25 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

25 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa ya mind İrgiltere Hükümeti tarafından K Hr. n6 hediye edilen &serin tercümesi ÇANAKKALE — (ig > Yazan: Ceneral Oşlander Ceneral Yapılacak Taarruzdan Emindi Anzak'ta İngilizlerin sol cenahi Mayıs Ayı Zarlında Helles'teki Vaziyet İkinci Kirte muharebesinden sonra Helles mıntakasında müt- tefiklerin mevzileri Adalar deni- zinde Y sahilinin birkaç yüz yarda berisindeki bir noktadan Boğazlarda Kerevizderesinin ağ- zımın cenubu garbisine okadar uzanmakta idi. Hattı mustakim olarak ölçüldüğü takdirde cephe- nin bütün uzunluğu 2 3/4 mil olup bunun üçte ikisini İngiliz kıtaatı ve üçte birini de Fransız kıtaatı işgal etmekte idi, Siper hatları henüz müteselsil değildi. Barı yerlerde boş, hatta Türk siperlerine birkaç yüz yarda me- safede olduğu halde diğer nok- talarda Türk siperlerile müttefik- lerin siperleri arasında yarım mil ze fazla bir mesafe bulunmakta idi. O sırada Helles'te bulunan İngiliz / kıtaatı 42 inci fırkanın iki livası, bahriye fırkasının beş taburu ile 29 uncu | İ düşmanın müstahkem Hindistan piyade livasından mik rekkepti. Fransız kuvvetleri iki müstemlike fırkasından ibaretti, Müttefikin o siperlerinin W ve V sahillerindeki merkezlerinden depo ve hastanelerden olan me- safesi de takriben üç milden ziyade idi. İngilizlerin işgal et- mekte oldukları sahanın kısmı azamı Ahibaba tepesinin ön ya- maçlarındaki Türk mevzilerinin gözü önünde ve düşman topçu ateşinin omensili dahilinde idi. Kuvayıseferiyenin hemen hemen kkısmıazamının bu daracık saha- da temerküz ettirilmiş olması © tasavvr edilirse, çenup mıntaka- sındaki karargâhların Ahibabayı zaptetmek hususundaki telâş ve endişelerinin o derecesi © pekâlâ takdir edilebilir. e a aa, mizi öğrenmek (İstlyorsaaış resminizi Sadet kupon ile bir Mkta gönderiniz. | Resminis #iraya Mâbidir ve inde edilmez. İ islem, meslek veya dan'ai? Bulunduğu memleket Resim intiyar €decek mi ? Tesimin klişesi 3O kuruşluk Pumukabillade gönderlledili. 29 uncu fırka, ! O zaman Helles te İngiliz er- kânı harbiye heyeti yoktu ve orada bulunan bütün İngiliz cüz” ütamları resmen doğrudan doğru- ya karargâhı umüuminin emri ak tında idi. Hakikatte ise, sevkul- ceyiş cihetinden bu kuvvetli 20 un- cu fırka kumandanı Jeneral Hun- ter - Westonnun kumandasında idi. Böylece Jeneral Hunter - Westona ahvali tabiiyede bir fırka kumandanına verilecek sa- lâhiyetlerden çok fazla salâhiyet verilmiş olduğu gibi, karârgâhı umümide de nafiz bir vaziyette bulunmakta idi. Her nekadar ikinci Kirte mu- harebesi, hiçbir netice vermeden büyük zayiatla hitam buldisa da Jeneral Hunter - Weston bu mu- harebenin neticesinden cesareti- nin kırılmadığım iddiada israr etmekte idi. Sukutuhayalin ilk tesiri altında | Jeneral Hamilton, Lort Kiçner'e “ Askerlerimiz beşerin kabiliyeti dahilinde herşeyi yaptıkları halde siperlerini zapledemediler. ,, diye telgraf çekerken, Jeneral Hunter- Weston yakında yapılacak yeni bir taar- ruzun muvaffakiyetle neticelene- ceğinden emin ve müsterihti. Onun bu nikbinliği, yüksek ma- neviyatı ove iradesi karargâhı umumida Ahbibaba sırtlarının her halde zaptedileceği ümidini tek- rar: uyandırmıştı. Filhakika 9 mayısta Jeneral Hunter - Weston yorgun olan fırkasına, o imütemadiyen o mevzil taarruzlarda. bulunarak o bâkimi- yeti elde bulundurmıya çalış malarını âmir bir emirname ha- zırlamakta idi. Bu emir mu cibince vesaiti nakliyenin ıslahı için daimi bir surette çalışılacak; düşman siperlerinin muntazam ve sahih bir haritası yapılacak ve liva kumağdanları, kendi kuvvet- leri kârşısında bulunan düşman siperlerini zaptetmek için plânlar hazırlıyacaklardı. 10 Mayısta teb- liğ edilen bu emirnamenin niha- yetine, gelecek taarruz tam bir proğram tahtında ve bütün tefer- rüatile hazırlanıp, hücuma bir an bile nihayet verilmediği takdirde düşman siperlerinin zaptı gayet kolay olacağı da ilâve edilmişti. 24 saat sonra, İl mayısta karargâhı umumi Ahibabayı zap- tetmek için ne suretle hareket edileceğine dair hututu umumi yeyi gösterir bir emirname neş- retmişti, ( Arkası var) | i kapısına SON POSTA DİPLOMATLARA HÜKMEDEN GİZLİ KUVVETLER Londra'nın Şen Bir Tiyat- rosunda Başlıyan Aşk... (Baştaarfı 1 inei sayfada ) senesinin tatlı bir haziran ılıklığı içeriye doluyordu. Pepita, her numaradan dönüşte olduğu gibi yine büyük bir boşluk içinde imiş gibi oldu. Yanında, her vakit olduğu gibi bakmıya bile lüzum görmediği yığınlarca çiçek vardı. Bu, hergün, hep böyle idi. Yirmi dakikalık bütün bir cihan değen heyecan ve saadetten sonra yine ayni boş ve ayni ne- ticesi gelmiyen ümitli bayat.. Küçük başı hep bunları dü- şünerek elbisesini giydi. Loca- sından çıkmak üzere idi ki kapı vuruldu. Gelen tiyatronun mü- dürü idi. Yanında otuz beş yaaş- yinmiş, fraklı bir adam daha vardı. Elinde de, büyük bir Or- kide demeti vardı. Müdür, yeni geleni etti : — Sabık Yüzbaşı Reily, eski bir dost, 'epita... Tam bu sırada, sahne arka- sından büyük bir şangırtı duyul- du. Sahneyi aydınlatmak için tavana asılan büyük elektrik lAmbalarından biri, yerinden kop- muş ve parça parça olmuştu. dür, vaziyeti görmek için süratle uzaklaştı. Yabancı adamla Pepita başbaşa kalmışlardı. Genç kadın mırıldandı: — Kırılan cam hayır alâme- tidir. Sabık yüzbaşı cevap verdi: — Kazandığınız büyük mu- vaffakiyetten sonra daha nasıl bir saadet temenni edebilirsiniz, Mis ? Eğer, bu temenni benim hakkımda ise, sizi temin ederim, beslediğim büyük ifadesidir. O gece, Sidney Reily takdim Sidney kadar (teşyi o etmek oldu. Yolda, biraz hayatından bahsetti. Yeni Amerikadan dân- düğünü, küçük bir serveti oldu- ğunu ve bu serveti nemalandır- mak için sık, sik seyahat etmek mecburiyetinde bulunduğunu söy- ledi. Sidney Reily genç odansöze daha birçok şeyler söyliyecek- Gü Guzlüriz Dinine dari; ti. Fakat bir türlü söyleyemi- yordu. Sonra düşündüki bütün içindekileri ona böyle birdenbire söylemekte mana yoktur ve sustu. Yarım saat sonra Mis Pepita tatlı bir gülüşle evinin kapısını kaparken yüzbaşı Reily kapı ara- liğindan onu sevdiğini ve kendi- sile evlenmek arzusunda olduğu- nu söyliyebildi. İngiliz ordusunun | sabık © yüzbaşısı Sidney Reily, herhalde, bu hareketile merasim sever bir adam olmadığını gös teriyordu. * Altı hafta sonra Mis Pepita ile yüzbaşı Reily'nin Londrada nikâkları kıyılıyor ve evleniyor- lardı. Merasime birçok gazeteci ve fotoğrafçı gelmişti. Çünkü Pepita Londra balkının cidden sevdiği bir sima idi. Sidney Reily'ye gelince; kimse onun nasıl bir adam olduğunu bilmiyordu. Herkes, kendisine “yüzbaşım,, (diyordu. o Haftalık mecmualar ve gazeteler resimle- rini bastıkları zaman, onu, bu unvan altında karilerina taktim etmişlerdi. Reily ile Pepita, evlenir ev- lenmez cenubi Fransaya gittiler ve bâl aylarını orada geçirdiler. Dönüşte Pepita tekrar dansözlü- ge başladı. Çünkü evlenmeden evvel, kocasına ilk şart olarak bunu koşmuş ve kabul ettirmişti. Bir gece, Pepita derin bir uyku- da idi. Kalbini sanki bir kerpe- tenle sıkıyorlardı. Bu sıkmtıyı derhal tablil etti ve gördü ki, Pepita ile evlendiğine hata et- miştir. Çünkü kendisi vazife icabı uzun seyahatler yapan ve bir nevi av peşinde koşan bir avcr dır. Öyle bir avcı ki, çok defa larında kadar, yakışıklı, iyi gir | Matmazel ! emelin tam | için büyük saadet, gecenin tatlı | ılıklığı içinde genç artisti evinin | ö Muharriri: Esot Şefik BİR MÜNHAL Cezmi akşam geç vakit pan- siyonuna geldi. Yorgundu, biraz da başı ağrıyordu. Soyundu, dö- kündü. Pijamasını geydi ve kar- İ yolasına uzandı. Kazancı iyi ve işi yolunda idi. Fakat içini sıkan i Bu son günlerde ve bilhası yalnız kaldığı zamanlar o şeyin daha müthiş bir şiddetle kalbini ezdiğini hissediyordu. Yarabbim İ bu ne idi? Dünyada kendinden ve ara- sıra isimlerini işittiği üzak akra- balarından başka kimsesi yoktu ki onların derdi olsun. Çenesile yandım Allah detirtecek kayna- nası da yoktu. Ya o halde. Bu ne idi?.. Cezmi düşündü, düşün- dü, nihayet bu şeye bir isim taktı. Yalnızlık!.. Ve o vakit 1s- tırabı bir kat daha arttı. Kalbi Üzüntü içinde kalmıştı. Yavaş yavaş gözlerini tatlı bir hayal bürüdü. Odanın kapısı açılıyor; içeriye ince uzun, sarışın, yeşil gözlü genç bir kadın giriyor. Ona kuşların © civiltisimi andırır bir sesle : — Kocacığım diyor, dun mu? O içeri giren genç kadının emsalsiz güzelliğine hayran hay- ran bakarak ve böyle bir kadının kocası olmakla iftihar ederek cevap veriyor : — Karıcığım sen herşeyden güzelsin, hayatımdan daha tatir sın.. Sensiz nasıl uyurum? Altın saçlı, derin gözlü, sülün endamlı genç kadın soyunuyor, yanına uzanıyor. Cezmi bu esnada kulağının içinde doluşan bir tabtakurusunun acısile yerindan fırladı. Ve o vakit yalnızlığını bir kere daha anlıyarak derin bir inkisarla inledi. — Adam sen de dedi, bırak uyu Ceketinin cebinden o akşamki gazetelerden birini alarak oku- mıya başladı. Romanları, hikâye- leri, sinema sayfasını bitirdikten sonra ilân kısmına geçti. Küçük ilânlar sütununu gözden geçirir yordu. Gözüne bir kelime ilişti: Koca arıyorum! Evvelâ buna kızdı: — Kıtlığına kıran mı girdi be kadın! diye söylendi. Sonra altını okumıya başladı. “ Yirmi yaşındayım. Kusursuz elim. Ayaspaşada sekiz odalı fir erim ve Bostancıda bir köş- klim var. Ayrıca beş bin lira nakdi servetim var. Evlenmek istiyorum. Görüşmek arzu eden- lerin filân adreste filan hanıma müracaatları. , Cezmi bir daha yatağında sıçramıştı. Gözleri dört açılmış, aldanmış olmamak için satırları tekrar okuyordu. Vay canıne.. Bir apartıran bir köşk, bir gözel kadın.. Bu münhal bir paşalıktan daba en- fes be yahul O gece gözüne uyku girme- den sababı güç etti. * şısında geyinirken Aynanın k düşünüyordu: — Fakat bakalin o beni beğe- necekti? ama neden beğenmesin acanım. Yüzüne bakılınıyacak bir ucube değilim yal kalıbım kıyafe- emmi avlamak istediği av, avcıyı ay- laya bilir. O vakit düşündü: Eğer karısı kendisinin nasıl müdhiş bir teşkilâta mensup olduğun bilse idi, muhakkak kor- kudan, onun için, onun selâmeti için korkudan ölürdü. Çünkü o, tim yerinde, param da yok değil.. Hem şimdi. onun kapısında bek- liyenler çoktur. Onlardan daba fazla göze girmeli. Daha olmazsa önünde diz çöker, ilâmaşk ede- rim. “ Ben sizi yıllardanberi tanr yorum. Kendimi belli etmeden bir gölge gibi peşinizde koştum. Yıllardanberi kalbimde, varlığım- da yaşadınız. Yolumda, işimde, evimde hatta rüyalarımda her an siz vardınız. Bu insan kıymeti bilmez serserileri bırakınız. Onlar paranız için size fapacaklar. Verin elinizi, mes'ut olalım..,, de- rim. Belki insafa gelir. Cezmi bu düşünceler içinde gittikçe artan bir neş'e ile ve muvaffaki- yetinden yüzde doksan dokuz buçuk emin olarak giyindi. Bir kere daba alıcı gözile aynada kendini süzdü. Herşey tamamdı. Sokağa çıktı. Bir kaç adım yürüdükten sonra bir taksi çevir- di. Şöföre adresi verdi. Öyle yal parası çok, güzelligi yerinde bir kadına boş görlinmek için böyle yapmak gerekti. Otomobil muhteşem bir apar- tımanın kapısında durduğu zaman Cezmi'nin heyecanı haddi azamiyi bulmuştu. Merdivenin basamak- larını alnından şıpır şıpır terler akarak çıkıyordu. Ve her basa- mak yükseldikce heyecanı bir i kademe daha artıyordu. Elleri titriyerek kapının zilini çaldı. Kapı açıldı, hademe kılıklı bir adam karşısına çıktı. Onu şöyle bir süzdükten sonra “bu- yurun,, diye içeri aldı. Salon ümit ettiği kadar kalabalıktı. Mektep talebelerinden, gözleri yüzünün buruşukları içinde kaybolmuş ib- tiyarlara kadar her yaşta, her cinste insan vardı. — Şuraya oturun ve sıranızı bekleyin.. Kaba bir sesle bu emri veren adamın kim olduğuna bakmr- ya lüzum görmeden, önündeki iskemleye çöktü. Zaten ayakta duracak hali yoktu. İçeri giren- ler çok durmadan çıkıyorlardı. Kimi suratını asıyor, kimi gük mekten kırılıyordu. Nihayet sira kendisine geldi. Kıyafetine bir daha çeki düzen, yüzüne mütebessim ve sevimli bir ifade vermiye çalışarak içeri daldı. Fakat neol.. Karşısinda genç, güzel bir kadın değil, bir yazıhane ve bunun önünde otur- muş iri yarı bir adam vardı. — Atfedersiniz efendim diye mırıldandı, galiba yalnış geldim, İri yarı adem bir kahkaha attı: — Hayır doğru geldiniz. Biz uzak memleketlerde bir iş yap- mak istiyoruz. Bunun için işi göcü olmıyan, macerayı seven gençler lâzım.. Bunu kolayca bulmak için gazeteye 0 ilânı verdik. İsterse- niz vereceğimiz işl... Cezmi daha fazlasını dinleye- medi. Hiddet göstermek, birkaç söz söylemek İüzumsuzdu. Ve zaten buna hakkı yoktu. Hemen geri döndü, kendisini süzen mü tecossis nazarların önünden geçip merdivenlerden uçar gibi indi, sokağa (fırladı. Sanki herkes, batta bütün eşyalar, sokaktaki köpekler bile onunla alay ediyor eğleniyordu. ame karısına yalan söylemişti. Onun seyahatları, nemalandırmak için uğraştığı ufak bir servet yözüm den göze alınan zahmetler değil di. Ö, Entelicens servisin memuru İdi ve hayatını ona — ( Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: