İSTANBULDA: Teklifinizi Kabul Ediyorum SON POSTA I Bir Ölünün Hâtıra Defterinden l İNGİLİZ CASUSLARI Mister Corç Beni Yalnız Bıraktı, Yandakı Odaya Geçtı -—An Tepemden tırnağıma kadar titredim. Daha bu kâğıdın ucunu bile görmediğim halde, sanki onu İmxalamışım da, bu yüzden büyük bir felâkete uğramışım gibi müthblş bir heyecan içinde idim... — Gözlerimi — kaldırdım. Onun yüzüne bir daha baktım. Şiadi bu koyu mavi gözler, dur: | madan kaynıyan bir girdaba benm- | siyor ve onların derinliği, adeta beni sersemletiyordu. Bu gözlerde Öyle kudretli bir tesir uyanmıştı ki, bunların karşısında, sanki gansız bir et yığıcı gibi atıl ve meflüç kalmıştım. Mağlüp olmaktan ellerimi ka- vuşturdum : — Size Bir aa evvel söyledim Mister Corç, teklifinizi — kabul ediyorum. — Sizinle çalışacağım.. Fakat malüm ya, bia şarklıyız. Bir az da evhamlıyız.. Bazı şeyleri meden, yapa- korktum, uzun uzadıya dü mayız.. Müsxzade ediniz.. kadar düşüneyin gelir, göstereceğiniz kâğıdı İmza ederim. O, birdenbire ayağa kalktı. Elindeki pipoyu, masanın Üstüne bıraktı, Şu sözler, adeta bir kır- baç gibi yüzüme çarptı: — Bizim tereddütlerle, düşün- celerle işimiz yoktur.. İngiltere hükümetine ebediyen sadıkane hizmet edeceğinize teminat olmak üzere bu kâyıdı İmza edecek misiniz?.. Yoksa... Şaşırdım ve gayrlihtiyar! ba- gardım: — Yoksa mi — Evet.. yoksa, bir. başkasına tevdi edeceğim... Hayatta her İnsana nasip olmı- yacak kadar böyük olan bu fır- satı kaçıracağımızdan korkuyorum scıyorum... presibimin baricir rabar sizi öon beş dekika yalnız bırakıyorum. Bu müddet zarfında düşününlüz. Bana kat't? kararınızı söyleyiniz. Dedi. Ve bırakarak, yandak! kapıdan diğer bir odaya geçti. Ayağa kalktım. Ellerimi, göğ- sümün Üstünde bağladım. Kısa Fasılalarla gezinmiye başladım. Hem geziyor, hem düşünüyor- dum, Fakat — muhakemelerime, hiçbir mecra veremiyordum. Ev- velâ.. o kâğıdı İmza etmeyi bir tarafa bırakıyordum. Asıl düşlün- mek istediğim şunlardı.. acaba, bu adamı beklemeden hemen çıkıp gitsem.. doğruca merkex memurunu görsem.. meseleyi o duğu gibi hikâye etsem.. vakın ve size olmakla ber bu, en doğru bir hareket olurdu.. | | uğraşıyor, Lakin minareyi çalan bu hberif, şüphesizdir. ki kılıfım da hazır- lamıştı. İhtimalki, bana bu kadar çıldıkt n soura, beni sağ olarak bu pıdan da çıkarmarydı. Ve ihtimal ki, oda kapısının dışında izbandut gibi tki Karadağlı bek- lüyordu. Haydi, yumruğumun pa- Yarına | Ondan sonra | | sokulmuş olan .» bu bhirmeti | Bunun İçin | mektup İstiyor da... beni odada yalnız | hasına olarak bu - tuzaktan tulmıya muvaffak olayım. Sözle- rlmi ne ile İspat edebilecektim?. Buna bir delil lâzımdı. Bu delili ele geçirmek için de... Salamandıranın önünde dur- dum. Mikanın içinde hafif bir kül tabakasile — örtülmüş ateşler, koyu mavi bir renk âak benzi- yordu, Yavaş yavaş, pencereye doğru yürüdüm. Ağır perdeyi hafifçe araladım. Camlar, buğu- lanmıştı. Havanın soğuk olmasına tağ- men cadde kalabalıktı. Biribirine çiftler, biribirine istikametlere Tramvay otomobillerin muhtelif sesli kornelerine karışı- yor.. Caddenin sonuna kadar, bazan yanan ve bazan sönen ışıklar — parlıyordu. — Parmağımı, gayrı ihtiyari, buğulanmış cama Parmağım, birdenbire olan mış, tipka onün gözlerine zıt çanları, dayadım. kaydı. Orada parlak bir istifham | işareti yaptı. Şimdi, içimden yine sualler başlamıştı. — Ne yapayım, yarabbi.. Ne Birdenbire Ütredim.. Çünkü umın dibinde bir ipek hışır- * Başımı çevirdim. Bendez bir adım uzakta genç bir | kadın duruyor, — Alfedersiniz. izi bir da- kika ede Mister Care şu yazıhanenin gözünden bir Kapıyı vur- Fakat size duyuramadım.. Rica ederim Madam.. Evi- nizdesiniz.. İstediğiniz gibi ser- bestçe hareket edebilirsiniz... Bu kad.n, bir mermer kadar beyaz, bir kedi kadar çevik ve fıkırdaktı. İngilizceyi çok Iyi ko- anuşuyordu. Fakat Inyiliz değildi... Hemen yazıhanenin arkasına geç- H. Elindeki anahtarlarla açmak tediği kilide iğildi. Şimdi yarı çıplak vücudü, biraz daha kalın- laşıyor, abajurdan dökülen çiğ ve mebrzul tiya altında bir kat daha donuklaşıyordu. Başındaki kum- vül Saçların” Tavrimları çıplak ensesi, 07 rahatsız dum.. titriyor, arına doğru bir — taşkınlıkla genişliyerdu. Hem kilidi açmıya hem de; — Hay Allah — müstahakını versin.. Bu kilit daima böyle ak- silik- eder. Diye söyleniyordu. Birdenbire ayağa kalktı. Elin- deki anahtara baktı. — Anehtar, burrota anahtarı.. tatlı ve sehhar kur- j doğru akıyor. | Fakat okadar güç dönüyor ki. Size zahmet olmarsa kere tecrlibe eder misiniz ?.. Derken anahtarı bana uzattı.. | Hemen anahtarı aldım. — Bir Madam... Dedim. Anahtarı kilide tatbik ettim, Çevirmek istedim. Anah- tar, sühuletle giriyor, fakat, dön müyordu.. Şimdi, ben de uğraş- mıya başlamıştım. O, yanımda idi. Başı, tamamen başımın ya- nında eğilmişti. Cildinden, İlik- lerime kadar işliyen ve kere tecrübe edeyim başı- mı döndüren bir koku taşıyordu. | Yavaş — yavaş — başlir — okadar eymişti ki: bukleleri, saçlarıma dokunuyor ve beni heyecanlar içinde bırakarak titretiyordu..|He- men doğruldum. Bir adım geri attım.. Anahtarı ona uzattım. — Affedersiniz.. Açamadım.. Diye söylendim.. O, Anahtarı elimden aldı. — Affedersiniz.. Sizl rahatsız ettim.. Gelsin, kendisi açsın... Dedi. Kapıya doğru yörümek için önümden geçti... Önümden geçen, bir kadın değil, bütün kadınlığın haşmet ve zarafati Idi. idi. Heyecanla karışan bir korku içinde idim. Kendimi, taptedemedim; Onu, | bir lahze daha görmek istedim. Elini, kapının nikel topuzu rine Bileğini kapıyı a;acak ve... Kaybolacaktı. Fakat, bileğini bükmedi, açmadı. Oduğu yerde durdu, bir saniye düşünür gibi oldu.. Birdenbire gerl döndü. Hafifçe güldü. — Sizi, şimdiden tebrik ede- bilir. miylm?.. Diye sordu. Bu sual o kadar tubaf geldi kl. Kufam zaten karmakarışık olan en açık kelimeleri bile anlayacak kabili- yeti kayebetmişti. — Beni mi tebrik edeceksi- niz, mâdam.. Bü, niy6e iyiğ. O, sanki sözlerinin içeriden işitilmesini istemiyormuş gibi ya- Üze- koydu. yavaş yanıma ya Bardal İRe a. Haba AİCAİN — Öyle, zannediyorum ki., Mister Core ile anlaşabileceksi- niz.. Her halde sizden çok mem- nun kaldığını zannediyorum. — Bilmem.,. Ortada memnu- niyeti mucip olacak bir şey var mı?.. — Aaa ne söylüyorsunur.. si- | zin gibi bir genci kazanmak... Onun için bir muvaffakiyettir. ( Arkası var ) lütfon bir | bükünce | Kapıyt | bana | ——— Dünkü nüshadat mal t ) Evlilik — hayatı..çocukları.. ka- Birden dudaklarından kelime döküldü: | olur asanki? o; bu harabenin —üstünde bir güneş | gibi doğsa, hayatıma venk ve | hur verse ne olur?... Sonra bu suallerin | yino kendi veriyordu: — Nasil olur.. o da seviyor.. onunda kalbi ve bir sevdiği var... | Saçının her akında bir sevkin, bir 1mtırabın, bir aşkın ifadesini taşıyan doktor Nihat saatlerle düşündü, saatlerce kıvrandı. Sae- bahın ilk ışıklarına kadar kapan- mıyan gözlerindan birkaç damla yaş yanaklarına süzülürken ini- dedi: — Sevlyorum.. Ben de seni, senin onu sevdiğin kadar sevi- yorum.. kalmak.. bir iki — Ne cevabını * Salon çok tenha idi. Vakit | öğleye — yaklaşıyordu. Doktor belki daha henüz kamarasından çıkmamış olabilirdi. Fakat kama- rasını bilmiyordu. Nerede?. Niçin — meydanda | yok?. Onu bir kere daha görlürse | artık maziden ve dertlerinden bahsetmesine vakit bırakmıyacak. Ona kalbinin bütün duygularını | yudum yudüm İçirerek onu alış- tırarak sabaha kadar kendisini düşündüğünü — söyliyecek.. Ona | sevgisini hiç kimseden duyma- | dığı tatlı ve heyecanlı bir sı | anlatacak. Dr. Nihat güvertenin kenarın- da parmaklıklara dayamıp bunları | düşünürken yanina bir garson yaklaştı. — Efendim 79 namarada sizi bir hanım çağırıyor. * — Bonjur doktor şey İçin rahatsız ettim.. — Bonjur kızım.. Nasılsın ?.. — Biraz kırgınlığım var. Ga- | Hba dün geceden olacak. Hem beni sabahtan beri | bey. Sizi bıravo size aramadınız., — Nasıl aramam Şadan.. Senl sabahtanberi bütün gemide ar- yorum, bulamadım. — Eğer doğru ise teşekküir ederim.. Beni unutmamışsınız.. Doktor gayriihtiyar! yutkundu. Ve “ Beni söyletme ! ,, diye yalk varan nazarlarla genç kıza baktı. | — Haydi doktor, beni mua- yene etsenize.. — Peki kızım. Bu anda o, yine hastaların yaralıların başında onları dinli- yen, muayene eden ağır başlı, ciddi bir doktor olmuştu. Kısa bir muayeneden sonr. — Bir şey değil, dedi. Uyku- | suzluğun tesiri. Dün gece fazla gevezelik ettik. — Doktor!. Sesiniz çok iyl tanıdığım ve sevdiğim bir sese ne kadar fazla benziyor. Çok cana yakın.. Kızım, bizim elimizden gelen bir şey varsa o da munis ve müşfik olmaktır. Doktorlar kendi ellerinde ölen hostaya bile bu munia sesle teselli verirler, Allaha ve sevdiklerine aynı sesle | yalvarırlar. Birden sustu. Baş döndürücü bir suratle zâfa düşmekten kor- kuyordu. En ufak bir zaaf genç | kızın bütün itimatlarını yok ede- bilir, Aralarını namütenahi bir uııklıklı açabilirdi. O halde ne Nasıl söyl , nasıl... — Doktor beni her vakit siz böyle tedavi eder misiniz ? — Ederim kızım. — Oh ne İyi., Çantamda ko- | ’ rısının ölümü.. hayatta yine eşsiz | | feryat HİKÂYE Bu Sütunda AK SAÇLI ÇOCUK Hergin Esat Şefik Yazan : İ Ionyı var, şurada masada dura" yor. — Zahmet verir milsiniz? Doktor yerinden kalktı. sanın yanına gi çantayı aldı. Parmakları Htriyerek açtı. İçim deki kolonya şişesini alırken gö- züne bir. mektup İilişti. Küğat buruşuktu. Mektubun eski olduğu anlaşlıyordu. Kukançlığı andıran garip bir hisle mektubu açtı. “Sevgili Şadan,, diye başlı- | İmzasına baktı. — Fikret | Ma- yordu. Nihat.. İ Bu İisim doktorun beynine | kızgın bir ok gibl saplanmış, onu | olduğu —yere — mıhlamıştı. Şı- dan yattığı yerden onu gürmn- yordu. Yanı başındak! İnsanın geçirdiği müthiş — fırtınalardan, | mücadelelerden, buhranlardan bi- ’ haberdi. Bir an geldi ki doktor kın—l dini topladı, yüzündekli — bütün ; korkunç ifadeler - silindi. Dudak- | larında müsterih bir tebesslim | dolaştı. — Kızım, dedi, Ben sana dün gece “seni iyi edeceğim ,, dedim. Hatırlıyor musun ?, mat sonra İzmire ge- liyoruz. rıkıt vepurdan — çıkmı- yacağır.. — Evet.. İyi olman için tekrar İstanbula dönmemiz lâzım. — Fakat. Doktor.. — Fakatı makatı böyle olacak. Şadan kısa bir tereddüt ge- çirdikten sonra garip bir sevinçle haykırdı : — Peki doktor.. yok.. Bu x Dr. Nihat ve Şadan salonda oturuyorlar.. İkisi de susuyorlar.. Şadan dalgın ve düşünceli duru- yor.. Ve bu esnada kapının önün- de bir otomobil kornesi çalıyar.. | Doktor heyecanla ayağa kalkıyor, pencereden bakıyor ve sonra yine dudaklarında gizli bir tebessimle yerine oturuyor. Adımlar ağız ağır merdivenleri çıkıyor.. — Ka- pının tokmağı yavaşça dönüyor ve kapı açılıyor.. Genç kiz ağır ağır başını kaldırıyor, akşamın loşluğu içinde bir gölge gibi odaya giren adama bakıyor. Ve bu anda odanın içerisinde, ahen- ginde, hayreti, sevinci, #saadeti bütün vuzubile yaşatan bir çift çınlayor. — Şadan! — Fikret! Bu, senelerce biribirlerini isim- siz ve eşsiz bir sevgile seven zorla biribirlerinden uzaklaştırılan ve sevgilerini acılarile beraber kalp- lerine — sindirerek — biribirlerinin ebedi hasretini çekmiye mocbur olan iki genç bir anda sarmaş dolaş oluyorlar. Doktor yerinden kımıldana- mıyor; Yaşaran gözleri önünde iki aşkın, iki hasretin, iki sande- tin yekvücut olmuş timsaline ba- kıyor. Kalbinde gölgede kalmış bir sızı taşıyarak söylüyor: — Kızım.. Şadan.. Buglün de- diğim gibi seni iyi ettim, Dir va- kitler oğlumun seninle evlenmesi- ne mâni olan bendim. Fakat beni a .O vakit seni tanr- Miyorcur Ayağa kalkarak ilâve eti - Mos'ut olunuz. çeçuklar..ı at, sandet sizindir. yen adımlarla odadan çıktı. Kendi odasına girdi. Bo- gazında düğümlenen bıçkırıklarla masasının bnşı şa çöktü: — Ağlal. Ak saçlı çocube Bu aşk benim değil, çocuğumea hakkıdır, ağlal.. — SON — öti di aa aei L L T P P P P VA U V N