Müusiki İşleri Musikiye Karşı Alâkamız Hiç Yok Mudur? ( Baş tarafı birinci sayfada ) efkârı umumiyesi bu alâkayı gösterecek olursa Türk musikisi zenginleşir ve güzelleşir.., Mütehassısın, —aşağı — yukarı açık bir ittihama benziyen bu gsözleri bazı muhitlerde büyük bir alâka ve hassasiyet uyandır- mıştır. Biz bu sözlerin isabet de- recesini öğrenmek — için tanınmış musiki üstatlarımız ile temasa geçtik, bunların fikirlerini topla- dık. Konservatuvar muallimlerin- den Seyfettin Asâf Bey diyor ki: * — Halkımızın musiki ihti- yacını inkâr edemeyiz. Fakat halk- ta musiki “tiyacını kâfi derecede uyandıracak — vasıta ve teşebbüs- lerden” mahrum olduğumuzu da ine kimse inkâr edemer. Bik musikinin fen kısmile bu- MağE YERRin eli . — Mekteplerimi: musiki tedrisatına fuh:ile ehem- miyet v , gençliğe musiki terbiyesi mıya mecbur oldu- ğumuzu unutmamalıyız. Ben mu- sikiyi alaturka ve alafranga deye ikiye ayıranlardan değilim. — Bir tek musiki kabul ediyorum. Halkta musiki terbiyesini ve musiki alâkasını uyandırmak için her kasabada birer küçük musiki mektebi açmak en pratik usul- dür. Halk bu mekteplere devam etmek suretile musikinin insan için ihmal edilemez bir ihtiyaç olduğunu takdir eder ve musikiye karşı alâkası uyanır. Bu suretle bugünkü derme çatma musiki yerine fenni ve asri bir musiki hakimiyeti tecessüs eder.,, Bu gsözlerden anlaşılıyor Seyfettin Asaf Bey M. Marksın sözlerine hak vermektedir. Hal- buki üstat Rauf Yekta Bey hiç te bu fikirde değildir. Rauf Yekta Bey Türk — efkâmumumiyesinin musiki ile son derecede alâkadar olduğunu ü ileri sürmektedir. Üstat ©or kis “— Türk milleti musikiye karşı katiyen alâkasız değildir. Türkler sadece kendi ruhundan doğmamış olançrp musikisine karşı alâkasızdır. Eğer M. Marksın maksadı, Türk halkımn Garp musi- kisine h'î gösterdigi alâkasırzlı- ği anlatmak ise bu sözü ancak o zaman doğru olabilir. Garp musikisine k: alâka- sızlığın sebebi basittir. Çünkü her millet kendi musikisini, kendi nağ- melerini sever. Bu sebepledir ki balkımız alaturka musikiye karşı daima merbutiyet daima alâka göstermiştir. ve göstermektedir. Benim fikrim şudur: Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, Türkler ken- di musikilerini terkedip garp mu- sikisine temayül gösteremez. ,, Yine konservatuvar i lerinden genç ve kıymetli musi- kişinas Hasan Ferit Bey ise M. Marksın sözleri karşısında tered- dütlü bir vaziyet almaktadır. i ünkü Hasan Ferit Beye, M. Marks'ın sözlerinin doğru olup olmadığını sorduğumuz zaman şu cevabı aldık : “— Bu suale doğrudan doğ- ruya cevep vermek mümkün de- g' İdir, Buna hem “evet,, ve hem e “hayır, diyebiliriz. Bedii hissi olan her insan kulağına çarpan seslere karşı alâka duyar. Böyle düşünecek olursak bizde her fer- din severek dinlediği musiki par- çaları vardır, diyebiliriz. Fakat bugün büyük bir ekseriyetin alâ- kası hangi çeşit eserlere tevcih etmiştir. İşte bu nokta cidden düşünülmiye değer. Şunu da söyliyeyim ki halkın alâka göstermediği musiki al- r.lı olmadığı — musikidir. Şu alde — meselenin — halli — için musiki terbiyesinin kuvvetlenmesi ve genişletilmesi lâzımdır. Eğer 2 Alikbiz. Mi MEMLEKET HABERLERİ Kilis-Islahiye Yolu Gaziantep, (Hususi) — Beş albı senedenberi şehrimizde — bü- yük bir yol faa- liyeti — sarfedili- yor. Kilis - ls- labiye — yolunun şılıyordu. l hdnduııuıc:ı:: mühim bir nok- tasında Moltabe ve Kilis havali- sine uzanan ve 80 — kilometre uzunluğunda bulunan bu yolun tesviyei turabiyesi bitmiştir. Bu münasebetle vali Akif Bey tara- fından bunun resmi küşadı yapıl- mıştır. Resmi küşat, büyük bir merasim yapılmasına ve tezahü- rata vesile olmuştur. Bu yolun Kilis hududu dahi- linde bulunan 42 kilometrelik kısmının tesviyei turabiyesi daha evvel bitmiş ve hatta bu kısım- Mühim Yolu DNdK aa aBai e Gaziantebin umumi manzarası ve Adil Sait B. * dan sekiz kilometrenin şosa fer- şiyatı da yapılmış ve 12 kilomet- renin de köprüleri hitam bulmuş- tur. Islahiye kazasının vilâyetimi- ze bağlanması üzerine az bir za- manda yarım kalan kısmın da ikmaline muvaffak olunmuştur. Yo- lun inşasında vilâyet fen memuru Adil Sait Beyin büyük hizmetleri görülmüş, kendisine bir takdirna- me verilmiştir. 80 Kilometre Uzunluğunda Bulunan Bu n Küşat Resmi Yapıldı Cebelibereket Vilâyetinin lâğvı & — Gzerine vilâyetimi- ze bağlanan İslâ- hiye kazasında bü- yük ıslahat yapıl- miştır. İslahiyede- ki bütün bataklık lar kurutulmuş, Çer çili denilen ve 6 kilometrelik - bir “mem- lekete gayet gü- zel bir su geti- rilmiş, spor, tenis mahalleri, — ço- cak bahçesi, banyolu spor salonu yapılmış ve şimdi de yeni bir postahanenin inşasına başlanmış- tır. Bundan başka yeniden yirmi iki adet asri ev yaptırılmış, saz- dan, kamıştan ibaret ve halka ait olan eski evler söktürülerek kiremitleri bedava verilmek su- retile mevcut evler de ıslah ve bu suretle yeni ve muntazam bir şehrin esasları kurulmuştur. Bir Kız Kaçırma Hâdisesi Ederken Yakalandı ŞERE -ÜÜ Karakol kumandanı Mustafa Çavuş Ayrancıbent: Konya'da (Hu- susi) — Höyük burnu köyü eşra- fından Hafız Ahmet Efendinin 12 yaşındaki kızını İsmail bir araba ile ve uyurken kaçırmıştır. Karakol kumandanı Mustafa çavuş vak'adan haberdar olur =aı İsmaili -takibe ış mil, dört saat mesafede e iızı bıçakla tehdit ederek evlen- miye icbar ederken Mustafa çavuş tarafından yakalanmıştır. İsmail yakalanacağını anlayınca silâha davranmış, fakat istimaline mey- dan verilmemiştir. —;;k kendi, musikimizin, gerekse Avrupa musikisinin en kıymetli eserlerini halka dinletmiye alıştı- rırsak alâkasızlık denilen şey kendiliğinden kalkar. Profesör Marks'ın sözlerini nasıl karşıladığıma gelince; pro- fesör'ün seyledikleri, doğru anla- şılmak şartile tamamen haklıdır. Çünkü o, miltetimizin musiki an- layışımın kanaat edilir bir derece- de kalmasına razı olmiyor. de- mektir.,, —— Konya Ereğlisinde Bir Adam ki |İsmail Kızı Evlenmiye İcbar Ağabeyini Öldürdü Konya ( Hususi ) — Konya Ereğlisinde Rasim Ağa isminde bir adam çeşme başında su iç- mekte olan ağabeyini 9 kurşun atarak — öldürmüşlür. Cinayetin sebebi, maktulün kardeşi Rasim- den alacağı olan parayı - tahsil edemeyince mahkemeye müracaat ederek haciz kararı alması, Ra- simin de bundan muğber olatak intikam almak istemesidir, , Konya'da Şehire Su Getiriliyor Bir Okuma Salonu Açıldı Konya, ( Hususi ) — Belediye şehrin su derdi ile yakından meşgul olııg:ndbqlımum. Üç- dutlu suyu ilen suyun akıtılması takarrür etmiştir. Su- yun akıtılması ve şehir dahflin- deki çeşmelere tevzü için icap eden malzeme hazırlanmış, müza- yede icrası için de ilânlar yapıl- mıştır. Belediye reisi Şevki &qı bu hususta elden gelen bütün fedakârlığı yapmktadır. * Çorum valiliğinden terfian vilâyetimize tayin edilen Cemal Bey gelmiş vazifesine başlamıştır. »4 Eczacı Hulüsi Bey tara- fından zehirli gazler ve bunlar- dan korüunma çareleri hakkında bir konferans verilmiştir. Hulüsi Bey zehirli gazlere karşı kullam- lan maskeleri de göstermiş, tec- rübeler de yapmıştır. Halk konfe- ransı alâka ile dinlemiştir. * Fırka tarafından Konyada büyük bir okuma salonu açılmış- tır. Salonda bütün memleket ga- zeteleri, her bahse ait kitap, mecmua ve eserler bulunmakta- dır. Salon büyük bir rağbet ka- zanmıştır. Bigada Koza Fiatleri Biga (Hususi) — Koza fiyat- ları bg.ıeııe çok iyidir. Geçen sene 45-60 kuruş üzerinden sa- tılan kozalar bu sene 90-100 kuruşa ve hararetle alınmaktadır. Bolu'da Şiddetli Bir Fırtına 50 Ağaç Devrildi Ve Bir Minare Yıkıldı " |hakkında hiç bir malümat vermez. Akpınar camiinin yıkılan minaresi Bolu (Hususi) — Buraya şid- detli dolu yağmış, şehirde müthiş tahribat yapmıştır. Dolü esnasında fırtına çıkmış, bu fırtına da şehirde tahribat yapmıştır, S0 ağaç dev- rilmiş ve yıkılmıştır. Büyük camide ikindi namazı kılınırken sağ tara- fin pencereleri uçmuş, Akpınar mış, bunları müteakip hafif bir zelzele de olmuştur. — Vebap , Malatya'da İki Tahsildara İşten El Çektirildi Malatya ( Hususi) — İdarei hususiye ve belediye teftişlerine devam edilmektedir. İdarei husu- siye tahsildarlarından Nuri ve Ali Efendilere zimmetlerine para geçirdiği için işten el çektiril- miştir. Zonguldak Halk Evi Binası Zonguldak — Zonguldak Halk- evi binasının inşası 69,405 liraya müteahhide ihale edilmiştir. Gençler Niçin Mesleksiz Olurlar ? Yazan: Belkıs Halim Çok defa şahit olmuşuzdur: Darülfünunda bir şubeyi ve me- selâ fizik şubesini bitirip hukuka geçerler. Ziraat tahsil edip fel- sefeye giderler. Bunları da bitir- dikten sonra ne avukat olurlar, ne hâkim, ne filozof.. rast gele bir iş tutarlar. Dişçi mektebin- den çıkmış gazeteciler, tıbbiye- den çıkmış romancılar, edebiyat- çılar, tarihte ihtisas yapmış türk- çe hocaları ve belki bunlardan daha gariplerine hergün tesadüf ederiz. Hiç birisinde muvaffak olmadan mütemadiyen meslek- ten, mesleğe bir işten ötekine geçerler. Ve belki de asıl işlerini bulamadan bir sürü lüzumsuz enerji ve vakit sarfederek göçüp giderler. Liseyi bitiren talebeler- den ekserisi henüz neyi sevdik- lerini, ne ile daha fazla alâkadar olduklarını bilmezler, Son sınıfta fen ve edebiyattan birini seçme- leri ya kolay bir ders, ya sev- dikleri bir hoca veyahut ta sev- dikleri bir arkadaş hatırı içindir. Liseyi bitirince Darülfünunun şubelerinden birine — yazılmaları da tesadüfidir. Geçen sene biri- sine niçin hukuka yazıldığını sordum. “Arkadaşlarımın çoğu oraya yazıldılar da ondan,, diye cevap verdi. Bazan da ana, baba çocuklarına kendi begendikleri, kendi sevdikleri mesleği intihap ederler.Ve çocuğu ona göre yetiş- türmiye uğraşırlar.. Çocuk daha doğmadan mesleği kararlaştırılır. Ne ana, baba, ne hoca, ne mektep çocuğa kendi kabiliyet ve istidadına göre bmeslek inti- habı için yardım etmez. Şimdi hukuk ve tıbbiye için olduğu gibi zaman zaman bir mes- lek moda olur. ve ©o istik- bali temin edebilecek yegâne iş addedilir. Herkes — avukat, doktor olmağa kalkar. Bu hu- susta çocuğun da kendi kendine hiç bir yardımı dokunamaz. Ek- serisi nazari şekilde olan ve doğ- radan doğruya mesleklerde hiç bir alakası olmıyan dersler ona hayatta kendisini bekliyen ve yapmağa mecbur olduğu işler Fiziyoloji okumakla — çocuk doktorluğa dair bir fikir edine- mez. Doktorluğun ilmi tarafından başka ameli tarafları da vardır ki ancak çok yakından bir alâka onun) beğenilecek ve beğenilmi- yecek taraflarını meydana çıka- rabilir. Hayattaki muvaffakıyet- sizliğin azami semere vermeme- inin başlıca sebebi herkesin kendi yerini bulamamasındandır. Hayat şeraiti hergün okadar değişmekte ve hergün okadar çok yeni meseleler tşıkmaktadır ki çocuk yalnız başına bunlara cevap vermiye ve kendini onlara uydurmiya — müktedir. — değildir. Eğer bugün mektepler - yetiştir- dikleri gençlere meslek - intihabı hususunda yardım etmez, bu mesleğe ait az çok malümat vermez, hatta ona bir iş bulmazsa yani çocuğa hayattaki yerini göstermezse ve bulmazsa vazife- sini yapmış addedilemez. Bugün Amerikada bu, devletin vazifele- rinden biri olarak telâkki edil- mekte ve mektep bütçelerine mesleki — rehberlik — programının tatbiki için ilâveler yapılmaktadır. , .