SON POSTA . AHMET REİS Yazan: Piyer Melon 7 Ahmet Bir Gemide Esirdi Oruç Alinin Kalyo;ı_l_arında Esirlere Bul 4 Kadar Fena Muamele Yapılmazdı || varıldığı zaman, kadınlarını Limanlara şehrin en — kibar &n ileri gelen insanlarını hakikt bir asılzade edasile karş lamasına şahit olan askerleri, ona, kendi- lerine karşı gösterdiği bu yakım Jıktan dolayı derin bir şükran duyarlardı. Fakat gemi hayatı- da, başkalarına harşı olduğu ka- dar kondisi için de sert davra- turdı. Belinde, genişliği dört par- mağı bulan eski ehli salip şövak yelerininkine benzer uzun bir kılıç taşır, hücum zamanlarında daima önde giderdi. * Ahmet, işte böyle bir adamın kumanda ettiği donanma gemi- lerinden birine verilmişti. Kendi- sine gösterilen sıraya itilip kakık lığı zaman, gördü ki, amcası Oruç Alinin kalyonlarında hiç te mi- Samaha görmiyen hıristiyan esir- lerinin fena vaziyetleri, Fransız donanmasındaki muamelenin yas tunda âdeta insan? denebilecek bir haldi. Maamafih, bununla, Polenin tırf eziyet ve İşkence yapmış ?X- mak için gemideki kürekçi esir- lezi ezdiği zannedilmemelidir. Bilâkis imkân olduğu zaman, daima yelkenle seyretmeyi tercil eder ve bü suretle kürekçileri dinlendirmiş olurdu. Fakat aksi Tüzgür estiği veya bava sakin bulunup ta bir düşman gemisini yakalamak istediği zaman, mab- yetindeki — insanlara merhamet #tmezdi. Bizzat geminin arkasına geçerek ayakta durur ve ayağı İle kürekçilere tempo tutardı. İki kürek çekiş bir kırbacın im Mesini davet eder ve pram galı esirler, bir hayvan gibi geniş küreklerini ileri, geri ha- teket ettirdikçe, kalyonu suların Üzerinde uçururlardı. Ahmet yeni aazifesine başla- Yıp ta kürek mevküne demir lendiği zaman Fransız Amiralı Polen yine büyük bir zafer ka- Zanmıştı. En cessur insanların bile Muhalif fikirde — bulunmalarına tüğmen yirmi beş kalyonla Mar- tilyadan kalkarak Atlas Okyanı- Buna açılmış, birçok sisli ve dü- Banlı mıntakaları dolaşmış, İngi- gemicilerini kendi limanlarına k'“l) saklanmıya mecbur etmişti. müddet sonra, — İngiliz | *dalarının - tam karşısına düşen yt adasına — yerleşmiş — ve bütün dünya — denizcileri — gibi r'“' bir kinle düşman olduğu gilizlerle birbayli alay etmişti. ©k defa İngiliz limanlarının ünde geçitresimleri tertip eder bu müddet zarfında gemi Andolarına muzika çaldırarak Mayiş yapardı. Maksadı sadece, “elliz kö, eklerini sinirlendirmek- €n ibaretti. Fakat zamanla Po- S0'i tanımayı Öğrenen İngilizler, N nümayişlere aldırış etmez ve L'::llı'lurındun başlarını çıkarmaz- * bi di Bütün bu Mmüddet zarfında .:'ı":ir ııııırça nefes alabilecek KĞ ulan — kürekçi — esirler, _h.'hl'l“hh kulağına — mü'h'ş | ue hikâyeler anlatılraz, kürek altında tırnakları — kanlanan, — adaleleri şişerek kopan biçarelerin işe yaramaz bir hale geldikleri za- man kafalarına inen bir tokmak darbesile —nasıl öbür — dünyayı boylatılıp balıklara yem adildik- leri fısıldanırdı. Aylar vardı ki Ahmet te, ar- kadaşları gibi kürak çekip zincir altında inliyordu. Çok kuvvetli ve çok azimli gördükleri Ahmet, muhafızlar tarafındsa evvelâ mer- hametsizcesine dövülmüştü. Hak buki bu müddet zarlında, kürek çeke çeke Ahmedin kuvveti iki mislini - bulmuştu. Onun esmer vücudü eski bir pirinç sütunu andırıyor, Kolları genç bir me- şenin — kıvrimli — sertliğini tanzir ediyorlardı. Fakat sırtında, ka- burgaları üzerinde ve omuzların da, kemiklere kadar işliyen öküz derisi kamçıların iyi olmuş ve beyaz iz bırakmış eserleri görü- nlilyordu. Çehresine ise yediği şiddetli bir darbenin bir daha geçmemek Üzere bıraktığı haşin manzarası göze çarpıyordu. Kü- rekçiler arasında Ahmedin mevkil k ç tarafa doğru ve sonuncu idi. Amiral Polen her defasında ku- manda mevkiine gidip gelirken mantosunun ucu Ahmene sürünür ve bu sürünüş, onda, müthiş bir hiddet ve kin uyandırırdı. Ve sonra, günlerce bu ada- mın bakışları altında kürek çeker dururdu. Polen, Ahmedin mace- rasını geçimiş hayatını; nasıl ele geçtiğini, Matmazel Dikastroya yaptığı tecavüzü baştan başa biliyor ve bunları bildiği için de ara sıra Ahmetle alay ediyordu. —— ——t —— TAKVİM —— CUMARTESİ Kasım 4 ŞUBAT 933 &9 Baml 2 >2ncl Küzum -1348 Güb 28 Nİ |vasatl Güneş | 1 4| L 00 Öğle | 6& S8|12 28 ikiadi | # 43 15 11 Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi | Ji etanbul . Eski Zaptiyot | İdarer ÇU L L R'aR Telefonı İstanbul - 20203 Posta kutusuz İstanbul - 7461 Telgrafı latanbul SONPOSTA — ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ 4400 Kr. 1 Sene — 37C0Kr 200 » 38 dU SSDÜ (& 400 » 3 « 800 , 180 « 1 « 300 » Gelen evrak geri verilmez b Hânlardan — mes'uliyot alınmaz cevap için moktupl ara (6) kuruşluk İ €ul Havasi Hâzımdır. | Aâres değiştirilmesi (20) kuruştur. Gazetemizde çıkma resim ve yamların bütün hakları mahias ve gasetemize alttlr. Hakikatte Polen, cesaretine hayran olduğu bu adama karşı hususl bir alâka duyuyordu. Da- ha iyi zamanların gelmesini bek- liyerek nefsi üÜzerindeki hâkimi- yeti gördükçe, kendi çocukluğu- nu hatırlıyor, fena dikilmiş bir düğme veya bir noktası lekeli bırakılarak parlatılmamış bir silâh için yediği tekmeleri düşünüyor- au. ( da, bu dayakları yerken ne ağlamış, ne de şikâyet etmişti. Önünde misalini gördüğü Türk gibi ihtirasile yaşamış ve beklemişti. Maamafih evvı lce, bahçıvanlığın- da olduğu gibi şimdiki kürekçi- liği zamanında Ahmedin yüzün- den, içindeki duygularını anlamak mümkün olmuyordu. O derece iradesine hükmedebiliyordu. Kü- rek çekiyor, kalyonu — hareket ettiren büyük kuyvetin bir par- çası haline geldiğini anlıyarak susuyor ve sabrediyordu. Demir all kumandası yük- seldiği zaman, denizciler, kenevir halata asılarak ucunda bir yığın çamur taşıyan dört parçalı büyük demiri içeri alır almaz işine ilk koyulan Ahmet olur: — Kürek al! emrini bekliye- rek hazır dururdu. Bazan, — müsait rüzgârlarda şişkin yelkenlerin altına saklanan kuvvetli KBava tazyiki ile geminin yelkenlerden parçalan:p ayrılması tehlikesi hâsıl olurdu. Bu tak- dirde Polen, bütün geminin ağır- lığını, içindeki tayfalar da dahil olduğu halde tazyik gelen tarafa sevkederdi. Bu süretle mevki değiştiren ağırlık sayesinde rüz- gürlardan istifade eder, bir baş- kasının uğrayacağı ölüm tehlike« sinden, o, yol almak hususunda istifade ederdi Bir gün, yine böyle bir vaziyet bhâsıl oldu. Polen, yine aynİ manevrayı yap- tırdı. Fakat buna rağinen yelkenler suya değecek kadar eğiliyor. ve geminin altı Bıfflno gelmesi teh- İikesi başgösteriyordu. Polen'in gözleri ber Nas İsa, Ahmedin bakışlarile karşlaştı. Bu bakışlar da, bir nevi istihza okunuyordu. Polen kudurmuş gibi bağırdı: — Nen var, ulan! — Bekliyorum ki ya rüzgâr dinsin, yahut direkler kır.lsın da denizin dibini boylıyalım. — Hay herze vekil hay, Ulan senin gibi, Ömrünü lahana dik- mekle '.çiıınlı bir uyuz eşek sürücüsü yelkenden, rÜzgârdan ne holar? — Monsinyor! Çocukken ben de çok sandal kullandım, Gabes ile Cerbah arasında- ki Sünger Adasına — giderdim. Uzun, dar ve bir kılıç ağzı ka- dar ince bir #andalım vardı. Ak-« şamları, çok defa rüzgâr çıkardı. Uzaklardan, ta Yunan sahillerin- Üat koplflk yüzlerce mil mesa- feyi aştıktan sonra kıyılarımızı yalıyan sert, haşin rüzgârlarla karşılaşırdın. O zamanlarda, sun- dalın ortasına bir tahta uzatır, dümeni iple İdare eder ve ben de tahtanın bir ucuna geçerek muvazene basıl ederdim. ( Arkası vaz ) Makyaj sinema ve tiyatronun muvaffakiyet — vasıtalarından en birincisidir. Bir artist me kadar muktedir olursa olsun, oynayacağı role göre yüzüne ve kıyafetine bariz bir hususiyet vermedikçe o rolde muvaffak olmuş sayılamaz. Bunun içindir ki sinema ve ti- yatroda makyaj, yani çehre de- giştirme san'ati büyük bir ehem- miyeti haizdir. İyi yapılan bir makyaj, artistin — muvaffakiyeti Özerinde mübim bir tesir icre eder, Avrupa ve Amerikada do- guu paralar alan makyaj müte- hi rı vardır. Bunlar meşhur Gaqlâtasaray_ a wri,y Kırk Dakikada Makyaj 25 Yaşındaki Delikanlı İle 75 lik İhtiyar artistlerin sağ eli mesabesindedir. Burada gördüğünüz Üç resmin Üçü de ayni artiste aittir. Bu ar- tist makyaj hususunda o kadar usta olmuştur ki 40 dakika gibi kısa bir müddet zarfında çehresini kat'iye tanınmayacak bir şekilde değiştirmeğe muktedir. olmakta- dır. Esas itibarile 25 yaşından fazla olmayan bu artist 40 dakl- ka içinde çebresine makyaj #sa- yesinde 75 yaşında bir ihtiyarın bütüa hususiyetlerini — yerleştir- mekterlir. KonüresiMü- nakaşalar Arasında Geçti ( Baştarafı —1 inel sayfada ) luğu nazarı dikkati celbediyordu. Hatta bu teleba çokluğu, klübün reisi ve ayni zamanda CGalatasa- ray lisesinin müdürü Fethi Beyin de nazarı dikkatini celbetmiş ol- malı ki bir aralık dönerek: “ — Sevgili talebelerim, beni çok seversiniz, ben de çok severim. Fakat Eşref Şefiğin me- selesinde talebeye de rey verdirtli derler. Allah aşkına çıkınz.,, Dedi. Hiç bir talebe yeririden kıe» mıldanmayınca aza arasında bu- lanan muallim muavinlerine dö- nerek ve isimlerile zikrederek göyle emretti: *— Talebeyi çıkarınız!.. Tek bir talebe kalınıyacaktır. Mektep müdürü sıfatile ve resmen söylü- yorum ki hepinizi mes'ul ederim.,, Galatasaray idare heyeti, bu şekilde toplanmış bir ekseriyet önünde raporlarını okudu. Bu ra- porlarda idari ve mali muvaffa- kıyetsizlikler, Futbol — şubesinin raporunda malübiyetlerin muhte- lif sebepleri; denizcilik raporunda yakında kayıkhanesiz kalınacağı bilançuda da kulübün kasada ancak iki lira kırk sekiz kuruş nakdimev- cudu olduğu zikrediliyordu. Bu raporlar mektep müdürü Fethi Beyin henüz talebenin salonu terketmesi hakk nda kat'i emrini vermemiş bulunduğu bir zamanda okundu ve sürekli alkışlar arasın- da kabul edildi. Mamafih mali rapar okunmadı. Raporlar okunduktan sonra kulüp reisi ve mektep müdürü Fethi Bey, çok sevdiği — ve çok iyi arkadaşı olduğunu — söylediği Eşref Şefik Beyin ihraç kararını bildirmek istedi. Fakat kongre reisi bu mesele hakkında verilmiş takrirler bulunduğunu bunların okunması lâzım geldiğini bildirdi. İki takrirden biri Eşref Şefik Bey hakkında verilen kararın tasdikini talep ediyor, Sadun Ga- lip Bey tarafından verilen diğer takrirde de karar doğru veya yalnış olsun, usüle riayet edilme: diği söylenerek Eşref Şefik Beye hakımltldafaa verilmesi talep edi- liyordu. Takrir sahibi Sadun Galip Bey takririni şöyle izah etti: “— Eşref Şefik Bey hakkında verilen kararın haklı veya haksız olduğunu münakaşa edecekdeği- lim. Eşref Şefik Beyi de müdafan etmek istemiyorum. Yalnız kararı usülsuz ve hüsnüniyet haricinde buluyorum. Bu hususta Üç şey söyliyeceğim: 1 — Fethi Beyefendi, Eşref Şefik Beyin susmasını uzun müd- det beklediğini, susmayınca bu kararı vermek — mecburiyetinde haldıklarını söylediler. Ayni xa- manda Eşref Şefik Beyin de pek sevdikleri arkadaşı olduğunu ifa- de buyurdular. Böyle olduğu hâlde niçin Eşref beye resmi ve gayri resmi bir ihtarda bulunmamışlar da uzun müddet bekledikten sone ra bu kararı vermişlerdir? 2 — Herhangi bir Galatasaraylı ihraç edilirken kendisine divanı« haysiyet ö.ünde hakkı müdafaa verilmesi taamüldenken niçin Eşe ref Bey meselesinde buna riayet edilmedi? 3 — Eğer bu kararda hüsnlü- niyet varse niçin Fethi Beyefendi Eşref Beye “sizi malesef kulüpten ihraç etmek mecburiyetinde kak- dığımıza — müteessifim,, şeklinde bir tezkara gönderdi de matbuata verilen ve teşhir mahiyetinde olan tebliğinde büzbütün ayrı birlisan kullandı? Bütün bunları usülsuz bulmaktayım. Binaenaleyh Eşref Şefiğe huzurunuzda hakkı müdafaa verilmesini rica ederim. Env âdi mücrime — bile hakkı — müdafaa verilirken Eşrefe bunun verilme- mesini heyeti muhteremenizin ala- let hissile kat İi telif bulmamaktla- yım., Bundan sonra kulüp reisi ve meklep müdürü — Fethi Bey kararın tasdikini heyet umumiye- den tale> etti ve ekseriyet idare heyelinin vermiş olduğu kararı tastık etti. Bundan senra yeni idare hey- eti intihabı yapıldı. ve reis'iğa Haydar, ikinci reisliğe Tevfik Âli, azalıklara da İhsan - ipekçi, Mehmet ve Naci Beyler seçildiler*