21 Temmuz Siyaset Âlemi Avrupayı Ameri- kaya Bağlayan Balbo Filosu.. İtalyan Hava kuvvetleri kuman- danı Jeneral Balbonun idaresi altına verilen yirmi beş tayyareden mürek- kep hava — filosu, Orbetello - İtal, deniz üssğnden kalktı, 9000 — küsül kilometrelik bir mesafeyi bir. hamle de aştı, genç Amerikan tayyarecile- rinin arka arkaya ihtiyar Avrupaya yaptıkları ziyaretleri top yekün iade ettl. Amsterdam Öönlerine inerken nümayiş sevdasına düşen genç bir Pilotun tecrübesizliği yüzünden vukua gelen kaza hariç olmak üzere, bu Uçuş, malzeme, disiplin, azim, teknik noktalarından tam ve kâmil bir mu- vaffakiyet — olarak — kaydedilmiştir. Filonun birinci uçüş safhası Şikagoya muvasalatla tamamlanmıştır. Şimdi, ayni heyet, Avrupaya dönmek üzere bulunuyor. Geçenlerde, bu teşebbüsün ameli kaymet olarak . ifade ettiği manayı " sifir , olmak - üzere tavsif eden gazeteye söylemek lâzımdır ki her terakki — adumı, — asırlardanberi devam edegelen feragatlar içinde hep böyle kaydedilmiştir. Dünyanın dönüşünü bulan ve tesbit eden büyük adamı küfürle ittiham edenler, yine bugünkü insanların cetleri idi. Demek eluyorki İtalo Balbo filosunun İtalya- dan kalkıp Şikago önüne inmesi * sıfır kiymet ,, bir. teşebbüsün ifa- desi değildir. Bilâkis, bu uçuşla dünya havacılığı çok şeyler kazanmış — olu- yor ve sonra bir diğer hakikati daha ifade ediyor: İtalyan teknik ve fenninin temin | ettiği terakki. Hiçbir - cemiyette, herhangi bir faaliyet şubesi, diğerlerinin zararına olarak, umumi seviye haricinde nâmü- tenahi ilerliyemiyeceği için İtalyan tayyareciliğinin bu muvaffakiyetini de diğer sahalardaki yürüyüşünün - bir ölçüsü olarak kabul edebiliriz. Kısa zamanda hasıl ölan bu netice, bizim gibi pek çok Çalışmak mecburiyetin- de bulunan milletler için bir nümune | olmak gerektir. — Süreyya Denizde Bir Çarpışma Paris, 20 — Pöti Parizyen gazete- sinin Londradan alıp neşrettiği bir telgrafa göre Alman bandıralı ve beş bin tonluk Mimi - Horn vapurile İngiliz bayrağını taşıyan — Elisabeth Zemisi arasında bir çarpışma olmuş- tur. İngiliz gemisi hemen batmıştır. Tayfası kurtarılmıştır. Jeneral Balbo Beyaz Sarayda Vaşington 20 — Jeneral Balbo ile refakatindeki zabitlerden 10 kişi bugün öğle yemeğini Beyaz Saray'da M. Ruzvelt ile bir arada yemişlerdir. ——— AAA eeei n çeş ” SON POSTA TU ——e— —- Dörtler Misakından Sonra.. *ve . Fransa - Almanya Gerginliğinin izale Paris 20 — M. Dö Juvenel dün Hariciye Nazırı M. Pol Bonkur'u ziyaret etmiş, Romada gördüğü vazi- fe hakkında kendisine izahat vermiş- tir. Bu konuşma altı aydanberi sürüp giden dörtler misakiının imzasına ve Fransız — İtalyan münasebetlerindeki gerginliği gevşetmiye tahsis edilmiş olan hususi bir vazifenin son safhası- ni teşkil etmiştir. Filvaki bu misakın imzası mezkür gerginliği mühim surette izale etmiş- tir. Anlaşıldığına göre, silâhları bırak- ma meselesinde Fransa ve İtalya noktalnazarları arasında mahsus mu- karenet hasıl olmuştur. O derecede ki Faşist hükümeti şimdiye kadar mu- arız bulunduğu kontrol prensibini ka- bul edecek gibi görünmektedir. Böyle bir mukarenet hiçbir. dev- Edilebileceği Sö let aleybine mütevecccih olamaz, bilâ- | kis İtalya, misak kadrosu dahilinde Fransa ile almanya arasında bir mü- tavassıt rolü oynayacaktır ki bu da cihan sulha için mühim bir amildir. Bu mülâkatın sonunda M. Juvenel Havas ajansına beyanatta bulunmuş ve bu meyanda şu sözleri söylemiştir: İtalya ile Yoğuslavya arasındaki gerginliğin zail olması mümkündür. Fransa ile Almanya arasındaki ger- ginliğin zail olması da misak, silâh- ları bırakmaya ait müşterek bir mu- kavelenamenin imzası gibi bir netice verdiği takdirde pek mümkündür. Hendersonun Tavsiyesi Ve Alman Matbuatı Berlin,20— M. Hendersonun silâhları bırakma işi için Fransa ile Almanya arasında doğrudan doğruya görüşm ler yapılması tavsiyesi lı,:hıdı y; resmi “Correspondance diplomati: et politigue, şunları yazıyor: A *Avrupa için Fransız ÂAlmân an- laşması henüz bir ümittir. AlL manyanın Musolini plânını — hususi bir memnuniyetle arşılaması, bu plânın bu kadar nazik bir meseleyi halledebilecek kadar geniş olmasın- dandır. Bununla beraber, Fransanın Cenevredeki vaziyeti gözönüne alı- nırsa, silâhları bırakıma — meselesine bir anlaşma ile halli kabil olan bir Fransız-Alman noktai nazar ihtilâfı klini vermek istemek tehlikeli bir yal olur. | | yaptığı ticari yleniyor Almanya'da ihtilâl bıtti: Hitlerin zaferini nasıl temin ettiğini güsteren bu karikatöür İngilir gazetelerinden alınmıştır. Amerika Sovy Krîdi Açıyor Vaşington 20 — Sovyet Rusyanın bugünlerde bazı Avrupa bükümetlerile üzakereler Amerika'da Sovyet piyasanndan hariç kalmak endişesini uyandırmıştır. Antorg ile “Reconstruction finance sarporation,, sıka münasebetlerini mu- etmektedirler. — Görüşmeler henüz müsbet bir neticeye varmamış- tır. Yalnız, Amerika pamuğu - satın —e Alman - Papalık Konkor- datosu Vatikan, 20 — Almanya ile Papa- hk arasında yapılan konkordato M. Von Papen ve Kardinal Panelli ta- rafından imzalanmıştır. Baron Von Naeurath Berlin,20—Wolff ajansı - bildiriyor: Hariciye Nazırı Baron Von Neu- rath, Munihte M. Hitlerle M. Hender- son arasında yapılan konuşmalara iştirak için bu sabah Munih'e gitmiştir luk kredi meselesi halledilmiştir. Sovyet — Rusya'nın Amerika'dan ziral mahsuller ve bilbassa pamuk, şeker ve maden ile makineler ala- bilmesi için bir projeden bahsediliyor. Bu projeye göre birçok senelere taksim edilecek şekilde Sovyet Rus- ya'nın bir milyar dolarlık mal alabil- Mesi için geniş bir plân için sermaye konulacaktır. ' alınak İçin Rusyaya vetilen $ müyon- Jeneral Balbo Nevyorka Vardı Nevyork 20 — Balbo filosu, Şika- ge- Nevyork seyahatini tahmin edil- tam 7 saatte yaptı. Tayya- :f:ı. üçer üçer inip suya konar kon- maz büyük bir alkış koptu. Binlerce * yaşasın 'a, yaşasın Balbo , v bigeyudıı* e emüvla Makğa dirijali, Floyd Bennett,, tayyare istas- yonu üzerinde uçuyordu. Balbo dönüş için hangi yoldan geçeceğini daha bilmediğini söyledi. Sıyf:—_ 5 ——— Gönül İşleri Dullara Hor Bakmayınız “Sizin yazılarınıza bazan oka- dar canım sikiliyor. ki: “Genç dulların kendilerinden küçük delikanlıları sevmiye hak- ları yok mudur? “Dullar insan değil midir? “Dulların kalbi yok mudur? “Dul olmakla Allahın en fena kulları mı olmuşlardır? “Dullar genç kızların aşkın- dan daha yüksek bir aşkla ge- verler, “Sevdikleri gençleri hakiki bir aşkla severler. “Tükenmez bir sadakatle sev- dikleri gençlere bağlanırlar. “İkinci bir izdivaca hürmetle sarılırlar. “Kocalarına bir mabut gibi taparlar. “Çünkü onlar tecrübe görmüş, hayatın acısını tatmış zavallı bed- baht insanlardır. Onlara hor bakmayınız. Ankara: Emel Kızım, dullara hor bakmak aklımdan geçmez. Benim muvafık görmediğim şey dul kadınların yaşça kendilerinden küçük deli- kanlılarla aşk hayatı yaşamala- rıdır. Bir erkek pek nadir ahvak de kendinden yaşlı bir kadınla | evlenir, Bu kadın dul olursa, e- | bette ki onunla eğlenir, fakat e'vıenmıı. Bu işte kaybeden daha ziya- de yine kadım olur. Erkek ev- lense bile bu birleşmeden saadet doğamaz. Dul kadınlar da severler şüp- he yok, fakat küfüvlerini bul- sunlar. * Kastamonide Orhan Beye : Bu bir tabiat meselesidir. Bazı insanlar hercaimeşrep olurlar, Dal dan dala konmaktan zevk alırlar. Bu gibiler ancak otuzundan sonra durülür. ve bir yuva kuracak hale gelir. O vakite kadar ken- dilerine itimat edilemez. HANIMTEYZE Burhan bir şey olan patrikanenin mu- Zu, himayesi altında beslenecek, sişecek ve Atinanın emrine âmâ- de bir kuvvet halinde kemikle- necek. Museviye gelince - istikraz gibi en büyük işlerden donanma feneri makara tiresi gibi en kü- Çük ticarete kadar araya girecek ve mütemadiyen kazanacak. Türk delikanlısı medresede kavrulacak, Ermeni, Rum genci Avrupada tahsil edecek ve Türk kadını Tahranlı umacıların haya- tını sürecek. Şimdi düşün, böyle bir halita- min devlet şeklinde yaşaması ve Yanıbaşındaki medeniyetlerle boy ölçmiye kalkması kabilmi? Neise azizim Reşitçiğim. Sen bize mahsus bu garabetleri uzak- tan daha iyi görürsün. Paris mektupların çok güzel, gazetede çok tuttu. Hele Fransa inkılâbına ait yazdığın imalı, ki- nayeli mektubun dedikodu bile yaptı. Komite mensupları fikirle- rini pek ileri, pek sol buldular. A P. AO Ü Öi Edebi - Româan Ça R ea (9 mamaı Maamafih yerden göğe kadar hakkın var. Şimdilik bu kadar azizim. Göz- lerinden öperim. Ahmet Rıfkı Ahmet Reşit bir haftadanberi Le Journal gazetesinde çalışıyor- du. — Paris'e geldiğindenberi bu geniş medeniyet kaynağının he- men her köşesini — dolaşmıştı. Ders saatleri öğleye kadar bittiği için artık akşama kadar vakit geçirecek bir iş bulmak istiyordu. Onun en hoşuna giden mes- lek yine gazetecilikti. Kendisi de gazeteci olan diplomasi tarihi ho- çcasının delâletile gazeteye girdi. Ona ilk defa Reportage kıs- mında bir iş verdiler. Vazifesi hergün Belediye meclisine giderek Paris şehrine ait verilen karar- ları zaptetmek ve bunlardan havadis çıkarmaktı. Bu meşgüliyet onun için bir- çok istifadeler temin etti. Evvelâ her hafta elli frank alıyordu. ö Töğee Ti bi Sonra gazetede birçok adam- larla tanışıyor, gazeteciliğin tek- nik kısmını anlıyordu. Daha sonra hükümet teşkilâtı kadar mühim olan Paris Belediyesinin * işleyişi, bu koca medeniyet merkezinin hayatını yakından — görüyordu. Ahmet Reşit artık talebe mahal- lesile alâkasını kesmişti. Sabahları enteresan bulduğu derslere — giriyor, notlar — alıyor Öğle yemeğini her zaman gittiği lokantada' yer yemez gazeteye | koşuyordu. o“nğr milyon nusha satan bu müthiş gazetenin makine daire- sinden en yüksek idaresine kadar irip çıkıyor, dünyanın her tara- fında istihbarat teşkilâtı olan bu gazetenin nasıl çıktığını öğreni- 'ord Pı:riı. zevk ve sefahat cephe- sinden görenler için namütenahi eğlencelerle dolu bir şehir olduğu | gibi bu milyozlarca insanın kay- naştığı Parisi ilim, fen ve fikir cephesinden görenler — için de tükenmez bir hazine idi. Ve genç Ahmet Reşit yirmi iki yaşının fırbınalı havasına rağ- | men kendisini Parisin zevk ve eğlence hayatına kaptırmamıştı. Parise tahsile giden hemen bütün talebe kadın ve eğlence âlemlerine karışmışlardı. Ahmet | ee SA Reşit yılnşık.lı. gürbüz bir deli- kanlı olmasına ve Paris kadınları gibi yetmişlik Amerikalıları baştan “Çıkaran güzellerin hücumuna ma- ruz kalmasına rağmen kendisini bu dayanılmaz sele kaptırmıyordu. Yalnız bulunduğu pansiyonda resim akademisine devam eden İsveçli bir kızla muarefesi vardı, (Gretta) şimal ikliminin yetiştir- diği ilk bakışta soğuk fakat yak- | laştıkça ve anlaşıldıkça çok temiz ve sıcak mahlüklardan biri idi. Gretta Stokholm Darülfünu- nunu — bitirdikten —sonra resme çalışmak — için Parise gelmişti. Babası zengin bir kibrit tüccarı idi. Ahmet Reşit. onunla pansi- yobtda tanıştı. Ve Parisi görmek tanımak için genç kızın yardı- mından çok istifade etti. Ciddi bir aile ve cemiyet | terbiyesi içinde yetişen genç kız ona tamamile bir arkadaş ol- ııııışşı-.ı tatillerini beraber geçiri- | yorl(ı_::lt-“ Parisli kızlara hiç ben- zemiyordu. Ahmet Reşit onunla konuşurken, gezer, eğlenirken ya- nında adeta bir erkek arkadaş varmış hissi geliyordu. Genç kız Ahmet Reşidin üzerinde o kadar kuvvetli | bir tesir yapmıştı ki her yerde ve her zaman onun gölgesi hali- | n: gelmişti. Tamamile şark ha- yatı içinde yetişen Ahmet Reşit Avrupanın bu olgun ve ırkının bütün temizliğini muhafaza etmiş genç kızın yanında cemiyet haya- tına ait bütün noksanları belli etmeden düzeltiyordu. Genç kız onun düşünüş ve görüş kabili- yetlerini bile değiştirmişti. Matbaadaki — meşguliyeti geç vakte kadar devam eden Ahmet Reşit gece saat ona, on buçuğa doğru pansiyona döndüğü zaman genç kızı salonda buluyordu. Pansiyonda zaten başka kim- se yoktu. Pansiyon sahibi yaşlı bir kadındı. Ve bütün kendi ha- lindeki Parisliler gibi erken yatı- yor, erken kalkıyordu. Bunun için iki kiracı çok defa yalnız kah- yorlardı. Ev sahibi Madam Philippon bemen bütün Fransız kadınları gibi eli sıkı ve ağzı kalabalık bir kadındı. ğ Hemeu her sabah kahvaltı ma- sasında buluştukları zaman kira- cılarına bir ay sonra gelecek isim gönünde onlara ecdadından kal- mış bir eski şaraptan ikram ede- ceğini söyliyor, bu şarabın nefa- seti hakkında uzun uzadıya izaha! veriyordu: YArkağıyar ? KiĞAİT j