K BıZı Muharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur Üa Şimdi, — hayret ve taaccüp veliaht Reşat Efendiye gelmişti. O da mukabele etti: — Allah.. Allah.. Fehim Paşa, ya rüya görmüş.. Yahut ta yine bir işgüzarlık göstermek istemiş.. İşte görüyorsunuz ki ben bura- dayım. Sokağa çıkan, — oğlum Necmettin Efendidir. Biradere, mahsus selâm söyle. O çapkının sözü ile ikide birde sinirlerini sırası, oynatmasın. Şimdiye — kadar kendilerinden mezuniyet — al- madıkça bir yere — çıkmadığım g bi bundan sonra da çıkmıya- cağıma emin olsunlar. Bu esnada, on dakikada bir Abdülhamide — Fehirs Paşanın jurnalları geliyor; bunlarda : ( Arabayı buldum. Takip edi- yorum. ) (Araba henüz bir yerde te- takkul etmemiştir. Takipte devam ediyorum. Nerede durur ve ki- minle görüşülürse, derhal arze- dilecektir. ) (Araba — Kâğıthaneye - vasıl olmuş ve ağaçların altında dur- muşsa da, henüz kimse ils mü- lâkat vukubulmamıştır. ) Diye birtakım hezeyanlar ya- zılı bulunuyordu... Başmusahip nefes nefese huzura girdi. Gör- düklerini ve - işittiklerini hikâye etti. Abdülhamit, geniş bir nefes alarak : — Fehim Paşaya haber gön- derin. Geri dönsün. Diye irade etti. Fehim Paşa bazan babalarının cezasını evlâtlarına da çektirirdi.. Bir gün veliahtın oğullarından Zi- yaettin ve Ömer Hilmi Efendiler bir arada olarak gezmiye çıkmış- lar, Nişantaşı tarikile avdet edi- yorlardı. Takip — ettikleri yol, Fehim Paşanım konağı önünden geçiyordu. Tesadüfen o esnada Fehim Paşa da kapısının önünde arabaya biniyordu. Efendileri gö- rür görmez, derhal arabalarının önüne atıldı. Dürüşt bir tarzda karşılarına dikilerek: — Burası bana aittir; bira- derler.. Buradan geçemezsiniz.. Haydi bakalım, geri... Diye bağırdı. Efendiler fena halde müteessir olmakla beraber biç ses çıkarmadılar. Ziyaettin Efendi, başını pencerden çıkardı. Arabacıya: — Geri dön... Emrini verdi... Saraya geldik- leri zaman bu hakareti babala- rına söylediler. Reşat Efendi de bundan müteessir oldu. Bu gibi hallerin tekerrür etmemesi için Abdülhamide bir mektup yazarak ricada bulundu. Meşhur(Saraçhanebaşı vak'a- »1) Ve Bu Mesele da Dö- son, Hayrete Şayan Esrar Fehim Paşa, artık şımardıkça DARE EDE NI.ER... Fehim Pş. Artık Şımardıkça Şımarmış, Fuat Paşayı Da Jurnal Etmişti Abdülhamit, İlişmeyin Benim Deli Çerkezime Diyordu şımarmış.. Aciz ve muu halkı ezebildiği kadar ezmekle bera- ber, kudretli zevat arasında da çarpışacak adam aramıya baş- lamıştı. Bu hususta da hünkârın mizacına hizmet etmeyi düşünen Fehim Paşa, nihayet (Müşir Fuat Paşa)jya çatmıya karar vermişti. uat Paşa, esasen bültün ha- fiyeler için mühim bir mevzu teşklil ediyordu. Mert, cesur ve tok sözlü olan bu büyük asker, sözünü hiçbir yerde, hiçbir kim- seden — esirgemiyor; — hükümetin idare sistemini ve hükümeti idare edenleri şiddetle tenkit etmekle beraber, bazı saray erkânile bil- hassa hafiyeler hakkında ateş püskürüyor; arada sırada Padişah ıçuı de ı&ı ıoykıınkken çcluıı Safranboluda Heyecanlı Bir Mâç Safranbolu, (Hususi — G3üncü alayla, - Safranbollu Gençlerbir- liği arasmda yapılan maç bir, bire —berabere — nelicelenmiştir. Birinci haftayımda mülâzim Niza- ““Adana Mal Müdür ıo.. .. Kadri Bey Tarsus (Hususi)— Tarsus Mal- müdürü Kadri Bey Adana vilâ- yclı Merkez Malmüdürlüğüne ta- yin edilmiş ve vazifesi başına hareket etmiştir. Kadri Bey ta- mamen halkçı ve kıymetli bir maliye memurudur. Tahsilini Av- rupada ikmal etmiştir. Teşyiünde bütün kasaba halkı bulunmuştur. l i ı 5 ı : SON POSTA ı miyordu. Abdülhamit, — bunları — günü !ıhhe haber almakla beraber Fuat Paşaya ses çıkarımıyor, hatta gariptir ki bazan ihsanlar, | bazan da maden imtiyazları ver- mek - suüretile Paşayı taltif eyle- mekte devam ediyordu. — Fuat Paşa, esasen refah içinde yaşı- ordu. Abdülhamit te bîllyo:şıı ii Fuat Paşanım Mısırda eskiden kalma bir haylı arazisi vardı. Süveyş kanalımın da epeyce hisse — senetlerine malikti. Bunların varidatile mükemmelen yaşamak iktidarını hâizdi. Böyle olmakla beraber Paşaya sık - sık ihsanlar ve imtiyazlar vermesi hiç şüphe yok ki onu tutmak is- temesinden ileri geliyordu. | (CArkası var ) ee er yrr LA ae —— g53 mettin Bey, — Gençlerbirliğinden Ahmet Bey penaltıdan birer gol Maç çok heycanlı atmışlardır. olmuştur. Bu akşam ELHAMRA Sinemasında “Daktilo,, filminin unutulmaz yıldızı MARIİIE GLORY ve MARGUERİTE MORENO tara- fından temsil edilen DAKTİLONUN İzDİVACI Fransızca sözlü büyük komdi, kahkahalarla güldürtecek büyük filim, İlâve alarak PARAMOUNT dünya havadisleri yazetesi Fransız vekili Mözyö Heryonun bir nutku, muhtelif spor hareketleri, meraklı hâdiseler. Hanımefendi ! KOCANIZ SİZİ ALDATIYORSA! Pek yakında bu bapta size mücesir bir tedbir takdim edilecektir. 29 Eylüt Perşembe aakşamı 2140 da GLORYA'da Birinci Gala Müsameresi olarak RAMON NOVARRO' nun SUZY VERNON ile beraber AŞIK RAHİBE (Sörille'i Şarkıcı) filminde yüzde yüz Framsızca konuşacak ve şarla söyllyecektir. Keder ve teessüre elveda Yaşasın neşe ve kahkaha... MALEK HARBE GİDİYOR filminde I Bugünün Meselelerinden ı ö EİN 26 Büyük Dil İnkılâbının Başlangıç Günündeyiz (Baş tarafı 1 inci sayfada ) 4 — İki ikinci reis ve dört kâtip seçilmesi. 5 — Maarif Vekili Beyefendi- nin nutku. 6 — Samih Rifat Beyefendi- nin konferansı. İşte yarınki celsenin mesini bu maddeler vücude geti- recektir.,, Türk dilinin esasatı hakkında hazırlamış olduğu tezleri kurultay- da serdetmek üzere şehrimize gelen Profesör Agop Martayan Efendi dün ve evvelki gün bilfil ruzna- dil encümenine iştirak — etmiş bulunmaktadır. Profesör, evvelki gün saat 14,5 ta Dolmabahçe sarayına git- miş ve Ruşen Eşref Beyi ziya- ret etmiştir. Profesör saat 15 te toplanan encümene iştirak etmiş —ve Reisicömhur — Haz- retlerine — takdim edilmiştir. Bu içtima geç vakte kadar de- vam etmiştir. Ptofesör dün de müteşebbis heyetin içtimama aza sıfatile iştirak — etmiştir. Profesörün tezleri, Türk dili- nin en eski milletler dillerile olan nbıulırı hakkındaki ilmi tahli- lerinden ibarettir. Agop Efendi | umum! harpte Türk Ordusunda - Bir Dil İçin y ihtiyat zabiti olarak bulunmuştur. Öz Türkçe Türk Dili Cemiyeti azasından | Şair Celâl Sahir Bey eski şiir- lerden bazıların Öz Türkçeye çevirmiştir. Bunlar Emin Bülent Beyin (Kin) manzumesinin iki parç- asile merhbum Ziya Paşanın bir kıt'asıdır. Bunları yazıyoruz: (Kin) Manzumesinin Aslı Gösler semayi mağribe yüksel de alnını Dök kalbi safı millete feyzi beyanını Albayrağımla çık yürü sağken zaferadıma Bir gün şehit olunca da olsun kelen sana Dağlar Usana gelse de anlatca hepsini Binlerce can dirilne de nakletae geçmişi Garbin cebini zalimi affetmedim seni Türküm va düşm ânım sana kalsam da bir ki Emin Bülent Öz Türkçesi Yüksel de günün battığı yere göster alnını Budunun arık gönlüne özlü sözün döküleüe Albayrağınla çık yürü sağken başar Örn eği © elsun er meydanında Öölünce senin örtün Sıra dağlar dile gelse de anlatsa hepsini Bin'erce can dirilee de diyiverse geçmişi Batının türesiz almı, bağışlıyamam seni Türküm ve düşmanım sana kalsam da ben bir. kişi Türkçeye — çeviren Celâl Sahir Ziya Paşanın Bir Kn'ası Yarap ne ekellirdi deryayı ixzetinden Peymanel vücude zehrap dolmasaydı Âxadae ser olurdum üsiybü derdü gamdan Ya dehre gelmeseydim ya aklım olmasaydı Ziya Paşa Öz Türkçesi c.ı., ne ekeilirdi onurun — demizinden Dıı'. kaygı tasasından gu başım kurtulurdu. Ya açuma usum olmasaydı! "Tl'km- c.*— Bin Senelik Zaman Çok Kısadır Dilimize Girecek Her Kelime Kendi Türelerimize Uymalıdır Türk Dili Kurultayı bugün toplanıyor. Biz bugün de ,Türk dili üze- rinde epey araşlırmalar yapmış olan Aksaray Meb'busu Betlin Atalay Boyin sözlerini yazıyoruz. Besim Atalay Bey diyorki : “— Türk dili, Türk ili işlen- memiş, zengin, kızoğlankız bir dildir. Bu dil çok — yücelmiye, ilerilemeye müsait olan bir dildir. Türk dilinde kelime çoğaltmak,ke- lime yaratmak işi başka dillerden daha kolaydır. Tanıdığımız dillerde bu oka- dar kolay bir iş değildir. Türk- çede gerek — isimlerde, gerek fiillerde kök değişmez. Oıuı getirilerek kelime çoğaltılır. Sayısı binlere varan eski ve yeni birçok kelimelerin hemen hepsi de bu yolda yaratılmıştır. Türkler — Araplarla — tanıştıktan sonra dillerini yüzüstü — bırak- mışlar, arapça ve Acemceden bol bol kelime ve kaide almışlar. Onun için kendi dillerinin çeğalma ve yükselme kabiliyeti- ni durdurmuşlardır. Bir millet için, bir dil için bin senelik bir zaman çok kısa bir zamandır. İlimizi ve dilmizi kurtaran ulu başbuğun yardımı ile dilmizin çok zengin hazinelerine el atacağır. Türk dilinde kelime çoğalt- mak ve üretmek, takılarla yap- lacağı gibi Türk diline girmiş ve Türk halkı tarafından kullamk- makta olan kelimeleri benimse- mektir. Bakınız şeker kelimesini her Türk anlar. Bu kelime eski yu- nancada Sakarinoz, arapçada sük- ker, acemcede şeker, fransızcada sucre, İngilizcede chugar olmuş- tur. Bu gibi misalleri çoğaltmak mümkündür. Ve dilimize girecek her kelime ilimize gelecek ya- bancılar gibi kendi kazunlarımı- za, kendi türelerimize uymalıdır. Istılahlar — türkçe — olmalıdır. Türkçe olursa talebe mektepte dersi daha kolay belliyecektir. Yeni — kelmeyi — eski bildiği kelimeye — bağlıyarak dersi daha çabuk anlıyacaktır. Yabancı kelimelerle ıstılah yap- mak, ga iki türlü güçlü- ğe Serketmek demektir.. Milyonluk Bir Tarih Hazi- nesi Kayıplara Karıştı (Baş tarafı | inci sayfada ) Kemal Bey, merhum İsmet Bey. Bu 119 parça eşya müzeden hep birlikte kaybolmamış, teker teker alınmıştır. Fakat esraren- giz el günün birinde müzenin ambarından teşhir salonlarına da musallat — olmuş ve işte bunun üÜzerinedir ki mesele — meydana çıkmış ve tahkikata başlanmıştır. Fakat netice ne olmuş, bilir misiniz ? Tahkikat evrakı tamam beş şene muamele görmüş, daireden daireye gidip gelmiş, fakat o sırada İstanbulda milli hükümet teessüs etliği için hâdise ve, tah- kikat unutulur gibi - olmuştur. Günün birinde evrak esrarıengiz bir surette kaybolmuş, kaybolan tarih hatıraları gibi gaiplere ka- rışmıştır. Şimdi haber aldığımıza göre Müze İdaresi bu eşyanın defter- lerden kıydıuın silinmesini istiyor. Fakat yinetekrar ediyoruz H tahkikata girişilecek olursa mes'"- uller mutlaka meydana çıkacaktır.