bir ka- lı Bir Artist | 'dındır. Bu kadının adı Mis Bel Cox'tur, Bu kadın eski bir ilkmektep muallimesidir. Uzun müddet mekteplerde çocuklara, mubtelif hayvanların seslerini taklit etmiş, bu sayede büyük bir meha- ret kazanmıştır. Şimdi, ayni tak- litçiliği Nevyork radyosunda yap- makta ve günde 100 dolar al- maktadır. Kaza —E TAKVİM— Gün Oo ÇARŞAMBA Hann 3ı 30 AĞUSTOS 933 117 Arabi Rum! 9 Cemaz'ülevval 1852 | 17 - Ağusten » 1349 pe Vakit | Ersnt/Vesatt Vakit (Esat (Vasatt $! mein ni Güneş | 10 2öl5 241 Akşam (12 — | 18 50 Öğie |5 27)(12 15İ Yam »p isimdi | 9 10 | 15 57) imszk |840(3 57 "SON POSTA — TARİHİ MUSAHABE — Kari İlektanları Sarayda Bohçacı Kadın.. Verdiğini: 1580 tarihinde Fransa hükü- meti İspanya ile harbe tutuşmuş- tu, İspanya kralı ikinci Filip'in kudretli donanması Fransa sa- hillerini (oyakıyor OFransız de- nanmasını omabvetmiye o çalışı- yordu. O tarihte hükümeti biz- zat idare eden Fransa Kraliçesi Katerin dö Mediçi İstanbulda, (Ester Gira) isminde bir Musevi kadınına müracaat ediyor. Os- manlı donanmasının Fransaya imdat etmesini, bu kadın vası- tasile valide Safiye Sultandan istirham eyliyordu.. Ayni zaman- da, İstanbulda bulunan ecne- bi sefirleri de, devletçe gö- rülecek mühim bir işleri olursa, daima Gira'ya gördürüyorlar ve kendi hükümetlerine bu kadının saraydaki kudret ve nüfuzu hak- kında uzun raporlar gönderi- yorlardı. Avrupa siyaset âlemine kadar nüfuz eden hu kadın, Balatta fa- kir bir ailenin çökük tavanlı bir evinde dünyaya gelmişti. Daha henüz küçük yaşında büyük zekâ eserleri göstermiye başlamış.. pek genç yaşında bir takım el işleri satmak bahanesile sarayın harem dairesine çatmış.. git gide saray kadınlarının ruh ve mizacını kav- rayarak âdeta sarayla çarşı ara- sında bir komisyoncu vaziyeti almıştı, Fakat Gira'nın taşkın zekâsı, bunu da kâfi görmiyor; daha yük- .sek bir mevki elde etmek isti- yordu. Nihayet birgün gelmiş, Valde Sultanın her meselede mü- şaviri ve her işte vasftası h kmü- ne geçmişti. Hükümet işlerinde büyük entrikalar çeviren Safiye sultan, Gira vasitasile büyük men- fantler elde ediyor.. harem daire- sine altın akıtan bu kanal saye- sinde debdebe ve saltanat içinde ömür sürüyordu. Gira, bununla kalmamış, o devrin en mahsuldar bir servet memba: olan gümrükleri de ilti- zama almıştı. Devletin hazinesine giren para onun ellerinden akı- yor; onün verdiği paralarla ye- niçerilere ulüfe dağıtılıyordu. » Gira'nın ikbal yıldını barla- dıkça, hasetkârları da çoğalmıya kaşlamıştı. Devir, öyle bir devirdi ki: Hançer, kılıç, zehir işliyor. En küçük bir menfaat için, en büyük mukaddesat pervasızca feda ediliyordu... Günden güne artan gümrüklerin varidatına göz dikenler çoğalmıştı. Fakat, bun- ları Gira'nın elinden almıya kim- se cesaret edemiyor; onun sa- raydaki kudret ve nüfuzunu ko- layca kırmak mümkün olmadığı- nı herkes biliyordu. Fakat zaman, öyle bir zaman- dı ki: Yeniçerileri ele geçirenler, en muhal olan şeylere bile mu- vaffak olurlardı. * (1008) senesi Ramazanının bir cuma günü idi. Şeyhislâm Sun'ul- lah Efendinin buzuruna müte- hevvir bir yeniçeri heyeti girdi: — Bre, efendil.. Bize ulüfe diye verdikleri fasit akçe ile al- dığımız mekülât helâlmıdır?. Diye bir fetva istenildi... Şeyhislâm meselenin esasını bil- miyordu. Boş bulundu. — Helâl değildir. Dedi... Bu söz, Yeniçerilerin büsbütün biddetini artırdı: — Yahudiye (oOGira kadın gümrükleri iltizam eylediği için bize bu kalp akçeyi verirler. Çoluğumuza, çocuğumuza haram yedirirler.. tez, bu karının katline * fetva ver. Diye bağırdılar. O zaman şeyhülislâmın (o etekleri | tutuştu. Anlamıştı ki: Tehlikeli bir işe sürükleniyordu: — Zemmiye ve yahudiyenin katli caiz değildir. Varın; arzıhal edin. Bana getirin; elbet te pa- dişahımıza arzederim. Diye, işin içinden sıyrılmak istedi.. e Yeniçeriler, bu fetvayı koparâmayınca, söğüp (sayarak Sadrazam vekili olan Halil paşa- nın konağma gittiler. Divanhane- yi işgal ettiler. Bağırıp çağırdı lar. Muhkem ayak bastılar. Bu manevrayı çevirenler, esasen Halil Paşanın menstpları idi. Buna bi- nacn paşa saraya karşı büyük bir telâş gösterdi. Hatta: Avrupa Hükümdarları Fakir Bir Musevi Kadınından İmdat — Bekliyorlar | — Ağaların bu talebi kabul edilmezse fitne büyüyecek. Hatta padişahımız bile büyük bir teh- likeye girecek. Diye haber gönderdi.. Saray, kendi bayat ve saadeti için “her- kes” ve herşeyi feda etmiye alış- mıştı. Halil Paşaya derhal: — Her ne suretle olursa, fit- ne yatıştırılsın. Diye cevap yollanıldı.. Paşa da esasen bu cevabı bekliyordu. Çavuşbaşı Ömer Ağa ile kap cılar kâhyası Nasuh Ağa, Gira'yı alıp Paşakapısına getirmeye me- mur edildi... Gira, bütün bu gü- rültüyü haber almış; Musevi ma- hallesinde bir eve saklanmıştı. Lâkin, saklandığı yerde buldular. Kollarını bağladılar. Bir semerli ata bindirdiler. Paşakapısına ge- tirdiler. Merdiven başında attan indirilirken zorbalar her taraftan etrafını ihata ettiler. Zeki Gira, akıbetinin ne ka- dar feci ve vahim olduğunu an- ladı, Kendisini kuşatan bütün o kindar simalara karşı ağladı, sız- ladı: — Bütün malım, mülküm si- zin olsun... Hak dinin dahi ka- bul öderim. Tek bana kıymayın. © Diye Yalvardı. Fakat bütün o tehevvür (dalgası arasında bu sözleri işiten olmadı... Hançerler havada parladı. Gira yere yuvar- landı. Al kanlar içinde çırpinmı- ya başladı. Mi Gira'nın ölümü, sarayda hiç bir tesir uyandırmamıştı. Hiç kimseye vefası olmiyan © çatılar altında yine . herkes o gülüyor, herkes (o söylüyor, berkes yeni menfaatler temin edecek vası- talar düşünüyordu. Zavallı Giranın ayağına ip takarak, sokaklarda ( sürükleye sürükleye at meydanma getirir lerken, Safiye sultan, bu eski mu- hibbesinin ölümünden de istifade etmek istiyor. — Tez, adamlar koşturulsun.. cümle malı defter edilsin.. bir çöpü dahi zayi edilmeden saray hazinesine getirilsin. Diye emir veriyordu. Yalçın kaya İaberin Doğrr Olması Lâzım Kadıköy Modadan Adnan Beye: Gazetemize malümat verece- ğiniz zaman mevsukiyetine dik- kat etmenizi rica ederiz. Bir da- vanın müdafaası, doğruluğu ile kaimdir. Halbuki sizin verdiğiniz haberde birçok yanlışlıklar vardır: I — Bahsettiğiniz adamın da- madı yoktur, daha yeni evlidir. 2 — Ayyaş değildir, şimdi ağzına içki bile koymaz. Bir va- kit içerdi, evlendikten osonra bıraktı. 3 — İsviçrede müştür. 4 — Mükemmel bilir. Daba sayalım mi Kldırım İstiyorlar Balâtta Heisa omahallesirin sokakları yazın tozdan, kışın ça- murdan ve selden keçilmez bir baldedir. Buranm sakinleri daimi bir azap içersinde yaşıyorlar. Bu sokakların hiç olmazsa Arnavut kaldırımile tamir edil- mesini belediyemizden ve Fatih kaymakamlığından rica ederiz. Balat Hacıisa mahallesi sakinlerinden: Lemi Çorlu Belediyesinden Bir Sual Çorlu belediyesine soruyoruz: I — Çarşıya esnaf için bir helâ yapılmazsa U — Temizliğe dikkat edil mezse MI — Susuzluğa nihayet ve- rilmezse IV — Mahalle aralarında bu- kanan ot yığınları ortadan kaldı- rılmayıp, yangınlara sebep olursa bunlar bir beledinin en esaslı vazifesi olduğu halde Çorlu bele- diyesinin bunlara lâkayt kalması neden icap ediyor, efendim. Çorlu: Kariiniz T. O. Kadınlar Neye Yol Parası Vermiyorlar Kadınlar bizimle müsavi ol- duklarını iddia ettikleri bu asırda ve en çok yolları onlar eskittiği halde niçin onların para kazs- nanlarından yol parası alımma- dığım soruyorum efendim. Söke okuyucularınızdan : Z. L. Cevaplarımız Sıhhat Mektebi mezunlarından H. İlhami Beye: Bu husustaki temenniyatımızı tahsil ( gör- Fransızcı 0 yaman doğrudan doğruya Sıhhiye Vekâ-' letine göndermeniz lâzımdır. * Kdremitie “İaksi) mahallinde kali veci İzzet Ağaya: Bin âyarlık gümüşün kilosu bizim purmızla 19 liradır. Tonu 19 bin liradır. Bizim o yazıda 250 lira Türk lirası değil İegiliz lirasıdır. * i Kasaba da mukim Fezli oğlu Velibi Efendiye: Bu kabil şahsi işlere ait neş- riyat yapamayız. Dahiliye Vekâ- letine şikâyette bulununuz. ği H. A imzalı mektup söhibine: Yazinız şahsi mahiyettedir. Dercedemiyeceğiz. iel <