-— 129 — Muharriri : Yıldırım, Artık Şarai); Bırakacağım! Diyordu — Sen Şiraza girdiğin gün Şehrin şekiz kapısını kapatmıştın, dokuzuncusunu açık bırakıp Üze- tine bir sancak çektirmiştin! — Evet, evct, hatırladım. Üzerinde bir at resmi vardı. — Ben kulun o bayrağı nişan verdim. Birçok Türk ve Türkmen alayları, azatlı bir köle çocuğu için -kanlarımı — akıtrmyacaklardır. O bayrağı görür görmez Beyazıdı bırakıp senin - yanına koşacak- lardır. J) — Buna emin misin, o bay: Yüğı görenler Beyazıdı yüzüstü koyup bana. sığınacaklar mı? — Kellemi ortaya koyup söz — Başka? — Sağlığın ve varlığın Ulu | Hakan. Ben vazifemi yaptım, di- kenleri ayıkladım, çalıları söküp attm, yolu temizledin. Bu <iz kalıyor. pi — Berhudar ol Fazıl. Yine yararlık — gösterdin, — yüz aklığı Yaptın. Yerinde bercumu öderim. * Yıldırım Beyanıt, biri Akçağlı- yan deresi kenarında, — öbürü Emirsultan — mahallesinde olmak Üzere Bursada yaplırmıya başla- dığı iki camin duvarları yüksek diği sırada damadı Şeyh Buha- riyi, binalari seyir için davet el- Mişli, Kaynata ve damat, her iki binayı gezdiler, amele ve usa- larla görüştüler, konuştular. Dö- hüşte Yıldırım sordu: — Şeyhim, nasıl, camilerimi begendin mi? — Güzel oluyorlar, fakat bir eksikleri var. — Ne gibi? Buuların dört köşesine birer Meyhane kurmak Çâzım. Başka türlü geni ve arkadaşlarını ora- larda görmek mümkün olamaz. (2) Beyanıt, fena hâlde sinirlen- Mişti. Şeyhi adamakıllı hırpala- Mak istiyordu. Lâkin onun halk Yanında, asker arasında ve bü- tün memlekette büyük bir şöh- Teli vardı. Aynizamanda kendi kız'mın kocası idi. Osman oğu- ları da vezirleri, beyleri ve halk- tan hoşlarına gitmiyenleri 0 de- Virde gelişi güzel kesemiyorlardı. D"y ekadar kuvvetli değildi. ü"l"l doğrusu Türk — olmyanlar, *Vet idaresine yazıyet etme- Mişlerdi, kuvvet henüz Türk 'f"'ıurıındı idi ve bu unsuru im- t..melş tehlikeli bir hareket teşkil ;?ı"d': Beyazıt bu sebeple bn';:hd yendi, —işi — lâtifeyc dea | özün çağır amıma, doğru; edi; bundan sonra perhiz ede- "ğilıı şarabı bırakacağım. "m") Fazıl B., bizzat ve bilvasıta yap- İ :o.uguıdr_lııdı Osman oğulları M İçukluların azatlı kölelerinden _mıd olduğunu sâöyliyordu. Birçok a Uslarını bu tuhaf propagaunda .5 luııürmı', Beyazıt aleybine çevli- —;.' hemşeri ve kardeş olan 'Timu- eĞ Suna İltihak — etmelerini temir lî')u sArapşah ve Alı- Iıluuwb Bubari 'hı.hı Türktü, Bilk aıl'ı.)lıı.ıık basebile Bukaralı is- trlırdı. <Emir Sultan> diye de î:;;lmıur. Mühim We — gahsiyotti. %ı)a, ülmüştür. — Müverrih rğoçı., MK tarihçilere muhalil olarak —bu Gi Şavcrenib - Evir Sultan ile değil ııı.a.""' Şeyh Hamitla Beyazıt ara #ititini yazar. l Şeyh Buhari, Yıldırının kr zına coşkun bir aşk telkin etmiş ve onu kendi nikâhma girmekte | muztar bırakmış olan esrarlı gör | lerini Beyazıdın yüzüne dikti: — Sen, dedi, uçuruma doğru gidiyorsun, yalnız ygözün il rubun da kör. —Adımların gibi düşüncen de bozuk. — Bir gün gelecek, bu körlükten uyanacak- sın. Hakikati göreceksin. Ne çare ki o gün; ömrünün da son güönü olacak. Pişmanlık Tfayda vermiyecek ve bu saltanat, tarü- mar ölüp gidecek. Ve bir şeyler söylemek isti- yen Deyazıdıma ğzımı elile kapadı, sözüne devam etti: — Senin baban cahildi, okur yazar değildi, fermanlara yumru- goru boyayıp basardı, fakat âdil- di, âkildi. Diline, beline, eline temizdi. Avrat kucağında koşma ırlazrazdı. Aklhını yele, parasını sele vermezdi, Toğanlı camie bak. Or>daki kuş, rahmetlinin temiz- liğini haykınp durüyor (3). Hak buki sen günah içinde, masiyet içinde kulaç vurup duruyorsun. Aklını başma almazsan sonun yaman olur! Bu ağır sözler, onu uyandıra- mamıştı, çok sefih bir yaşayıştan geri koyamamıştı. Vaktini çok iğrenç bir şekilde geçiriyordu. | İ ı&q prenseslerinden olan dör- düncü nikâhlısı Olivorayı mürşit ve mürebbi tamımıştı, onun em- rile, onun işaretile kalkıp oturu- yordu, işe ve güce bakmıyordu. Etrafına Rum, Sırp, Macar ve Bulgar gençlerinden mürekkep karışık bir halita toplamıştı. Bun- , ların kimini hadımlaştırarak, ki- mini kadınlaştırarak vur patlasın, çal oynasın — eğleniyordu. Olivo- ranın şuh elindea mücrim neş'eler ahp aklını onun parmaklarına bıraktıktan sonra bu vatansız ve hayasız gençlerin arasına karışır- dı, hatır. ve hayale gelmez mü- nasebetsizlikler yapardı. (Arkası var) () Bu önminni kubbesinde “taştan yapılına bir toğan Halk, bu kuş resminin aslen canlı bir toğan iken sonradan tışa fahvül ettiğine ina> nirdi. — Güya küğ, — birlaci Muradın iniş elindes Kaçıp kubbeye konmuş, birkaç kere çağrılmasına rağmen gel meyince hünkârın «taş ol> diye bede duasına üğrayıp taşa çevrilmişl!! — — ecemeere— 'SON POSTA KÜTT LK SAAT T Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk vardı. gazetesi İ ; İstanbul: Eskl Zaptiye İdare: TARREDİ DöZ'E Telefon: İstanbul - 20203 Posta kutusur İstanbul - 741 'Telgrafı İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ 1400 Kr. 1 Sene —27€0Kr. 750 » GAy 1400 , 400 » 3 » 800 , rireir y 300 , Gelen evrak görl verilmez Hünlardan — mes'uliyot alınmaz || cevap için mektupl ara (6) kuruşluk dul ilâvasi Tüzımdır. Ağdres değiştirilmesi (20) kuruştar. Gazetemizde çıkan resim ve yazıların bütün hakları ııı:;ı ve gazetemize & alttir. 4 n ” — ĞASA —e eeei Profesör Pikarin hava boşlu- ğ'l içinde 26, 27 bin metreye adar yükselmiye muvaffak olma- sı, yıldızlar arasında münasebet tesisinin mümkün olduğuna inanan fen adamlarının ümitlerini arttır- dı. Dünyamıza en yakın âlem ay olduğu için yine “Kamere seya- hat,, tecrübelerine başlandı. Şim- diye kadar geçirilen tecrübeler göstermiştir ki fazla yükseklik- lere çıkmak için bugünkü uçuşl aletlerinde kullanılanmotörlerden daha başka vasıtalara ihtiyaç var- zamanda, — tazik edik dır. Ayni miş gazların serbest bir hava için- de patlamaların büyük kuvvetler hasıl ediyor. Bu kuvvetlerin bü- yük cisimleri hareket ettirmesi de çok kolaydır. Meselâ otomabil hazinesine konan tazyik edl"ml karbon ha- mızının birdenbire boşalması na- sıl bir otomobili harekete getire- biliyorsa, ayni suretle bu gibi üksek hava tabakala- ğıllil bir cismi çıkarma- sı da kabildir. İşte bir takım fen adamlarının hava torpili şek- linde — vücuda * getirdikleri ve içine b ık'ıup bunları te: k — boşluğa l.ori'h':;:llılrî.n esas, bu fikirdi. — Nazari ola- rak, kâğıt üzerinde bu fikirlerin hiçbir. eksiği yoktu. Fakat İş ameliyat sahasına geçtiği zaman- dır ki müşkülât baş gösteriyordu. | Meselâ bu öâletlerin içine öyle fişekler koymak ve bu. fişekleri öyle takviye edilmiş ııılî:ıdın tertip etmek — lâzımdı. ki — bir fişeğin — gazı, bu aleti muay- yen bir yüksekliğe kadar - çıkar sın, orada patlama kuvveti bitsin, sonra ikinci fişenk patlasın vebu | güretle tam bir intizam ile fişek- | Hava Sefinesi — Yap_ılaı; İlk Tetrabk Çok Fena Ve Biçimsiz Bir Şekilde Neticelendi Tarpile mayi ha. Pa Ninde okslijen ko..urkan Metan ve oksl- Jen gaz tüulum ları, tecrübe sahasında ler patlaya patlaya en yüksek noktaya çıksınlar. Şimdi bu işle Vinkler isminde bir Alman mühendisi uğraşiyör. Motör areyyon ismini verdiği bir motör yapmıştır. Bu motör, kuv- vetini kabili iştial - gazlardan ah caklır. ş Bu gazlar da ıg'_lıbiih'iıııl ma- yi balinde oksijen ile metan gazı olacaktır. İlk tecrübeler Alman- yanın Dessav şehri civarında ya- pıldı. Sonraları îrliı if"mıd. e T N y i- atış meydanında tekrarlandı. Şimdi de, Şarki Prusyanın vâsi kumluk- larında icra ediliyor. Bu alet, müstakbel şeklini alıpta tam bir hava sefinesi oluncaya kadar Üdillk bir torpil vaziyetinde unüyor. Bu torpil üÜç madeni ayağın —ortasına yerleştiriliyor. Aletin işlenebilecek variyete ge- Hnciye kadar bazırlıkları yapılır- her hangi bir patlama ihtimali mevcut olduğu için çok ihtiyatlı bulunmak icap ediyor. Seyircilerin çok uzak mesa- felerde mevki almaları ve tecrü- beleri oradan, dürbünlerle sey- retmeleri zaruridir. Son defa mü- hendis Vinkler, tecrtbesini işte bu şerait içinde yaptı. — Tecrübe meydanı civarına kadar telgraf ve telefonla hatları gerilmişti, Bir * nnf beteli llli ada çok âlimler, büyük telescoplar kurmuş, hava - torpilinin boşluk içindeki — seyrini takip etmiye hazırlanm şlardı. Son dakika geldi, hava torpili ateşlendi. Herkes nefesini kes- miş büyük bir helecan ve sükün içinde neliceyi bekliyordu. 15 kilo kadar çeken hava torpili büyük bir süratle yerinden fırladı, on beş metre kadar yük- seldi, sonra bir tarafa çarpıldı — ve büyük bir gürültü ile patladı. SAĞ ati eei ei B ieladük Hava - torp en, havada uçan bir miktar toz ve dumandan baş- kı Liz şey kalmamıştı. Fakat hâcise, müheadis Vink- leri yese düşürmedi. Şimli ayni Ümt İle tcorübele- evam ediyor. b K