, WT N R N W SEr e W TC G T-0 R İ SA İN CSÇ GST C 7 S SAA 6 Sayfa Dünya Hâdiseleri ı_[ j.__-_î___,. BirHintihtilâlcisi Ölüme Mahküm Hindistanın Tikale eyaletinde Sürya Sen de'hşeF SabEr Bi aliyeti ile meş- e Yapmıştı| kur Hint ihtilâlcisi Sürya Sen, iki arkadaşile bera- ber idama mahküm olmuştur. Bunların bir tanesi kadındır. Ce- zası ebedi sürgüne tahvil edil- miştir. Sürya Sen ile beraber idama mahküm olan diğer arka- daşının adı. Destiyaz'dır. Sürya Sen, bundan bir müddet evvel tahsilini bitirmiş ve Bingalenin Şittagong kollejine hoca olarak girmiştir. Bir müddet sonra ihti- lâl hareketine karışmış, cür'et ve cesareti ile az zamanda büyük bir şöhret kazanarak ihtilâl şef- lerinin sarasında mevki almıştır. Sürya Sen'in — idama *'mahküm edilmesini Çicabettiren sebebi üç sene evveline aittir. (Bu cesur ih- tilâlci, bazı arkadaşlarile beraber Şittagong silâh deposunu basmış, depoda mevcut - bütün - silâhları almış, üç İngiliz nöbetçisini kur- şunla öldürmüş, sonra depoya âteş vererek yakmıştı. Onların bu hareketi okadar beklenmiyen bir şeydi ki hâdiseye şahit olan nöbetçiler, gözlerinin önünde cereyan eden vak'aya müdahale etmeyi bile düşüneme- mişlerdir. O derece hayrete uğ- ramışlardır. O gün bugün aranı- lan, fakat bir türlü ele geçmiyen Süya Sen için Hint hükümeti 800 | İngiliz lirası mükâfat vadetmişti. | Üç sene süren bir araştırmadan | sonra nihayet ele geçmiş ve ölüm cezasına mahküm edilmişti. Çün- kü üç sene evvel depoyu yaktık- tan sonra Sürya Sen rahat dur- mamiış, mütemadi faaliyeti ile İngiliz müstevli kuvvetlerine hu- zur vermemişti. * Ç Alıııııyınuı Saksonya mın- takasında kâin Kropteviç Bir Hırsızın =:d' d:':.lf Beklemediği tur. Bir gece hg; hırsız, bakkal dük- Akıbet kânlarından birine girmiş ve dük- kânı adamakıllı soymuştur. Dük- kâna girmek için Lpı Üstündeki hava penceresini kullanmıştır. Fa- kat ayni yol vasıtasile çıkacağı zaman, ayağı kâyarak düşerken vücudüııey urdığıdgg:ıü:'ı sucuklarının ipi bir çiviye ta- kılmış, ip gelip hırsızın boğazını sıkmış ve böylece bulunduğu yer- de asılı olarak kalmıştır. Ertesi sabah dükkâna gelen bakkal, cür'etkâr hırsızı büyük bir sucuk kangalina sarılmış ve bir çiviye asılıp boğulmuş bir halde buk: muştur, SON POSTA İLÂN FİATLARI 1 — İlânın tek sütun 1 satırı gazetenin metin yazısile vasati 4 kelimedir. 3— Ayni yazınm 2 satırı 9 santimdir. 3— Daha kalın ve daha ince yazılar santim ile hesap edilir. 4— Sayfasına göre ilânlar aşazıdaki Batlara tâbidi: Sayfa inci BSantimi 400 Kr, 250 200 Diğer 'uyl,ılııdı Son “Klişe Ve Klişeciler... SON POSTA Klişe'erin Nasıl Yapıldığını Hiç Merak Ettiniz Mi? Klişecilerin Öinrü,î*l_ep Sirke Kokulan, Keskin Işıklar İçinde Geçer Son Posla Klişecileri gazeteye klişe yetiştiriyorlar Hergün gazeteleri elinize al- dığınız zaman evvelâ resimlerine bakarsınız.. Bu sizi nihayet iki üç dakika meşgul eder, hiçbir merak duymadan yazılara geçer, okumıya başlarsınız.. Hiç bir resmin nasıl klişe edildiğini, ne şekilde gazeteye basıldığını araştırıp soruşturdunuz mu?, Biliyorum.. Birçok karilerim bu hususta cahildirler.. Klişeyi bilmezler, nasıl yapıldığını gör- memişlerdir. Hatta bunun fotoğraf gibi kâğıda aksettirildiğini bile iddia edenler vardır. O halde, Son Posta okuyucu- larını bu canh meraktan kurtar- mak için, onların topunu birden klişecilerin karanlık, sirke kokulu loş ve keskin ışıklı odalarına götürmek lâzımdır. * Hani vapurların projöktörleri vardır. Yuvarlak bir hüzme ile denizin uzak köşelerini aydınlatır, vapura yol açarlar.. İşte klişe- cilerin odaları bu keskin ışık ile doludur. İçeriye ilk adımı atar atmaz, gözleriniz. kama- şır, bakamazsınız, göz bebek- leriniz bir anda söndürülmüş gibi olur.. Bu öyle keskin ziyadır ki yanında on dakika kalan mütlaka kör olur!. Klişeciler buna ©o kadar alış- mışlarcır ki, güneşe bakar gibi, bu keskin ışığa göz kırpmadan uzun uzun bakabiliyorlar.. Bizim gazetenin klişehanesin- de bu Işık yüzlerce defa yanıp söner.. ka İşte elinizde dört resim var: Bunların üçü çift sütun büyüklü- ğgünde olacaktır, diğeri de tek sütun... Klişeci ile şu köşedeki karan- hk odaya girecek olursanız, kes- kin, amma, adamakıllı keskin bir sirke kokusu burnunuzu yakar, şöyle beş dakika dursanız, mut- laka bayılırsınız.. bizim - klişeci bile: — Buraya ilk defa girenlerin mutlaka başları ağrıyor.. çok kalırlarsa baygınlık bile geçiri- yorlar! - diyor.. — MĞTZÂ e M | duktan adi bir cam Üstüne klodyom döküyor ve kurutuyorlar.. Bu cam, kılişenin babası sayı- hr.. işte şu dört resim bir tahta üzerine Traptedilerek projöktörle- rin karşısına koyulur.. büyük, yaylı bir alet olan klişe makine- sinin kutusuna cam konur ve derhal poz verilir.. ışık resimler üzerindedir. Bu böyle beş daki- ka kadar kalır.. Developman ol- sonra tekrar karanlık odaya girmek lâzımdır. İşte bizim klbşeci bu camna ağır ağır Siyanür isimli bir ccza dökmeye başladı. Resim, fotoğraf carmn, gibi yavaş yavaş beliriyor ve fotoğrafın bütün hareketleri aynen çıkıyor.. Camın üstündeki ecza kuvvet- lendirilerek ranfos oluyor ve gü- zellik veriliyor.. nihayet monasül- für isimli bir ecza daha dökü- lünce fotoğrafın siyah yerleri ay- nen camdada çıkmış oluyor... Gördünüz mü?. Bu yalnız camın külfetleri.. şimdi sıra çinkodadır. Yani baskı makinelerinde kulla- mlan ve resmin Üüzerine geçtiği çinko... Klişeci bunu zımpara kâğı- dile eyice temizledi.. üstüne fiş- kül isminde bir ecza döktü ve bunu bir alet içine koyarak, çe- virdi. Bu suretle ecza her tarafa yayımış oldu... Bizim kılışeci çinkonun üze- rindeki bu eczayı gaz ocağı Üüs- tünde gezdirerek kuruttu! — Oldu, dedi. Şimdi camı bunun üstüne kapatarak yine ışı- ğa tutacağız.. Bu güneşte de olur amma, bize elektrik daha kolay geliyor!.. Bakın, çinkonun üzerinde hafif bir resim görünüyor.. durun şimdi, şu şişeyi görüyorsunuz ya, bunun içinde amelin var, bakın cam üstüne atıyorum, gördünüz ya resim meydana çıktı. Aynen değil mi?... Buda Amon dö krem dir. Amelini kuvvetlendirir!. Klişeci bütün bu işleri yaptık- tan sonra çınkoyu tekrar gaz rengi olarak aynen çıktı. Şimdi bunun arkasına Lok sürüyorum, sıra “şimdi kezzaplı suya sokup çıkarmaktadır. Bu iş te bittikten sonra kurutulur, fırçalanır ve ke- silir işte bu kadar.. Zor bir şey değil değil mi ?. * Evet zör birşey değil.. Fakat bilmek lâzım.. Klişecilerin ömrü hep bu sirke Kokuları, keskin ışıklar, loş ve karanlık odalarda geçer.. Sabahın saat sekizinden itibaren akşam sekize kadar kli- şeci tam bir iş adamıdır.. Üstün- de yırtık; yağlı, boyalı bir elbise vardır, Bazan yüzü simsiyah olur., Elleri çamur gibi kirlidir,, Âdeta insanlıktan çıkar. Yanınıza yak- laşsa, dokuz metre ileri kaçmak istersiniz.. Fakat.. Akşam sekiz- den sonra, klişeci öyle bir deği- şir, öyle bir kalıba girer ki, par- mağınız ağzınızda kalır, şaşarsınız. Bir saat evvel yırtık pis bir pantalonla gezen her klişeci, bir saat sonra beyaz keten pantalo- nile, sadakor gömleğile lort gibi kapıdan çıkar evine gider.. * Bizim klişehanede dört deli- kanlı vardır.. Öğle "paydosunda klişe odalarında bir alacak, ve- recek davasıdır başgösterir: — Toka et bakalım bizim on kuruşu!.. Dün öğle üstü almıştın, ne çabuk unüttünl.. — Gökte bulut, unut!.. — Ahbar, egerkim öteki dün- yada bırakoorsam, başkam iştir.. Yagnıyakim meğa Asfas... — Parem, amelini atayım?, — Ak, at, vakittir!.. Klişecilerin bazı aksilikleri tu- tar. Eczayi fazla kaçırırlar, poz kaçar, resimlerden biri, keskin ışıkta iken birdenbire düşer. O kadar eziyet te bittabi gümbürtü ye gider. İşte ondan sonra yeniden ter- lemek vardır. Bizim gazetenin klişe işleri en çok salı ve çarşambadır. On altı sayfanm bütün resimleri bilhassa sah günü hazırlanır, per- şembe ise resim pek azdır. Bu suretle iş çok az olur. — — sen bunu Ağüstos 26 Kari Mektupları Cambaz Kumpanyalarının ürültüleri Arasıra gazetelerde belediye- nin sokak satıcılarını kaldıraca- ğını okur ve seviniriz.. Şimdi de zavallı İstanbul halkına bir ikinci gürültü ve patırtı yüklendi. Son mahalle aralarına cam- baz kumpanyaları dadandı. Gece saat ikilere kadar, davul zurna, nâra, sarhoşluk ve kavga gürül- tüleri içinde halk uykusundan rahatından oluyor. Meselâ, bu cambazlardan biri de biraç gündenberi Aksarayda Yusufpaşa Kufesçi sokağındaki arsalardan birine kondu. Halk rahata muhtaç kaldı. -Garip bir kalabalık yüzünden kimse evin- den çıkamaz oldu. Belediye şehrin — sükünetini böyle mi muhafaza eder?. Acaba Aksaray polis merkezi bu sokak serserilerini dağıtmak lütfunda bulunamaz mı?. Muhitin en ka- labalık ve en sık evli bir yerinde böyle gürültülü cambaz kumpan- yalarına gecenin ikisine kadar davulla zurna ile nasıl oyun - oy- natılır, nasıl müsaade verilir? Belediyenin, Polis Müdüriye- tinin ve diğer alâkadar makam- ların nazarı dikkatini celbederiz. Yusufpuşa Kafesli sokak ve civarı halkı namına dokuz imza Gazinin Heykeli Sultanahmet Parkına Konsa Sarayburnundaki Gazi heykeli ağaçlardan- görülmez bir hale gelmiştir. Bu heykel yeni yapılan Sultanahmet parkına nakledilse hem gelen seyyahların hem de halkın gözü önünde bulunmuş olmaz mı? lardan birini bana da gösterdi: — Otuz kuruş vermişimdir, amma kıyak parçadır! Dedi.. Gazetelerin fena, pis çıkmı- larından ekseriya gazete maki- nisti ile klişeciler mes'uldür.. pis bozuk klişe yaparlarsa, paraları kesilir, bu onlar için bir ayardır. Sırf karilerimin merakını tatmin etmek üzere girdiğim klişehane- de işler bitmek üzere idi, Pis ve yırtık elbiseler yavaş yavaş atılıyor, yüzler sabun köpüklerile yıkamıyordu.. Bu aralık klişeciler arasında bir münakaşa çıktı. Biri klişe eczalarından bir tanesi ile ellerini bembeyaz ettiğini söylüyor öteki de tepine tepine: — Yakar z0, parçalar 20, etlerini parçem parçem döker zol. Diye israr ediyordu. Öteki kabadayı nihayet da- yanamadı: — Çık on kuruş! dedi.. Tabii para kendini ortaya ve- rince, münakaşa da birdenbire duüruverdi. Tepinenin yelkenleri suya düştü. Her sanat gibi klişeciliğin çok tatlı ve eziyetli tarafları vardır. * akobap