Bu Genç Ve Vahşi Kadının Ruhunda 'Casusların Rolü Ne İdi? Büyük Bir Mana Vardı Biraz Sonra Vatandâşlanmm Arasına Kavuşmuştum Git y Tam, altı gün altı gece, haya- tmız böyle geçti. Gündüzleri, Mağaralarda yüksek — kayaların #rasında yatıyor, geceleri yol alıyorduk. Yiyeceğimizi Kivi te- k —ediyorlardı. Bir — takım Meyvelerden, otlardan ve man- ftarlardan ibaret olan yemekleri- zi tedarik etmek, esasen o ka- güç birşey değildi... Arasıra, İşaretle Kivi'ye soruyor: — Nereye gidiyoruz?.. Diyordum. O, o zaman sade- te ufukları gösteriyor, hazin bir tebessümle gülüyor, ve sonra İçini çekerek başını çeviriyordu. Firarımızın yedinci gecesi he- hüz sabah olmadan Kivi durdu. n'". yorulduğu için mola verecek Zannettim. Halbuki o, torbayı | .şlı. Yiyecek çıkardı. Bana ye- 'dikten sonra da her zamanki Ribi dizine yatırdı. Parmakları- Tn vcile göz kapaklarımı kapadı. 'ma, biçbir mâna veremiyerek, '_"“ıı arzularına itaatle iktila et- » Fakat o, mütemadiyen omuz- tmı okşuyor, dudaklarının ara- fından, kesik — nağmelerle, iki beceden mürekkep — kelimelerle .'Deylır mırıldanıyordu. Kivinin | fevkalâdeliği nazarı dikkatimi Stibetmekle beraber yine uyuya İmaşım. Sabah olduğu zaman kalktı. Y“İI devam edeceğimizi anlattı. çuna, bayret ettim. Çünkü bu, h""ıııızdınberi ittihaz ettiğimiz Üwle muhaüfti. Fakat Kiviye Labi olduğum için hiç muhalefet timedim.. Büyük ormandan çe a) epeyce zaman olmuştu. Et- Tafımızdaki ağaçlar seyreliyor, lakip ettiğimiz yol dikleşiyordu. oi'l)'l doğru bafif bir sırtı aşar Mar, birdenbire önümlüzde ge- :'- çok geniş bir ufak açıldı. “lunduğumuz nokta, sanki bi- kla kesilmiş gibi dimdik ve lerce kadem irtifaında bir Türumdu. Hudutsuz bir sahne i birdenbire açılan bu pano- "::lının bazı yerleri seyrek ağaç- | '!'ı bazı yerleri de — çıplak * kül rengi topraklarla uzuyor, a yakın bir yerde, öğle gü- *$inin aksile parlayan denize İlatehi eoluyordu. | €enizi görünce sabredemedim. | timi kaldırarak: — Deniz.. deniz... "i iye feryat ettim. Ve sonra & göz gezdirdim. Agaçların ::.Mlı. bazı binalar fark oluyor, binalardan hafif hafif duman- Yükseliyordu. Bu esnada Kivi « "zuma dokundu ve uzanan sağ B 'ıü“"iııın bir noktasında durdu. Ki dikkatimi topladım, oraya 'GGITI Ve Kivinin ne demek Ki 'gini derhal anladım. Onun biş trdiği yer, etrafı toprak renği 'ld.“' ile çevrilmiş bir garni- U. Ortadaki büyücek bina- "kık Ünde bir bayrak sarkıyor, Ür TÜzgür olmadığı için hangi bayrağı olduğu — fark tine “Pen döndüm. Kivinin elle- Rm""ülı:ı. En tatlı ve en halis | — Ah, Kivi.. bilmem ki sana nasıl teşekkür edeyim. Anlıyo- rum ki, beni tatlı hürriyetime kavuşturmak istedin. Hatta, bu- nun için de büyük bir cinayet Işledin, buna mukabil, ben sana ne yapabilirim?.. Kivi bu sözlerimi mütebessi- mane dinledi ve sonra yayaş ya- vuş başını sallıyarak, omuzlarını kaldırmakla iktifa etti.. Hemen Kivinin elinden yakaladım. İleri doğru sürüklemiye başladım. O, birdenbire vücudünü - geri aldı. Elini çekerek elimin içinden kur- tardı. Kollarını açtı. Kısa heceli kelimelerle ufka doğru bir şeyler mırıldandı. Sonra sağ elini, uçu- rumdan aşağı inen patikaya uzattı. — Hayır, bırakmam seni de | beraber gölüreceğim. Diye haykırdım ve tekrar elinden yakaladım. O, bir daha silkindi. Bir adım geriledi. Bana tekrar yolu gösterdi. O anda Resminizi Bize Gönderiniz || BN YN Söyliyelim © gönderiniz ayfamızdadır. | Hİ 41 İbrahim Ef: Sakin ve mal- » Cuptur. Cesa- , reti medeniye- Si Pok ya l Bi atlerine ! fazla göstermez, zayıftır. yorulmı- raftar de- Menla- karşı hirs tesadüllere ta- bi olur, 13 Şükrü B. (Talebe): (Fotoğ- rahnın dercini istemiyor. |) cup ve çekingendir. Pek - sokul- maz, bir işte ön ayak olmaz. Ku- surlarımın gizli kalmasını — ister, Arkadaşlarının karar ve - teklifle. rine daha ziyade uysallık göster- mek isler, 14 Eskişehirde 8S.M.K. B (Tuhafiyeci ) — (Fotoğrafının der- cini istemiyor.) — İntizamperverdir. Kendisine ehemmiyet verilmesini ve sayılmasını isler. Şıklığı ve temizliği ihinal Kararları ani değildir. Birdenbire parlamaz. İşlerinde acele yerine dikkat ve teenni vardır, İzzeli nefis linde akagan olur. u 16 Ankarada; M. Turgut B ( Fotoğrafının dercini — istemiyor.) Zekidir. Menfaatlerine karşı hırs gösterir, şöhret ve ikbuali başkalarının iradelerine elmez, mesal- sever, uysallık göstermez. Temizlikten ve intizam- dün hazzeder, Bir şeyi kolaylıkla beyenmez, tenkide temayül eder, B 22 Balıkesirde M. Nall B (Fotoğrafının dercini istemiyor. ) Çevik ve acüldür, Mes'uliyet ve tehlike davet eden — teşebhüslere gitişmez. Kusurlarının şuyuundan endişe eder, Pek sıkıntıya - gele- mez. Oyunu, eğlenceyi sever, gü cendiği zaman asabi ve hırçin | temiz | gelerek bu hayırlı vazifesini ge- | talebeleri de diğer | takdim etliğini söyledi. Mah- | | şılamışlar ve: dikkat ettim; bu genç ve vahşi | kadının rubunda büyük bir mâna ve hassasiyet vardı. Tavrı, okadar ciddi ve azimkârdı ki onu ikna edemiyeceğimi anladım. Bir an evvel hürriyetime kavuşmak için | onun gösterdiği patikadan aşağı koşmıya başladım. Sevinç içinde olduğum için, bu dik yokuşu ne kadar zaman zarfında indiğimi ve kulesinde bir İngiliz askeri nöbet bekliyen garnizona ne kadar müddette muvasalat ettiğimi — bilmiyorum. Kendimi, vatandaşlarımın arasın da gördüğüm zaman hissettiğim meserreti, artık siz takdir ediniz. | Medeni hayata, medeni bir sof- | raya, medeni ve insanların yattığı yumşak bir yatağa Kivi ne bilmiyorum. oldu?, Tabit bunu | (Arkası yarın — Mukayese Ediniz (Baştarafı | inci sayfada ) tazaman ve iyi derecelerle yeçe- | ceksin! dedi. Fakat iş bu noktada bitmiş değildir : Cemal Bey dün matbaamıza | nişletmek için yeni bir teşebbüse | girdiğini ve fakir fakat çalışkan | lokantalara | İsimlerini burada yazmak iste- mediğimiz birçok fakir talebeleri- miz şimdi Sirkecide Cemal Bey, İstasyon Kristal, Ali Efendi ve Sultanahmette — Narinzade lokan- talarında muntazaman yemek ye- mektedirler. Fakat teessüfle öğrendiğimize göre Sirkecide bir iki lokanta Cemal Beyin yaptığı bu müraca- atları çok soğuk bir şekilde kar- — “Burası imaret değildir! | hitabile fakir olmaktan başka bir | kabahati olımyan vatandaşların | izzeti nefsini kırmak — cür'etkârlı- gında bulunmuşlardır. Diğer bazı lokantalar da bu işi bir angarya telâkki ederek mektep - talebele- rine sabahları birer tas tavuk suyu vermek küstahlığında bu- lunmuşlardır. Cemal Bey, bu teşebbüslerinin lokantalar nezdinde iyi karşıla- | nacağını ve birkaç yüz fakir ta- lebeye bu suüretle yemek - temin edeceğini kuvvetle ümit etmek- tedir. Son Posta, çalışkan, fakir tale- beye elini uzatan milesseseleri hürmetle alkışlarken, onlara yüz çeviren diğer müesseseleri de mer- hamete değil, biraz hicaba devet eder. %_;. olur. Hususiyetlerini belli — etmek z 23 Sahime H-: (Fotoğrafının der- | cini istemiyor. ) Şen, şakacı — ve serbest tavurludur, dili çapkınca- dır. Arkadaşlarına muziplik — yap- istemez, maktan hazzeder. Misafirlerine cömert davranır, ikramı sever, Bulunduğu — meclise —neşe verir ve arkadaşları tarafından aranır. Nadiren kızar ve kederlenir, Giy- diği şeyleri yakıştırır. | şebekesini (Baş tarafı 1 inci sayfada ) bu derece açık bir surette mey- dana vurması ile taayyün etti ve bir gece, esrarengiz bir surette bir İngiliz zıhlısına bindirilen Va- hidettin, Akdenizdeki İngilirz ada- larından birine nefyedildi. Bu hâdise, İngilizliğe karşı hem aciz duymak, hem de mey- dan okumanın ibret verici misa- lerinden biridir. Fransız — sefaretinden — evrak aşırtan, İstanbul polisini müte- madi tehditlerile dehşete sokan, Vahidettinin — etrafındaki — casus kuran adam, o za- manki İstanbul Fransız istihbarat teşkilâtınca meçhul bir sima de- ğgildi. İngiliz diplomasisinin kur- nazca bir tuzak kurmak istediği | her zaman ve mekânda bu adam | görülegelmiştir. Bunun adı Mira- lay Maksveldir. Miralay — Maksvel, delice cür'et derecesini kıiymetli bir — askerdir. cesareti bulan Saçının | kızıl olması, ona " Kızıl Şeytan ,, | kavuştuğum © günün hatırasını | | ebediyen ututamıyacağım. isminin verilmesine sebep olmuş- tur. İngiliz ordusunda vazife görürken 1914 te ordudan istifa etmiş, Entelicens servis teşkilâ- | tina geçmiştir. O vakittenberi de bu teşkilâtın en faal rükünlerin- den biri olmuştur. ( Kızıl Şeytan ), Fransayı ve Fransızlığı sever gildi. Onun içindir ki mütarekesini — mütcakıp Şarkta, Fransızlıkla — tesirli sürette mücadele — etmek vaziyeti esaslı bir surette tetkik etmiş ve dahiyane bir plân kur- muştur. Bu planın esası şu idi Fransızlarla Türklerin arasını Mondros Yakın bir | açmak... O sırada, müttefik ordular Başkumandanlığı, İstanbulun iİş- gali münasebetile şu emri ver- mişti:. Bütün müttefik orduları hep birliktö şehre sokmak ve halk üzerinde, bu suretle manevi bir tesir hâsıl etmek... Miralay Maksvel işte plânmı, bu karara istinat ettirmişti. İngiliz Başkumandanlığının Üzerinde te- sir yaparak İngiliz ordusunun bu geçit resmine işlirak etmemesini temin etli. Düşünüyordu ki, bu nümayiş alayı sadece Fransılar tarafından tertip edilir ve Fransız askerleri, süngü takmış vaziyetinde şehir | sokaklarından geçerlerse, Türkler, bundan müteessir olurlar. Bazı hâdiseler çıkabilir. ve belki bir mukatele baş gösterir. derhal işe vazıyet eder, şehirde kat'i bir hâkimiyet tesis ederler | ve bu süretle Türk halkının min- nettarlığını kazanırlar. Miralay Maksvel ile cens servis erkânının — şeytani kafalarından — çıkan bu — plân, Fransız — istihbarat — teşkilâi vaktinde nalâmat alabilmesi ile Enteli- lânmgeldiği şekilde tatbik olu- | namadı, — Jeneral — Franşe Deş- prey, bu yeçit resmini yaptırdı. Fakat gayet mahdut bir mesafe | dahilinde. Bunun haricinde, geçit resmine iştirak eden askerlerin emniyetini temin edecek ted- birler de vasi mikyasta alınmıştı. Hngiliz casuslarının bu münase- betle bekledikleri geniş bareket tahakkuk — etmedi, sadece üç arbede vukua geldi, birkaç kişi yaralandı ve bir takım muhar- rikler tevkif olundu. — Bunların içinde İngiliz — casuslarının em- rinde çalışan iki tane de Türk bir | Hariciye için | | rahhaslarile | nurken | İstihbarat | bir | vesikaların | ötelciyi mes'ul telâkki etmesidir | retmenin bu | cürüm telâkki edileceğini aklı- | mızdan vardı. Birarz sıkıştırlınca — bütün bildiklerini naklettiler ve Miralay Maksvelin — tertibatı da — akim kaldı. Bu arada, genç bir Rum kadını da ele geçmişti. Bu kadın saray muhafaza zabitle- rinden birile münaşebette idi. Vazifesi, o zabitten saraya ait malümat almak ve bam vesika- lar aşırmaktı. Kadın, bu - vesi- kaları aşırmıya muvaffak — oldu, fakat yakalandığı zaman Üzerim- de — bulundü, — bunları, henüz İııiliı memurlarına vermiye vakit bulamamıştı. * İstanbulun işgali, bir sinema şeridi halinde geçen vak'alarile birçok hayat ve vicdan faciala- rına sebep olmuştur. Gerek Miralay Maksvel, gerek muavini Lâvrens, esasen müsait olan bu entrika muhitinde öyle bir fesat tohumu ekmiye muvaffak olmuş- lardır. ki bunlardan alınan se- mereler, onların da Ümitlerinin üstünde çıkmıştır. Sulkast, namus tuzağı, reza- let, kadın vak'ası. Entelicens Servisin ektiği tohumların binde birinden ancak bir kaçına ve- rilebilecek — isimlerdir. * Kısa bir tavzih — Entelicens servis silsilesine başlamadan ev- Tar amA üzer) vel Alman muharriri Berndorfun Milli Mücadele senelerine ait bir casusluk — vak'asından bahsettik. Muharrir, bu yazısında, Sabık Vekili Bekir Sami Beyin Pariste, bazı Leh mu- müzakerede — bulu- odasında, — İngiliz memurları - tarafından vesikalarının — fotoğrafisi — alındı- guu anlatıyor, bu süretle temeli atılmak istenen mühim bir itilâ- fin akim bırakıldığım — kaydedi- yerdu. Bekir Sami Bey, bu yazıya cevap verdi. Muharrir Berndarfu daima yalan şeyler neşreden bir adam olmakla tavsif etti. Böyle müzakerede — bulunmadığıni, ismi kaydedilen — öotelde — otur- madığını — bildirdi ve — nihayet dedi ki: Şayet İngiliz memurları böyle bir şey yapmışlarsa benim ne ka- bahatim var? Bir müşterinin eş- yasını muhafaza etmek otelciye ait değil midir? Bekir Sami Bey iddiasında haklı olabilir. Fakat bir siyaset adamı sıfatile kendisine mevdu mubafazasından bir otel ki kendisini azim bataya düşlr- Bu takdirde, İngiliz kıt'aları | ©Tt oluyor. Bekir- Sami - Beyin Son Postaya, — bilvesile isnat | ettiği gizli maksada gelince: Bir ecnebi muharririn — bir yazısını, muharririn İsmini de yazının başına kaydederek neş- derece azim bir geçirmemişlik. — Bekir Sami Beyi, çekildiği Üzlet kö- şesinde muazzep etmekten Son Posta ne zevk ve menfaat bekli- yebilir ? Hiç. O halde, Bekir Sami Son Postaya müteveccih — ve onunla hasbubal diye sıraladığı fikir ve düşüncelerin — hiçbiri yerinde değildir. Bir ecnebi otek ciyi nezdindeki vesikalerın mu- hafazasından mes'u! görecek ka- dar basit düşünen ve Üzerinde siyasi mümessil sıfatı bulunan bir insana karşı Son Postanin mukabelesi, bu mütaleayı oku- duktan sonra, südece tebessüm etmek olabilir. Beyin ğ