G Y MN — SON OPSTA Bir Hizmetçı— Sizi Acele Mabeynden İstıyorlarmış' Dedi Başkâtip Dairesine Buyurun Denince Halit B. Şaşaladı Muhkharriri » Her Hakkı Mahfuzdur —238— Abdülhamit devrinin en meş- hur simalarından biri de (cemiyeti rüsumiye #zasından kitabii sanl Hasan Halit Bey) di. Uzunca boylu, zayıf, uçuk benizli.. Keb- rüba gibi parlak siyah ve nafiz gözlü. Hentiz bıyıkları terlemiş olan bu delikanlı, fesinin üÜstüne ince beyaz bir sarık sararak ge- zer, bu kıyafetile nazarı dikkatl celbederbi. Henüz yirmi iki yaşında bu- lunduğu halde, devletin en yük- sek payesi olan ( rütbel balâ ) ya nail ve bu suretle de devlet ricali meyanına dahbil olmuştu. Birinci rütbeden mecidiye ve osmanlı nişanlarile altın ve gümüş imtiyaz ve iftihar madalyalarını da hamildi. Bütün bu rütbe ve nişanlar, dev- letin birçok mühim ricalinin se- nelerce devlet umurunda çalış- mak ve bu uğurda saçını sakalını ağartmak suretile enderen kaza- nabildikleri şeylerdi. Bu kadar genç bir adamın bütün bunlara kolayca nail olabilmesi için, ya (hanedanı saltanat ) a mensup bulunması veyahut ta Hünkârın fevkalâde teveccüh ve muhabbe- tine mazhar olması icap ederdi. Hasan Halit Bey, bu ılııııd sınıf bahtiyarlardandı. ( Halep nakibüleşrafı, syadi zade Ebülhüda Efendijnin mah- dumu olması ve küçük yaştan- beri Abdülhamidin gözüntün önün- de bulunması, ona bu mümtax mevkiü kazandırmıştı. Hasan Halit Beyin şu şekilde tebellür eden — şahsiyeti nazarı dikkata alınırsa, artık onun (nez- di şahane)de ne büyük bir iti- mat ve emniyete malik olduğu- na, buna binaen hiçbir jurnak cının da- ona parmak uzatmak cüretinde bulunamıyacağına hük- metmek İâzim gelir değil mi?. Halbuki... 1321 senesi temmuzunun - sı- cak bir günü idi. Akşama doğ- ru Hasan Halit Bey, (Cemiyeti Rüsumiyedeki — işini bitirdikten sonra Beyoğluna çıktı. Büyük caddedeki vitrinlere baka baka Kuponu Resim — Tahlili Tablatinizi — Üğrenmok — istiyorsanız resminizi S adet Küpon İle bir: likle gönderiniz. — Resminiz seraya Akbidir. ve iade edilası. Talin, meslek — | veya san'at? Bulunduğu memlekot Reslinlu klişesi BÖ kucaplük Trl mazavilinde gökleridlr. l | komşumdur. | kadındır. Ebulhüda Elendi zade Hasan Halit B. geziyor, bazt şeyler almak — isti- yordu. Galatasarayın karşısında- ki mağazalardan birinin camında teşhir edilen — fanileler hoşuna gittl Dükkâna girdi. Bu esna- da, dükkânda temiz ve kibar kıiyafetli bir zat vardı. Hasan Halit Bey, kat'iyen tanımadığı bu zatın yüzüne bile bakmadı. Ala- cağını aldı. Mağazadan çıktı. Bir ax daha dolaştı. Tokatliyanın önünde bir arabaya atladı. Se- rencebey yokuşundaki konağına geldi. Soyunup dökünerek, alâ misir — keteninden — geceliklerini giyerek Marmaraya nazır pence- nin Öönüne — şöylece — oturmak, birar saf hava almak istiyorpu. Birdenbire odaya bir hizmetçi girdi: — Sizi acele mabeynden is- tiyorlarmış. Dedi... Halit Bey, bu vakitsiz davete bını (uzcnp etmıklı beraber, yine aklına fena bir şey getirmedi. Derhal mabeyne gitti. Kapıdan gireceği zaman, kendi- sini bir hademe karşıladı: — Başkitabet dairesine bu- yrun, efendim. Deyince Halit Bey şaşaladı.. Buna da hiçbir mana vereme- mekle beraber, bu davetin her halde mühimce bir sebebe iİsti- nat ettiğini anladı.. Başkâtip dalresine yürüdü. Tam merdiveni çıkarken, Başkâtip Tahsin Paşa ile karşılaştı. Her zaman olduğu gibi lâlbali bir tavır aldı: — Vay — paşam.. — İnşaallah afiyette.... Siniz... Diyecekti. Fakat lâkır- dısı ağzında kaldı... Çünkü Tab- sin paşa, birdenbire korkunç bir mahlüka tesadüf etmiş gibi mü- tehaşi bir vaziyetle onun sözünü keserek: — Âman Halit Bey.. Rica ederim yamıma gelme... Selâm da verme... Senin baban var, seni kurtarabilir... Fakat ben.... Diye, söylene söylene uzak- laşınca, Hasan Halit Bey, büsbü- tün şaşırdı, kaldı. O esmada, merdivenin — Üst başında duran bir tüfekçi yanına geldi: — Buyurunuz efendim, yuka- rıdaki salona... Dedi... Hasan Halit Bey, bu seste âdeta bir tahakküm ve emir hissetti. Hayretten hayrete düşerek merdiveni çıktı. Başkâtip paşanın odasının yanındaki inti- zar salonuna girdi. Salon, bom- boştu. Kapının önünde — kalan tüfekçi, kapıyı kapadı. O zaman Hasan Bey, mahpus olduğunu anladı. : İ CArkası urı Kaybolan Zengin Kadın Bır Türlü Bulunamıyor ( Baştarafı 1 inci ııyfıdı) dür? Bu ihtimal karşısında Ça- nakkale ve şehrimiz zabıtası kılı kirk yararcasına tahkikat ve ta- harriyat yapmış, fakat hanımefen- dinin ceşedine tesadüf edememiş- tir. Saadet Hanım meçhul bir diyara mı kaçmıştır? Bu ihtimali takviye edecek biçbir delil ve emare yoktur. O halde Saadet Hanım ne olmuştur? Saadet Hanımın Erenköyün- deki köşkünde bekçilik ve bağ- cılık yapan Şükran Ağanın hiç- sevdiği hanımımın, komşusu ha- | mma Çanakkaleden mektup gön- derdiğini söylemektedir. Hafize Hanim diyor ki: — Sandet Hanım 20 senelik Kendi halinde bir Şimdiye kadar bir fe- nalığını görmedim, 13 seneden- beri Sabri Efendi ile evlidir. | Hanımefendi Sabri Efendinin po- | Tislikten çekilmesini isterdi. Sabrl V ERadi di *“Birkaç sene sonra tekaüt müddetim doluyor, mes- lekten o — vakit ayrılırım!,, ceva- bını verirdi. Saadet Hanım Ça- nakkaleden gönderdiği son mek- tubunda eskiden mevcut — olan sinir hastalığının daha ziyadeleş- | tiğini ve sık sık sinir buhranları geçirmekte olduğunu bildiriyordu. Bu itibarla aklıma fena ihtimal- ler de gelmiyor değil. Sandet Hanımın zevci Sabri Bey diyor ki: — Çanakkaleye gittikten son- ra, son mektubunu 20 gün evvel aldım. 11 kânunuevvelde yazılan ve ayni günde postaya verilen bu mektupta her vakit olduğu gibi işleri hakkında malümat ve- riyordu. Bir müddet evvel gön- derdiğim — mantoluk — kumaşını aldığını ve memnun olduğunu bildiriyordu. Bundan sonra biçbir haber alamadım. Bundan başka bir şey bilmiyorum. |orimdan ayrılarak uzaklara açı- HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: Esat Şefik BİR UYANIŞ Neriman yatağında uyandığı | zaman gün söküyordu. Yastığın üzerinde dağılan kumral saçları, odanın yarım aydınlığında gözle- rini daha ziyade derinleştiren gölgelerle yüzünü — çerçeveliyor ve uzaklarda bahar sabahlarının mahmur güneşi, narlı bir sevgili gibi ağır ağır doğuyordu. Şehir daha henüz uyanmamış- ti. Güneşin Ük aşıklarile aydınla- nan yollarda kapı diplerini ken- dilerine melco yapmış sokak kö- pekleri ve ağaç — kovuklarına çıplak vücutlarını sığındırmış sefil çocuklar henüz uykuda idi. Filvaki Neriman onlardan çok uzaktı. O sene şehirden uzak bir sayfiyeye " gitmişlerdi. Geniş bir bahçenin içinde, güzel bir köşkte oturuyorlardı. Bahçesinde bahar rüzgüârları esiyor, bahar kokuları ciğerlerini dolduruyor, ve kuşlar, her sabah gün doğar- ken, gamsız cıvıltılarile ona hiç bir musikişinasın besteliyemediği aşk neşideleri okuyarak uyku- sundan uyandırıyorlardı. Neriman bir müddet yarıaçık pancorların — arasından — süzülen sabahin serin rüzgürlarını vücu- düne içirerek yatağında hareket- siz kaldı. Kalbi derin bir neda- met acısile sızlıyarak — düşünü- yordu. * Dün akşam denize girmişti. İyi yüzme bildiği için arkadaşla- mıştı. Birden yanıbaşında küçük, beyaz bir kotra gördü. Okadar yakınında idi ki hemen kolunu uzattı ve gayriihtiyari kotranın küpeştesini tuttu. Fakat bu es- nada elini sanki demir bir kiskaç yakalamış ve ayni zamanda yu- muşak bir ses kulaklarına akset- mişti. — Hanımefendi — yoruldunuz galiba.. | Neriman başını kaldırdığı za- man karşısında genç bir erkek gördü. Yüzü gülüyor ve koyu siyah gözleri parlıyordu. O anda Nerimanı garip bir korku kapladı ve kotranın yanından uzaklaşmak istedi. Fakat demir kıskaç elini bırakmıyordu. O vakit: < — Hayır yorulmadım, - dedi, Üzerime geliyordunuz, kendimi müdafan etmek için tuttum. Erkeğin israrı çok sıcaktı. — Hanımefendi, diyordu, yo- rulmuş olmasanız bile, biraz din- lenmiş olursunuz. Yukarı — çık- nız... biraz dolaşırız. Haydi.. * Kotra sahilden uzaklara aç- lıyordu. Neriman ismini bilmediği gencin yanında biraz sıkılarak ve birar da memunu olarak oturu- yordu. — Siz kimsiniz? Diye sordu. — Ben güzelleri seven bir erkeğim — hanımefendi.. — ismim.. Zeki.. Neriman dudanlarını ısırarak sustu. Dümeni ve yelkenleri Zeki kulladıyordu. Güneş yüzünü ve çıplak kollarını yakmıştı. Munta- zam başıgeniş omuzlarını Üstünde herhangi bir kadını cezbedebile- cek bir gürür ve — azametle dimdik duruyor rüzgâr — siyah saçlarını dağıtıyordu. Birden elile uzakları göstererek: — Bakınırz dedi martiler güzel uçuyorlar.* Ve ilâve etti: — Şimdi siz de onlara b ziyorsunuz. Fazla olarak onlard daha güzelsiniz. Ve herş hisseden bir kalbiniz var.. Neriman ona dudaklarınd gâayri ihtiyari çıkan bir kah di ile ceyap verdi. Göz l geldiler. — Six de onların peşinde b gu boşuna koşiyorsunuz değil mü— Zeki Bey.. İ — Bugüne kadar boşu bi na koştum. Fakat bugün d yanmım ea bahtiyar insanıyım Sizt ) teşekkür ederim Hanımefendi. | Neriman yavaş yavaş erkeğe ısındı, hatta ondan | lanmıya başladı. Birkaç saat kot - rada, o genç ve yakışıklı erkeğiti yanında tatlı bir rüyada r gibi dolaştı ve nihayet: fe — Artık dinlendim dedi. Ço teşekklir ederim. — Yarın akşam gelmex mb siniz? O vakit Neriman bir kahi ü daha attı: | Martılar kafese - gir , Zeki Bey dedi. Onlar sonsuz de“i, nizlerde hür uçmaya alışımı! Ve kotradan denize ıtlıyın uzaklaştı. * Neriman yatağında — yüz! yatmış, başı kollarının llı!lnl düşmüştü. Mahmur sabah gü H şinin yeni aydınlattığı — Örtüler içinde vücudu sarsılarak hıçkırı" lı yor ve mırıldanıyordu : — Niçin böyle yaptım.. niçin.. Ondan kaçtım. Ona bugün içit randevu — verecektim.. — gezeci eğlenecektik.. Ben de bir | tarafından çıldırasıya — sevilecek- tim.. Ben.. ben.. Yeni Neşriyat: Holivut ü Holivutun üçüncü sene birinei e| yısı zengin münderacatı ye atüdyü| rzesimlerile fevkalâde bir şekilde ıııl' şar etmiştir. Bir Millet Uyanıyor — Türkç İlk eesli filmin kitabıdır, renkli resim” lerle çıkmıştır. Kanaat kütüphanesi de Hat 30 kuruştur. " Ankara, Konya, Sıvas — KEr naat kütüphanesl tarafından çıkarılari üç esordir. Bu eserlerde Ankara, Kat' ya ve Sivasın - tarihlerinden, eskil ve yeniliklerinden, — coğrafyasındat| bahsedilmektedir. Fiatleri otuzar — ku” ruştur. Güzel reslmlerle süslenmiştir. Öldüren Kadın — lakilâp & tüphancal tarafından noşredilmiş Amı rikada okunan polik ve macera matlarındandır. Fiatl 73 kuruştur. sakın Beni Okuma — Manat” tıra gitip çıkan bir genç kızın Toma” mdır. Ö0 kuruş fiatle Tefeyyüz kil” tüphanösinde satılmaktadır. Camilerimiz — İstanbul — cami” lerine ait kıymetli — bir eserdir. adet retmi bavidir. Kanaat kütüpbü” nesi tarafından 75 kuruş Hlatlo satil maktadır. b ve Havva — Tuhlill romandır. Muharsiri Yaşar » allim Ahmet Hdit kütüphban Sayfa 75 kuruştur. Roman — Falih Rıfki — Beyif (rtomat) —ismindeki eseri — çıkmıştif? Palih Rifki Bayin eseri tavsiyodüf müsteğnidir. Yalvız çıktığını haböf veriyoruz. Fiati 60 kuruştur. Havacılık ve Spor * in Bayısı çıktı. — Başvekilimizin ıııvııu"ı İşlerine karşı göstermekte olduktaf alâkaya ait yazı, tayyare kal sinde abylenan —ve okunan nutuktf konferanslar ve raportlar vardır. bi M Ki