İ || — Dünyada Olup | Sabık AmerikaCü 280 Sene Evvel Görülen Bir Rüya Cemiyetin bünyesini bllbı ;ır— ; . ; 'a buhra- Bir Aileyi | e ea lebilir. ki Felâketten | 5)4 üst etmedik Kurtarmıştı | hiçbir şey bırak- mad.. Hatta, senelerdenberi de- vam eden vakıflar bile şimdi kökünden silinip süpÜrülmüş bu- lunuyor. Buhranın alaşağı ettiği böyle bir vakıf ta İngilterede mevcuttu ve Nevark şehri bele- diye reisi tarafından tam bundan 280 sene evvel tesis edilmişti. Bu adam, vaktile üç gece arka, arkaya rüya görmüştü. Rüyasın- da, evinin yanacağı ve büyük bir tehlike karşısında bulundu- ğu bildiriliyor, çoluk, çocuğile bir an evvel evinden uzaklaşması ihtar olunuyordu. Üçüncü rüya- dan sonra belediye reisi ailesini alarak bir köye gitti ve o gece şehirdeki evi yanıp kül oldu. Yangın öyle bir şekilde çıkmış ve o derece şiddetli olmuştu ki hiçbir şey kurtarmak mümkün olmamıştı. Adamcağız, savuşturu- lan bu kazadan Colayı, her sene, © gün için, fakirlere bin ekmek dağıtmıya — başlamış, öldükten sonra da, bunun İçin muayyen bir para koyarak bu minnetini yerine getirmekte devam etmişti. Son buhran, bu iş içia tahsis edilen paranın kıymetini düşlir- düğünden Nevark şehrinin bum- dan 280 sene evvel gelip göçmüş olan belediye reisinin vasiyetini artık yerine getirmek mümkün olmamaktadır. * H* yiğitin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her milletin de kendine mah- sus birtakım âdet- leri - vardır. Ve meselâ, Amerika'da, yeni Reisi- cümhur karıları, muayyen vazife- leri yapmıya mecburdurlar ki, eğer bunu ihmal edecek olurlar- sa, halk tarafından fena bir göz- le görülürler. Bir defa, Reisicüm- bur karısı, resmi merasime da- hildir. Memleketin birinci hanımı, onun resmi unvanıdır. Siyasetle uğraşması hoş görülmez. Yeni Reisicümhur Beyaz Saraya ilk irerken ondan evvel giremez. gzrhıldı arkasından — girmek mecburiyetindedir. M. Roorvelt'in zevcesi, görünüşe göre, Âmeri- kalıları en çok memnun eden bir Reisicümhur karısi olacağa ben- ziyor. Bu kadın, eski Reisicüm- hurlardan Teodor Rozvelt'in ak- rabası olduğu için vaktile de Beyaz Saraya girip çıkmış, bu itibar ile saray Adap ye erkânmı bilmektedir. Sonra, yüzüne pudra ve düzgün süren bir kadın de- gildir ki, Du da halkiın hoşuna gidiyor. Aynı zamanda İâvanta da sürmez. Çünkü kocası lâvan- tadan ve kokudan hoşlanmaz. Bu meziyetleri için herkes, şim- " dilik bu kadına bayılıyor. »eea> SÖON POSTANIN İLÂN FİATLERİ <<eece #—1lânın tek sütunf satırı gazetenin metin yazısile vasati 4 kellmedir. 2—Ayni yazının 2 satırı t santimdir. 3—Dahı kalın ve daha ince yazılar santim ile hesap edilir. 4—Sayfasına göre ilânlar aşağıdaki fiatlere tübidir: KBavfa * Diğer sayfalarda Bon sayfada - <& M Bundan evvelki Ame- rika Cümhur Reisi M. Hoc- ver dört sene evvel Beyaz saraya girdiği raman Ame- rika büyük bir refah içinde idi. Geçen seneler, bu refahı büsbütün arttırdı. O derecede ki Amerika, bir nevi, yer yüzü cenneti haline geldi. Mevcut nü- fusa göre dört kişiye bir otomobil isabet ediyordu. Amerika amelesinin vazi- yeti birçok Avrupa zen- ginine gıpta ettirecek bir halde idi. Derken, birgün, işler ters gitmiye başladı. Ticaret durdu, faaliyet durdü, — İşsizlerin adedi bergün bir parça daha arttı. Hoover idaresinin son günlerile beraber bu buhran son haddini buldu ve nihayet, dünya tarihinde görülmemiş bir hâdise kaydedildi: Federal Amerikayı vücude getiren kırk sekiz hükü- metten kırk yedisinin İidare ve kazası altındaki bankalar, birer sabun köpüğünden yapılmış bas lonlar gibi patlayıverdiler. Kapr ları kapandı. Şimdi, bunlardan, waziyetleri en sağlam ve kurtarık miya değer olanlar, birer suretle ve yavaş yavaş açılmıya başla- dılar. Bu, niçin böyle oldu? İş başında bulunan Hoover, büyük harpte, müttefik devletle- rin iaşe nazırlığını yapmış, liya- kat ve ehliyetini isbat etmiş bir adamdı. Kendisi — mühendisti ve muayyen bir İhtısası vardı. Kafası işleyen bir insandı. Fakat bütün bu Mmeziyetlerine rağmen dev adımlarile -yürüyen buhrana, bir parçacık olşun tesir yapa- madı. Vaziyeli tetkik edenler, bu münasebetle bu muvaffakiyetsiz- liğe iki sebep gösteriyorlar: 1— Buhranın sebepleri o ka- dar derindi ki bugünden yarına onu giderecek tedbirleri almak mümkün değildi. 2 — Hoover ötedenberi ban- Sabık A: kalara satılmış bir adamdı. Hare- ketsizliği bundan ilerl geliyordu. Birinci- sebep, yalnız Amerika için değil, Bütün dünya vaziyeti hakkında İleri sürülen bir iddia- dır ve bütün Iktısatçılarının mü- nakaşalı — mütalealarına rağmen kat'iyeti sabit olmuş bir fikir değildir. Hoover'in bankalara sa- tılması meselesine gelince; bu münasebetle, çok şayanı dikkat bir vak'adan bahsediyorlar; — M. Hoover Amerikanın Stan- ford darülfünununda tahsilini bi tirdikten sonra Amerikada me- mur olarak iş almıştı. Bir möd- det sonra San Fransisko'da çalışan Janen isimli aslen Fransız olan üç kardeşin hizmetine girdi. 1896 senesinde, Londranın maruf iş müesseselerinden Bevik, Moren - Şirketi, — Avustralyadakl işlerini idare etmek Üzere muk- tedir bir memur istedi, Janen biraderler Hooveri gönderdiler, Hoover'in yanında Goldstone isminde diğer bir mühendis daha yardı. Londraya geldi, Bevik müecssesesile görüştü, Avustral- yaya gitti, kendisine verilen işleri BUN FOSTA da Olup Bi merika CümburR elsinin sen Ame rika buhranını halledememesini enum, bankalara satıldığının bir sebebi olarak görenler çoktur, mak Üzere de lddlalarına delli o- aşağıya — kaydeltiğimiz vak'ayı Veri eürüyorlar, : KK M. Hoover, Çin- de, Mühendi»s İken M. Hoover Rel- sleümhur olduk- ftan sonra balık avlıyor. maharetle gördü. Oradan Çine gönderildi. O srada Çin İşleri çok karı- şıkti. Memlekette, büyük bir hürriyet havosı esiyor, bugünkü hürriyet istiyen Çinin — esasını kuran Sun-Yat-Sen ve arkadaş- ları, Çin İmparatorluk sarayına karşı şiddetli bir mücadele aç- mışlardı. Bütün bu kargaşalık esnasında, Avrupa ve Amerikadan gelmiş birçok iş adamları, Çinde neler yapılabileceğini, ne gibi menfa- Çin Relsicümburu olan Jeneral — Yuan-Şi-Kay Sefirl Fon Bd Alman | Kettler atler koparılabileceğini gözden geçiriyorlardı. Bu sırada, Hoc- ver'in mensup olduğu müessese müdürü Moren de Çina gelmiş, Çin hükümetinin Iktısat müşa- virlerinden Güsştav Detring is- mindeki Almanla temasa geçmiş idi. Bu adamın Çinde büyük bir nüfuzu vardı. Çünki akrabasından yüzbaşı Fon Hanneken Çin or- düsünün islahına memür — bülü- nuyordu. Ayrıca, Çin ve Rusyanın davetile Port Artür İlimanının tahkimatında çalışmışt!. Bu itibar ile Moren, müşavir Detring'e müracaat etli. Yapılacak işler hakkında yüzde elli kamfsyon esası Üzerinder anlaştılar ve Kaiping'deki — kömür — maden- lerine el uzatmayı — kararlaş- tırdılar. — Hoover büu — İş ile meşgül olmak üÜzere Avustralya- dan çağrıldı. Madenin vaziyetini tetkik etti. Burada 400 milyon tondan fazla kömür bulunduğunu tesbit etti. Bu madenlerin başında Şeng- Yen-Mao İsminde bir Çinli vardı. Bu adam, ayaı zamanda, Çin şimendiferleri müdürü idi. Çin sarayının da — kat'i — emniyetini mhurReisi- fangın n Hayatından Gizli Köşeler y eeamamın Ünme tenle haizdi. Hoaver, ilk evvel, senede 15 bin dolar aylık- la Şeng - Yen - Mao'ya müşavir tayin edildi. Ma- denlerin — işletilmesi için fikrinden istifade edilecek- ti. Fakat Hoover, el altın- dan bu madenlerin İngi- lizler hesabına ele geçiril- mesini teklif etti. Şark Sindikası isimli bir şirket yapıldı ve Müdür Şeng - Yen - Mao sıkıştırılmıy: başladı. Fakat bu adam, Çin hükümdarı namına galışıyon — Gaş işlettiği için, bunu, şu veya bu miktar para mukabilinde — İngilizlere devredemezdi. — Nitekim etmedi. Bu sırada meşhur Boker ihtilâli baş göster- mişti. Boker'ler bütün ecne- bileri memleketten kovmak gaye- sini. güdüyorlard. Bu — sırada Almanyanın Çin sefiri Fon Kett- ler Bokserler tarafından sokakta öldürüldü, — cesedi — çamurlarda türüklendi. Bokserlerin tehdidinden kor- kan Avrupalılar, birer tarafa kaç- mışlardı. Hoover de, Tin - Çin şebrine iltica etti. Orada, vazi- yeti elinde bulunduran bir Rus Jeneralı vardı. Kaiping madenleri müdürü Şeng- YemMao da Tin - Çine iltica etmişti, ” Bir gün, Eokserlerle alâkasi bulunduğu — iddiasile bu —adam tevkif edildi. Hapse atıldı ve ecnebi divanıharbine verilmesine karar verildi. Bu divanıharbin huzuruna çıkmak demek kurşuna dizilmek demekti. Bir gece evvel yanına müşavir Detrnig geldi. Madenin İngiliz şirketine devri mukabili divan:barpten kurtula- cağını haber verdi. Çinli tehlikeyi sezmişti. Mukaveleyi — imzaladı, ertesi gün serbest bırakıldı. Bu arada Hoover'le da birkaç defa görüşmüştü. Bu arada, muhtelif menfeatleri birleştirmek için yeni bir şirket kuruldu. 50 — milyon İngiliz lirası tutan Çin hissedar» larına da 375 bin lira verilerek iş tasfiye olundu. M. Hoover bu mukaveleyi alarak derhal Londra- ya gitli. İngiltere hükümeti, bu işten son derece memnun olmuş- tu. Çünkü İngiliz donanması için uzak şarkta, çok zengin bir kö- mür deposu temin edilmiş olu- yordu. Fakat mukavele - tetkik edildiği xaman görüldü ki maden sahası, Çin şirketine verilmiş olan imtiyaz ile çok daraltılmıştır. Halbuki* o bhavalide, genlş mikyasta kuyular açmak lâzımdır. Hoover, bu noktayı da temin et- mek için tekrar Çine yollandı. Fakat bu defa Şeng - Yen - Mao tekrar mukavemet gösterdi. Ken- disinden istenen yeni imzayı ver- modi. İngilizler, madenlerin Je ponlarla Ruslar tarafından işgal edileceğini söyliyerek imzayı ko- pardılar. Bu sırada, Çin Impara- toru devrilmiş, yerine Yuan - Şi - Kay isimli jeneral geçmişti. Bu adam, bu mukayveleyi tan- madı. Londra mahkemelerinde, İngilizler alayhine dava açıldı. Hoover, Detring ve şirketin di- ğer müdürleri mahkemede dim- lendi. Mahkeme Çinlilere hak verdiği gibi Londra Temyiz Mah- Yangın Yerine Konulmalı Ben her akşam eve gitmek fÜzere Fatih ile Çarşamba ara sındaki yangın yerinden geçerim. Fakat iş icabı buradan saat on iki ile bir arasında geçmek mec buriyetindeyim. Burada saat on ikiden s#onra İn cin bulunmaz. Geçen akşam mutat saatte evi- me dönerken başımdan, beni epey korkutan bir vak'a geçti: Fatih camiinden sonra yangın yerine girmiştim. Benden elli * | metre kadar ileride iki kişi gidi yordu. Ben hızlı yürüdüğüm için onlara yaklaştım. Fakat bu iki adam beni görünce yolun, benim yürüdüğüm — tarafına — geçtiler. Tabil ben aksi tarafa gitlim, Bu sefer onlar da beni taklit etliler. Ortalık sessizdi. Etrafta kimseler yoktu. İçime bir korku düştü. Sen — çıkarmadım. — Adımlarımı büsbütün sıklaştırdım. Yanlarım dan hızla geçtim. Fakat yirmi adım - ilerlemiştim ki içlerinden birl “dur! , diye bağırdı. Ben hiç aldırmadan yürümeye devam ettim. Fakat bu sefer ikisi birden * dur diyoruz ,, diye bağırdılar. Durdum; geri döndüm. “ Ne iz tiyorsunuz?,, dedim. Uzun boylu- su “bize ekmek parası ver , dedi. Tabil bu vaziyette bu adamlarla münakaşa edemezdim. Uzaktan ikisine de birer yirmi beş kuruşluk — Fırlattım. Onlar gülerek paraları aldılar, ben de hızlı hızlı evime geldim. Bu gibi hâdiseler benim va- ziyetimde bulunın.%lrkıç arka- daşın da başına gelmiştir. Bu adamlar şüphesiz birer serseri idi. Belki adam çevirmiye de niyetleri yoktu. Fakat yangın yerinin tenba ve bu gibi İşlere pek müsait olması bu gibi adan> lara bir nevi cesaret veriyor ve böylelikle yolcuların korkusundan istifade ederek birkaç kuruş koparıyorlar, Bu böyle devam ederse her akşam cebimize bir yirmi beşlik koymadan bu yoldan geçemiyeceğiz. Fakat bu yangın yerinin tam — ortasına, bilhassa Cibaliye inen yokuşun başına bir polis noktası konacak olursa bu gibi hâdiselerin önü alınmış olur zannındayım. Muhterem gazeteni- zin tavassutunu rica ederim efenm dim, — Mehmut Vapur Naden Selâm Vermedi? Bir Türk şirketi tarafından yeni alınan Sami vapuru Müref- teye geldiği zaman tesadüf ettiği Antalya — vapurunu üç düdük çalmak suretile selâmlamış, fakat Antalya buna mukabele etmemiş- tir. Bu hâdise yolcuları çok mük teessir etmiştir. Mühendie M kemesi de bu karar tasdik etti. — Bu kararda, şu cümle bilhasaa dikkati iyordu: “— Bu mukavele, fena niyet- lere istinat ederek yapılmıştır. ve dünyanın hiçbir tarafında, böyle bir muameleye tabammül etmek mümkün değildir.,, İngiliz şirketi, bu vaziyet kar- şısında Çinlilerle tekrar anlaşmı- ya mecbur oldu. Fakat bu anlaş- mada, Çinlilerin ileri sürdükleri tek şart şu idi; M. Hoover'in idare meclisine girmemesi. Bu şart kabul edildi. M. Herbert Hoover ondan sonra bir daha Çin topraklarında biç görülmedi.