Güzel Kadınlar Şunun Bunun Pkarri zundan Yakalarını Kurtaramazlardı Agavni (C) Beyı Çıldırasıya Sevıyordu. Fakat Babası... Muharrirl 3ç Her Hakkı Mahfuzdur l — 128 Misafirler gittikten sonra, her taraf — kahkahalarla — çınlamıya gaşlamıştı. Sarıklar ve cübbeler, çıkarılarak birer tarafa atılıyor.. artık Fehim Paşanın adamları hakikt çehrelerile meydana çe kıyorlardı... Beş ©on gün sonra Margerit, babasının evine avdet etti. Ve arkasından şu haber gönderildi. Paşa, karısını boşadı.. Ne ya- palım, bizde âdet böyledir. AL- makta var, boşamak ta... Gariptir ki, bundan sonra da bu genç kadın Fehim Paşayı | bırakmamış uzun müddet onunla beraber yaşamıştır. Hatta, meşrutiyetin ilânından sonra — güzel pozlarda alınmış resimlerini kartpostal yaptırarak ve altına da: ( Margerit Fehim Paşa ) Yazdırarak — hem kendisine reklâm yapmış, hem de epeyce para kazanmıştır. * Yine bu esnada Göztepede mühim bir facia olmuştu. O sene- nin sayfiye mevsiminde bir aralık Fehim Paşa Göztepede bir köşk tutmuştu. Bu köşke yakın köşk- lerden birinde, Babıâli memurla- rından bir zat oturuyordu. Bu zatın afif ve terbiyeli bir kızı vardı. Kızın güzelliği, derhal Fehim ve avenesinin nazarı dik- katini celbetti. Kıza el altından haberler gönderildi. — Tehditler edildi. Fakat, aldığı metin ter- | biye hasebile kız bunların hep- | sine mukavemet gösterdi. Bu | esnada, bütün aile efradı, hale- | can ve ıstırap içinde idi. Kızla- | rını sokağa çıkarmak şu tarafa dursun, pencereden bile baktır- mıya korkuyorlardı... Gecenin | birinde, iki azgın şerir, duvardan | atladı. Maksatları, köşke bu suüretle taarraz ederek kızi ceb- | ren kaçırmaktı. Fakat, sabaha kadar uyumayıp nöbet bekliyen bahçivan derhal bu şerirleri kar- şıladı. Aralarında bir boğuşma başladı.. Nihayet sadık bahçıvan bu iki mütecasiri fena halde hırpalıyarak kaçırttı amma, ken- disi de birkaç yerinden yaralandı... Bu hâdise üzerine artık o aile orada barınamadı. Henüz yaz ortasında köşkü bırakıp İstanbula inmeğe mecbur kaldı. Bu bâdiseden on beş yirmi gün kadar sonra, diğer bir vak'a oldu... Yine o civardaki köşkle- rin brinde oturan bir memur ailesinin üç kızı vardı. Bu kızların Üüçü de güzel ve yetişkindi. Bir | örnek yeldirme ve başörtülerle | gezmiye çıktıkları zaman herke- | sin nazarı dikkatini celbederler- | di. Yukarda naklettiğimiz köşk vak'asından sonra bu aile de | korkularından — kızlarım — köşke kapadılarsa da, iş işten geçmişti. | ederdi. Günün birinde, bunlara da haber geldi. Büyük kızla ortanca kız, Kadıköyde bir ebenin evine da- vet ediliyordu. Aile şaşırdı. Der- bal İstanbula nakletmek için ha- zırlıklar başladı, Lâkin o gece bu şerirler köşkün — kapısına dayandılar. Kapıyı kırmak için zorlamıya başladılar. Köşk halkı pencereleri açarak korkularından: — Hırsız var.. İmdat!.. Diye haykırmıya bışladılar. Kızları da arka taraftaki yüksek pencereden bin halecan ile bah- çeye atlatarak komşuları olan bir doktor paşanın köşküne ka- çırdılar. Ertesi gün köşklü ve eşyayı olduğu — gibi bırakarak İstanbula can attılar. Bu şerirlerin tasallütu, — yalmız muhitlerine münbasır kalmayıp İstanbulun her tarafına - sirayet Bu cümleden olarak Ba- kırköyde cereyan eden bir vak'a da bir hayli zaman köy halkına heyecan vermiş, birçok kimseleri titretmişti.. Bakırköyde — oturan ve Meşrutiyetten sonra salbeu idam olunan Miralay İsmail Bey ile, (Huban sokağ) ında İttihatçı- ların fedaileri tarafından katlo- lunan (Düyunu Umumiye memur- larından Zeki Bey) arasında, İsta- siyon civarındaki mezarlığın ar- sasından dolayı bir kavga çık- mıştı. Zeki Bey, bir taraftan hâmisi olan Mizancı Murat Beye, diğer taraftan da babasına istinat (H mail Beye mukavemet | ederek ediyordu. Zeki Beyin babası, Hünkâr çavuşlarından ( Kayserili Ahmet) isminde bir adamdı. Bu Hâveten: KERİMAN adam alelâde bir hünkâr çavuşa olmakla beraber, gayet girgin ve saray erkânına kendisini sevdir- miş olduğundan âdeta kendine göre bir nüfuzu vardı. Buna bi- naen Zeki Bey, Miralay İsmail Beyle çarpışmaktan çekinmiyordu... İsmail Bey nihayet düşündü. Zeki Beye kat'i bir darbe | vurmak için onun aleyhinde bir jurnal tertip ederek Fehim Paşa- ya —vermekle beraber refikası hakkında da kulağına bazı şey- | ler fısıldadı... Zeki Beyin refikası o tarihte cidden güzel bir ka- dındı. Ve zavallı kadıncağız ken- di muhitinde sakin bir hayat yaşardı. — Fakat rağmen ufak tefek taarruzlar - başladı. Zeki Bey, muhtemel olan bir felâketin önüne geçmiye çalışır- ken, bir gün müthiş bir taarruza uğradı. Bir akşam, İstanbuldan köye avdet eden Zeki Bey, trenden inip te -o zaman istasi- yonda bulunan - gazinonun önün- den geçerken birdenbire üç kişi ile karşılaştı. Bu üç. kişi, Zeki Beyi ortalarına aldılar. Ellerine taktıkları çivili eldivenlerle ka- fasını, gözünü yardılar. Bereket versin, o esnada trenden İn- miş olan bazı mühim zevat işe müdahale ederek Zeki Beyi mu- hakkak bir Felâketten kurtardılar. ( Arkası var ) buna ATLANTID DİYARINDA HALİS HANIMIN Spa güzellik müsabakasında dünya güzellil. kıraliçesi iat babı intibaatımı musavver Foxs husust kopyesi Bu Elhamra sinemasında Ejderin Kızı Büyük ve heyecanlı bir sergüzeşt Mümessilleri: SESSUE HAYAKAVA - ANNA MAY WONG Türkçe kısımlarda ZEHRA HANIM - ZİHNİ BEY ATLANTID (€ DİYARINDA (€ Bu akşamdan itibaren mmma; ASRİ SİNEMADA Andre Luguet Gesur Kaçakçı Tamamen fransızca sözlü filminde Melek s:nemasında Demir Kafes Hakikt hayat sahnelerinden alınmış büyük bir £lim Mümessili : SILIVİA SIDNEY; Türkçeli kısım- larda YAŞAR ve Kemal Beyler. İHENRY FESCOUR T'un kurvetli eseriğl | YEMİN Fransızca sözlü şarkılı filim OPERA SİNEMASI temaşageranını son derece memnan - bırakmıştır. Heyeti temsiliyesi başında: AANDRE BURGERS ve MADELEİN RENAUD Hamiş: Yenl tenzilâtlı fiatlarımız her keseye elverişlidir. | mahkümları da Zindankapısındaki | nahmetteki ( Mağnos ) sarayının | değildi. Padişahlar ve sadrazam- | raylarında | mişlerdir. | İstanbulun zaptından evvel Fatih | devlet ricali ile padişahlar hapse- dıİırdı Eski devirde bir Eski İstanbuldan bahsederken hapishanelerini ve zindanlarını ihmal etmeyi doğru bulmadık. Çünkü eski devir hapishaneleri çok şayanı dikkat mülesseselerdir. Bizanslılar zamanında İstanbu- lun birçok yerlerinde zindanlar ve hapishaneler vardı. Adalardaki Manastırlar da bir zindan ve hapisbaneden başka bir şey de- gildi. Buralara birçok imparator ve imperatoriçelerle prens ve pronsesler hapis ve nefyedilirlerdi. Bunlar arasında Selçuk prens- leri de vardı. Bizanslıların hapis ve işkence usulleri pek zalimane idi. Bizansın en korkunç hıpııv- hanesi — Ayvansaraydaki — ( İsak Angelos ) kulesi altındaki ( Ane- mas) zindanlarıydı. Buraya siyasl ölüm mahkümları konurdu. Bu zindanın — altından — Ayasofyaya kadar uzanan gizli yollar vardı. Bizanslıların îıncı derecedeki hapishanede bulunurdu. - Sulta- bodrumları da Bizanslıların ha- pishaneleri idi. Ayrıca her sa- rayda da hususi hapishaneler vardı. Fetihten sonra Osmanlılar hapis ve işkence usulünü aynen Bizanslılardan kopye etmişlerdir. Padişah saraylarile Sadrazam ve vezir. konaklarının kapı araları birer hapishaneden başka bir şey kendi sa- idam et- lar birçok kimseleri hapis ve İstanbulda Türklerin en eski lıapıshan:sı Rumelihisarında (M kalesi ismi — verilen — sahildeki Halil Paşa bürcüdür. Bu kaleyi Fatih kendi ismine benzeterek (Mehmet) şeklınde yaptırdığı için bu bürce (M) ismi verilmiştir. bu hisarı yaptırırken suç işliyen amele ve askerleri burada hap- settirmiştir. Fatihten sonra İstanbuldaki ilk Türk hapishaneleri de Zindan- kapısındaki hapishane ile Yedi- kulede —Altınkazı — ittisalindeki mermer küledir. Bu kulenin için- de kanlı kuyu vardır. Burada ölüme mahküm yüksek rütbeli Fatihin sadrazamları Halil >—zmm — — —— -— TAKVİM — PERŞEMBE 034 215 EYLÜL « 932 Arabi 3- Camacevvel> 1331 Mnr 132 | Rurat 2 Eylül -o ves 1348 Öğe İk'adi 8. 48|(4 T0 Yatsı mu, 8. 21115 02) imsac L.ml —— ( Çok Eski Devirlerığe İstar;-bul ı Eski İstanbulun Meşhur Hapishane Ve Zindanları Kanuni Zamanında Galata Kulesinde 31 Bin Esir Hapsedilmişti kervansaray paşalarla padişah genç Süleyman ve veziri Davut paşa, deli Hüseyin ve tabanı yassı Mehmet paşalar burada hapis ve idam edili lerdir. Yedikuledeki Yazılıkale: padişahın harp ilân ottiği dev- letlerin sefaret heyetlerile siyast mücrimler hapsolunurlardı. Yavuzun Mısırdan — getirti Abbasi halifesi ( Mütevekkil Hİ ) (M 1520 ) senesine kadar bura- da hapsedilmiş ve unl! zama- ninda serbes bırakılmıştır. Cünha ve hafif cürüm sahiplerile borç- lular ve ahlâksız kadınlar da Zindankapısındaki ( Babı Cafer ) zindanında hapsedilirlerdi. Harünürreşidin bir diplomatını Bizans İmparatoru bu zindanda hapsederek öldürdüğü için Türk- ler burasına ( Babı Cafer ) ismini vermişlerdir. Şarkta ve Bizansta hapishaneler ziya ve hava almı- yan karanlık kuyulardan ibaretti. Bunun için de hapishanelere zin- dan ismi verilirdi. Tevratta da hapishane ile kuyu ayni mânada kullanılmıştır. Çünkü Peygamber Yusuf kuyuda hapsedilmişti. Mah- kumlara ekmek ve suları yukar- daki deliklerden uzatılırdı. Bu iki hapishane ( 1247 ) se- nesinde İkinci Mahmudun zama- nında Sultanahmetteki Mehterane (şimdiki — hapishanei — umum! ) yapılıncaya kadar devletin resm! hapishaneleri halinde kul- lanılmıştır. Mahküm kadınlarda Hasekideki timarhaneye ve bilâ- hare 1286 tarihinde de umumi hapishanede hususl kısım hazır- lanarak oraya nakledilmişler ve Hasekide şimdiki hastahane ha- line komuştur. Rumelihisarı ile boğazdaki (Kalei kilit Bahrisiyah, Rumeli) ye askeri mücrimlerle kürek mah- kümları hapsedilirlerdi. Türkele- rin en korkunç zindanlarından bi- risi de Tersanedeki (Sanbule) ha- pishanesidir. Kanuni zamanında burasile Galatakulesinde tam (öl) bin esir hapsedilmişti. Bu zinda- nı gece gündüz (300) Arap ne- feri beklerdi. Evliya Çelebi bu zindan için şunları — söyler: “Öy- le bir harci kadim Üzerine ya- pılmıştir ki bir veçhile beni âdem anda rahat bulamaz. Bir kuş bile girse uçamaz, zemine kat kat azim mermerler döşenmiştir ki delmek mümkün değildir. Şımdıı—ı Polis Müdüriyeti olan *tomruk,, dairesi Babıalinin ha- ylishau:ui idi. Okmeydanında ve Üsküdarda birer hapishane var- | dı. Tersanede eski gemiler için- de bazı siyasi mahkümlar hapse- dilirlerdi. — Wf “Yarın: mahkümlar nasıl beslenirlerdi ? ,,