Ayaş Anadolunun Şirin Bir Köşesidir Ayas, (Husust) — Eski devrin menfa ocağı — nazarile baktığı Ankara bugün medeniyetin, si- yasi varlığın beşiği vazifesini görüyor. Eski Engürü, yeni Amr- kara ve mülhakatı İç Anadolu- nun en şirin ve cazip köşelerini teşkil eder. Ankaranın 45- 50 kilgmetre garbındaki Ayaş kasa- bası ve onun çiçekten halılarla örtülü değları, yaylaları Ankara hakkındaki kuraklık ve çoraklık mefbumlarını dimağımızdan siler, Ayaşn saf havalı, temiz sular Fıaşkırtan yaylaları vardır. Beylik, Göüllüdere, Dibekli, Abdüsselâm, | Çakmacık, Ahmetşeyh, Başkara- ağaç yaylaları dedelerimizin ya- gayışlarını gösterir canlı lâvhalarla doludur. Keoşanuz köyünde ormanlar eteğindeki Kızık - yaylası İsviçre yaylalarının İç Anadoluda bir rakibi gibidir. Bu yaylalarda maruf Ankara keçileri ve koyunları beslenir. Ayaş ehemmiyetli bir tiftik pa- zarıdır. Son seneler zarfında ciham kasıp kavuran davarcılık üözerinde de mühim te- sirler yaptı. Kazamızda bir men- sucat fabrikası kurulduğu, açı- dığı takdirde bütün — Ankara davarcıları yeni bir refaha ka> vuşacaktır. — Ayaşlır M. .N, .. , Dörtyol'da Esrarengiz Bir Cinayetin Failleri Yakalandı Dörtyol ( Hususi ) — Brada benzeri görülmemiş bir ciaayet olmuş, Göksu- nun — Keklik köyünden Hü- seyin karısının fşıkı — tarafın- dan — (öldürük müşlür. Piyas İskele. sine 15 daki- ka mesafeda burma eşiği denilen yerde ha yvanlarını otlatan çoban- lar yarlar içe- Umumlal risinde Üzeri Bey toprakla örtülmiye çalışılmış bir İnsan cesedi görmüşler ve koey- fiyeti hükümete haber vermiş- lerdir. Derhal tahkikata başlanılmış ve cesedin Keklik oğlu köyünden Hüseynin cesedi olduğu, cinaye- tin yirmi gün evvel İşlendiği tes- bit edilmiş, fakat katili veya katilleri tesbit etmek mümkün olamamıştır. Müddeiumumi Necat Taevfik ve Müstantik Kâzım Beyler mak- tulün 20 günden beri ortada bır lunmamasına rağmen bir alâka ve telâş eseri göstermiyen aile- sini göz hapsine aldırmışlardır. Bu göz hapsi — neticesinde Göksunlu Dursun oğlu Mehmedin maktulün ailesine sık uık ge- lip gitmesi nazarı dikkati celbet- miş, Mehmet tevkif edilmiş ve sorguya çekilmiştir. Mehmet — sorğuya — çekilince cinayeli itiraf etmiş, maktulün karısı ile seviştiğini ve bu kadına tamamile malik olmak emelile bu civayeti arkadaşı Hızırla beraber işlediğini itiraf etmiştir. Gerek Mehmet, gerek Hızır tevkif edik mişlerdir. Dörtyol — Müddek Necat bubran | Ve Diyarbekir (Hususi) — Be- rada çok canlı bir maarif ha- yatı vardır. Mu- allinler her on beş günde bir, Halkevinde top- lanarak mesleki musahabeler ve müzakereler yap- maktadırlar. Di- yarbekirde dört ilkmektepte 35 muallim ve 2000 taleba — vardır. Her mektepte taleba tarafın: dan tesis edilmiş birer müze var- dır. Bütün iİlkmektep — talebesi doktorlar tarafından haftada iki defa muayene edilmekte, hasta talebeler tedavi altına alınmak- tadır. Vilâyet dahilindeki kaza- lardan Osmaniyede 8 muallim 140 talebe, Cermikde 6 muallim 130 talebe, Silvanda 6 muallim Düzcede Feci Bir Cinayet Düzce (Hususi) — Frengi Mü- cadele Cemiyeti şoförü 20 ya- şında Ahmet oğlu Rıza Efendi, Aynalı köyünden Lâz Celâl tarafından — bıçakla — kalbinden vurularak öldürülmüştür. Cinayete bir ceketin kaybolmasından ç kan münazaa sebep olmuştur. Katil | Lâz Celâl ahali tarafından tutu- l_uık jandarmaya teslim edilmiştir. Havza'da Havza Kâînüründen Ne Şekilde İstifade Edilir Havza, (Hususi) — Harpten evvel işletilen ve Merzifon, Amas- ya, Havza ve civarı kömür ihti- yacını temin ettikten başka diğer civar kasaba — ve şehirlere de kömür yetiştiren çeltik kömür madenleri son seneler zarfında Devlet Demiryolları idaresine in- tikal etmiş ve balkın ihtiyacna kapanmıştır. Fakat Devlet De- miryolları İdaresi bu kömürün kâffesinden istifade edememekte, ancak ihtiyacının yüzde yirmi beşini bu ocaktan alarak müte- baki yüzde yetmiş beşini Zongul- dak ocaklarından tedarik etmek- tedir. Bunun başlıca sebebi de Havza kömürünün kâfi kuyvvei haruriyeyi temin edememesidir. Halbuki ocak, Devlet Demiryok larının - istediği yüzde 25 kö- mürü verdikten —sonra halkın ihtiyacına da - kâfi gelecek kö- mürü verecek kadar zengindir. Ocaktan balkın İstifade ede- memesi yüzünden halk, ucuzca tedarik edeceği kömlir yerine daha pahalı fiatle odun almak mecburiyetinde — kalıyor. — Eğer devlet demiryolları idaresi halka da kömlür verirse ormanlarımız tehlikeden kurtulur ve madenden deha — şümullü istifade edilmiş olacaktır. ç EŞyM 100 talebe, Licede 6 muallim 150 talebe vardır. Şehirde bir lise binam vardır. Fakat muallim kadrosu henüz noksandır. Mektep binası Diclo nehrine mpazır bir tepenin Üze- rinde ve gayet havadar bir ma- haldedir. Mektecin leyli ve neharl olmak üzere 400 talebesi vardır. Dokuz vilâyet idarel hususi- yesinin yardımile tesis edilmiş şında Bir İhtiyar Ağa Ebedi Bir Matem Kayserinin dinç ihtiyarı Hasan Ağa Kayseri, (Hususi) — Hasan Ağa Kayserinin en ihtiyar adamıdır. 110 yaşındadır. Krk yaşında evlenen Hasan Ağanın karısı beş sene sonra ölmüş, bundan müte- essir olan Hasan Ağa da evinin kapısını kilitleyip dışam çıkmış, bir daha ne bu eve uğramış, ne de o evinin bulunduğu mahale- nin semtinden geçmiştir. Hasan Ağa dükkânmnda yatip kalkar, kış günleri ateş kullanmaz ve kapı pencere açık olduğu hak de yatar, gayet dinçtir. Hayatımm da alkol, tütün, çay ve kahve kullanmamıştır. kadıköyda Yerli Malı Sevgisi Kadıköy: Denizlide ( Hususi ) — TO00 küsur nüfusa malik olan bu küçük nahiye, merkezi kazaya güzel bir şosa ile bağlıdır. Nar biyenin halkı çok çalışkan ve vatanpervyerdir. Nahiyede umumi bir yerli mallar seferberliği yardır. Her, evde kurulu bir tezgüh —mütemadiyen işler ve bütün ev halkınn giyeceklerini temin eder. Nahiyede tam teş- kilâtlı iki mektep vardır. Mektep- lere 300 talebe devam etmektedir. Diyareir’de Maarif Hayatı | Vilâyette Dört İlkîâğktep, Bir Lise Bi_ğ S?n_’at Mçktebi Vardır olan sanat mek- ebine — gelince, burası da bu mu- hitte pek bi- yük bizmetler ya- pan bir. müess sesedir. — Muak Tim mektebinden kalan binaya nak- ledilerek - bütün motörleri, atelye- leri ve — tezgâh- ları — tamir edi- kan bu sanat ve marifet müessesesinde marangor- lak, doğramacılık, motörcülük ve saire gibi birçok san'atlar dokuz vilâyetten gelen talebeye öğre- tilmektedir. Sanat mektebinin son sınıf talabeleri de sanat sa- hasındaki mümareselerini arttır- mak için Ankara, Edirne, Bursa, İstanbul — sanatlar — mektebine gönderilmektedir. Kaydaik'da NON üM Ka malsaşada Kudurma Faciası M. Kemalpaşa ( Husus! ) — Karısını Kaybeden Hasan| Ramazanda bir kudur köpek tarafından ısırılan Şevketiye ma- ballesinden Ahmet Ağa, dokter- larm perhirz tavsiyesine riayet etmemiş ve kudurmuştur. Kuduran Ahmetle yakımndan temas eden kırk kişinin müşae- hede altma alınmalarına İüzum | gösterilmiştir. Bu kark kişilik kafile Bursaya gönderilmiştir. Nazilli'de Yeni A_ç—ıîzm Ortamektep Mühim Birlİhtiyacı Karşıladı| Nazilli, (Husast ) — Nazilli ötedenberi maarifçilik safında en ileride giden bir şebirdir. Bu sene de bu sahada mekteplerde bariz yenilikler yapçılmış, yeni sene ders plânları ilk evvel Na- zillide tatbik edilmiştir. Burada yeni açılan ortamek- tep muhitinin çok esaslı bir ihti> yacımı karşılamıştır. Mektep bir- çok moksanlarına rağmen mühim varlıklar göstermektedir. Bitlis'te Sporcula;_Şereline Bir Ziyafet Verildi gâhında sporcu gençler bir çay xiyafeti verilmiştir. Ziya- fette alay kumandanı Nuri, bele- diye reisi Arif, yüzbaşı Hüsa- mettin Beyler tarafından birer nutak İrat edilmiştir. Sporcular yakında daha canlı bir faaliyet yapacaklar, binicilik, sürek avı, futbol, voleybol, tenis vesair spor müsabakaları ve maçlar tertip edeceklerdir. Zafranboluda Bir Cerh Zafranbolu (Hususi) — Orman muhafaza memurlarından Mümtaz Efendi arkadaşını böğründen ağır surette yarala- miştir. Yaralı hastaneye kaldı- rılmış, Mümtaz Efendi hakkında kanuol takibata başlanmıştır. | | Bir |Piyes Hakkında Nurullah Ata Kitap halinde okunduğu <1a» man insanın hoşuna gidip te sahnede alâkadar etmiyen bir piyes, şöüphesiz ki hakikt bir tiyatro eseri sayılamaz; fakat sahnede alâkadar ettiği halde okunduğu balde hoşa gitmiyen bir piyes, bir pantomima, bir balet kıymetinde bir temaşa eseri olabilir, fakat “edebi, bir eser olamaz. O halde asl güzel pi- yesler oynanmıya da, okuamıya» da tahammülü olanlardır. Hüseyin Rahmi Beyin, bu kış Darülbedayi'de seyrettiğimiz “Kadın Erkekleşince,, (1) piyesi- nin kitap halinde de basılm:ş olduğunu görünce çok sevindim ; zaten bunu bekliyorduk, Oy- nandığı zaman bua piyes halk- kında düşündüklerimi bu gazek tenin tiyatra tenkidi sütunlarıne da söylemiştim; — ouları tekrar edecek değilim. “Yalmzı şunu kaydedeyim ki piyes okunurken de değerinden bir şey kaybet. miyor. *“Kadın Erkekleşince, müna- sebetile tezli (iddial.) piyesler hakkında düşündüklerimi söyle- miş, fakat bu piyesin tezini mü- nakaşa etmek işini kitabın çıke masıma bırakmıştım. Hüseyin Rahmi Bey kadının erkekleşmesini, yani evine bak- makla iktifa etmeyip erkek gibi hariçte de çalşmasını cemiyet için zararlı sayıyor. Kadınla erkek arasındaki fark belki her devirde, Fakat bilhassa on doku- zuncu asırdanberi çok münakaşa edilmiştir. Kolay kolay halledi- lebileceğini zannetmiyorum, çünklü bu hususta —söylenen sözlerin hemen hemen hepsi birer peşin- hükme dayanıyor. Bilhassa ka- dının evde kalmasını, umumlt bayata karışmamasımı istiyenler bugünkü hayat telâkkilerini esas addedip — münakaşaya — girişi- yorlar ; fakat — onların. iddk alarına İştirak — etmiyenler da alelekser © esaslardan ayr lamı« yor, ancak yeni istedikleri hayat» İa onun zıddı olan bir bayatın kıymet hükümlerini telife kalkıe bıçakla — sol | şıyorlar. Hüseyin Rahmi Bey, kadın erkekleştiği takdirde ailenin sare sılacağım iddin ediyor, çocuğa bakılamaz diyor. Bu iddiası hiç de baksız değildir; fakat şunu da düşünmeli ki aile esası, çocuğun acası ve babast tarafından bakıl- Mması arzusu tabil bir şey değik dir, kadımn evde kalmasını kas bul etmiş bir zihniyetin mevzua» larındandır. Kadının umumi ha- yata karışıp karışmaması bir istek İşi olamaz; bugün kadın memur, muharrir, amele, hatta Rus'yadaki gibi asker — olmasi falan veya filânın arzusu ile de- ğgil, birtakım zaruretlerin icbarı ile olmuştur. Bunun içindir ki bu meseleyi münakaşa etmek boştur. Evvelce de yazmış olduğum gibi Huıeyinulılfıhııl Beyin bu eni eseri, mi nımî"dıı- !lın ziyade — eşhasın, Mebrure Hanımın uıviıinddd kuvvet İle dikkati celbediyor. Büyük romancımız bir mesele hakkında fikrini söylemekten zi- yade seciye tahliline ehemmiyet verseydi, hatta yalnız bu çayeyl istihdaf etseydi biç — şüphesiz piyesi daha gözel olacaktı, yahut bana öyle gözükecekti. Fakat bu hususta da münakaşa boştur, çünkü Ööğaetmek arzusu onun her eserinde vardır.. Bu da birçok kimseye iyi üözüktüğü ibi benim için o eserlere besle- diğim heyranlığın tam olmasına mani olan bir keyfiyettir. (D Torahim Hilmi — kütüpbanesi, B0 kurup