Dünya Hüâdiseleri Viyana'da Dilencilerin Borsaları Var Bir gamanlar dünyanın en şık bir şehri olan, en kibar insanlarının merkezi addedk len Viyana, mu- hakkak ki wefalet içindedir. Ha- ricin para yardımı olmasa ve mütemadiyen borç almasa iflâs edecek. Bu hal, Viyana'da, dilenciliği « derece fazlalaştırmıştır ki bu iş, artık bir meslek haline gek miştir. Şimdi, dilencilerin, bu şehirde bir borsaları bile vardır. Bütün şehir, bu borııyı yazılı Dilencilerin bir mevkiin sabibi olan bir di lenel Göldüğü zaman bu yere birçok talip çıkar. Mesele, bu meseleyi halletmektedir. Onun içindir ki dilencilik bir nevi ge- dik gekline girmiştir. Yerler, miras balinde akrabadan akra- baya kalır ve çok defa, dışarıda çalışamıyan dilenci, yerini, bu yerin kazancına göre ve yüzde esası Üzerinden bir başkasına devreder. Viyana'nın dilenci bor- sasına yalnız yaşlı aza kaytlı değildir. Bunların içinde birçok ta çocuklar vardır. Bu çocuklar, ailelerinin müra- esatı Üzerine borsaya yazılıyor ve sonra kendilerine gösterilen mıntakalarda ve seyyar bir bâlde | gelen geçenin merhametini celbe- derek sadaka topluyorlar. Vaziyet o şekle girmiştir. ki, bugün Vi- yana mahalleleri bu borsaya men- sup dilenciler arasında taksim edilmiştir. ve berkes meselâ saat dokuz veya onda hangi dilencinin gelip kapısını çalacağını bilir. Hiçbir dilenci bir diğerinin mın- takasına tecavüz edemez. Yoksa, karşısında borsa Idaresini görür. x Sıhık Sovyet Harbiye Ko- miseri Troçki'nin son Av« rupa sayahatinden doğan — hüdiseler hentiz kapanmadı. Bi sıra ile yenilerinin vukuu- Ha çahit oluyoruz. Son vak'a, Almanya'nın Bresle Darülfünu- munda vukua gelmiştir. şudur: Troçki Yoldaş, son «defa Da- almarka'ya giderken Alman mü- tefekkirleri arasında bir anket yapılmış, birçok münevverlere ve Darülfünun profesörlerine Troçki için Almanya'da bir ikametgâh tahsis etmenin münasip olup ol- mıyacağı sorulmuş. Breslo Dartik fünunu — profesörlerinden Kohn şu cevabiı vermiş: “— Mütefekkir bir işçi yar- dıma muhtaç olabilir. Fakat mem- leketimizde kâfi derecede Ffesatçı ve politikacılığı meslek insan bulunduğu için, bunlara, bir yenisini İlâve etmek doğru değildir. , Darülfünun Hocalar bu beyanat Üzerine —Profesör Kohn'u — vazifesinden çıkarmıya karar vermiş, mesele Alman hi- kümetine aksetmiş ve tahkikata başlanmıştır. Mesele edinmiş Meclisi, BON POSTA Bır Asırdanberı Aranan Ha- zineler Bulunmak Üzeredir? Koko Adasında Hafriyat Başladı Koko adasının kayalık sahillerinde dalgalar arasında Bir korsan hikâyesi vardır ki blir asırdanberi dünyanın bütün maceraperest insanlarını meşgul etmişlir. Fakat hiç kimse, bu bikâyenin —sonunu almıya ve küörenin bir tarafında gömülü olduğu İddin edilen hazineleri bulmıya — muvaffak — olmamıştır. Mesele gşudur; 1821 senesinde, Amerikanın şimal sahillerini kasıp kavuran müthiş bir korsan vardı.. Bu adam Portekizli idk Adı da Benito Bonito İdi. Bu adam bu yüzden muazzam bir servet elde etmişti. Sıkı bir takibe uğradı, kaçtı, para ve mücevhberlerini. Atlas Okyanosunun ortalarında mevcut ve Koko denilen boş bir adaya gömdü. Benito, bir müddet sonra yakalandı ve ipe çekildi, Fakat onunla beraber çalışmış ve hazinelerinin gömüldüğü yeri bilen Sapel isimli bir Filipinli ile Tomson isimli bir İngilix kaçıp kurtulmıya muvaffak ok- dular. Bundan birkaç sene sonra Peru'da bir isyan ve muharebe çıkmıştı. Hükümetim iİdare mer- kezi olan Lima'dağ ahali ile kilise papasları, bütün varlarını, eklarını şehrea civar Kallao Tomson kaçmıya muvaffak oldu. Uzun zaman kendisinden bahse- dilmedi. Fakat yirmi sene sonra kader... bir gün, Sen Con İsmin- de bir yolcu, bir adamla tanıştı. Bu adam kendisinin Tomson olduğunu itiraf etti ve hazine- lerinin bir krokisini vermişti. Sonra Sen Con, bir vapur kum- panyasile anlaşarak Koko adasır- da bir arama seferi yapıldı. Fakat geminin tayfaları da bulunacak hazineden his e istedikleri için Sen Con bir geca kayığa atladı, kaptanla beraber - kaçtı. Kaptan, bundan sonra kaybol- muştu. Sen Con ise, bir müddet sonra bazı Amerikan şehirlerinde altın çubukları satarken görüldü. Kendisi yakalandı, Koko adasına seler yapan — vapur kaptanını öldürmekle itham edildi. Fakat vak'a ıspat edilemediğinden ser- best bırakıldı. bir Senelerce zaman sonra Gisler Isminde bir Alman babriyelisi, Havay adaları civarında seya- hat ederken bir Portekizli ile dost olmuşta. Bir gün, ba adam Gislere bir plân gösterdi, bu isimli bir istihkâımnda saklamışlardı. | K k Bu istihkâm deniz kenarında idi. Moharip kuvvetler bu şehri ve istihkâmı tehdit etmiye başlayın- ca bütün bu mallar Mari Dir isimli bir gemiye naklolunmuştu. Bir gece, karanlıktan istifade eden gemi mürettebatı, eşyanın muhafazasma memur Perulu mü- hafızları öldürmüş, kaptanın ku- mandası altına — başlarını — alıp gitmişlerdir. Sonradan yapılan tahkikat, gemi kaptanının, meş- bur korsan Benito'nun arkdaşla- rından Tomson'dan başka birisi olmadığı anlaşılm:ştır. Tomson da aşırdığı malları Koko — adasına götürüp saklamış, #onra yolda Peru bükümetinin — gönderdiği bir harp gemisile karşılaşmıştır. Bu karşılaşmada, Mari Dir gemisinin bütün mürettebatı ö dürülmüş, yalnız Tomsonla, Şa- pel bu badireden de yakayı kur- tarmıya muvaflak — olmuşlardır. Çünkü Peru hükümeti, bir gün bu adamlara, aşırdıkları eşyanın yerini söyletebileceğini rannedi- yordu. Fakat bir müddet sonra I Mılyoner 'fa Resmini gördüğünüz çocuk Nevyorklu bir sigara tacirinin oğludur| ve ismi de Billi Rolfson dur, Küçük Billi'nin babam bir ay evvel ölmüştür. Başka hiçbir mirasçım olmadığı için beş mil- yon dolardan ibaret olan serveti bu küçük çocuğa kalmıştır. Talin cilvesi işte buna derler. <im. plân, ona, büyük — babasından kalmış, meşbur Benito'nun Koko adasına sakladığı hazinenin yerini gösteriyordu. Gisler bu plânın bir. kopye- sini çıkardı, sonra Havaya dör düler. Bu Portekizli, orada, yerli bir kadınla evlendi. Ve garip bir tesadüf eseri olarak bu ka- dın'n babası da onlara bir kâğıt gösterdi ki, o kâğıtta da Koko adasının plânı vardı. İki plân karşılaştırıldı. ve şayanı hayret olarak bunların biribirine benze- diği görüldü. Bundan da anlaşıl- di ki, kızımı Portekizliya veren Havaylı ihtiyar yerli, korsan Be- nitonun arkadaşı Şapeldir. Bunun üzerine Gisler, Orta Amerika hükümetlerinden Kosta Rika'ya ait bulunan Koko adaşı« na yerleşebilmek için bu hükümet tabüyetine geçmek lâzım olduğunu anladı. Emelini tahakkuk - ettirdi ve bir kolayını bulup bu udaya, kendisini nahiye müdürü tayin ettirdi. Beraberinde birkaç aile de götürdü. Orada, hem korsanların hazinelerini aradı, hem de çiftçilik yaptı. Fakat Adanın havası, be- raberindeki insanlara yaramadı. bir kisını öldüler, bir kısmı ada- dan ayrılmıya mecbur oldular. Gisler'de Ümitsizliğe düşerek Koko adasını terk etti. Fakı, biç kimse, bu adamın, tabarriya- tının neticesini öğrenemedi. İşte şimdi, maruf Amerikan gazetecilerinden Mi Rut Roz meşhuru âlem Vilyam Bib ile beraber Koko mdasıha giderek gömülü korsan hazinelerini ara- mıya — başlamışlardır. Bu Ada, beş kilo metre kutrunda olup tamamen — volkaniktir. Toprağı, baştan başa otl*rla ve ağaçlarla örtülü olduğu için herhangi bir ix bulmak çok güçtür. Bu heyetin Kaoko adasında şimdilik bulabildiği şey, Gislere ait bir kulübe ankazı, bir eski şapka, bir takım karma kürek- lerle beraber|Adayı ziyaret ede- rek bazineleri aramış olan elli kadar macera pereslin taşlara yazılmış isimleridir. Fakat kendi- sinden gelen habarler İyi te mw- vaffakiyete götürecek biz Üzerin de bulunduğusu bildirmektedir. f Kari Mektupları Yine Ekmek Meselesine aır ... Ekmek meselesi İstanbuldaki altı yüz bin küszur yurtdaşın gün lük gıda maddesinin esasını tep kil eder, Son Posta bu bahse temns ile ekmek maddesi Üzerinde farla alx nan bedeli rekamlarla tesbit etti. Bir hakikatı meydana koymaktan ibaret olan “Bu neşriyatın sebe- binl anlıyamadık,, diye söze bap byan Riza Bey hulâsutan diyor kiı *Fırınlar makineleştikten sonra da ayni Ücretle ayni miktar ame- le çalışmaktadır. En küçük mo- tör günde bir buçuk liralık elek» trik sarfiyatı yapıyor ve esasen ortaya konan rekamlarda da bi- yüök yanlışlıklar vardır. Bir fırın günde dokuz ağız değil, azâmi altı ağız ekmek çıkarabilir.İktisat Vekâletine defterlerimizi gönder- dik ve esasen fiatları biz bugün: kü vaziyete göre çoktan indirmiş bulunuyoruz.,, | — İküsat Vekâletine gönr derildiği söylenen, defterler bu beyanattaki gibi ise peşin söyli- yelim ki bunlar şayanı ihticaç bir vesika olamaz.. 2 — Bir fırın sarfiyat yapı- bilirse (maya kesmemek) yani fasıla vermemek suüretile günde on bir ağız ekmek çıkarabilir, Evet altı ağız ekmek çıkaran fırınlar da vardır. Fazla ekmek çıkarmak sarfiyatla kaimdir, Şw nu da izah edeyim ki altı ağız ekmek çıkaran bir fırınla dokuz ağıa ekmek çıkaran bir fırında amele şeraitl tamamen değişece- ği gibi masarif te o nisbette te> yüt ve tenakus eder. Binaenaley Son Posta'nın do kuz ağır ekmek çıkaran bir fırma göre yaptığı tahlil doğru- ur. 3 — En büyük motörlü - rınlardaki gündelik elektrik sar fiyatı 40 « 50 kuruş arasındadır. 4 — İki sene evveline naza: ran amele Ücretinin yarı yarıya indirildiği keyfiyeti İse inkâr kaldırman — sarih bir hakikatin ifadesidir. 5 — Fırmlar makineleştikten sonra ayni amelenin çalıştığı İd- diası hiç bir aklıselimi ikna ede- cek mahiyeti haiz değildir. İşte bu açık besaba rağmen belediyede müteşekkil narh ke- misyonu ekmeğe fiat verirkes el'an ikl sene evvelki masraf cete vellerini göz önünde bulundur ruyor... Son #öz; bu iddiaların sıtku kizbini ayırmak yani; bu kazk yeyi halletmek İse, Belediyenin bir fırmı birgün tecrübe olmak ürzere İşletmesile kabildir. M. C Karamlirselden dana'ı çay hak- kıpda mektup yazan kariimize » — Tasarruf bahsinde kelime: leri değiştirmekle gayeye vasıl olunamaz, İş keyfiyette değil kemiyettedir. Mektubunuzu bahe settiğiniz gazeteye göndermeniz daha muvafıktır. Bizim meşret memiz meslekl nezaketo yaraşr maz, Fikirlerinize iştirak ederiz. * Umurlu'da Hali! Eikmet B Matbu arkadaşımla veriniz ve bize bildiriniz. evrakı lütfen siz de