TİMURLENK —B5— İhtiyar Kocaların lattıkları Hikâyeler! | Şimdi kir “Emir Mhbetinden © ürküyordu. Bahtın iy bir cilvesi sanki Ota- uk etmiş gibi tepeden “Puğa kadar titriyordu. Onlar, | e genç ve güzel kadın ti, Hüseyinin mahrem aczinden eilerek vaktile (nefislerini dine arzetmişlerdi.. Tevekkül tn veya öbür gün ayni tera- İle başka bir adamın kucağı m atılacaktı? İmur, bu acıklı vehme kapı kapılmaz köpürdü, kırmak ve ihtiyacile kükredi, Te- ) atılmak istedi. Fakat aradılışındaki o büyük mekânet * müessir oldu, teenniden lmadı. wza karşı gösterdiği şiddetin, “etin saray dahil ve haricinde andiracağı dedikoduyu düşün iddetini yendi, mölâyim dav- | makla şu müşkülün içinden ulmayı tercih etti. Mülâyemet!.. Fakat o nasıl?.. * çöküp yalvarmalı midi? Yaşı döküp inlemeli mi idi? zineleri açıp ortaya mücevher- mi dökmeli idi?.. Bunların irini yapamıyacaktı. Dünyaya diğindenberi bir an bile iğik en bu baş, minimini bir kı önünde mi yerlere sürüne- ti? Hiçbir emel Yen bu gözler, yg lAanı râmetmek için mi * dökecekti?.. Hayır, yüz *6 hayır. Timur gibi bir langir bunları yapamazdı. Her- İ bir zevk, herhangi bir zafer diliyle, (o gözile ve elile Vet veremezdi. nemlen- bir o Moğol y Lakin bu vaziyete nihayel b) sek te zaruri idi. Ya iğmeli, *ğilmelidi. o Kovulunan yerde mak mümkünsözdü, kovanı Ptiğına pişman etmek te imkâh- Eörünüyordu. O halde?.. Timur, istihza hay» My nefis Oeşyası (üzerinde lerini dolaştıra dolaştıra Azalarını müsbet (o bir mın mi neti Ye vardırmak istedi ve gözüne, | MN » Köşeye konulmuş olan kitap iş Din çarptı. Bunlar, bu kitaplar | Harp mey- sükün uzak L- nedimleri idi. 4 larında olduğu gibi â lerinde de © yanından a Mundurmazdı. SON POSTA 25- ISONPOSTA te ABONE FİATİ RKİYE ECNEBİ 1400 Kir. 2700 &r 7so , 1400 ,, “00 800 , tso 300 , Belen 1 Sene 6 Ay "3 evrak geri verilmez an © mes'üliyet slınmaz ıpılara (6) kuruşluk asi lâzımdır. i (20) kuruştur. temlade çıkan resin ve yur mek 7 hakları mahfuz ve gazete, sittir, Hüseyin, | Muharriri : * An- Bu sadık nedimlerin © acı buhran sırasında gözüne ilişme- sinden tuhaf bir haz aldı, ekse- i riya yaptığı gibi tefeül etmek arzusuna (kapıldı, (o Tevekk sakin çehresine bakmaktan çek nerek yavaş yavaş (yürüdü, yığının içinden | gelişigüzel bir i kitap çekip aldı. Bu Şeyh Sadi- nin meşhur Gülistanı idi! miyen şu kısır gecede bu kitabın ele gelmesi ne istihzalı bir tesa- düftü? Timur, bahtın bu müsteh- zi nümayişini bir kaş çatkınlığile karşıladı ve kitabı iki eli arasına alarak bir şeyler okuduktan, niyet te tuttuktan sonra gelişi | sayfa açtı. Halecan içinde ellerine belirsiz bir titreme ya- pışm'ştı. Sanki “yarın, denilen meç önündeki sayfada bütün güzel bir idi, çıplaklığil ve tehalük Zaten zâfı bu idi. kitap Falına, mağribiler cifrine kıymet Henüz pek genç iken ve alelâde bir asılzadelikten başka tutamak yeri yokken bir şeyh, kendisine “Sen İ cihangir olacaksın, demişti. O kehanetin doğru görünmiye baş- badığı gündenberi Timur, falcılı- gösteriyordu. Timurun Koca derviş yegâne cihangir istiharesine, verirdi, ğın her nev'ine itimat besliyordu. Şimdi de derin bir teheyyüç içi j de Gülistandan Tevekk | veğini” vöz'Kendi aşkin Tsikbe- lini soruyordu. (1) bilirdi. | Timer, iyi ofarisi Gülistarı, İ Şahnameyi, Bustanı, | âdeta hafızasına geçirmişti. niyet açtığı okur oku- ile kar- sebeple tutarak iki satır bir anladı Bununla beraber | sayfadan nasıl | şılaştığını İ kesildi. en birak maz mevzu gibi oturdu kelime a kelime İ okumıya koyuldu. Bu, Gülistandaki altıncı bap hikâyelerinden biri idi. Büyük şuir Sadi, altı bâba ayırdığı kita- lerine, elemlerine, sıkıntılarına ve gülünç tecellilerine tahsis etmişti, | Timurun falına çıkan hikâyede, genç kızla | pejmürde bir ihtiyarın husranını Oihüva ediyordu. Bu | ihtiyar, yakışıksız bir evlenmeden İ sonra karısını neşelendirmek, kendisine ısındırmak ve o genç bir izdivaç © eden İ yüreğe girebilmek için her gece | tatlı fıkralar, eğlenceli masak lar söylemeyi itiyat edinmişti. ancak bu suretle - yaşlar ara- sındaki nispetsizlikten doğma - i uçurumu doldurmak istiyordu. Firdevsinin mes ibameden tefeği açmadan evvel di yyarak: «Kalk şal temişti.. Melm r Türk hâka olduğu (Arkası var ) (Baş tarafı | inci sayfada) tahlilde yeni bir istikamet aç- ması ihtimalini düşünmekten ileri gelmektedir. Maamafih kendilerine müra- caat elliğimiz zevat arasında zılmasmda mahzur göremedi. Kendisi okomisyoncudur, bu itibarla umumi vaziyete nispeten bitaraf oObir gözle bakbilecek vaziyettedir. Gülistan !.. Hiçbir çiçek ver- | — Ne yapmak lâzım? Bence kontenjan faydalıdır. Kalmalı, fakat tadil edilmelidir. Bilirsiniz o gümrük tarifesi yekdiğerine yakın muh- telif eşyayı bir yere toplamış ve bir numara altında Kontenjan listesi de filân numa- ralar *girebilir, giremez veya şu kadarı ithal edilebilir itepit wlihsektedir. Helboli 6 maddenin (içinde (© memlekette mümasili oyapılan madde de usulü zikretmiştir. görecekmiş gibi telâş | İ edilen maddeleri mutlak Bu | ve bembeyaz | vardır, yapılmıyan madde de mevcuttur. Tadil edilecek şey.. — Bence bu sahada yapıla- cak basittir. Memlekette, ibtiyaca kifayet edecek kadar imal ve istihsal surette men istihsal ve imal edi- lenleri nisbi surette tahdit etmeli, hiç imal veya istihsal edilmiyen- leri de mutlak surette serbest bırakmalıdır. Fabrikalara Gelince — Bizde, sanayi de bir sistem dahilinde himaye edimemektedir. Meselâ: Her sanayi şubesi mü- savi derecede himaye edilmekte- dir ki, bu doğru değildir. İptidal maddelerini memleketimizde teda- rik eden sanayi birinci derecede himaye edilmelidir. İptidai O maddesini men, k hariçten kitabı (ği madı, sedire doğru | bının son kısmını ihtiyarlığın dert- | acıklı | Tevfik Yılmaz Bey, isminin ya- | şeklinde | tedarik eden sanayi ise iptida maddeleri için gümrüğe tâbi tu- tulmalıdır. Bu suretle yalnız, fab- rikacılar değil, hükümet te ka zanmış olur. Bu neviden öyle sanayi şube- leri vardır ki, gümrük resmi ver- meden iptidai madde girdiği hal- de mamulâtını çok pahalıya sat- | makta ve bu parada halktan çıkmaktadır. Hükümet bizim ba- | bamızdır. Bir kısmına peynir ek- mek bir kısmına baklava ver- mez, O, herkes için nisbi bir refah çalışır. Bina- enaleyh maddei iptidaiyesini ba- riçten, velev gümrük vererek getiren sanayi mamulâtı pabalıya satılmamalıdır. Meselâ: Müafiyet- ten istifade ederek dahilde yapr lan araşit sabunları, en iyi teminine zeytinyağlarından (yapılan sa bunlardan (bir (kuruş aşağıya satılmaktadır. Halbuki, hiç ok mazsa 5-10 kuruş aşağıya satıl- ması İâzundır. Gümrük Mesaelesl., — Tacirler gümrükte hiçbir İ fabrikacı “Diyorlar Ki: Hükümet Hepi- mizi Ayni DerecedeDüşünür,, müşkülât (görmüyorlar. o Güm- rükten şikâyete hakkımız yoktur. Takas Meselesi Takasa gelince: Takas, ihra- cat için çok faydalı olmuş ve takasın ithalât eşyasının pahalı laşması dolayısile köylüye; kat'iys yen fena bir tesiri olmamıştır. Çünkü, ihracat vesikaları mus kabilinde ithal edilen eşya daha ziyade podra, ipek çorap, çocuk oyuncakları ve saire gibi lüks eşyadır. Bunu da şehirlerdeki zengin halk kullanmaktadır. Para Meselesi Döviz muvazenesine ehemmi- yet verildiğini görliyorum. Şim- diye kadar yapılan kanun ve kararnameler bu maksadı temin için yapılmışlardır ve iyidirler. İhracatı (o teşvik için o ithalâtı, ve saire ihracatçı, bir prim vermelidir. e Takasa tâbi eşya fiati dahilinde arttığı bu prim dolayısile köylüye git“ mektedir. Bu suretle köylünün refah seviyesi ve vergi vermek kabiliyeti artmış olacaktır. ,, Bugünün Meselelerinden İlmi Istılahlar Kültür Li- sanlarından Alınmalıdır (Baş tarafı İ inci sayfada ) ana dillerinden almamız olduğu kanaatindeyim. Hangi kültüre mensubuz? Mek- teplerimizde kalktığı, münevverlerimiz bu diller- den yüz çevirdiği gündenberi müs- lüman Şark medeniyetinden ay- rıldık, Garp medeniyetine giri- yoruz. İlmi ıstılahların nasıl yazılması İstanbul Tramvay Şirketi Müdürlüğünden: İstanbul Tramvay Şirketi müdiriyeti, 15 eylül 1932 tarihinden itibaren ikinci mevki tramvay arabularında tenzilât ile seyahat hakkını bahşeden mektepli kartları vermiye başlıyacağını muh- terem ahaliye ilân ile kesbi geref eyler. Bu kartlar, yüksek mekteplerden gayri mekâtip talebesine verilecektir. Mektepli kartları, şeraiti atiye dairesinde Galata'da (Tünel arkasında) Şöğütlü sokağındaki Tramvay Şirketi hareket dai- resinde tevzi olunacaktır. I — Kart alacak mektepli, on beş yaşını geçirmiş olma- malıdır. 2 — Mektepli, üzerine 15 kuruşluk pul ve mektek müdiri- yelinin mührü ile mühürlenmiş fotografisi yapıştırılmış olarak, hakikaten mezkür mektebe devam ettiğine dair bir kıt'a tas- dikname ibraz etmelidir. 3 — Mektepli, nüfus varakasını göstermelidir. 4 — Mektepli, vesika eb'adında ikinci bir fotoğrafi getir- melidir. 5 - İstanbul Tramvay şirketi tarafından verilecek olan kart üzerine yapıştırılacak 15 kuruşluk pul mektepliye aittir. 6 — Evvelce kendisine bir kart verilmiş ise, mektepli evvelâ eski kartı iade ederek mukabilinde yenisini alacaktır. 7 — Kartın tevdiinde 2 12 kuruş alınacaktır. 8 — Mektepli kartları Tramvay Şirketinin mezkür hareket dairesinde cuma ve tatil günlerinden maada hergün saat 8 1/2 tan 12 ye ve 13 1/2 tan 17 ye ve pazar günleri yalnız saat 8 12 tan 12 ye kadar verilecektir: Mubterem halkın beyhude vakit kaybetmemesi için kart almak üzere mezkür dairemize ancak yukarıda izah edilen şerait dairesinde ve tekmil evrakı matlubeyi getirerek müzraat etmesi rica olunur. İstanbul Tramvay Şirketi ” idiriyeti lâzım arapça ve acemce | mecburuz. Türk ırkı lâzımgeldiğini soruyorsunuz. Bens ce böyle bir sual varit olamaz. Kelimelerin kültür lisanların- dan alınması lâzımgeldiğini söy« ledim. Fakat kelime bir lâfızdan ibaret değildir; manası onun hem lâfzında hem de kisvesin- de, yani yazılış tarzındadır. Zaten bugünkü medeniyet ku- laktan çok fazla göze hitap eder, O halde bir kelimenin nasıl okunduğundan ziyade nasıl yazıl» dığı ehemmiyetlidir. Eskiler Arap- tan, Acemden kelime alırken bunu hissettikleri içindir ki o ke- limelerin asıl dillerindeki imlâları- nı da bozmamışlar ve onları “ha- kikaten,, almışlar. Halbuki bugün Avrupa dillerinden aldığımız ke- Hmeleri (oOhakikaten © almıyoruz; kendimize mal etmiyoruz; onları yabancıdır diye kullanıyoruz. Bir millet için yabancı kelime mensup olduğu kültürden hariç kelimelerdir. Evvelce bizim için arapça veya acemce kelimeler yabancı değildi; çünkü onlar mensup olduğumuz kültürün malı idi. Bugün psikoloji, kontenjan ve saire gibi kelimeleri yabancı ad- detmemizde bizim o kelimelerin mensup olduğu kültüre yabancı olduğumuzu gösterir. e Yabanci olmasaydık onları asıl şekillerin- de yazar ve kendimize göre, yani telâffuzunu değiştirerek okurduk. Bilmem bundan sonra bir bulâsa yapmak lâzım mı? Yine hep lâtince ve yunanca mesele“ sine gelmek istiyorum: oGarp kültürüne mensup olacaksak o kültürün ana dillerini, yani lâtin- ceyi ve yunancayı oÖğrenmiye a müşterek bir yazı ve edebiyat lisanı yapı- labilir mi ? diyorsunuz. Sizin Türk ırkı tabirile kas- tettiğiniz insanlar hep bir dil kullanıyorlar. Azerilerin dili ile bizimki arasında ancak mahalli farklar var. Onlar bizim yazıları- mızdan ve biz onlarınkinden hoş- lanırsak tabil bir surette aramız- da farklar (o eksilir, | Bugünkü Türk milleti, yani Türkiye Cüm- buriyeti | milleti tâbi olduğu tesirile dilini istediği gibi d tirir, Biz bunu yaparken başka cemaatlerin bizi anlayıp anlamamasım değil, biribirimizi anlamamızı istiyoruz.,,