SON POSTA — Dünya Hâdiseleri l HŞ Meşhur Bir Tay- yareci Öldü Mü, " Kayıp Mi Oldu? İngiltere ile Avustraiya ara- Esrarengiz sında bir tayyare bir hâdise seferi yapmak maksadile hava- lanan ve İsviçre Alplarına düştü- gü zannolunan İngiliz tayyarecisi Bert Hinkler'in vaziyeti, şayanı hayret bir şekil almıştır. Bert Hinkler havalandıktan sonra ken- disinden bir daha haber alınama- yınca, İngiliz Hava Nezareti ve dostları dehşetli bir endişeye düştüler. — Tayyarecinin — İsviçre Alplarında sukut ettiği zannolun- duğu için Hinklerin arkadaşların- dan Hop tayyaresile İsviçreye gitti. Aradı, taradı, fakat eli boş döndü. İsviçreye çgiden Hop bu bareketini — İsviçee hükümetine baber vermediği için onun orada bulunması bir hâdise*oldu. İsviç- re tayyarecileri, arkadaşımı arı- yan İngilizi — casus - rzannettiler. Arkasından tayyare filoları hava- landırdılar. Hatta hâdise, İsviçre- nin İngiltere ile hafif tertip nota telisine kadar dayandı. Şimdi ortaya çıkan bazı şaylalar, Bert Hinkler'in İngiltere, yahut Fransız ararisinde — göründüğünü — iddia ediyor. Göya buü tayyarecinin mall vaziyeti bozukmuş. Bir İn- giltere - Avustralya seferi tertip aderek vaziyetini düzeltmek istemiş ve mühim bir para almış, sonra kaybolmuş. Diğer bir rivayete göre Bert Hinkler, evinden ayrı- hrken karısna söylediği sözde, eğer bir müddet için kendisinden haber alamazsa merak etmeme- sini, belki ta Çine kadar gidece- gini bilbirmiştir. Bu esrareagiz bâdise, şimdi, İngilterede günün meselesidir ve herkes soruyor: Bert Hinkler öldü mü, yoksa, bu hava seferini yapmak için kendisine para verenleri dolan- dırdı mi? Şimdilik ikl sualin de gevabı verilemiyor. * Spor üleminde İnsan azmanı dive t ya boks şampi- yonluğuna —nam- zetliğini koymuştur. Fakat asıl şampiyona maçına girebilmek için kendisine gösterilecek boksörler- le ayrı, ayrı karşılaşıp çarpışma mecburiyetindedir. Karnera, ilk olarak — kendisile karşılaştırılan Şaaf ismindeki boksörle yaptığı maçı parlak bir surette kazanmış ve on Üçüncü devrede, basmına indirdiği müthiş bir yumruk ile Şaafı yere sermiştir. Mağlüp bok- sör, yediği yumruğun tesirile, ayrıca başından yaralanmış ve hastahaneye yatırılmııştır. * iklar yüzünden, bu Soşlenidnnyg’dı birçok 6= — | vak'aları — vukua BAD DE a habir vi deti riliyor. Birçok yer- lerde, derece, sıfir altı 53 kay- detmektedir. Bu yüzden kış mah- sulünün mahvolduğuna hükmolu- nuyor. Şimaldeki birçok şehirler, tren, otomobil ve otobüs müna- kalesi yapmak mümkün olmadığı için irtibatsız kalmışlardır. Yalnız Şikago gibi bir şehirde soğuktan ölenlerin adadi on beş olarak tesbit edilmiştir. -— TARİHİ MUSAHABE -— Molla Evvelâ Rakıyı Çekecek Sonra İftar Sofrasına Oturacaktı Yobaz Bastonu İndirince Rakı Şişesi Kırıldı Ve Vehbi Molla, Abdülâziz dev- rinin çok tanılmış simaların dandır. Cahil, fakat ze- ki idi Garbe doğru — teveccü- hün medeni bir zaruret - olduğu- nu anlıyan Âli Paşa, Fuat Paşa gibi — vezirlerin kuvvetini görüm <e muhafazakâr- lardan ayrılmış, liberal partisine yanaşmışlı, Bu, garplılaş- manın menidlekete iyilik getireceği- ne inandığından deği, dediğimiz gibi, o cereyanı idare edenlerin kuvvetli oluşum- dan doğma bir hareketti. Fakat faydalı idi. Vehbi Molla, eteğine yapıştığı adamların — bol — bol lütfanu — görüyordu, — ikramına eriyordu. Nitekim kazaskerliğe kadar da yükselmişti ! Molla, yeniliğe kendini mal etmek için baston da kullanırdı. O devirlerde baston, hoşa git- miyen bir frenk aleti sayılıyordu. Böyle bir bid'atin kazaskerler elinde görünmesi ise yobazları büsbütün kızdırıyordu. Hatta bir gün bu ham ruhlu heriflerden | biri hiddetini yenemiyerek Vehbi Mollaya yanaşmış ve bağırmıştı: — Efendil Bu gâvur sopasının elinde işi ne? Zeki Molla, küçük bir telâş göstermeden cevap vermişti: — Onu ben müslüman ettim, sonra elime aldım ! İşte bu Molla Ef. rakı da İçer di. Alkol, bastona benzemez; zayıf ruhlu veya muannit tabiatli in- sanlarla enikunu bağdaşır. Molla da, ilkin gösteriş olsun diye kullanmıya başladığı rakıya pek çabuk alışıvermişti. Onsuz - tek bir gece ae_çiıımııdl. Ramazan günlerinden birinde Şeyhislâm tarafından iftara davet olunmuştu. Bu davet, bir sabah ziyareli esnasında bizzat Şeyhis- lân EKR ağzile vukua geldiği için Mollanın ltizar etmesine, bastalk gibi bir bahane bulup o külfetten kurtulmasına İmkân yoktu. Fakat Molla azap içinde, wstı- rap içinde idi. İftara giderse rakı içemiyecekti, rakı içemeyince de mutlaka hastalanacaktıl., Bu se- beple düşündü, taşındı, $alvarının cebine bir şişe rakı yerleştirmeyi ve o nevale ile Şeyhislâm kona- ğına gitmeyi — tasarladı. Onun kurduğu plân basitti: Akşam na- mazı için aptest tazelemek vesi- lesile musluk başıma geçecek, orada ayyaşlarin Şarkta piri sas yılan Cemşit'in himmetine sığınıp bir mefeste şişeyi boşaltacak, üzerine de bir avuç karanfil yeyip iftar sofrasına oturacaktıl... Ka- ranfil, rakının ağır kokusunu giderebilecek miydi? Molla, bu ciheti hbiç hesaba katmiyordu. Bütün düşüncesi iftarı rakısız yapmamıya münbasırdı. Bu büyük Ftrafa Koku Yayıldı 1,4 < Ş N kayguyu giderdikten sonra Şey- hislâm sofrasına vereceği kera- bati ve sekaleti hatırına bile getirmiyordu. İşte bu karar üzerine yüz elli dirhemlik bir şişeyi şalvarın ge- niş cebine yerleştirdi, ikindi üs- tü, mukabele dinlemek, sergiyi gezmek, dostlarla selâmlaşıp şa- kalaşmak Üzere Beyazıt camiine gitti, Cami, Ramazan ve sergi münasebetile hıncahınç dolu idi. ldi. İstanbulun bütün tanınmiş simaları safmaf oraya dizilmiş- lerdi. Tesadüf buya. Vaktile Molla- nın bastonuna ilişen yobaz da camide — bulunuyordu, hem de Mollanın — yanıbaşnda — oturü- yordu. Herifin gözü, Mollanın bastonundan — ayrılmıyordu. * O baston, uzun bir dil gibi uzan- dığı yerden sanki kendisine bir şeyler söylüyordu. Molla da, ihtiyarsız bir halde, ikide birde şalvarının cebini yok- luyordu. Sanki orada yatan şişe- nin etraftan sezilmesinden kor- kuyordu, elile okşayarak rakıca- ğizini emniyet altına almıya savaşıyordu. Bastondan huylanan yobaz, Mollanın bu telâşım da - gezdi, bu safer gözünü onun eline dik- . Sık sık şalvar rın bir. cebine doğru giden bu el, acaba -ne gibi bir kıymetli teyi okşuyordu? Herif, bir neb- ze teemmülden sonra bu şeyin bahalı bir. mata olabileceğine hük- metti, ayni za- manda — bu mü- tam bir şişeye konulduğunu da / septeki — şişkin- likten anladı ve kendince — bir karar aldı. Mukabele bitip te camidekiler dışarı çıkarken bu yobar, Vehbi Mollanın — arkasında yürüyordu. Molla da bastonunu koltuklıya- rak bir kazasker çalımile kapıya doğru adım atıyordu. Avluda ve en kalabalık bir yerde yobaz Mollaya yanaştı, hiçbir #öz söy- lemeden koltuğu altındaki bas- tonu çekti. — Görelim şu Müslüman olan kâfirin hünerinil Naranile o kalın değneği biri- biri ardınca üç kerre Mollanın rakı şişesi taşıyan cebine indirdi, Şişe bu kuvvetli darbeler önlünde kırılmış ve Mollanın paçalarından rakı sızmaya başlamıştı. İlkin bu taarruzu bir dayak teşebbüsü sananlar etrafa yayılan koku ile Mollanın papuçlarına — dökülen sudan hakikatı anladılar, gülüş- miye başladılar.! Vehbi Molla, bu iskandal önünde ne yapacağını ve ne diye- ceğinl — şaşırmıştı. — Yobaz — İse manzarayı seyredenlere onu gös tererek izahat veriyordu: — Kazasker efendinin şalvarı sihirlidir. Bastonu vurunca rakı çıkarır. — M. T. Farelerle Mücadele İçin Hazırlık Yapılıyor — Fransızlar, Kedi Yetiştiren Haralar Teşis Etmiye Başladılar Fransızların yetiştirdikleri cine kediler Dünyada para buhranı kadar kedi buhranı da var. Bu endi- şeli bakikati ortaya atan ve ted- bir alınmasını İsteyen garbin fen adamlarıdır. Veba gibi, diğer bir takım hastalıklar gibi afetleri yaptıkları muhakkak olan smçan- ların, meselâ İngilterede rakama Kadın Sıraları Tramvayların ön taraflarında- ki Iki gıra ötedenberi hanımlara tahsis edilmiştir. Fakat bu sıra- ların, çok defa alâkadarların gayri fnsanlar tarafından İşgal edildik- leri görülüyor. Hatta bununla da kalınmıyarak, mucize kabilinden yer bulabilen kadınları rahatsız etmek için bir takım ne idüği be- lirsiz kimselerin - yılışık “edâlarla türlü vaziyetler ihdas ettikleri na- zarı dikkati celbediyor. Bir tram- vay, bir nakil vasıtasıdır. Bunun herşeyden evvel böyle birşey ok duüğuü nnutulmamak - gerektir. İs- tanbulun nezih halkına bunu ha- tırlatmak lüzumsuz isede, yukarı- da s fatlarını kaydettiğim kimseler için böyle bir ihtar yapmak za- rurl olmuştur. Çünkü, son gün lerde tramvaylarda göze çarptır- dığı vaziyetler cidden yüz kızar« tacak bir şekil almıştır, bu halin önüne geçmek tramvay şirketine ait olduğu kadar ahlâk zabıtasır na da düşen bir vazifedir. Bu nok« tada, her iki makamın da müşte- reken nazarı dikkatini celbetmiye tavassutunuzu rica ediyorum ef. Bir kari (Hüviyeti mahfuzdur) Dadayda Ahşap Ev Yapılmamalıdır Yangınların önüne geçmek için ahşap bina yapılması menedilmiş- tir. Bu memuiyetin tatbikine de belediyeler memnurdur. Halböyle iken Daday belediyesi inşaatıni ahşap olarak yaptırmaktadır. Bes lediyeler balka nümünei imtisal :l:ukhı'. Kanaatimce bdıdiydıniı tarzda İnşaat tırması ru değildir. D e Dadayda Hacı İsmail zade Mustafa Düğünler Menedilmelidir Mengen ahalisi ekseriyetle aş- çılıkla geçinirler. Halihazır buhe ranı dolayisile aşçıların ekserisl boştadır. Buna rağmen Mengen- de evlenme, ev bark kurma işi bir ailenin beş on sene beli doğrultamıyacak kadar sarsılma» sını mucip “olmaktadır. Kız baba» amın kötü bir göreneğe uyarak ağır şerait dermeyan etmesi, ers kek babasının oğlumun mürvetini öreceğim diyerek yıkıcı" masraf- lara katlanarak gençleri, ihtiyar- ları, kadınları ayrı ayrı. eğlendir recek şekilde haftalarca devam eden düğünlar tertip etmesi bura» da evlenmeyi müşkülleştirmekte- dir. Daha fecii bu düğünler de akseriyetle kaza kurşunları ile cinayet te olması, yadamadın, ya- hut davetlilerden bir gencin ölü- mü, diğer bir gencin de hapisa» nede inlemesi ile neticelenmekte olmasıdır. Bu yıkıcı düğünlerin men'i çok faydalı olacaktır. Mengen: C. Üz demir —— —D wurulan maddi zararları senede 50 milyon İagiliz lirası kıymetin- de imiş. Şu hale göre fare, bugünkü cemiyetin vücudünü kal- dırmak için cidden mücadeleye mecbur olduğu bir afeitir. Bunu nazarı dikkate alanlar ve bu afetle uğraşa bilecek yeçâne — vasıtanin kedi olduğunda ittifal — edenler, şimdi, yer yer kedi har raları vücude getirilmesini İster yorlar. haralarda, bühasst fare yakalamakta mahir kediler yetiştirilecek, hususl surette ter” biye olunacak, sonra İsteyenlere muayyen bir bedel mukabilinde satılacaklardır. Beygir yetiştiref damızlık çiftlikleri gibi bir şeye İlk kedi harası, şimdilik Fransâ” da vücude getirilecektir. Bunut için Fransız bütçesine, ıı'::*l | olmak üzere 30 bin frank sat konmuştur.