20 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

20 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİMURLENK —120— Muühârriri: x Kız Sevgilisini Aldı Ve Üzaklaşıp Gitti e eg — Sana söyledim ki ben Aş kım. Seni öldürmek istiyen de. kanıya vurgunum. Benim İçin Yünaş yoktur, “o vardır. Devemin *esini onun sesini ara- nm. Su İçiem, onun bakişlarile N mu gideririm. Sen de- $il Emir, Huda olsan bu. aşka m çıkaramazsın. Çünki mümkün olan şeyi yapar. ki “ğimi koparmak kabildir. Lâ» 1 yam, © köopan- yürekte ka- — Peki amma bende herşey var, e hiçbir şey yok. — O bizzat herşeydir. Çünkü “rilmiştir — Bir gün beni de sevemez Miniş > Gin Deni Kiz, yine bir kahkaha bıraktı; — Tuhaf söylüyorsun ya emir, > deve değilki - istediğin va- değiştiresin. O, bir gelir ve <8 gitmez. Rabbimiz, tepe- Bize iki göneş koymadığı gibi imize de iki sevda koymu- sen şu yaşa kadar mi? p Timur, gözlerini kapadı, çin Tevekkülü hatırlamıştı. O da, 8 kadar huşunetle değilse bile S0 âyni ciddiyetle ayni şeyi k 'MİŞ ve sezdirmişti. Demek tik irlik, hakanlık ve cihangir- ii, bir yüreği -fethiçin -ki- ke “aiyordu. Çıplak bir çöl sevdiği yoksul erkeğin aşkı- > dünyanın en yüksek nimetle- rine tercih ediyordu. Bunu anla- Mak, söylemek istiyen, fakat o yakn artık kaybeden bir gönül ME acı şeydi? Brenmedin Timur, kendisini ovefasızlıkla hanı etmekten ziyade akılsız var ta eğlenir gibi görünen 1 külün hayalini göz bebek- | F uzaklaştırmıya (savaştı. akat © hayal gitse bile Gazale X deki hakikat gözünün öntin- yordu. Onu bece Bu ken, kovmayı ise bir türlü iradesile mahrum kalmak ekti. Ayni zamanda tercü- dan da sıkılıyordu. Gazaleye verir gibi olduğunu ona via ik anlatmıştı. Odı kızın öm mühimsemediğini, iste- S ON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi İdare; etarvnlı Peki Zey Are; 'mtanbul: Feki Zsptiyop Çatalçeşme sakağı 28- Üsiefonz İstan “ 20203 ça kutuüne İatatibul - 749 Teleralı İstan bul SONPOSTA mam rü ABONE FİATI RKİyE ECNEBİ XİCUKK 1400 , 800 , 300 , Bai, e 8vrak geri verlimez e nar an mesuliyet almaz “P İÇİN snektapi ara (6) Kuruşluk mi illvesi iâzemdir. eğiştiritmesi (20) Kuruytur sştemitde çıkan resim ve yazıların hakları mahfuz ve gazetemize 100 Kr. 9 Sena » Gay ve 2 ya, Arasi mediğini, kalp bir pul kadar bile kiymetlendirmediğini görüp işitmişti. Bu çirkin vaziyeti de düzeltmek haysiyet borcu idi. Timur terliye terliye düşündü, kat'i karar veremiyerek üzüldü, işi başka bir kalıba sokmak iste“ di, tercümana döndü, cebri bir tebessümle © neş'eli © görlnmiye çaliştı: — Kızi, dedi, denemek e Tutumu çok h a. gitti. İşte aşk ilin olar Eğe oözlme kapılip ta yanımda kalmak “iste- seydi yüzüne tükürecektim. Sev“ diği delikanlıyı da elinden alı Hik iel ki kibar bir kızla överecektim, Şimdi ikisini başgöz etmek, sevindirmek gerek. Sen bu fikrimi kiza müjdele! e, tercümanı dinledikten sonra gülümsedi: — Emiri kebir, dedi, sevgili- min yüreğini bana verir mi? Ben o hain yüreği güzelliğimle slama- dım. Şimdi. tahammülümle, feda- kârlığımla almak istiyorum. Sa- bit olan mabit elur. Biz bunu görenlerden ve bilenlerdeniz. Me- ramıma erdiğim yün, benim için düğündür. Allaha ısmarladık! Sanki ebedi bir yadigâr bi rakmak istiyormuş gibi kara göz- lerinin alevlerini döke döke Ti- mura baktı, o alevleri gülden bir örtüye sarıyormuş gibi de bir #aniye gülümsedi, oradan ayrıldı, sevgilisini bulunduğu yerden aldı, deveye bindirdi, kendisi de atla- dı, ordunun içinden çöle doğru uzaklaştı. Bu gidişte, avın ku- caklayıp yuvasına uçan bir şahin bızı vardı. Timur da öyle düşün- dü, gözel Ceylânın şahinleşmesini imrene İmrene seyretti, gözden kaybolması o üzerine de amlı gamlı içini çekti, mırıldandı: — Tedbir, takdire elimiz boş kaldı! Bu teessür bu büsrandan doğ- ma teessür, belki süreklti olacaktı, Lâkin bir mülâhaza, onun Gazale hakkında duyduğu incizabı kö künden süküp atmasına kâfi gel di. Cihanşir ferman dinlemez yosmanın uzaklaşmasile beraber uymadı, temiyordu. Git mi, desindi. Jonun nihayet bir çöl çocuğu oldu- enüiz doyamadığı bir hazdan | ğunu, damarlarında başka kan de. laştığını, dudaklarına yabancı bir dil konuştuğunu düşünmüştü. Bu, kuvvetli bir serom gibi yüreğin- deki sevdavi acıları dindirmişti. Timur, taş'dığı asıl Türk ka- nmn ter temiz olarak evlâdına geçmesini istiyen koyu bir milli ! yetçi idi. Bu sebeple: Türk olmi- yan kadınlarla - siyasi menfaat te- mini için de olsa - evlenmemişti, sarayına Türkten gayri bir kadın sokmamiştı. Zaten Bayazıdı, Türk saymamasıda Osman oğullarının Rum, Sırp, Bulgar kızlarile “bir- leşip onların kanını taşıyan ve sütlerile bes'enen çocuklar yetiş- tirmelerinden ileri geliyordu. Şimdi, Gazaleye karşı; velevki biran, zaif kaldığından dolayı utanıyordu. O çöl çocuğunun altın ve elmas cayibesine, saray hayatı hülyasına kapılıp ta kendisine ram olması halinde Bayezide benziye- ceğini düşünüp üzülüyordu. Göz kamaşmasından doğma ihtirasının | husrana uğramasını artık biç nimet sayıyordu. Bununla beraber Gazale, tatlı bir rüya gibi hafıza- sında — duruyordu, evekkülün yanında yer almiş bulunuyordu. (Arkası var) İ itilâfname abkâmını yerine geti- SON POSTA Rl RADYO — 20 Teşrinievwel Perşembe İstanbul — (1900 metre) 18 Bükreş —394 metre) 20 radyo Da- rültünunu, 20,40. gramofon, 21 şarkı konseri, 21-20 senfoni, 22,15 konser. Belgrat — (49) metra) İ0 konser 20,80 Milli şarkılar, 21 konferans, 21,90 Laybah'dan nakil ve Avrupada bir gezinti, , Roma — (448 yestp) 21 gramofon, 31,20 kadın bilgileri, 21,45 senfoni. Prağ — (488 metre) 90,05 İngilizce ders, 20,20 kuvartet, Viyana (617 metre) 30;dü kuvartet, 28 orkoatta, 23,10 akşam” könseri. Varşova. — (141 metre) o £0,30 Edabt musahabe, 20,45 Radyo gazetesi ve bafif konser, 23,15 dans havaları. Berlin — (1635 metre) 20 edebiyat bahisleri, 20,25 konferans, 21,05 Bren'- den naklen Avrupa konseri. 21 Teşrinievvel Cuma | İstanbul (1200 metra) — 18 | Bükreş — (304 metre) 20 Radyo Dartilfünunu, 20,40 gramofon, I gre mofon, 21,45 şarkı konsâri, Belgrat — (450 metre) 20 Fransızca dere, 21 gramofon, 21,8) konser, 21,90 Mil şarkılar, 28/10 piyano konseri, Roma — (441 metre) 54 gramofon, 21,15 mehtelif konsor, 20,90 kilçük bir komedi. Prağ — (488 wivif) 0,10) gratiofon, 21,45 senfoni. Viyana — 10,Y0 gta molon ile şarkılar, 21,10 18 teşrinlevvel isminde konseri. Peşte — (55) metre) Uperadan na | kil, temsili müteakip gramofonla dans. (DT meteg? bir. komedi, 23,lö akşam Varşova — (1418 iwotra) Si,tö gem foni, 23,40 dans havaları, Berlin 1695 ) 21 Dokte run tavsiyeleri, Eski Borçlar için. 8 Milyon Altın Ödeyeceğiz (Baş tarafı: 1 irici “tayfada ) yeni şeklile 8 milyon altına kak bedilecektir. Yeni bir. tevhit o mahiyeti arzeden bu tesviye şekline göre, hisselerin yüzde itibarile faizi yedi buçuk olacak ve 50 senede itfa edilebilecektir. Yeni itilâfna- menin kati şeklini alabilmesi için daha aylar lâzundır, Bunun için Pariste teşekkül eden mec- isi fesi devam edecektir. til†için İstanbul gümrüke | leri karşılık gösterilmiş ise de bunun, ameli noktadan büyük bir kıymeti yoktur. Çünkü yeni rebilecek bir mevkide bulunan Türkiye, şayet, bu şartlara riayet etmiyecek olursa bittabi herhangi bir müeyyide mevzubahs ola- | mıyacaktır. İrlânda- İngiltere İhtilâfı Dublin, 19 — İngiltere ile İrlânda arasında iktisadi sahada ve tasarruf meselesindeki ihtilâf devam etmektedir. İrlânda, İngik- | tere mahsullerine yeniden resim | ler koyacaktır. İrlânda Muhtari- yet Reisi M. dö Valeranın İngiliz | mallarına ambargo koyacağı da İ söylenmektedir. T. T.G. Yeni İdlara Heyati Türk Tıp cemiyeti sene mesa- isine başlamış ve yeni idare heyetini intihap eylemiştir. Reis: Operatör Burhaneddin, İkinci Reis Operatör Fabri, ve göz hekimi Hakkı Hayri, Umumi | kâtip sinir hekimi Şükrü Hazım, veznedar bakteriyolog Fethi, kü- tüphane muhafız sinir hekimi | Hüseyin Kenan Beyler seçilmiş- lerdir. Her salı günü saat 6,5 da umumi toplantılar papılarak mun- | tazam surette tbbi ve ilmi müza- kere, ve münakaşalara devain edilmektedir. La | TİYATRO | Sayf. n — Darülbedayide: Mucize Darülbedayi bu hafta, | karikatürünü bu mevzu üzerinde nımız cemiyetini tetkikten hoşla- nanlar için son derece alâkaya #ayan bir piyes oynuyor. Aslı, Paris'te yüzlerce defa oynanmış, elbette bir iki dile daha tercüme edilmiştir. İ, Galip'in sayesinde onu biz de görüp istifade ettik; bütün karilerime de hemen gidip görmelerini tavsiye ederim. Tiyatroya o muhakkak güzel bir eser görülmek için gidilmez yal Hem öyle bir iddiada bulu- nacak olursanız tiyatroya hemen hemen hiç ayak (obasmamanız içap eder. Halbuki çok kimse- lerden duydum: tiyatroya git mek, medeni insanlar için bir ihtiyaçmış, o halde medeni insan tiyatroya güzel eser hatırı için gitmez; çünkü bütün dünyada İ bilhassa güzel olmıyan piyesler oynamıyor ve tiyatro ( ihtiyacını duyan medeni insanlar bilhassa onları seyre gidiyor. “ Mucize , yi hemen gidip görün. Meşhur Acadömie fran- aise'in biri ölmüş, öbürü müs- ü ilme, baliklere şahit olmak isterseniz; rağbet kazanmış tiyatro muhar- rirleri indinde piyes yazmanın ufacık bir fikri şişirmek demek- ten başka bir şey olmadığın” bizzat görüp anlamak isterseniz; Avrupa'da — yüzlerce, (o binlerce defa oynanan piyeslerin bayağı şeyler olduğunda hâlâ şüpheniz varsa hemen Darülbedayi'e koşup “ Mucize , yi görün. İnsan hayatını uzatmak, hasta- lıkları ortadan kaldırmak kabil olsaydı dünyanın hali nice olur- du? “ Mucize,, mevzuunun böyle bir şey olduğunu iddia ediyor; fakat bu, ancak üçüncü perdenin bir kısmıdır. Halbuki güzel bir mev- zu, Voltaire veya Anatole France bununla hoş bir hikâye yazabi- lirdi; Robert de Flers ile M.de i Croisset te bunu sezmişler; fakat - haddini bilmek iyi şeydir - yas zamıyacaklarım da anlamışlar. Amma neye vazgeçsinler? O mevzua temas eden bir şeyde mi” yazarazlar? Anatole France,i Voltaite sananlar bulunduğu gibi onları da Anatole France sananlar bulunmaz mı? İki buçuk perde de başka bir şeyden, başka şey- lerden bahsederler, olur biter, Bu sözlerimle o mevzuun son yarım perdesinde olsun iyi yazıl- mış olduğunu sanmayın. Tiyatro muharriri o mevzuu bize hareket hâlinde gösterirdi; halbuki Robert Flers ile M. de Croisset iki nazır, bir papaz ve bir de dâhi mural Br o pi Vnoll » imelerini bugün ga Ta kompri konuşturmakla iktifa ediyor. Az kaldı unutuyordum, piye- sin bir mevzüu daha var: insan- lar dâhi bir âlimi nasl kar şılarlar. oOBo O bususta da bir miktar beylik sözler sarfolunuyor. Fransız “Radical Socialiste,, fır- kası ile, Comödie-Française ak- trislerinin yaşı ile, 225 yaşında kocaya varacak kızlarla alay edi- liyor. Başka mevzular da var; fakat insan bepsini seçemiyor, hepsini hatırliyamıyor . kil... Fakat unut- mıyacağım bir şey var: bu iki muharrir yalnız “Radical-Socis- liste,, fırka ile ve Comödie-Fram- çâise ile alay etmiyor. Piyesin bir yerinde seyircilere bir oyun ediyorlar: Birinci perdenin sonunda, dâbi karikatürü âlime, üzerinde tecrü- be yapılmak üzere bir hasta getiriliyor, biz yalnız sedye ile hastamn © ayaklarım görüyoruz. Fakat eve bu hasta ile beraber büyük bir doktor da geliyor, polis müdürlüğü iki memur gön- deriyor. Bu hastanın kim oldu- ğunu, polis memurları ile bera- ber biz de merak ediyoruz. Meğer bir o maymunmuş; evet, bir maymun ve iki mubarrir bizi bir maymun için bir saat merak ettirmişler. Buma, seyirciye hakaret derler. İkinci perdenin bir kısmında sahne ile salon biribirine karışı- yor, yani san'atkârların bir kısmı halkın arasına gelip sahnedeki lerle öyle konuşuyor. o Dikkati parçalıyan bu usul hiç te hoşu- ma gitmez. Salon seyircilerin yeridir. Sahne başka bir âlemdir ve ancak hududu dahilinde kak dığı takdirde bize hakikt olduğu zehabını verir. On yedinci asır- da sahnenin içine iki tarafa asıl zadeler için sıralar konmuş; san'- atkârların salona inmesi bundan farklı değildir. Piyesin temsili de öyle pek iyi olmadı. Eşhası kalabalık bir piyes, onun için san'atkârlar arasında bir keyfiyet müvazenesi teminine imkân olmuyor. İyiler, fena oyniyanları eziyor; fena oy- nıyanlar da iyilerin farkedilmesine mâni oluyor. Maamafih Neyyire Neyyir Hanım ile Zihni bu kala- balığın içinden sıyrılmıya müvaf- fak oldular. (e Neyyire Hanım, “Kafatası ,ndaki “Komposition,,u- nu hatırlattı; manasız rolünü karikatüre ( çevirerek (kurtardı. Zihni, oynadığı sahnelere adeta bir haşmet verdi, Nurullah Ata e Yeni Mukaveleler Memle- kete Neler Temin Edecek? ( Baştarafı 1 inci sayfada ) kahvelere mukabil Türk malı çik- mıyordu.Biz aldığımız bu yeni ka- rar neticesi olarak bundan sonra memlekete girecek kahveye mu- kabil Türk mal: ihracını mecburi kılmakla o müstabsili Oo korumuş oluyoruz. Celâl B. dün öğleden evvel İş Bankasına gelmiş, biraz meş- gul olmuştur. Vekil B, öğleden sonra harici ticaret ofisine giderek kahve tacirlerini çağırtmış, onlarla konuşmuştur.Söylendiğine göre Celal Bey kahve mukavelesinin mahiyeti hakkında alâkadarları tenvir etmiştir» ği kz İL di

Bu sayıdan diğer sayfalar: