e CTT T e ” e L TU ” UAT ZT e eT? k 2 Sulta nı GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında Yazan: SON POSTA Ömer Rıza Salâhaddin Tam Üç Gece Arka Arkaya Ayni Rüyayı Görmüştü! Onun için son derece ihtiyatlı davranmak — mecburiyetindeyiz: k Doğan sordu: — ©O halde acaba koyda uğ- radığımız taarruz da sultan Salâ- haddinin teşvikile mi vukubuldu? Duman Bey biraz düşündü, | sonra: — Fakat vaka esnasında Zal oğlundan bahsolundu. Belki de © vakanın kahramanı odur. Sen şimdi bu lâfı bırak ta bana şu hacıyı getir! Duman koştu ve hacıyı ge- tirdi. Hacı, Duman Beyi yerler- den selâmlarken, sert, keskin gözlerile odanın her tarafını, ta- yanını, duvarlarını muayene etti. Onun gözleri, hiç bir şey kaçır- mayan gözlerdendi. Duman Bey söze başladı: — Hacı efendi! Sen bana bir mektup getirdin! Hacı Mehmet derhal tashih etti: | — Size Şamdan bir sandık getirdim, Sandığın içinde nevar, Beyok bilmiyorum. Fakat san- dığı size olduğu gibi getirdiğime | ; gekadet | — Ona şahadet ederim. Fa- | zannederim ki de edersiniz!,, kat Sultan hazretlerinin senin gibi bir adamı seçmesi tuhafıma gidiyor. Onun nice nice elçileri buraya geldi. Bunların biri de Hacı Hoca deygildi. — Bu iş ona ait, bana değil! Ben onun emrini yerine getirmiye memurum. Zannederim ki yerine getirdim. — Sana birşey sormak - isti- yorum. Zaloğlu Rüstem, Sultanım maiyetinde mi? — Zaloğlu Rüstem mi? Pek iyi hatırlamıyorum, uzun - boylu almından yaralı bir adammıdır. — Evetli — Evet birkaç defa gördüm. Sultanın maiyetinde olup olmadı- gtnı bilmiyorum, Yalnız onun üç Py evvel Yafadan hareket ettiği- ne dair malümat almıştım. Hepsi de bakıştılar.. Duman Bey Hacıya dik dik baktı ve sert bir sesle emretti: — Bana kim olduğunu anlat ve birşey saklama! Hacı derhal cevap verdi: — Saklıyacak birşeyim yok! Ben Halepli bir adamım. Hac farizasımı jifa etmek üzere yola çıktım. Şama uğradım. Şamda Sultanın — sarayında — tanıdıkla- rim — vardı. - Onları — ziyaret ettim. —Onları ziyaret — eder- ken demin — mevzubahs ğiniz Zaloğlunu gördüm. Kim olduğanu sorunca Zaloğlu oldu- | ğgunu söylediüer akrabalarımdan biri, Sultana benim hacca git- -— TAKVİM —— “Gün PAZARTESİ Hızır 31 24 TEMMUZ 933 80 Rumi Arabi l | 28 Reblülevyol 1382 (1! - Temmuz - 134D Vrkt' İ"İ"_' (;;. yu Öğle |S Udadil |8W #sat Vakit 4 48) Akıpam |I2 — iZ 20| Yataı ıs. 16 17| kasak İT 05 W 4 z z L etti- | mek üzere olduğumu nakletmiş. Sultan, Mısıra uğrayıp uğramı- yacağımı sormuş. Uğrayacağımı söylemişler. Sultan da beni gör- mek istemiş. Huzura kabul olu- narak - taltif olundum. Üç gün sonra Sultan beni tekrar çağırdı. Ve bana bir emanect tevdi ede- ceğini, bu emaneti ya size, yahut kerimenize — teslim etmek icap ettiğini, bu memuriyeti ifa ede- ceğime yemin etmek lâzım gel- diğini söyledi. Ben de Sultan tarafından verilen bir emanati mutlaka yerine götüreceğimi söy- ledim ve yemin ettim. Bundan başka sizin vereceğiniz cevabı da kendisine isal etmeyi taahhüt etmiş bulunuyorum, Mesele bun- dan ibarettir. Duman Bey bütün bunları dinledikten sonra sordu: | — Burada kalmak miniz? istemez ; — Hayır, ne diye kalayım? | | Ben hacca gidiyorum. Dönüşüm- | de de vereceğiniz cevabı Sultana götüreceğim. — Ya biz cevap vermezsek.. — Onu siz bilirsiniz. Fakat ben muhakkak Şama uğrar vazi- yeti bildiririm. Ben vazifemi yap- mış, teahhüt ve yeminimi yerine yerine getirmiş bulunuyorum. Ge- risi size aittir. — Buraya nasıl geldiniz? — Yafadan bir gemiye bin- dim. İskenderiyeye çıktım. Gerisi gayet kolaydı. Çünkü bu havalide sizi tanımıyan yok gibidir. — Nasıl döneceksiniz? — Buradan hacca ve oradan Şama gideceğim! Cavabınız ha- | zır mıdir? — Hazırdır. — Ohalde lütfediniz. Duman cavabi uzattı. Hacı Mehmet atlas keseyi alarak koy- nuna soktu. - Duman Bey tekrar sordu: — Sizin bu işten malümatınız yok mu? — Yok gibidir. Yalnız Şamda bulunduğum sırada akrabam olan bir memurdan şunları duydum: Y:;rli, B;Iallar | | Sergisine Sultan Salâhattin tam üç gece arka arkaya aynı rüyayı görmüş, sizin kızınız üç gece arka arkaya onun rüyasına girmiş; Sultan bu rüyasını vezirlerine, meclislerine devam eden âlimlere anlatmış, hepsi de hayret etmişler ve sizin kızımızı. mutlaka yanına alması | İcap ettiğini söylemişler. — Hacı efendi! Birçok şeyler biliyorsunuz? Maşallah. — Duyduklarımı - söyliyorum! sormasaydınız ağzımı açmazdım. Artık müsaade ediniz de çekile- yim, Çönkü pek yorgunum ve dinlenmiye mühtacım, cevabımzı almış bulunuyurum, onun için sa- bahleyin erkenden hareket ede- rim, Allaha amanet olunuz.. — Gitmeden evvel tekrar gö- rüşelim! haydi, sen de Allaha amanet ol! Hacı Mehmet, odayı bir kere daha süratle süzmüş sonra Du- man Beyi yine yerden selâmlıya- rak çıkmış, Kurt ona refakat et- miş, Duman Bey de Doğanı tuta- rak emretmişti: ç — Erkenden yanına birkaç adam alarak bu hacıyı takip et! onun nereye gittiğini, nereye in- diğini, kimlerle görüştüğünü tet- kik et! Dogl"—.ı e ve 'e üstüne dedi ilâvı etti. — Fakat bu adamın namu- sundan şüphe etmemeliyiz. Na- mussuz olsaydı, bu sandığı bize getirmemesi kâfi idi. Değilmi | Gül? ( Arkam var ) Bir Tayyareciden Haber Yok Riyo dö Janeyro 23 — Atlas de- nizini cenuptan geçmek Üüzere ayın 20 sinde Dakar'dan hareket eden alman tayyareci Firtşaft'dan henüz haber alınmamıştır. Tayyareciyi aramıya giden tayya- î:,lî';, hiç bir şey bulamadan dönmüş- * Amerikanın Ticari Vaziyeti Vaşington, 23 — 1931 denberi ilk defa olarak Amerika ticaret muva- zenesi bozuktur. Haziran — ayında ihracat 119,900,000 122,000,000 - dolardır. — Hazırlık Her sene olduğu gibi bu sene de Galatasaray Lisesinde açılacak olan Yerli Mallar Sergisi için hazırlıklara başlanılmıştır. Sergiye işti- rak edecek firmalar tarafından, kendilerine tahsis olunan kısımlarda raflar ve vitrinler, bahçede de paviyonlar vücude getirilmektedir. Resim size bu hüsusta bir fikir verebiliyor. dolar, ithalât ise | H Cei Cde ci . 6 L Ai B ( Baştarafı | inci sayfada ) Sonra tahsilde tevazün, daha son- ra seciye iki taraf arasındaki fark- ta nispet ararlar. Ve nihayet iki tarafın güzellik, çirkinlik cihetin- den de biribirlerine yakın olmala- rımı gözetirler, değil mi? — Evet! — Halbuki sıhhat meselesine de fevkalâde ehemmiyet verilme- si lâzımdır. Fafat maalesef kimse bu hususla uzun boylu alâkadar olmaz. Haricen düzgün bir el ve ayağı, sıhhat için kâfi delil sayarlar. İsıhhatın Evlönmedeki Ehemmiyet; İıdivıçtı. bu rabıtayı saadete ve fFelâkete götürecek birinci | âmilin sıhhat olduğunun cahilidirler. Sıhhatın izdivaçların aki- betleri üzerine hangi cihetlerden tesiri v ? — Muhtelif cihetlerden!.. Bi- rincisi ve şüphesiz en mühimmi, tarafeynden birinde mevcut — olan sari bir hastalığı diğerine geçir- Bu hususta en önayak hasta- hk frengi, verem, belsoğukluğudur! Düğünlerle, ziyafetlerle tes'it edilen ilk zifaf gecesinde koca- larından yüz iörlınll olarak firengi kapan, bel ğu nez- lesi alan genç çoktur. Farkına varılmadan alınan bu nezlenin rahme ve yumurtalıklara | sirayet ederek kadınları kasık ağrılarile kıvrandırdığ sakat | ve kısır bıraktığına binlerce mi- sal gösterilebilir. Frengi de böy- | ledir. Tertemiz görünüşlü damat bfeyiıık rahmin ağzına bıraktığı ufacık bir ımıııü: zehirlerini gizli gizli kana püskürür. Ve bu yiyici illet; kadlın | bir saç dökülmesinden şikâyet ederek bir cilt hekimine, veya sinirden mütevellit bir baş ağrı- sındam dem vuratak asabiye doktoruna baş vuruncıya kadar gizli kalır. - Sinirli kadınlar Bunlardan başka diğer banı hastalıklar da evlilik hayatı için bir ıstırap bir felâket memba- dırlar. — Meselâ? — Meselâ, ömrü — şikâ geçen daima sinirli bir izdivaçta mes'ut olamıyacağı ka- dar, kocasının da bedbaht olacağı tabiidir. Halbuki bizde maalesef erkek veya kadın sinir asarı gösterince ilk akla getirilen ilâç (!) izdivaçtır. Bu kabil izdivaçlarda en bü- ik felâket, iki taraftan birinde astalığın nesle geçmesi, yahut | nesli bozmasıdır. erle — Nesli bozan hastalıklar hangileridir? — Ön safta frengi verem ve içki gelir! İrsen hiçbir cihetle malül olmıyan sıhbhatlı bir karı koca bu üç zehirden birile kan- larını kirletirlerse nesillerini ken- dileri bozmuş olurlar. B'nıııııle;rlıe tamamen iyi ol- madan, bir mgilinin bir müte- verrimin, bir evlenmele- ri doğru değildir. Yahut kat'iyen çocuk yapmamaları elzemdir. — Bu gibilerin erkekliklerine halel getirmeden — zürriyetlerine mani doğru değilmidir? — Ben buna kat'iyyen taraf- tar değilim! Zürriyete manl olamk doğrumu? — Niçin? Gayet tabii, çünkü, veremli, frengili pekâla şifayap olabilir, ve iyi olduktan sonra da pek mükemmel bir nesil yetiştirebilir. — İleri mütereddiler hakkın- daki fikriniz ? — Akıllı insanlar birçok dü- şüncelerle mes'uliyetlerden kaçı- irlkekü — ğ [Kimler Evlenmeli, Kîm!er Evlenmemeli Kızınızı Vereceğiniz Er- kekte Neler Ararsınız ? | de bu gibi asabiler evlenmiye r çok düşkün oluyorlar. ' Fakat son senelerde yapılan birçok tetkikat neticesinde dün- yanın her tarafında kanunlar de- gişmiş, talâk ve izdivaç mesele- sinde cinnet, ileri derecede tered- | dü ruhi, belâhet birer sebebi | mani telâkki edilmiye başlanmıştır. Hatta bazı yerlerde daha ile- ri gidilerek, münasebatı tenasü- liyenin menedilemiyeceği hesap edilmiş ve bu gibilerin erkeklikle- rine halel getirmeden rontken ve ameliyatla — zürriyetlerine —mani olunması bile hu Hele nüfusu taşan birçok memleketlerde hükümet gayrita- bil “ sıkıt , lar, yani çocuk dü- şürmelere bile azçok göz yum- maktadır. Istıfa - yani iyi nesil yetiştir- me - hayvanlarda bile mergup birşeydir. Elbette herkes neslinin iyi yetişmesi için şeriki hayatını, kuvvetli, dinç, irsi hastalıklardan azade, kanı pislenmemiş, asil kimselerden intihap eder, etmek ister, Fakat bu gibi ameliyatlara i zürriyeti Saralılar Evlanmelimi? Meselâ eskiden sar'a irsi bir hastalık addolunuyordu. Halbuki bugün sar'anın ancak yüzde beş nispetinde irsi bir has- talık olduğu anlaşılmıştır. Vaziyet böyle iken masıl olur da Bi saralıyi büh “büiratlan hem tenasülden men ve mahrum edebiliriz. Hususile nufusa ihtiyacı olan memleketlerde bu makul görülebilirmi? Cinnet meseleleri de böyledir. Cinnetin had ve fa'al zamanında sirayeti şumullüdür. Fakat bila- hara bu ihtimal azalmakta, hatta hiç mesabesine inmektedir. Meselâ kisbi bir atehle veya belâhetle malül adamların îuk- ları pekâlâ sapa sağlam olabiliyor. Diğer cihetten azçok parası olan saralı bir kadın bir zevç himayesine girmezse, fuhuş ve buna mümasil daha birçok afet- lerden onu kim himaye edecektir: Aynı hal erkek için de, hatta daha ziyade varittir. Bu itibarla, umumi kaideler koymak pek doğru değildir. Fa- kat, her vak'anın, bir mütehassıs tarafından ayrı ayrı etüt edilmesi ve ona göre karar verilmesi mu- vafık ve lâzımdır. Hele rahmimadere düşmüş bir çocuğu uzun konsültasyon yapılmadan mukadderatıng bırak- mak vicdanen çok ağır bir mes'oli; p Mazhar Osman Bey kısa bir süküttan sonra iktifa etmeyi ve sizi daha fazla rahatsız etmemeyi bir nezaket borcu telâkki ediyorum. Çok te- şekkür ederim ! * Evlenme Mahmutpaşa camii başimamı Tah- sin Beyin kerimesi ile maruf tüccar- larımızdan Osman Nuri Beyin oğla d lehedkia 2A Ü Mehmet Hilmi Beyin evlenme muame- lesi Eminönü nikâh memurluğu tara- fından bir çok güzide zevatın huzurile icra e Yezl Evlilere dirlik ve düzenlik temenai ederiz. Si yt llrd ll Dd sa, «