6 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

6 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—l106— Muharriri : * * Timur Hergün Tevekküle Mektup Yazıyordu :::ulı. onun — ihtişamı altında iyordu, güneş bu ihtişama ı.lııınlyoıdu, Yüzbinlerce müsellâh o":ın onun kudreli-i dağlara ve Ki Ara terennüm ediyordu. Lâkin di."'l içinde sönmez bir sızı, H '::: bir İlll':ikvıvdı. Şu kadar et ve bu iç ateşini miyordu, sezmiyordu. a ti » İşte böyle geçti. Ti- , 'a gözlerini kapama- :ı:.'. l:k::ı geceler geçirdi. Her vnl asından çıkar çıkmaz — Mogolistandan ne haber? bnynı."ı:.. Ulaklar gecikmişse, &u Keğ argâbın içi altüst olur- Ti ipler lıı.lınııdı, tarhanlar Ka ıblll.lfdlı uşaklar - hırpalanırdı. d '& kışlağında en büyük iş, meşgale Mogolistanla meselesi idi. ce kilometrelik mesafe, min şerefine, sayı- bezenmişti. Her ııııl—..ı,.l,e Yüzl. Tevekküîr l ahırlar vücude geli- '::-:n* Ulaklar, küçük menzil mgnıüır:'m'iyorlır ve büyük em.“u“ie tı:llft*llklın mektupları devredi; 1 İğer meslextaşlara tanday di Bu süretle Moğo- Moğoliar, Karabağa, Karabağdan bir sani 'a gönderilen haberler, ye'bıl. tevakkufa uğra: iyordu. Te yğrdüz 'if& ge u in ondan Nzir Hounın k kâtipler Hü alemi Yördü. Gerçi Metli inden, yahut : Sıkmış - bulünü- er mektup, kıy- hastanın iyi'*vmiye' y h aylar geçtiği hald enüz kendi elile bir îk :ılı: Timur, hastalığın Ve takatsızlığ eden bu l'ı::;m" devamını ispat ""k'"buııd.: © olur ğ imeci ğ Çocuk, bir kelimecik ""î:ı: i);ıa'ı.' Kâğıtlarda parmak- ü üzula'mı arıyorum. Bulumayın- Ketim Yorum!,, diyordu. Fakat l“ldirm. ':lhunun istırabıni. din- k E!( istediği o nurlu izlerden "ıı'ı l_erıe_ bulamıyordu. kirdi5 lıjen_ tabir. caiz ise, ?“l'gyordu. d » Cenuba ve İ':i:; l’ü)'ll'f bir parçasi Timurun Küğ "n;tıbıh edinmişti, —hergün büyük b:n katar katar hazineler larca ( Tigâha akıyordu. Milyon- hilııııı:“n' kazançlarını kudretli güneş ayağına atıyordu. Asyayı Hiyosdu 'Yd-lllll'hyorıı Timur yaşa edlük ve kıt'anın ahalisi kendi- & Yaşatan kuvvete şükranlarını emek içi ee iYOl'lırd,_çm herşeylerini feda Yalnız ede,, Fim bulama Pek Ça gadah Asyat n ü Edirneye — giden elçi den haber yoktu. Yıldı- Yazıdı paytahtında m :"llı. yahut o, hiddetine ın:k mqğlüp olan hünkârın Mi uğramıştı?. Herifce- © geri dönmüştü, a dair haber Tçi ı“inbul İmperai ne de sağ- göndermişti. toru Yedinei kederleniyurdu. her | garba | Jek, Venedik ve Cineve Cüm- buriyetleri namına hareket ettiği- ni söyliyen Mayoko isimli Cene- vizli tacir, Fransa Kıralının adamlarından bir Dominik papazı, Yıldırımın elçi Gedeye yüz ver- mediğini ileri sürerek şehinşahı kızdıracak mektuplar yollamışlar- sa da elçinin nerede bulunduğu- na dair müspet bir haber alına- mamıştı. Nihayet bu karışık vaziyet te tevazzuh etli. Bir gün elçi Ge- denin adamlarından biri boy gös- terdi, onun - Yıldırım - tarafından gönderilen — elçilerle beraber - yolda bulunduğunu bildirdi. Ti- mur, mutlaka iyi bir cevap ala- cağından emindi. Çünkü o güne kadar yıktığı tahtların hikâyeleri bütün dünyanın kulağını doldür- müş bulunuyorda. Yıldırımın, kör bir gafletle ters bir vaziyet ihdas edeceğine ihtimal veremiyordu. Bu sebeple elçilerin kabulü için büyük hazırlıklar yaptırdı, Ger- miyan Beyile Aarkadaşlarını da çağırıp müjde verdi: — Haber geldi, gözünüz ay- dın olsun. Muhakkak ki, Beyazıt, sizi yurdunuza çağırıyor ! Onlar, inandılar mı: ? Hayır. Çünkü Yıldırımın sademesine uğ- rayıp yıkılmışlardı, onu pek iyi tanıyorlardı. Fakat Timurun da Yıldırımı. yıkabileceğine kanaat- leri vardı. Ondan dolayı diz öpüp teşekkür ettiler : — Zaten biliyorduk, dediler, senin cemrin ©o nabekârı yola getirecekti. Artık bekliyorlardı. Elçi Gede, Timurdan en küçük kâtibe kadar büyük karargâh için müşterek bir düşünce olmuştu. Hergün onun konak yerlerini sayıyorlar- dı. Şimdi filân yerde, yarın falan yerde deyip ağız harilası çiziyor- lar, bu şifahi menzil defterini sabah ve akşam noktalıyorlardı. Ondan: *Yarın, Ulu Hakanın ayağını öpeceğiz,, şeklindeki haber gel- diği gün Karabağ ordugâhı baş- tan başa çalkandı. En kayıtsız neferler bile elbiselerini temizle- yip silâhlarını parlatıp Yıldırımın elçilerini karşılamıya hazırlandı. Şuursuz bir merak, Kostantaniye önünde at oynatan, Macaristan ovalarında kılıç sallıyan — şöhretli muharibin — elçileri için herkesi uykusuz bırakıyordu. ç ( Arkası var ) SON - POSTA | Yevmi, tiyasi, Havadis ve Halk gazelesi » İstanbul: Eski Zaptiyo Idare: Çatalçoşme sokağı 25-1 Telefont İstanbul - 20203 Posta kutusus İstanbul - 741 'Telgrafh İstanbu! SONPOSTA ABONE FIATİ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 Kr. 1 Sena 2700Kr 750 , G Ay 1400 ,, 400 » 3 » 800 , âBülne SiĞn 300 , Gelen evrak verilmez lüyet alınınaz ra (6) kuruşluk âzımdır. Aâres değiştirilmesi (20) kuruştur. Nânlardı n Gazetemlade çıkma resim ve yarılurıa bürüm hakları mahfaz, ve gazelemice Alttir. SONn POSTA Sayfa Dünyada İlk Güzellik Öğdülü Erkek Allahlar Allak Bullak Oldular, Hepsi De Aşk Uduna Yandılar Evvel Atena ya de Pallas; Romencesi Minerva adında bir dişi Allah var ldı. Akıl, us, zanaat, cenk tanrısı idi. Allah başı Jüpiterin has kızı zamanda, — urumcası idi. Babasının silâhli doğmuştu. Bir de bundan daha üstün bir avrat tanrı olurdu, Allahların lâırıliçaıı idi. Satürn tanrı ile e'nin kızı, Başlanrı Jüpiter'in hem kııkırdeşi“hem lgı:ıı idi. oca — tanrılardan Mars'ın da anası idi, Jünon deye çığrılırdı. Günlerde bir gün bir dişi tanrı daha türedi. Bir sabah şafak vakti deniz uykudan bir başka çeşit uyandı. Dört yakadan bakışan cümle Tanrılar, süt gibi deryanın ayran gibi yavaş yavaş — kabardığını sezdiler. Ne ola? deye seyre varırlar- ken, dalga köpüklerinden bir zen- kişi belirdi. geldi, geldi; annaçlarına dikile kodu. Bu nider gören er allah- lar küçük — dillerini — yutayaz- dılar. Kadın allahların çene ke- mikleri biribirine kenetlendi. Bu gelen Venüs'tü, Venüs! Urumcası Afroditi.. En doğrusu bunu Fenike ye- micileri Fenike, Siriya ellerinde eberivermişlerdi. Oraların Astar- te'si, dört kilaplan Tevratı şerife kadar ün salan Ahtaret - Astarot idi, sizin anlıyacağınız Güzellik Tanrısı... Görmeliydi erkek Allahlar ne allak bullak oldular.Hepsi de onun aşk uduna yandılar, Çünkü o güne-ne de bu gü- ne - dek bu kerte güzel bir: dişi- nin (Levhi kalem) kütüğüne kay- dı geçmiş değildi. Kancık- — tanrıları — sormayın garil Onların hali perişandı. Kıs- kançlıktan ne edeceklerini bile- imiğinden zırhlı | miyorlar, öfkeden kafataslarında yolmadık saç bıirakmıyarlardı. İçlerinde en küplere * bineni Allahlar padişahının — başkadını Jünon Hanımefendi ile has kızı Minerva Sultandı. Ana kiz açivermişler - ağızla- rını, yumrukluya komuşlar butla- rını, (biz daha güzeliz, biz daha yavuzuz ) diye bar bar bağırıp ter ter tepindikçe me yer kalıyor- du zıngıldamadık ne gövl. Baktılar ki erkek tanrılar, iş azdıkça azmakta, filhal en Ulu Tanrı — Jüpiter emretti: Küçük büyük, yarı bütün kaç Allah varsa beri gelsin hele deyerek- um'.I'ıııı'ılırııı hepsi — biriktiler. Meclis kuruldu. Jüpiter — onlara | hitap edip: — Hey bana bakın tanrı efe- | ler! Tanrı bacıların en şatafati sı kimdir? Hangisi (dünya güzeli - güzellik kıraliçası) olmuıya lâ- yıktır? Piye sualde bulundu. Bu soruya cevap vermekliğe Ogünedek Bu kerte Güzel Bir Dişi Görülmemişti — Samih Rifat Beyefendi Ustada — Yazan: Kantar Ağası Zade Salâhaddin. İzmir tanrıların hiçbiri kıyışamadı, süt dökmüş kediler gibi düşünceye karıldılar. En sonu, ihtiyarlardan bir akıllısı imdada yetişti: — Öğdül olsun. En elverişli- sini Fâris seçsin. Hay Allah seni ber- koca dayı! Yine aklı evvel sizsinizdir, diye genç tam- rılar el oğuşturdular. Doğrusu en münasibi bu idi. Baş güzeli ayırt edecek, çoban ——— 6 Teşrinievvel Perşembe İstanbul — (1200 metra) 14 Dil Ku- rultayının müzakereleri, 18 orkestra, 19,0 Makbule Hanımın ve Yeşari asım Beyin iştirakile alatarka konser, 21 — (394 metre) 2i şarkı — (430 motco ) 20 Almanca muha 20,90 gramofon, 21 dokte- run tavsiyeleri, 21,20 piyanoda eski şarkılar. Roma —( Gdi metre) 21,45 genloni, Prağ — ( 488 motre ) 20 fenni mu- sahabe, 2i Verdi'nin seçilmiş eserleri. Viyana — ( &L7 tea ) 19,25 kon- 21,20 Alk isminde bir ko- Lehar gecesi. —( 650 metra ) 20 Çiğgan or- z a— ÇIMİL metra) 20,5 lüdebi- leri, 21 hafif konser, #tüdyoda komedi, 23,15 dans havaları. Berlin —( 1035 motre ) 21 musikili komedi, 23,90 Viyana'dan nakli, 7 Teşrinieyvel Cuma İstanbul — (1200 motre) 18: birinci kısım alaturka saz, 19,5 ikinci kıstm alatarka Baz. Bükreş — (394 metre) 21,45 dört kişi ile kilise havaları. Re'grat — (43) metre) 20 Fransizca ders, 21 Varşovadan nakil, 23 günün haberleri, sonra Avrupada bir gezinti. Roma — (44i1 metre) 21,45 muhte- lit konser 29,00 komedi, 29 könser,. Prağ — ( 488 metre) 20 Heran 0 armönik, 21 konsor. gramofon, 21 (ĞL7 metre) 20,50 Tirolde kilise havaları, 21,40 orkestra, 23,15 dane havaları . Peşte — (550 metre) 20,15 konser, 22 salon örkestrasi. Varşova — (14L1 matrı 20,45 radyo gazelesi, müsthate, 21,10 — senfoni, havaları. Berlin —( 1685 metre ) 20 doktorun tavsiyeleri, S1 kolonya'dan naklen ( Balzak'ın büyük çocuğu ) iamindeki J, temsili müteakıp dana —— 20 muhtelif, 21 musikili £4 dans SIMI'IGIİMIİ_ muhataza için tamamile mahizursüz olan romural p «Knoll » komprîmdc:iııi istimal ediniz. yomnaral. BENİMYE ?... ve busbütür Hkviye di e bir Va Fâris'ten daha olamazdı; Hani şu, Priyam ile Eküp'ün oğlu erkeklerin en yakışıklısı Fâris...! Hemen mübaşirler gidip onu kuzu güttüğü İda'dan ( Kazdaği ) tanrıların huzuruna İlettiler. Maç yaman oldu monşer efeler!. iyisi Dişi allahlarda — görmeliydi çekidüzenin daniskasını, ne tuva- letler yapmışlardı hey kara gözlü tanrım ! Minerva, daha gün doğarken güneşle görden macun karmış, güneş sarısını birlântin edip saç- larına çalmış, göv mavisini koz- matik yapıp gözlerine çekmişti. Jünon'un zülüfleri üstünde ge- cenin karanlığı yayılıyordu. Ana- sının dudaklarını Maras, cehen- nemden aldığı en kızil ateşle boyamıştı. Öğdül olurken, dişi Allahların içinden neler geçtiğini sorar me- sınız? Bunu etmeyin. Zira oku- miyan kalmamıştır. Gazetelerin sayfaları dolu idi; hani şu, ge- çenki (dünya güzelliği müsaba- kası) nda her memleket güzellik kıraliçasının geçirdiği öranlarla.. Dişi tanrılar müsabakasında Allahlar Kıraliçesi baş kadın Jünon Hanımefendi, Çekoslavak- ya; Minerva sultan, Alman dilbe- ri; bal kız Venüs, Türk güzeli yerinde bulunuyordu. Son müsa- bakada bunların içinden neler geçmişse o ilk müsabakada da onların içinden bunlar geçmişti. Tanrı da olsa kul da olsa av- retlerin biribirinden farkı yoktur, canım, ayvaz kasap hepbir hesap. Öğdülde — güzellik rekorunu kıracak dişi tanrıya nişan olarak erkek tanrılar altın bir elma ha« zırlamışlardı. Müsabaka oldu. Fâris, Gahpe deli çoban, kavalını öttüre salına gelipte elmayı Venüsün eline toka etmesin mi? — Mis güzellik tanrısı! Hey gidi ağalar görmeliydi olanı! — Jünonun — dudaklarında kızaran cehennem ateşi| kömür, Minervanın başını ışılatan gün ışığı gece kesildi. Hak yerini bulduğu için er- kek tanrılar sevinçten sıçrayıp- patırlardı. Biraz sonra koca bir küp —şarap — önünde, — Diya- nizos (Baküs) Hazretleri ulu boydan bağlama zıngırdattığı ha de tanrıları kabak kabak - içki çekip hböngüre böngüre zeybek oynamıya kaynaştılar. 'Tam kafalar tüsülenince hep bir ağızdan: — Venüs, Venüs! ya Hazreti Venüs! Diye naralar atarak kapela- larını onun önünde hakipa ettiler, İşte efeler, ilk dünya güzelli- ği öğdülü böyle oldu. Tevarihte yeri vardır. K

Bu sayıdan diğer sayfalar: