21 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

21 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Mehmet Kara Bisalttikdirmaş Gibi Yürek Çetesi Tefrika No. 65 Yerinden Sıçradı — Durl!.. Bu sözlerin beni cezadan kurtarabilir Mi? Lüâna, çıldırmış gibi sordu: — Hayır, mi?.. Süküt, bir saniye devam etti. Ve sonra Lüna, ellerini, Gâvur Mehmedin ellerinin içinden çekti. Bir adım geri çekildi. Ye'sin ve ümitsizliğin verdiği bir ıstırapla : — Hayır, öyle mi?... Pekâlâ.. Hani, gözleri âma olan anneni getirtecektin.. Beni alıp götüre- cektin... F — Onların hepsi yalandı. — Yaaaa.. Onların hepsi ya- landı haa... — Evet. Lâna, durdu.. Dişleri kısıldı ve dudakları buruldu. — Şu halde, Kahbe.. Kancık.. Yalancı bir adammışsın: Sözleri, bir kurşun gibi ağ- zından fırlıyarak Gâvur Mehmedi kalbinden vurdu. Senelerdenberi kan ve ateşle malamal| maceralar arasında ya- şıyan Gâvur Mehmet; hiçbir ka- badayının kendisine bu sözleri söylemiye cesaret ettiğini hatır- lamıyordu... Bir anda gözleri karardı. Kalbindeki kan, beynine sıçradı. Bütün iradesine karşı isyan eden elleri, Lünaya uzandı. Parmakları, Lünanın o nermin boynu etrafında çelik bir halka gibi dolandı. Hiç kaçmıyan, kurtulmak için hiçbir teşebbüste bulunmıyan Lü- na, çılgın bir kahkaha attı: — Yalancı. evet, yalancı... biraz evvel, ( Ben bir kadın ka- tili. olamam.. ) derken.. — şimdi esrarını çaldığı kadını kudurmuş parmaklarile boğan bir yalancı.. Son sözler, Gâvur Mehmedin dimağındaki bir hücreye çarptı. O hücreyi dolduran. gurur, orada bir aksi seda yaptı. Sanki meç- hul bir ses; — Budala.. hakikati — niçin söylemiyorsun.. sanki, söyliyece- gin-sözler, o hakaretten daha mı acı?.. Diye — fısıldadı... O zaman, parmakları çözüldü. Elleri Lüna- nin omuzlarına düştü: — Lüna.. ömrümde bir tek yalan söyledim.. o da, son sözüm- dür... Şimdi sana, şu dakikaya kadar nefsime bile itiraf etme- diğim bir hakikatten bahsede- ceğim.. - Sevdim; ben de seni sevdim.. Fakat, kalbime taş ba- sarak bu sevgiyi, vazifeme kur- ban etmek istedim.. Doğru söy- lüyorsun:. Kahpelik ettim.. Kan- cıklık ettim.. Seni igfal ettim. Bunlar, vazifemin icap ettirdiği şeylerdi.. Karşımda öyle insanlar vardı ki: halkın huzur ve rahatını kanla, Aateşle tarumar ettikten sonra, dünyanın en kahpece de- sişelerine müracaat ederek sak- lanıyorlardı.. Bunları, — mertlikle ele geçirmek için çok uğraştım. Muvaffak olamayınca, bu adam- lara ayni silâhla hücum etmeye mecbur kaldım ve işte ancak bn suretle halkı, onların şerrinden kurtardım. Eğer yaptığım şey bir kahpelikse, bunu kendim için yapmadım; vazifem için yaptım:. sen., Bunu, Allah ta affeder, kul da.. Sana olan sevgimi inkâr etmek suretile söylediğim yalana gelin- ce.. Bunu da böyle yapmıya mec- *bardum. Çünkü, buruda sevgimi itiraf ettikten sonra, elle- rini bağlıyarak karakola götürüp: — Alın efendim.. İşte, bü ka- dın da Karayürek çetesine men- | suptur. Demek, bana çok gülünç ge- liyordu... Gülünç olmak kadar sevmediğim hiçbir. şey yoktur. Anladın mı Lüna?. Lüna, heyecan içinde titriyor.. Bütün bu sözler, tatlı bir muüsiki gibi geliyordu. Mehmedin şu anda pek samimi olduğuna hiç şüphesi kalmamıştı. | Şimdi bu mert ve vazifeperver Türk evlâdı, onun gözünde bir kat daha büyüyor.. Kanla, hır- | sızlıkla beslenmiş olar — kendi sefil mevcudiyetile ölçülemiyecek bir hale geliyordu.. Lüna, o anda, kendi kendinden iğrendi. Birçok zavallıların felâketi hesabına ola- rak kendini yaşatanlara lânet etti. Kalbi, nedamet ateşlerile yana yana, fakir bir kulübede, bir dilim kuru ekmekle fazilet- kârane yaşamanın acı acı hasre- tini çekti. — Sebep belâsını versin. Diye inledi ve sonra Gâvur Mehmedin önüpde boynunu bü- kerek : — Hakkın var.. Ben, sevgine lâyık değilim, Dedi. Lânanın bu sözlerini, uzunca bir süküt takip etti ve sonra Gâvur Mehmedin ağır ve temkinli gesi işitildi : — Bu mülevves adamların eline düşmeden evvel, seninle tanışmayı ne kadar isterdim, Lüna.. Ne yapalım ki bu, ol- madı.. Görüyorum ki: Sen bu hayata amcan denilen ©o mel- Allah un herifin eli ile sürüklenmişsin. | Bunda Yyünahın biraz azalıyor.. Sonra, ben şimdi bir şey düşünü- yorum. Bir defa daha yalan söy- lemeyi göze alıyorum. Seni, zap- | tiye müşirine bizzat götüreceğim: — Efendim.. Çetenin bütün esrarını bana haber veren ve bugünkü — muvaffakiyeti — temin eden bu kadındır. Diyeceğim.. Öyle ümit ediyo- rum ki; bu sözlerim, seni ceza- dan kurtaracaktır. Lüna, çıldırmış gibi yerinden sıçradı : — Dur... * Diye bağırdı. Ve heyecanla sözüne devam etti: — Dur.. bBu sözlerin beni cezadan kurtarabilir mi?.. — Bilmiyorum.. — fakat, zannediyorum. öyle — Şu halde, seni yalan söy- lemekten — kurtaracağım. Şimdi yalnız söyle bana, kimleri yaka- hıyabildiniz? ( Arkası var ) sana | Gâvur | SON P OSTA : Çıkacak Müderrisler Arasında : — Darülfünunda senelerdir öğretmediğim bir fen kalmadı.. Ne olurdu kendim de bu arada | yeni tensikatta Aaçıkta kalma- manın fennini öğrenebilseydim. 21 Temmuz Cuma İstanbul — 18 Gramofon, 19 saz (Handan H.), — 19.30 saz (Fayda H.), 920 Tanburacı Osman Pohlivan, Eliza H. İnci H, 21,30 gramof 99 ajana haberleri; saat ayarı. Ankara — 1 tamofon, piyano konseri (Ferhunde Ulvi I 1544 Pr. ders, 19.20 gramofon, 20.16 ajans haberleri. Viyana — 185.35 fle şarkdar, 19.10 k hafif musiki konseri, 20/ 20.50 hafif mu devam tefrika, 2155 sen, — 289 plâkları, Bükreş — 1805 Cazbant, — 2005 kıraat, 20447 konferans, — müteakıben gramofonla bir opera: (Manon İLesko) Puceini'nin eseri. Piyano refaka- ranslar, 20.15 havadisler, Piyano ile Macar 18,85 konlerans, 19.06 or- DAS mühtelif, 20.35 plâklar, 21,25 bir skeç ve tsigan orkestrası. Varşova 1820 Solo — könsen, 19,40 hafif musiki plükları, * fonik — konsı (6 muhtelif, senfonik konser devam — ediyo dansing. Belgrat — 2003 Gramolon plük- ları, 20, n: (Keman ve gitar koönseri), 2105 muhtelif musiki, 23.35 havadisler ve tsigan orkestrası, 22 Temmuz Cumartesi Viyana — 18.10 Orkestra konseri, 1985 konleranslar, © iyano kon- Beri, 21.06 halif musil 5 Yohanın Stranssun — operetlerinden — parçalar, 23.20 havadisler, — 2335 İtalyanca bir — 18.05 Kouser,' 2005 kı- plâklar, konferana, ) orkeatrası 5 — könle- vo orkestrası konserine ) Romen müsikisi, Peşte — 18. Orkestra — konseri, 19.05 kıraat, 19,85 gramolon plâkları, muhtelif, — 21.9> plük neşriyatı, keman ve viyolonsel — sololatı, 280 cazbant. Varşova — 18,900 — Halk konseri, 1940 mühtelif sololar, 2045 hikâye, 91.05 hafif musiki, 22.85 Cho; kon- seri: 1 — Sönate, C- Moll, op. Etude, C- Moll, op. 10-3 — "Tarantel- le op. 43- 2306 dans müsikisi. Nevyork Borsasında Kararsızlık Nevyork, 20 — Doların istikbali hakkında kararsızlık — iptidai madde- ler ve esham piyasası üzerinde şid- detli aksülâmeller yapıyor. Bu cüm- leden, dün piyasa kapanırken buğ- day 12 1/4 cents düştü. Diğer mad- deler de 7 puana kadar — sukutlar olmuştur. Buna birçok jsehepler gösteriliyor. Başlıcası ise spekölasyon yapanlara bankaların kredilerini azaltmalarıdır. Vadeli pamuk ta hissedilir derecede düşmüştür. lstanbul 7 Inci lcra mamur- luğundan: Mahcuz ve paraya çevril- mesine karar verilen Âmerikan y hane kütüphane Amarikankâri koltuk- lar ve saire 24/7/933 tarihine müsadif pazartesi günü saat 12'den 13€ kadar Bahçekapıda Volta hanında hazır bu- lanacak memur tarafından açık art- tırma suretile satılacağı ilân olunur. bi et aei B İ Ce lide d 0 aet c G a eee zt ğğ ll aei BÜ d  YE İ Bu Sütunda VHergün l İngilizceden Tercüme Eden: Hatice Bir Aşk Hikâyesi Yazı odamda çalışırken, hiz- metçimiz Jane'ın merdivenlerden hızlı hızlı indiğini işittim. O bize yeni geldiği zamanlarda, iş gö- rürken yüksek sesle şarkı söy- lerdi. Çok şükür şimdi bu adeti geçmişti. . Fakat Jane'ın pek tuhaf bir ahlakı vardı: Karımla gayet ser- best bir surette konuşur, ona mutfakta mütemadiyen bir şeyler anlatıp dururdu. Anlattığı şeyler okadar muhtelif mevzularda ve meraklı hikâyelerdi ki, -evimiz pek küçük olduğu için- yazı oda- min kapısını aralar ve onların mutfakta konuştuklarını oturdu- ğum yerde dinlerdim. Jane, Willi- am'ı tanıdıktan sonra bütün mü- kâleme mevzuları artık bu adam olmuştu! William'ın — işmini en aşağı ay;üık'ere işitmediğimiz gün olmazdı. Bu William bikâyesi üç sene sürdü. Ve karımla ben bu üç sene mütemadiyen William'ın — ismini duyduk. Çılnıı Jane'ın William'la nasıl tanıştığını, ve nasıl ondan vaz- geçtiğini öğrenemedik. Ben kendi hesabıma bu tanışmanın bir pa- zar gezintisinde olduğuna ka- nidim. * Karım her zaman hizmetçile- rile gayet teklifsizdi. Bunun için Jane da ona gayet çabuk sev- gilisi hakkında izahat vermişti: — * Tasavvur — edemezsiniz Madam ne kadar kibar ve iyi bir çocuk, dedi. Kendisi bir tu- hafiye mağazasında çıraklık edi- yor, Ailesi de çok temiz bir aile. Babası manavmış, bir iki kere iflâs etmiş, kız kardeşlerinden biri bir hastahanede hademe. Velhasıl benim için çok iyi bir parti. ,, Karım: — “Demek nişanlandınız! ,, diye sordu. “Hayır, daha değil Madam. Bana yüzük almak için para bi- riktiriyor. Firuzeden bir yüzük olacak! ,, *O halde Jane, resmen nişan- landığınız zaman William'ı pazar- ları buraya davet edebilirsiniz. Mutfakta beraberce çay içersiniz.,, * Hakikaten birkaç zaman son- ra Jane'nın parmağında firuze yüzük görüldü. Bu yüzüğü parmağından hiç çı- karmıyan Jane son derece bahti- yar ve mağrurdu. Bir gün mut- fakta bira şişelerini sayarken karıma anlatıyordu. — “Madam Villiam sudan baş- ka hiçbir şey içmez. Cigara da kullanmaz. Bunun çok faydası var değil mi madam? Cigara hem pislik hem de büyük bir masraftır!,, William'ı ilk defa olarak gör- | düğü zaman karım hiç beğenme- | mişti. Bu, zayıf, nahif, sarı be- nizli ufak tefek bir çocuktu. Elin- de daima kocaman bir şemsiyesi vardı. Jane'ın ümit ettiği gibi işinde — ilerliyordu. Patronunun emniyet ve muhabbetini - kazan- mış olduğu için aylığı da artmıştı.: Karım: j — “Görüyorum ki dedi. Wil- liam adamakıllı ilerliyor!,, Jane içini çekti: z — “Oh evet madam, diye ce- yvap verdi. Lüzumundan fazla ilerliyor! Bir pazar günü evde büyük | bir değişiklik görmüştüm. Bunun ne olduğunu anlıyamıyorum. Karıma, — “Allahaşkına söyle, dedim. | bugün evde ne değişmiş? Perde- lerimi değiştirdin, eşyaların yeri- ni mi? Yoksa saçlarının biçimimi başka türlü? Bir değişiklik var amma nedir anlıyamıyorum? ,, Karım gayet trajik bir tavırla cevap verdi: — " Bugün William gelmedil dedi. Zavallı Jan odasında ağlayıp duruyor! ,, te böylece, ertesi pazar ve bunu takip eden pazarlarda da William gelmiyordu. Bunun hak- kında hiç izahat vermemiş olan Jane bir pazar günü - nişanlısile gezeceğini söyliyerek - karımdan izin ahp çıkıp gitti.. Avdetinde yüzü kıpkırmızı, gözleri parlıyor- du. Nihayet dili açıldı, sofrayı kurarken birdenbire heyecanlı bir sesle: — William'ı baştan çıkarıyor- lar madam, diye haykırdı evet diye haykırdı. Evet bu şapkacı kızı... piyano çalmasını da biliyor. — Ben zannediyordum ki bu- gün Willam'la beraber gezmiye gittiniz! — Hayır madam. Yalmız on- ların arkalarına takıldım. Yanla- rında yürüdüm bu kıza William'ın nişanlısı alduğumu söyledim. — Sahi bunu yaptınız. mı Jane? ey size ne dediler?. Hiç birşey! sanki beni görme- miş ve sözlerimi işitmemiş gibi hareket — ettiler. O alçak karıya intikam alacağımı söyledim. — Zavallı Janne, bugünkü ge- zintiniz hoş birşey değilmiş! EaLEEİĞA değildi Madam, fakât onların gezintisi de benim. kinden daha eyi olmadı! Tabakları hiddetle sofraya ko- yırkenaj:ıne homurdanıyordu: — Ben de piyano dersi ala- cağım! utanmaz karı, böyle sesi- mi çıkarmadan William'ı ona bı- rakacağım zannediyor!.. Bir gör- seniz Madam, Williamdan çok daha yaşlı, sonra da saçları kök- lerine kadar sarı değil... Biçimsiz birşey.. boyamıdır. nedir, allah bilir! * Janne karıma - söylediği gibi öyle kolaylıkla nişanlısını elden kaçırmıyacaktı. Bunun için şöyle bir teşebbüste — bulundu- ğunu sonr! l Willam, yeni nişanlısı ve kızın annesi bir müzeyi gezmiye itmişler. Jan kunlınııı çıkarak şıiınp çağ latta William'ı da dövmiye kalkmış. Elinden kurtulup bir arabaya girmişler ve Jan'ı da polise teslim edecek- lerini söylemişler. Karım büyük bir merhametle : — Zavallı dedi, ben sizin yerinizde olsam bir daha bu ahlâksız genci aklıma bile ge- tirmezdim. — Hakkınız var Madam. Fa- kat bütün kabahat © mel'un karıda, İnsanın, nişanlısını elinden almak için ne kadar alılâksız ve hain olmak İâzimdir değil mi? Esasen William gayet” iradesiz bir tur.. O kurnaz karı ne de çabuk onu eline alıverdi ! * Bir gün Jan heyecanlı bir sesle karıya : — Affedersiniz Madam, dedi, bugün bir düğüne gideceğim, müsaade eder misiniz? Karım meseleyi hemen anladı: — Bu yapacağınız şeyi iyice düşündünüz mü Jan? diye sordu. ” “Madam onu son defa olarak görmek istiyorum.,, Jane gittikten sonra karım telâşla odama geldi: A Devamı 11 inci sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: