ae e nnn a GT z Tügiltere Hükümeti tarafından ( Hz. ne hediye edilen eserin terc ÇANAKKALE — 103 — | -SON POSTA |Küçük Haberler Bir Darülfünun Ma- Yazan: Cen&ral Oglander ha“esi Yapılacak Türk Bataryalarl Tekrar Talebeler Ve Müderrisler Ateşe Başladı Sıra sıra yatırılmış olan bu zavallıların — Feryadı — tahammül edilemiyecek bir şeydi. Bilhassa yeni gelen efradın kuvvel mane- viyesini son derece sarsıyordu. Bu şerait tahtında, ihraç harekâ- tının teahhuruna meydan vermemek için yaralıların irkâp edilmemesi hakkındaki emre rağmen sahil kumandanı hiçbir. kayığın bir miktar yaralı almadan sahilden ayrılmamasını emretti ve böylece bütün nmakliye gemilerine birer miktar yaralı gönderildi. Bunlar bazı gemilerde —mevcut vesait darecesince — tedavi — edildiler; bazı gemilerin — süvarileri ise tedavi vesaiti olmadığı için ya- ralıları gemiye —almaktan İs- tinkâf ettiler. Her iki — suret- le de, yaralılar çok perişan oldular ve bütün insani hislere tebaan sahil kumandanının ver- miş olduğu bu irkâp emri yara- hlar için çok Feci oldu. Askeri noktal nazardan da sahil kuman- danının bu emri fena neticeler verdi. Her nekadar sabildeki kalabalığı Aarzalttıysa da, zaten teahhura uğrıyan ihraç harekâ- tını büsbütün tehir etti. Yaralıları alıp giden kayık- ların ekgerisi saatlerce — sonra silâhlı efradı hâmil olarak avdet edebiliyorlardı. Bu yürden Yeni Zelânda livasının son — taburu ancak gece yarısından sonra karaya çıkabildi. Hatta dördüncü Avustralya livasının üç taburu ile Howitzer topları sabah saat altıda karaya çıktığı halde 14ün- cü Avustralya taburu ancak 26 nisan günü —öğleyin tamamile ihraç edilebildi. İlerde ateş hattında birçok Tüzumsuz atışa rağınen, bir gün evvelki acı — tecrübeden ders almış olan Anzak kıtaatı ken- dilerine iyi kötü siperler ka- zıp yerleşmiye muvaffak olmuşlar ve hattın hemen hemen her nok- tasına kâfi miktarda su ve cep- hane yetiştirilmişti. — Geceleyin, sahili muhafaza edebilmek için Plugge tepesi ile Mac Lagan sırtlarında ikinci bir müdafaa hattı tesis edilmiş ve tapeye de dört cebel topu yerleştirillmişti. Ferdası sabah, Türk kuvvet- lerinin höücumu takdirinde firka kumandanlarının korktukları vazi- yetin tahakkuk edip etmiyeceği belli olmadı. Çünkü Türkler hücum etmediler, Şimdi öğrendiğimize göre —— ——— aa Fotoğraf Tahlili Kuponu Tabiatinizl öğrenmez — istiyorsanıs fotoğrafınmı S adet kupoa İle bir- likte gönderiniz. Fotoğrafınız sıraya tâbille ve iande edilmez. ——— İsim, meslek veya san'at? ' Bulunduğu memleket 3 intişas | Gecak MRRE | Klişasi BO kuruzluk » gönderllağili 25 nisan gecesi bu cephedeki Tüık kuvvetleri hayli bozulduğundan ve kâfi miktarda ihtiyat kuvvetleri de bulunmadığından 24 saat müddet- çe tekrar harbe girişememişti. Onun için, büyük bir endişe ile beklenen 26 nisan sabahı güneş doğarken, kuvvetli bir Türk hü- cumundan eser yoktu. Her neka- dar şafaktan biraz sonra Türk bataryaları tekrar ateşe başladı- larsa da bunların adedinde evvel- ki güne nazatan bir fazlalık yok- tu. İleri hatta siperlere yerleşe- bilen Avustralya kıtaatı, bu si- perlerin kendilerini şarapnel ate- şinden oldukça muhafaza ettiğini görünce tekrar cesaret almış, he- le sahilden açıkta sıra sıra dı- ran zırhlıların manzarası ve müt- hiş bombardımanı bu cesareti bir kat daha arttırmıştı. Şafaktan bir müddet sonraya kadar gemilerin top ateşi okadar müessir olmadı. Çünkü güneş topçuların tam gözüne geliyordu. Fakat Türk hattının gerilerine yaptıkları ateş, alınan esirlerin de ifadesile teeyyüt ettiği gibi, Türk askerinin kuvvel maneviyesi üze- rinde oldukça tesirde yapmıştı.Bir az sonra yerleri tesbit edilebilen Türk bataryalarının bir kısmı is- kât edilebildi. O gün sahil ile cenahlardaki tarassut zabitlerile de telgraf muhaberesi — tesis edildi ve bu suretle gemi top- larının ateşini biraz daha tan- zim etmek kabil oldu. 26 nisan sabahı Anzac kıla- atının işgal etmekte oldukları hattaki taburların hemen hepsi parçalanmış, ayrılmıştı. 2 inci Avustralya livası denizden şima- li » şarkiye doğru uzanan Bolton sırtından 400 rakımlı tepeye gi- den hattın sağında idi. (C Arkası var ) izel Bır Sergi Bu Mahallede Oturacaklar Isviçreli mütahassıs M. Malş'ın Darülfünunun ıslahı hakkında ver- diği rapor Üzerine bir kanun lâyihası hazırlanmaktadır. Bunda talebe ve müderrislerin münase- betlerine ait bazı hükümler buw- hunacaktır . Bu meyanda çoğu taşralı bulunan talebelerin ayni pansiyon ve ayni mahallede teksif edilmele- ri düşünülmektedir. Müderrisler de ayni mahallede oturacaklardır. Bu suretle talebe ve müderrisle- rin teması arttırılacak ve bu mahallede kütüphane ve lâboratu- arlar tesis edilecektir. Darülbedayi Bu seneki temsillerine bir ay daha geç başlıyacaktır. Sahne tamir edilecektir. Mektepler Açılıyor Liseler ve Ortamekteplerde yarın derslere başlımacaktır. Gümrük-Komisyoncuları Gümrük komisyoncuların def- ter tutmak mecburiyetleri eylü- lün sonuna kadar tehir edilmiştir. Ecnebi İşçiler Belediye bundan sonra yaptı- racağı inşaatta şartnamelere ec- nebi amele istihdam edilmemesi hakkında bir madde ilâve ede- cektir. Ekmek Fliati Belediyenin narhına göre bu- günden itibaren ekmek sekiz buçuk, francelâ 13,5 kuruştan satılacaktır. Bir Ceset Bulundu Haliçte Fener sahilinde bir ceset bulunmuştur. Uzun müddet denizde kalan ceset, tefessüh ettiğinden teşhis edilememiştir. Aya Silâh Atanlar Evvelki gece ay tutulduğu zaman Sarıyerde Recep altı el, Unkapanında İbrahim Reis iki el silâh Aattıklarından yakalan- mışlardır . Beşiktaş Biçki Yurdu sergisinden bir köşe Beşiktaşta Türk —Hanımları Biçki Yurdunda mezunların eser- lerinden mürekkep bir — sergi açılmıştır. Sergide 300 parçadan fazla eşya teşhir edilmektedir. Sergiyi dün gezdik ve cidden güzel ve ihtimamla hazırlarmış eserlerle dolu bulduk. Bu sene mektepten Sacide,* Dürdane, Fatma, Mesrure, Naz- b, Zühal, Ârife, Şeküre, Bin- naz, Rejin, Didar, Fahriye, Nimet, Rabia, Zehra, Nimet, Ayşe, Lâmia, Nazire Mesrare, Nimet, Vasiliki, Plometsi, Sacide, Tacide, Hasene, Müveddet, Arif, Zehra, Seniha, Sabahat, Kadriye, Makbule, — Mes'adet, Dürdano, Arife Hanımlar mezun olmuş- lardır. Eylâi 16 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nâkıli: Naci Saduallak GÜVERCİNLER Suzan, Jan, Margrit ve Mari, bu dört dul kadın, Parisin kenar mahallelerinden birinde otururlar. Madam Suzanla Madam Janın evleri yanyanadır. Onların tam karşılarındaki iki bitişik evden birisinde Margrit, diğerinde de Mari oturmaktadır. Her pazar günü bu dört kadın münavebe ile bir yerde toplanırlar ve hep birlikte pazara giderler. Orada her şeyin tazesini, iyisini, ucuzu- nu bulmak uğrunda ayaklarına, dillerine Üşenmezler, dolaşırlar, ince ince pazarlık ederler. Evle- rinin bir haftalık nevalesini yük- lenir, yine hep birlikte dönerler, O gün yine pazardı. Her za- man olduğu gibi dört kadın yine toplanmışlar, pazarın yolunu tut- muşlardı. Az sonra menzili mak- suda iriştiler, O gün pazarın bir köşesine büyükçe, cicili bicili yeni bir çadır kurulmuştu. Çadırın önün- de şaklaban — kıyafetinde - bir çığırtkan, türlü türlü hokkabaz- hklar, el çabuklukları yaparak etrafına halkı topluyor, sonra da mütemadiyen bağırıyor: — Hanımlar, beyler piyanko çekiliyor. Elli santime (dört ku- ruşa) bir bilet, Altın saatler, gümüş hokkalar, plâtin kor- donlar, altın mürekkep kalemleri, güverciuler, tüzlü türlü gayet zen- gin hediyeler çıkıyor. ayın, gecikmeyin. Kumpanyanın — adamlarından ellerinde kıymetli bir ersaat, birer kalem, birer bir şey, biriken abalinin aralarında dolaşıyorlar, reklâm yapıyorlar: — Madam, vallahi bulunmaz şey bu. Bak ben bir altın kalem kazandım! — Müsyü, hiç durma, bak bana bir gümüş vazo isabet etti. kabilinden şeyler söylüyorlardı. Bizim dört komşu da çadırın önünde toplanan kalabalığa s0- kuldular, dinliyorlar, bakıyorlar Madam Mari: — Bakın, dedi, şu adama.. Bir altın saat kazanmış! Öteki: — Yâ, dedi, bakın ötekine de bir gümüş vazo isabet etmiş. Diğeri: — İsterseniz birer bilet alıp şansımızı bir deniyelim. Elli san- tim nereye vermiyoruz ki... Çadır- dan çıkanların ekserisinin ellerin- de birer güvercin vardı. Madam Suzan: — Bakın, dedi, hepsi birer güvercin kazanmışlar. Elli santi- me besli bir güvercin. Fena şey değil. Haydi canım birer tane bilet alalım. Kalabalığa karıştılar. Az son- ra kan ter içinde çadırın önüne gelmişlerdi. İçeri girdiler, birer bilet aldılar. Bir müddet sonrada çadırdan ellerinde birer güver- €in, yüzlerinde sevinçli birer han- deyle çıktılar. Üçer, dörder tane bilet almışlardı; amma nihayet talileri yardım etmiş, onlar da ötekiler gibi birer güvercine sa- hip olmuşlardı. Sonra pazardaki işlerini bitirdiler ve mahallenin yolunu tuttular. * Ertesi sabah Madam Suzan çok hiddetli idi. Güvercini kaç- mıştı. Bunü karşıki -komşusuna anlatmak, derdini yanmak, teselli olunmak istiyordu ki onun sesini duydu : “Madam Suzan! Madam Suzan!. Madam — Suzan penceresini :ıdç'ıı, o da karşıda penceresinde B : — Madam Suzan dedi, hani dün sabah piyankoda kazandı- ğımız güvercin yok mu, ©o kaç- Miş... Madam Suzan: — Yâ, dedi, sizinki de mi?.. Benimki de kaçmış ! -İ,.. Ve biraz sonra da anlaşıldı ki diğer iki komşunun da Güvercin- leri kaçmıştı. Bu dört kadın, mah- dut zekâlarile bunu kaderin ga- rip bir tesadüfle dördüne birden verdiği ufak bahtsızlıklardan te- lâkki ettiler. Hatta dördü de hep- sinin güvercinlerinin birden kaç- mış olmasına içlerinden sevindiler bile: Bahtsızlık müsavatsız ve adaletsirce taksim olmuş olsaydı teessürleri muhakkak ki daha fazla olacaktı. ** Hakikatte ise, pazar yerinde kurulan kumpanyanın piyankoda dağıttığı güvercinler alıştırılmış mahlüklardı.Bu kumpanyanın merke- zi Belçikada idi. Güvercinler Belçi- kadaki güvercinliklerine alışıktı- lar. Nereye gitseler, ilk fırsatta oraya dönüyorlardı. Kumpanya da herhangi bir şehre gidiyor, orada adedi pek fazla olan gü- vercinlerini piyankoda dağıtıyor, yine Belçikaya dönüp onların avdetlerini bekliyor, — canlı ser- mayeler tamamlandı mı başka bir memlekete gidiyorlardı. Çanakkale Şehitlerini |Ziyaret Gülcem: Şehitlikleri İmar — Cemeyeti tarafından tertip olunan Çanak- kale şehitlerini ziyaret seyahatine iştirak eden heyet dün akşam Gülcemal vapuru ile hareket et- mişlerdir. Heyet arasında 3 üncü Kolordu Kumandanı Şükrü Naili Paşa ile Halk Fırkası İstan- bul İdare Heyeti — Relisi Cev- det Kerim Bey, meb'uslardan bir kısmı, şehir Meclisi azaları, askeri ye mülkt erkân bulunmaktadır. Gülcemal bu sabah Tekirdağı ve Geliboludan ziyarete iştirak ede- cekleri almış, sonra Boğaz hari- cine çıkmış, harp sahası görül- müştür. Gülcemal yarın sabah buraya gelecektir.