SON POSTA Klnnnuevvel 1 I ElomatlaraHukmeden GızlıKuvvetler Hint İstiklâl Hareketi Ve Entelicens Servis | miye razı idi. Fakat buna imkâa yoktu. Nazarı dikkati celbetmek ( Baştarafı 1 inel sayfada ) Ali Şamıl Bey Asilerin Reislerinden Bazılarını Işkodra'ya Getirdi Evinde Misafir Etti İsyan Da Bitti Muharriri * FHler Hakkı Mahfuzdur —214— Diye haykırdı.. O kalabalık arasında birdebire gürlüyen bu ses Üzerine herkes durdu: bu iki adama bakmıya başladı. O xa- man, Osman paşa — varziyetteki vehameti anladı. Rengi sapsarı kesilerek : — Hayır.. Ben bir şey yap- madun. Onu yaptıranlar yaptırdı. Diye aşağıdan almıya başladı. Fak, esasen kararını vermiş olan Ali Şamil, tabüii kani olmadı. — Suuus.. Ben hepsini biliyo- | rum. Sev, kendi büyüğüne o hiya- netliği yaptın. İşte, ben de senin büyüğün sıfatile sana llıımgoîen terbiyeyi de veriyorum. Şuna buna güvenerek havaya kaldırdığın bur | nunu yerlere sürtüyorum. Dedi; ve sağ bütün kuvvetile Osman paşanın suratına bir tokat aşketti. Osman paşa, sendeledi. Mükabele etmek istedi. Fakat, Hergül gibi kuvvetli olan Ali Şamilin, biribirine müteakip indirdiği darbelere mükavemet edemedi. Arkasında koskoca F rik #niformasına, göğsünde par- kordonuna elinin hyan - sırmalı yaver rağmen, güzelce bir dayak yedi. Etraflarına toplânan, fakat kor- kudan bir törlü yanlarına yakla- şamıyan yüzlerce halkın karşısın- da, Osman paşa çok feci bir yaziyete indi. Ramazan esnasında camisi ve bahusus sergi temamen hafiyelerle dolu olduğu için der- Bayazıt hal mabeyne müteaddit jurnallar | Artık bu, Bedirhan oğul- larının kavga ve gürültülerinden bizar olan Abdülhamit, bu iki kardaşin derhal İstanbuldan çıka- rılmalarını irade etti.Osman paşa Selâniğe, Ali Şamil Bey de teke verildi. rar İşkodraya gönderildi. Ali Şamil Beyin İşkodraya vüru- du, Vali ve Deftardar, Kumandan ve gaire gibi hükümet rüesasını korkutmakla beraber, halk ara- sında memnuniyeti mucip olmuştü. Çünkü halk, ona kahramanlık izafe ediyordu... Aradan dört ay sükünetle geçti. Bir gün, hükü- | metteki — alacaklarını (malisör)ler isyan etti. İsyan, mühimdi. — Gittikçe te- alamıyan vessu etmesi ve hatla İşkodrayı | bile tehlikeye düşürmesi ihtimali | vardı. — Tehditkâr bir vaziyet alan asileri tedip etmek hükümetin kuvveti kâfi gelmiyor- için du. Bilhassa kumandan aciz için- | de; çırpınıyor, birşey — yapamıyor: du. Hatta, gönderecek adam - bile bulamı- yordu. Bu telâş içinde Ali Şamil B. kumandana müracaat etti: ka 'Ba'işi Bülnn :kavale Tüdin, Ben onları teskin ederim. Dedi. Bu — teklif, kumandanın — ve garına minnelti. Ona derhal me- tabüdir ki gerek | zuniyet ve | Ali Şamil | maaşlarından | attığı | bu adamın kendi bu cevaba | | dı bu ıuretlı lıiııımı erdi. asilere nasihat için | gerek, valinin | salâhiyet — verdiler. budaktan gİtti. temas etti. Hükümetten istedik- lerj parayı bizzat alacağına dair teminat — verdi.. geldiği zaman (Eytam ve eramil) dolayı defterdara hatırlayan asiler, haklarını da müdafaa edeceğine kani olarak: — Ali Bego.. Her şeyi sen- Gözlünü sakınmıyan dayağı | den bekleriz. Dediler ve silâhları terkettiler. | Ali Şamil Bey, asilerin reislerin- den bazılarını alarak - İşkodraya getirdi. Evine misafir etti. İsyan ( Baştarafı 86 ıncı sayfada ) Hele kılına hata gelsin!., Üçü- nünde canını dereceğiml.. Arkadaşlar fena halde tular. Ben, Herifin üstüne yürüyerek: — Bırak silâhını! diya bağır- dım. Zaten şaşkına dönen adam- cağız, derhal elini aşağıya di. Silâhını aldıktan sefer ben davrandım: — Kımildama, yakarı cehenneme kork- cesareti ele aldım. indir- sonra bu da acemi dışarda tutarken arka- daşlar da içerde kodını doğurt- tular, Acem, neticeden memnun ol- du amma, bizde hayli geçirdik. En Tehlike'isi Sultanlar... | En tehlikelisi, sultan hanımla- rın doğurması idi, Sultan Hamit erkek ebelerin do lerini istemerdi. ye kat'i zaruret hasıl kendisine mutlaka haber olursa mesini şart koşardı. Bir Boğar içinde bir sultanın muna nezarette bulunmak - için çağırmışlardı. Sultan doğuramıyor, çok . isti- gece, rap çekiyordu. Bir az daha vakit | geçerse belki de ölecekti. Ben telâş etmiye başladım. Müdahale zarı - bu.. şaşırdım. Salonun içinde dolaşır- | ken bir harem ağası g Deli yaver derler, cin fikirli bir zen- €i idi. Salâhiyetini İstimal Et! — Ne düşünüyorsun paşu... | dedi, Şevketmeap efendimiz, seni buraya niçin gönderdi? Korkma salâhiyetini istimal et.. Arabın sözü — bana verdi. Müdahale ederek dakikac'a çocuğu Sultan Hami kadınlar için beni sık sık çağ nr- lardı. Kadınelendilere baktıktan sonra birer ikişer cariyeler ka- uzatırlardı. — İra- hwanlmı, cesarct birkaç idım, pıdan başlarını de varsa onlara da bir gün, genç güzel bir Çerkes | için ira- Fakat kazımı müayene etmem de olduğunu — söylediler. İsyan rütesasile | İşkodraya — ilk | ı tolgraflar verdiler. göne | | | Ya Hastalık Efendimize | | çıktı, pencerenin önüne biri adi, z | yer da Şevkötmüap Ben, tabancamın tehdidi altın- | heyecan 3 | | rildim. na müdahale- t müdahale- | değu- | Can pa- | edağdğim | amma, irade var. Ne yapacağımı | | dan, matbuat sarayındaki | Fakat bu bâdise, bu suretle hitam bulur bulmaz, vali ile ku- | mandan — düşündüler. — Evvelâ, | böyle bir isyana sebebiyet ver- sonra da bu isyanı (satveti hükümet) le teskin edemiyerek nihayet bir menfi vasıtasile halle mecburiyet his eylediklerinden — dolayı gelecek diklerinden — ve mesuliyetten endişe ettiler. hem de bastırıyor. — Askerler | üzerinde de büyük bir nüfuz ve Burada bekası | kudreti — vardır. caiz degildir. ) Diye mabeyne ( Arkası uı) ciddi bir müösaade yoktu. Entarisinin üstünden nah- zını uzatacak, muayeneye Geçerse... Ben de bu nabızdan hasta- lığını keşfedecektim: — Yoo. dedim, ben böyle Ya, bu kız, efendi- mizin gözdelerinden — biri ise... Ya, maazallahıtaala bir hastalığı işe gelem efendimize geçerse... ederim, ya adamakıllı muayene yahut mesuliyeti üzeri- me almam.. oraman, tekrar iras | de çıktı: — Diledikleri gibi baksınlar.. Kediotu Sulfatosı... Bazan faka bastırıldığımız, gafil avlandığımız da vardı. Bir gece, Taşkasapta bir eve çağı- Moğerse — moşhurelerden birinin evi değil mi imiş? hasta yerine karşıma bir nazenin çıktı: — İlle, beni muayene et, der durur... — Hanımefendi, dedim, size kediotu sulfatosı yazayım.. yalıştırır.. — ve kendimi derhal kapı dişarı attım. Ebeler, böyle daha ue tehli- kelere maruz - kalır'ardı. Duçar olduğun — bastalıklar, boronşit, ğin yadigârlarıdır. Gece yold. lerinizi romatizma, hep ebeli- pusuya dü soyulmak, da- yak yemek, hatta öldürülmek bir ebe için hartada yazılı. şeylerdi. Fakat bütün bu güçlükleri #h- hatte değan bir çocuğu elimize aldığımız zaman unuturduk. Vaktile doğurttuğum çocuklar arasında bugün maruf doktorlar- Aleminde tanınmış simalardan, musikişinaslardan, büyük devlet adamlarından pek | çokları var... Elimde Doğanlar... Bazen yolda giderken birisi yanıma gelip şap diyo elimi öper, Anlarım ki; biridir. Doğurttuğum çocukların resimlerile dolu iki büyük albü- müm var, Bu albümleri min en kiymet 'i olarak sakliyorum. hayatır bâlırası * birer (Ali | Şamil Bey, hem isyan çıkartıyor, | sinir- | ğ | yulmıyor, ön taraftaki geniş cad- çiderken ansızın | elimde doğanlardan | kat yapıyor vi mek Üzere İngiltereye dönüyor, Hint milliyetperverleri bu bey- eti bombalamıya karar vermiş- lerdir, tertibat Bu s prensliğinde bir İnglir. müreb- biyesi vardırki prenslik velinh- fının çocuklarını terb ye etmek- tedir. Aynı — zamanda istihbaratına da melümat ver'r. Bu mürebbiyenin Hintli bir hiz- metçisi yardır. Oğlu garsondur ve milliyetperverlerle temasta- dir. Kadın oğlundan işittiklerini mürebbiyeye makletmekte, o da İagilizlere bildirmektedir. İhtiyar — hizmetçi bombuı — hikâyesini bir vakti nakletmişti. Veliahtın iki çocuğu, bu sırada me.gııl oluyordu. Mis Edit öğre- | neceğini öğrendikten sonra o akşam çocukları daha erkenden | yataklarına yatırdı. Çünkü geçen defaki gibi bir yanlışlığa mey- dan vumelı istemiyordu. Vazife icabı. evden çıkamıyacağı - için evvelce aralarında karar verdik- leri veçhile lâmba ile işaret ver- meyi düşündü. Fakat bu işaret şeklini tam bir sene evvel yeni vazifesine başladığı zaman karar- laştırmışlardı. -O vakittenberi bu vasıtadan di elmıy. lüzüum bi ok madığı için İşe yarayıp yaramı- yacağında — tereddüt — ediyordu. Herçebatâbât bir defa tecrübe yapmıya karar verdi. Üst kata diğeri kırmızı camlı iki lâmba koydu. Etraftan berhangi bir manaya atfolunmaması için de bir kitap alıp pencorenin önüne | oturdu. Bu suretle, açık pencere | önünde ve lâmba krşısında kitap | okuyormuş gibi yaptı. Fakat ki- tabın mektup yaprakları arasında bir vardı. ki, biraz evvel | alelacele yazmıştı. Bu, bir telgraf sureti İdi. İşareti gören İngiliz | karakolu tarafından gönderilecek | memur bu mektubu alacak ve yine karakolun hususl — telgraf hattı ile her vakit kendisini ri- yarete gelen İngılıı zabitine çe- | kilecekti. Herkes, Editin akra bu zabiti, Mis zannettiğinden, hiç kimsenin şüpheye düşmesine | imkân yoktu. Mis Edit lâmbaları yakalı ya- rım saat olduğu halde hiçbir ses, seda çıkmamıştı. Görünürde kimse yoktu. Evin içinde, arka tarafta- ki kısımda yatan hizmetçilerin horultusundan başka birşey d de de, tek bir insan görünmi- yordu. Kitabın yaprakları arasın- da tuttuğu mektubu bir daha | gözden geçiren mürebbiye kâğdı | avucunun içinde büktü, yuvarladı ve okuyormuş gibi kitabın yap- raklarını yavaş, yavaş çevirmiye devam etti. Fakat beklemeyi bir | vazife bildiği bu pencere önü, onda, mahiyetini tayin edemediği garip bir ıttırap uyındınvordu. Fakat az sonra uzaktan işittiği bir motos:klet gürültüsü, duyduğu ıstirabı derbal giderdi. Genç ka- dın geniş bir nefes aldı. Pence- reden iğilerek gürültünün geldiği | tarafa doğru ihtiyatla baktı. Ge- | Cenin karanlığı içinde bir tek fener uçar gibi caddenin Üzerin- den - kayatak ' yaklaşıyordu. - Ge- len yolcunun — bir motosikletli olduğuna şüphe yoktu. Az sonra | üniforması ıeçildi Hafif bir seyir ile geldi, evin taraçası altında durdu. Motosikletli yolcu, bir İn- giliz çavuşu İdi. Makine durur durmaz kendisi de yere indi ve karanlıkta, bir tarafı bozulmuş gibi makinesini muayene etmiye başladı. Genç kadın aşağı inerek bu İngiliz askeri ile birkaç kelime konuşmak için çok şey. feda et- raporunu — ver- | almaktadırlar. | da Hindistanın Oodyepore İagiliz | hanımına | akşam | vazifelerile | ihtimali vardı. Biraz evvel hazır- layıp — yuvarladığı — yazılı kâğıt parçasını balkonun trabzanı Üüze- rine koydu ve bir fiske vurarak sokağa fırlatlı. Aşağıdaki İngiliz askeri de zaten bunu bekliyordu. Kâğıdın yere düşmesini bek- ledi, sonra makinesini elile yürü- | terek kâğıdın bulunduğu noktaya geldi, biraz daha meşgul oluyor gibi göründü, kâğıdı aldı ve ma- kinenin benzin döğmesini açarak gürültü içinde uzaklaşmıya başladı. Az sonra Mis Edit Şolver'in telgrafı asker! telgraf hattıile ait olduğu zata çelmiş bulunu yordu. Ertesi sabah erkenden İngi- liz zabiti Mis Edit'i tekrar gör- miye geldi. İşitip öğrendiklerini birer birer tekrar ettirdi. İlk ev- vel ihtiyar hizmetçinin bahsettiği Bomba hikâyesini, geçen Delhi vak'asına ait zannetti, biraz dü- şündükten soara fikrini değiştirdi. Bilhassa “ Gemi ,, kelimesi onu düşündürüyordu. Filhakika, Hindistanın — müstakbel — idaresi hakkında tetkikat yapan heyet Londra'ya dönmek üzere vapurda ve bu heyet hakkında Hint mil- liyetperverlerinin iyi niyet bos- lemedikleri de herkesçe malâüm bulunuyordu. Bu noktadan, hâdi- seyi son derece mühim telekki ediyordu. Mis Edit'le tekrar tekrar görüştükten sonra şimdilik ibtiyar hizmetçiyi bizzat dinle- meyi faydalı bulmadı, hizmetçinin oğlunun adresini notetti ve ayrıldı. * Hindistan'da — çalışan - İngiliz istihbarat — teşkilâtının. kadrosu son derece geniştir. Son senelere kadar bu teşkilâtın başlıca vazi- fesi komünistlerle mücadele etmek- H. Fakat son zamanda onun fa- aliyet sahası — şümullendirilmişti. Daha ziyade Hint Milliyetperver- lerinin — tahrikâtına — ehemmiyet veriliyordu. Onun içindir ki İngi- liz zabit Bombay'a gelip te Od- yepore'de İişittiklerini amirlerine naklettiği zaman, herkesi derin bir endişe aldı.. — Derhal hüküm olundu ki Mmevzuubahs mesele, İngiltereye dönmekte bulunan Sir Con Simon heyetile alâkadardır. Derhal telsizle geminin kaptanı vaziyetten haberdar edildi. Fakat vapur. kaptanı aksi bir adamdı. Yine telsiz telgrafla verdiği ce- vapta, gemisinin bir korsan ge- misi olmadığını ve içinde bomba ve silâh nevinden — hiçbir. şey bulunmadığını bildiriyordu. Bom- bay istihbarat merkezi, bu ce- vaba son derece sinirlenmişti. İkinci bir telgrafla kaptana şu talimat verildi: “— Şakayı bırakınız. İngiliz imperatorluğu erkânının hayat ve mematları mevzuubahstır. Gemi- nizi baştan nihayete kadar ara- yınız. , Bu tel; rafın cevabı gecikmedi. Suvari, geminin her tarafının bü- yük bir dikkatle arandığını, fa- kat bahsedildiği vechile bomba, filân bir şeye tesadüf edimediği- ni — bildiriyordu. Ayni' zamanda soruyordu: “—Bombanın bulunması muh- temel mahaller hakkında — malü- mat veriniz de ona göre hare- ket edilsin., Fakat — kaptanın istediği malümatı vermek mümr kün olmadığından, vaziyet te çok mübhem göründüğünden — gemi süvarisine başka bir telgraf göne derilmedi. Çdrkası vad)