6 Sayfa S '_ I Dünya Hüâdiseleri ı ——— - Marsilya'da Bir Sirkte Ayı'ar Boğuştu Bundan bir müddet evvel şeh- | rimize gelen ve :m;r Jâ’ bir hayli gürültü- ada Bir | LA gebep — olan Facia Tunus veya Ce- Lucü Bin Anar kardeşlerin Tak- sime kurdukları sirk unutulmamış Bin Amarların sırkı, şimdi, Marsilyadadır. Bu sirkin — vaktile İstanbulda iken halka gösterilen vahşi hayvanlara karşı kâfi derecede muhafaza tedbiri —alınmadığından — şikâyet edilmiş, bu şikâyetler haklı akis- ler yapmıştı. Bereket versin her- hangi — beklenmiyen bir kaza olmadı. Fakat aldığımız malümat gösteriyor ki — vakltile — yapılan şikâyetler haklı imiş. Bu yürden, Marsilyada mühim bir hâdise ol- muş. Sirkın azılı ayılarından ikisi halkın: karşısnda numara ve marifetler yaptırılmak üzere ka- feslerinden çıkarıldıkları sırada, birdenbire biribirinin üzerlerine hücum etmişler, Muhafızlar araya girerek bayvanları ayırmıya te- şebbüs etmişlerse de muvaffak olamamışlar ve herkesin dehşet- ten büyüyen gözleri önünde ayı- lardan biri, Götekini öldürmüş, sonra sağ kalan hayvan muha- fızlara hücum etmiş. Bir vaveylâ- dır kopmuş. Nihayet onu da ta- banca ile öldürmekten başka çare kalmamıştır. Bu hengâmede birkaç kişi de yaralanmış. İstanbullulara geçmiş olsun. * İngilîılıvin Hindistanda tesis etmek istedikleri yeni ida- olsa — gerektir lefet var. Yaçr lan tazyik sayesinde pek kokusu dışarı çıkmayorsa da, — arasıra patlak veren hâdiselerle, halk tabakalarında, idareci efendilere karşı beslenen memnuniyetsizlik tezahür ediyor. Bundan bir hafta evvel, yine böyle bir hâdise ol- muş, Kalkütanın başlıca polis müdürlerinden Kin isminde biri bingaleliler tarafından öldürül- müş, —ayrıca üç İngiliz polis memuru da yaralanmıştır. Bunlar, şehrin Fransızlara ait Şandere nagor denilen mıntakasında, bazı silâhlı kimselerin saklı oldukları nı haber alarak yakalamak isti- yorlardı. Fakat şüpheli eva yaklaştık- ları zaman bunlar n kaçıştıklarını görmüşler, Üzerlerine ateş et- mekle kalmamışlar, yakalamak İçin arkalarından koşmuşlar, fa- kat tam tutacakiarı sırada but- lar da arkalarına dönerek İngiliz polislerini vurmuşlardır. x Iıpınyol maz rlarından Priye« eçenlerde yeni yapılan bir resmi biranın açma — rasimesini yapıyordu. Bu gi- bi vaziyetlerde, bir şampanya şişesini sert bir yere vurarak acunu kırmak — ve kırılan şişenin şarabını hazır bulunanlara ikram etmek Adettir. İspanyol Nazırı da öyle yapmış. Fakat şişe kırıl- mamış. Daha kuvvetle vurmuş, yine kırılmamış. Bir daha vurmuş; yine kırılmayınca yanında duran Belediye Reisine dönmüş ve: Galiba, demiş, bu şişeyl aiz hep böyle küşat resimlerine getiriyor ve kırılmadığı için her zaman muhafarza edip tasarruf yapıyorsunuz. Allah aşkına şunun bir çürüğünü verin banal | rin SON POSTA YILDIZLARIMIZLA BAŞBAŞA Aşiftelikten Sadrazamlığa Kadar Yükseldim!.. Tepebaş.nda, Darülbe dayiden içeri girince, son gün'lerini — yaş- yan tiyatro mev siminin durgun- Tuğu hemen göze batıyor. lerdivenler- den inip çıkanla- gürültüleri, dekorları değişen sahneden gelen tok çivi, keser seslerine karışı« yor. Bu sırada Er- tuğrul Mubsin B, salonda gezinen amatör — artist- lerden — birinin kulağına — iğili: verdi: — Sen near- yorsun buradal., Hadi bakayım yukarı L. Genç kız, gü- lerek, oynayarak merdivenlere doğ- ru koşlu.. Bu aralık İsşe tanbul ve Ana- dolü — halkının delice — sevdiği Hâzım ağır ağır yürüdü ve köşede koltuğun birine oturdu.. Yanına yaklaştım ve mırıldandım : — Sizinle çazetem için bir mülâkat rica edecektim. Birdenbire, sahnedeki hoş ve kuvvetli röllerinden biri gibi dikiliverdi : — Efendim ?1. Bu seste “ Hamlat , € karşı Hâzunam “Prens hazretleri., Tıpkı bir deve değil mi ?.. ,, diye bu- lutları gösterirken verdiği ahenk vardı.. Maksadımı anlayınca yücudünü sakınır gibi geri çekli: — Âaa.... Mülâkat için bul- dunuz, buldunuz da beni mi bul- dunuz?. Benim gibi tahsilsiz, ik- tidarsız oyuncuyu mu?, Aman Hâzım Bey... — Canım benden vazgeçin hele... Siz şöyle Vasfi'ye, Bedia Hanıma, Kemal'e gidin... Onlar sülâleden bu işe aşina.. Hâlâ ısrar ediyordu: — Hani bilir misiniz, ben yalmız tahsilsiz değil, yeni harf- leri okuyamıyan, yazamıyan kişi bendenizim... Sulumuzda, ikindi kahvaltısını, sandoviçle, çayla temine çalışan Behzat Hâki Bey — kıskıs gülü- yordu.., Sevimli artistimiz tekrar bü- tün ciddiyetile ellerini kaldırıp *umacı, dan korkan bir çocuk gibi kendini geri çekti: — Cahil, — echel adama ne sorulur? Daha ben iki lâk rdıyı bir araya getirip bir çiftçik söz » Nerede kalmışki sizin 6 Ccevap vereyim... O, ısrar etti, ben bırakma- dım.. Nihayet yumuşar gibi oldu: — Ne soracaksınız bakalım. Evvelden yazdığım sualleri uzat- tım.. Aldı.. Kaşlarım — çatırak 100,000 — liralık bir çeki tetkik eden bir banker — gibi gözlerini dikti ve yavaş — yavaş okumağa kaşladı. — Sahne hayatınızın. en he- Darülbedaylin kıymetli yıldızlarından Galip Beyle Neyyire hanım Bbir piyeste yanyana yecanlı — dakikası hangi piyeste ve ne zamandır?... A.... İşte bu sual değil.. Hangi piyeste olur mu? Zaten ber hangi bir piyes aktör İçin heyecanlıdır.. Heyecanla oynar, “Acaba falso yapacak mıyım, kekeleyecek mi- yim, unutacak mıyım?,, diye do- kuz doğururz. Bütün piyeslerde şimdiye kadar benim heyecan duymadığ.m hiçbir şey yoktur.. Hani o “vodvil,, diye burun kırılıp dudak bükülen piyesler de bile her rol alan artistin büyük bir heyecan duyduğu muhakkaktır.. Değil miya efendim. Geçelim... *“Şimdiye kadar rol aldığınız piyeslerden en çok hangisini be- gendiniz?.., Ooo, bu da olmaz.. Akılda kalır mı canım?.. Bin bir piyes oyna da, sonra içlerinden birini seçip çıkar.. Kabil değil. Her piyes aktöre göre güzeldir.. Zaten aktörün beğenmediği piyes yoktur. Fakat şu var ki, en dür- gün lisanla, temiz, sade ve güzel yazılmış bir piyes şüphesiz hoşa gider.. Değil miya efendim?.. Bu sırada Bedia Muvahhit Ha- nm, elinde yeni örmiye çal şt ğ yün — işile geldi ve sağımıza oturdu. “Teyze Hanım,, ın “küçük ha- nimi, ! başını tekrar kâğıda iğdi: — “Tiyatro müelliflerinden en çok — kimi — beğerairsiniz. ve neden? Hımınm!.. Bü mühim.. Ne diyelim?.. Olmaz ki, söylen- mez ki.. Ortalığı biribirine ka- tarız.. Bedia Muvahhit Hanım, arka- daşının bu mübim sualde ( öster- diği ciddiyete kıs kıs gülüyordu: — Söyle bakalım?.. — Bunu yeçsen yahu.. Bu dert bu.. İnsani bir kaşık suya dipdiri atar da boğarlar bile.. Hımmmi.. Öhhöö..Öhhöl..Şey.. Bence telif öser yazanlar, en iyi müelliflerdir.. Zaten bunlar da mahdut şeyler.. Meselâ... Hazım Boy bemoen sözünü Bir Aralık Küçük Hanım Bile Oldum kesti: — Yooo... Söye lemem, — söyle- mem... Artık bu- nu herkes bilir.. 'Telif yazanlar de- diğim çibi birkaç kişi.. İşte ben ozları en ziyade beyenirim.. Tekrar kâğıt- lara eğildi: — Size en 1- yade hançi roller ayku getirir? Aa... O nefl.. Şey pardon, yanlış o- kuduk., Size en ziyade hangi rol- ler üygun gelir?.. Bedia Muva- hhit, Behzat kı- mla kırıla gülü- yorlardı... Behzat Hâki, yanaklarını gişiren sandovi- çin ıstırabile bir türlü rahat gü- lemiyordu. Hâzım devam- etti : — Yanlış oku- duk amma, hep- #i bir hesap. Ce- vap verelim. Ba- na uygun rolü söylersem, hemen ortaya bir mesele çıkar. Çün- kü ben baş rolu olan bir oyunu anlatırım. Etraftan sesler, gürü- tüler kopar. Bunun için bu suale de şöyle cevap verelimi Malüm ya bizim girmediğimiz kılık kı- yafet kalmadı. Bazen aşifte rolü- ne, bazen küçük hanım, bazen dede, sadrazam, vekilharç ve ba- ba rollerine bürünürüz. Hani şu içlerinde hiçbirinin bana uygun olmadığını iddia eden kimse çık- madı. Fakat bu bir karakter meselesidir. Yani nasıl diyeyim Her insana göre, değişir tabil. İçinde hâlâ biraz evvelki “Uyku getirir !,, sözüne karşı bir gülme, bir gıdıklanma vardı. Bu yalnız bende değil, Bedia Mw vabhit Hanımda da.. Hâzım kâğıdı elinde büküyor, son sualı okumiya - çalış yordu: — Bizde tiyatro müellifi ye- tiştirebilmek için ne yapmalıdır ? Ha, bu da mühim.. Azizim bizde evvelâ müellifler tahsilsiz. olma- malıdır. Yüksek tahsil görmeli, | bilhassa tiyatro kitapları içinde hercümerç olmalı, çok eser okur malıdır. Ayni zamanda Avrupaya gitmelidir. Fakat Avrupaya ger- miye, gönü: eğlendirmiye değil, tiyatroları tetkik etmiye.. Bundan sonra bizde iyi bir müellif yeti- şebilir.. Anladınız ya ?.. Yukarı kattan yeni bir piye- sin gürültüleri başlamıştı. Birdenbire boğuk, keskin bir çığlık koptu ve bir ses: “Aaahi,, diye inledi. Hâzım kâğıdı uzatırken - tatlı tatlı gülüyordu: — Bakın bir solukta söyleyi- yerdim. Fakat ben de farkına varmadım hal., — R. Ş. Mart 17 Geçen Bilmece- mizi Doğru Halledenler (Dünkü nüshadan mabat ) Birer Muhtıra Delteri Ala- caklar. Adana ticaret mektebi ta'ebesinden 8293 Abımot Refik, Sılibli altınordu mektebi talebesinden 14? Zümrüt, Ku ragilmrük yirmi yedinei mektop tale- besinden 6)6 Kadri, İstanbul ikinel moktep talobesindea & numaralı Fuat, Daday ilkmektep talebesindon Ş, Kar ya, Salihli Altınordu mektebi talebe- tinden 467 Ayser, Adapazarı kemalnar şa Mektebi talebesinden 3945 Hayriye Abdurrahman, Salih'i altınordu mek« tsbi talebesinden 4SL Sevinç, Gelon- bevi örlamektep talebes'nden — Celâl Şefik, Ramido arabacı Mehmot ağatıım kızı Mahmure hanım ve beylar, Birer Kitap Alacaklar: Kuleli askerl lisosl talebesinden 1486 Cemal, Davutpaşa ortamektebi talebes aden 362 Vahit, » İataubıl 44 üneü ilkmektep talebesi'dea Neriman, Çorla'da Şecaattin mektebi taleboesin- den 404 Münire, Darişşafaka mektebi talebesinden 121 Müsa> Küzim — oğla Adit, İstanbul erkek İikesi talobosim- den DAT Fikret, Adana t caret mokte- bi talebesinden 281 Hlkat, Konya köprühaşı İik meastebi talebesinden İSİ numaralı Fodiye, Gelenbevi cm tamoktebi talebesinden 440 numaralı H. Faiz, Bolu ilk merkez mektobi tar lebesinden 17L Ali ve hanımlar, Birer Kartpostal Alacaklar: İstanbul 44 Hacti İlkmektep talebe- tinden Seniha, altıncı mektep talebes #lüden İT Abdülkadir, Divanyolu biçkiyardu ta'ebasince: Perihan Şük- rü, İstanbul yedinci mektep talebusine don 897 Drahşan, İstanbul erkek 1- Sesi talebesinden £S? M. Yekta, Adar na kız mualllin meöktebi talebesinden £i Belkis, Davutpaşa ortamektebi taer Iebesiaden 112 Ali, İstanbul - Hescsl 757 Faruk, Ankarada Bursa meb'usu Emin Fikri Bey kızı Nazan, Aukarada İsmotpaşa mektobl dördünecü — sınıf İkinci yubö talebesinden Ahmet Niya- gi, İstandul kız ortamektebi telobvesin- den 490 Neş'et Faik, İstanbul kız or- tamektebi talebesinden 58: Me'âhat, Vsküdar Doğancılar caddesi 139 nu- marada Melek Ekrem, Anakara ow ret mektebi talebesinden 1:8 Semiha, Ankara Cümhurlyot mektebi talebe- sindda 496 Sadık Kaya, Ankara Falk Böy oğlu Cezmi - Samanpazarında, Çorlu'da gazoto bayii Retep Sabri B. vezdinde müveszi Esat, Ankara İnönü mohtebi talebesinden 488 Şebap, İs- mlr akhisar gazi moktobi — talebesiş. den 78 Alime, 'Tarsus türkocağı moke tebi talebesinden 83 9 tarsun zade Toe go, Ankarada hamamöniü İnönü İlke möktebi talebesinden 177 numaralı Bülent, İzmir Karşıyaka — ortamektebi talebosinden 83 Necati, Boyoğlu Te pel Timoni sokak 36 numarada Piyer Volkovinaky, Ankarada aakeri Yabrk kalar top kısmıunda Mustafa Hali) B, oğlu Emin, Ankara Gazi kız - ilkmek« tebl talebesinden 89 Hacer Aliye, Ankara husu!f bizim mektep talehe- ginden £80 Komal, Manisa ortamektop birinci eınıf birineci şube talebesinden Semih, Bıbek ilkmekteti İkinci snf talebesindan Handan, Manlam Gazi Ülk mektebi talebeninden 269 Somiha, Bas Tikesir ortamektebi talebesinden V1 Mustafa, Adana 2iraat mektebi imuab llmlerinden Süleyman Bayoğlu Suat, Usktıdar İbsaulye ortamektebi. talebe- sinden SA4 Leman Hale, İzmir Karşıya» ka aydoğlu mektebi talebesinden 118 Roşat, Bursa rehberitahsil moktebinde Müustafa EL kırı Mahbube, — Böşiktaş numara l1 de Görgiz Rüstem, Arkır Ta İBİKİĞİ mektebi - talebes nden - 235 Needet, Üsküdar muhtolit ortamektobi talebesinden 608 Beodrettin, Beyağla en dokuzüncü — İlkmektebi — talebenin. den Buhiç, Bursa erkek Tisesl — talehe. 6'ndon 222 Salâhattin, İsinir — Halit Z ya Bey sokak mumâra 11 de - Meh- met Zoki; — İstanbul 44 üncü mektep talebesinden — Porihan Tahsin, İzmir Dumlupinar m:ktebi talobesinden 68 Bevim, Balıkesir — Muthatpaşa mükte- bi talebesindin — 9) numaralı Rafail, Tstanbul kiz Örtamektebi - talebasinden 47T Şaziyo, İstanbul —kız Örtamektebi talebesinden 2i Fahiro, Şişil tarakki Nisesi tafebesinden 212 Süha, Adana erkek İlisesi — talrbesindea 489 Hüsa- mettin, Adana erkek Jisasi talebeslin- den 6 numaralı — Vohbi, İstanbul kıs Örtamektebi — talebosinden 222 Sârk Havım ve Böyler.