T BİZİ DA A Zamanın Mütefekkirlerinin Toplanarak Ricale Küfrettikleri Yer Neresi İdi? Füramz Yeğiaz Hümiyet We Flsr llli İdi Muharriri xf Her Hakkı Mahfuzdur j —113— Zaptiye ıeı.ıreliı/ıin en faal şubelerinden biri de ( Heyeti tef- tişiye )idi. Bazı serkomiserlerden teşekkül eden bu heyete, Yusuf Bey isminde bir zat Yiyaset eder- di. Kısaca boylu, kırmızımtırak ve seyrek - sakallı olan — bu rat, | aslan Belçikalı bir mühtedi idi. Sirkat ve Ginayet mazmunlarının hüviyetlerini tesbit etmek - için evvelâ bunların gerek yandan ve gerek karşıdan — fotoğraflarını | ve sonra da — (parmak iz) lerini almak usulünü bizde en evvel | tatbik eden ve muavin olarak aldığı zeki polislere öğreten, bu zattır. Onun için Yusuf Beyin polis tarihimizde bir ehemmiyeti vardır. Maamafih Yusuf Beyin bu fennt ve medeni usulünden başka, bu gibi eşirranın sabıkalarını yok- lamak için Zabtiye nezaretinde çok garip bir usul daha vardı. Zaptiye nezaretine muttasıl -olan tevkifhane binasının kapısı önüm de (sergardiyan, Nuri Baba) is- minde ihtiyar bir arnavut oturur- du. Gayet çirkin ve Abus çehreli kıpkırmızı, iri burunlu; düşük ve beyaz kaşları kısmen gözlerini kapamış, kalın ve bembeyaz bı- yıklarının altında ağzı büsbütün | kaybolmuş, iki büklü:a bir vazi- (Babıâli) civarında herhangi su- rette olursa olsun içtimaa meydan vermemek ve dairelerine bu yol- dan gidip gelen ( Sadrazam ) ! ile nazırların hayatını, suikastten muhafaza eylemekti, Gerek sadrazamın ve gerek nazırların gidip gelme saatlerin- de, Babıâli caddesinde veyahut Sirkeci iskelesi civarında ağır ağır ve şüpheli bir vaziyette do- laşanlar; sivil polis derhal taras- sut altına elır. ve eğer - şüphele- nirse karakola bile götürürdü. Burada görülen işlerden biri de otellerin ve gazinoların ta- rassudu idi. Şimdi şekerci dük- kânı haline getirilmiş - olan ve evve'ce ismi ( Yıldız. gazinosu ) iken bilâhare ( Yaldız gazinosu ) na tahvil olunan gazino, bilhassa | gözden kaçırılmazdı. Çünkü bu gazinonun müşterileri, c zamanın ee — LA ŞE DK A GERAEE — münevverleri, mütefekkirleri, şa- irleri ve edipleri idi. Ve bilâ mübalâğa diyebiliriz ki bu gazi- no, İstanbulun yegâne (hürriyet ve fikir merkeziydi. Burada her şey pervasızca konuşulur, başta Abdülhamit olmak ürzere o dev- rin ricaline bol bol küfürler sav- rolur, manalı cinaslarla yazılmış şiirler okunur, tarihe ve içtimaiyata karşı, her sahada serbest müna- kaşalar olonurdu. Burası, gerek sivil polislerin. ve gerek saray hafiyelerinin mütemadi nezaret- leri altında hiçbirisi içeri girip te bir masada oturamaz ve oradakilerin içine karışamazdı. Böyle bir şey olduğu gibi (Allah gani gani rahmet etsin) şair Andelibin iri saplı kalın bastonu © herifin kafa- tasında patlardı. 3 ( Arkası var ) Arnavutlukta Bir İhtilâlin Önü Alındı Birçok Şe—"hir Ve Kasabalarda İki gün evvel yazdığımız kısa bir telgrafta, Arnavatluk Kıralı Ahmet Zogoya karşı hazırlanan bir soikastin meydana çıkarıldığı Yüzlerce Kişi Tevkif Edildi yette oturan bu adamın hafızası, âdeta mücrimlerin bir ( sabık defteri) idi. Ele geçen bir maz: evvelâ bu adamın karşısına geli..« ve ona gösterilerek sorulurdu : — Nuri Baba, saat kaç?.. O zaman Nuri baba, yavaş yavaş başını kaldırır, bakar; kaş- larının altından bir çift sönük mavi nokta parlar, dudakları | yavaş yavaş kımıldar, kalın ve korkunç bir sesle : Veyahut * — Beş.. Diye cevap verirdi. Eğer Nuri baba (bir) derse, o maz- nunun - birinci defa olarak tev- | kifhaneye getirilmesi; (beş) derse, beşinci defa getirilmesi demektir. Bize bu hususfa malümat veren alâkadar memurlar, Nuri Babanın (on beş ) sabıkaya kadar söyle- diğini ve kat'iyen yanılmadığını iddia etmektedirler. Uzun seneler zarfında gelip giden ve ekseriya simaları deği- şen binlerce şeriri, sabıka adet- lerile tanımak, çok mühim bir hafıza küvveti meselesidir. , x» Sivil polis memurlarının iki mübim faaliyet merkezi vardı. Bunlardan biri, (Galata) diğeri de (Babıâli ve Sirkeci ) civarı idi. Galatada bulunanlar, oradaki âdi cürüm erbabımı takip ederlerdi. (Babıâli ve Sirkeci) civarında dolaşanlar ise, muhtelif işler gö- rürlerdi. Bu işlerin en başında Ti i haber - veriliyordu. Bu hususta Arnavutluk muhabirimiz - tafsilât göndermiştir: Tiran, 30 ( Hususi ) — Son zamanda karşı bir suikast meydana çıka- rıldı ve birçok kimseler tevkif edilerek askeri mahkemeye ve- rildi. Nimresmi Beça gazetr nazaran, — yalmız ( Tiran ) da değil, Ergeri, — Premedi, Av- lonya ve Tepedelen — kasaba- larında da birçok kimseler tevkif olunmuştur.. Hükümet bu mev- kufları ihtilâttan memnu bir va- ziyette tutabilmek için, burada yeniden üç evi tevkifhane ittihaz | etmiştir. Meydana çıkarılan bu hâ- disenin siyasi ehemmiyeti de baiz olduğu haber verilmekte ve hü- kümetin açıkgöz davramıp bu teşkilâta dahil olanların firarları- » na imkân vermediği söylenmek- tedir, Mevkuflar isticvap edilmek- tedir. — Muhakemenin — birkaç güve kadar başlıyacağı zanno- Junuyor. Muhakeme — esnasında yaziyet — açıkça — anlaşılacak, bu — tertibatın maksadı, — nere- lerden cesaret aldığı, hangi va- Üüvi i, nereden | sıtalara güvendiği, Para | ünilülin öheminiyetile Mütenastp tedarik ettiği meydana çıkacak- tır. Bu gizli teşkilâtın elebaşıları olarak tevkif edilenlerin isimle- rini bildiriyorum: Kâzım Kokosi, Sait Kemali, Mükerrem — Hamzarayi, — Bekir Sülyo, Dimitri Konomi, - Sabri Kütezo, İskender Muço, Remzi Baçi, Suat Aslan, Doktor Bilâl * Kıral Ahmet Zogoya | — T 3 i Aleyhinde bir sulkast tertip edilen Kıral Ahmet Zoyo Tare Libohovo, Naki Pulo, Cev- | det Mehkemena, Lak, Yanata, Musa Puka, Taip Şkodra, Ahmet |Demi, Hüsnü ü Feyzi Lepeniça, Yunus Topuli, Recep Troki, Lütfi Toto, Hasan Disti, Şevket Sadullah. Muhakemenin başlamasına bü- yük bir sabırsızlıkla intizar edil- mektedir. —Meno ga— ——— —a Yeni Neşriyat Havacılık ve Spor — 90 Apğus- fevkalâde — bir müsha — neşretmiştir. Tühtelif renkli olan bu nüshada birçok kiyimetli — muharrirlorin maklaeleri vardır. Malmut Yeaarinin bir perdelik | bir piyesl İüve olarak verilmektedir. istihbarat Bülteni — Bu isim altında İnbisarlar Umuna Müdürlüğü tarafından bir risale — neşredilı Ş Tütün we içki hakkıtda dahilde ve hariçteki malümata cemedeceğini Bi- rinci sayısında vadötmektedir . bulunduğu — halde | l Çok Eski Devirlerde İIstanbul ’ Padişaha Rüşvet Vermi- | yenlerin Başı Kesiliyordu Zamane Padişahı, Memurlara Rüşvet Almak Salâhiyeti Bile Vermişti Dün eski İstanbulun, içinde yüzdüğü rüşvet denizinden etraf- hea bahsettik, hayli —malümat verdik. Fakat eski devrin bu en bozuk tarafı saymakla tükenecek gibi değildir. İşte size birkaç hikâye daha: Padişahlar, - vezirlerinden al- dıkları milyonluk rüşvetleri sa- raylarının sefahatlerine sarfeder- lerken, bir taraftan da, babalarını, kardeşlerini ve bazan da oğulla- rını feci şekilde öldürmek sure- tile elde ettikleri tahtlarında ra- hat oturabilmek için devlet er- kânma bahşiş namile rüşvet da- gittırlardı. Üçüncü Mehmedin cülüs günü dağıttığı bahşiş akıllara durgun- luk verecek kadar — müthişti. Sadrazama (30) bin, vezirlere, ka- dılara (20)şer bin, müderrislere (5) şer bin, nişancılara (30) zar bin, şeyhülislâma otuz bin, azledi- len mollalara ve çavuş başılara (15) bin akça bahşiş vermiştir. o güı:h yıl:lıı ve(ı;:;ı;—b )(348.!!)0) gitilmiş (26, yeniçeri neferine de — (79,800,000) akçe verilmişti. İşte böyle bol rüşvet ve bol bahşişlerle devletin hazinesi hır- palanıyor, boşalıyordu. Sefih pa- dişahlar ve rüşvetçi vezirler ke- selerini doldurmak ve her türlü zevklerini yapmak için alelâde vergilerden başka (Tekâlifi örfiye) namile birçok vergiler ve resim- ler tarhediyorlardı. Vatandaşlara müsavi bir snrette -tarhedilen örfi vergiler tamam (97 ) çeşitti ve isimleri de şunlardır: İmdadi- yei seferiye, imdadiyei hazeriye, ianei cihadiye, mukabele akçesi, avarız akçesi, menzil malı, konak masrafı, hat ve hane ve çayır kirası, bedeli nezil, pel ti baha, zahire baha, ülüfe buba, kumanya — baha, tayinat — be- deli, nanı baha, Kkatık baha, taamiye, mevale baha, kürekçi bedeli, tersane bedeliyesi, kalyon- ca bedeliyesi, gabyar bedeli, bedeli asakiri bahriye, kürekçiyan avarızı harcı ferman, harcı evamir, tebşiriyei mutade, harcı baha, ku- dumiye, cevaiz, hediye baha, kaf- tan baha, raba navas, iaanei hük- kâmiye, bedeli mübaşiriye, hüd damiye, kethüdaiye, kalemiye, kâtibiye, avaidi hademe, harcı bap, harcı defter, ihzariye, muh- zıriye, harcı hademe, harcı malh- dariye, daire — masrafı, — beygir masrafı, mürur ve ubur mas- rafı, devir masrafı, taahhüt te- messükâtı, reddiyei temessük, harcı reddiye, derbent resmi, selâmet- lik, baç, yasak, yol resmi, müru- riye, tırtıl resmi resmi meksi, izni sefine, aşrı diyet, sarrafiye, akçe- başı, güzeşte, senelik nüma, ku- herçile bedeli, kömür bedeli, ke- ır:ı!e bedıdli. kendir — bedeli, m :khıılır. n;o'pçdır. kumbaracılar masrafı, sefine mas- rafı, kayık maarafı, avaidi mu- tade, şetran bedeli, kâtibi emlâk tahsisatı, maaşı maliye, ceybi hu- mayun akçesi, Babıali tamiratı, devair tefrişatı, tevziat, ianat, semcrat, tayarat.. Devlet rüşvet ve israf yüzün- den çöklüyordu. Hazine tamtakır kalmıştı. (1266) tarihinde bir ka- nunla memurların — alabilecekleri ve alamıyacakları hediyeler tasnif edilerek bütün memurlara rüşvet almamaları için yemin ettirildi. Bu tasnife göre, mücevherat, a tın ve gümüşten mamul kıymetli eşya, çubuk takımı, kürk, şal, kumaşlar — gulam, cariye, at ve büyük hayvanlar, zahire, kuru yemişler, odun ve kömür alınma- si memasu hediyelerdi. — Yalnız memurlar halktan hediye namile üzüm, kavun, karpuz, meyvalar, içek, gülbeşeker tatlılar, yoğurt, şeşeyığîd sik’.urmwîı. ııv’ balıkı tavuk ve yumurta alabilirlerdi. Rüşvet daha Fatihin” Sadra- zamı Halil Paşa zamanında baş- lamıştı. Bizanslılar Halil Paşaya Fatihi İstanbul taarruzundan var- geçirmek — için balık sepetleri içinde altm göndermişlerdi. Pa- dişah deli İbrahim bir fakcı ka- rısının masalına uyarak sarayımı samura kaplatmak — için bütün memurlarından samur istemiş ve vermiyenleri öldürtmüştü. Hezar Ahmet Paşa rüşvet gi için boğdurulmuş ve eee l ll ae ni a ye lokma lokma halka - satılınış- tır. Kazasker Muslahattin aldığı rüşvetlerden padişaha hisse ver- mediği için Şecere vakvaka ası- dı. Sadrazam Yusuf Paşa Girit yağmasından padişaha hisse ver- mediği için kafası Cellât Çeş- harcı kitabet, a :::" hy&?ye harcı, ü :c L::; mesinin yalağında koparıldı. ahzi — vekâlet — harcı, tahsib H4 KLAARA TTT A DAUA ALAY ET LA T aassaea e RA LA sessA aA AA A AAA AAAE KA LAT ç4 RADYO * s0ssaserereRAMERAK AAA LA YA LAY GA cA DA 31 Ağustos Çarsamba İstanbul — (1200 metro ) 18 grar molon, 19,6 birinci kısım alaturka könser Hafıs Numün Bey höyeti tara- fından, 2045 Nimet Vahit Hanım ile Madam Heke tarafından konser, 21 Münir Nurettin. Bey ile arkudaşları taralından kouser, 89 örkestra. Bükreş — (804 metre) 19,40 gramo fon ile Trobadur operası. Belgrat — (480 metra) 90 Salıburg- dan nakil. ğ Roma — ( #i motre ) 21,45 (Verdi) nin Sicilya ismindeki operası. Prağ — ( 488 metre ) 90 koman ve kitara ile Pagnini'nin esorlerleri, 20,30 halk şarkıları, 20,50 piyano konkeri. Viyana — (617 metze ) 30 Salzburg tiyatrosundan naklen Fidelio _iıınındır ki öporet, 23,19 akşam konseri . Peşte — ( 550 metre ) 20,45 güzel Elepa opoeretinden — parçalar, 20,45 salon orkostrası. M a —(14L1 motre) 20,10 radyo #tesi, S1 hafif konset, 2806 dane avaları . Berlin — (1696 metre ) 20 Salaburg- dan bakil. | | Eylül Parşembe İstanbul — ( 1200 mette ) 18 Orar möfon, 19,5 Lirinci kısım alaturka sux Seniye Hamımın İştirakile, 90,5 gramo- fon, S1 ikinci kıtım alaturka saz Vildan Niyazi Beyin ve Fikriyo Hanımın işti- rakile, 29 orkastra . Bükreş — (800 metre ) 20,30 senfer Di, KI ID serenat , Belgrat — ( 420 metce ) 21 stüdyo orkaştrası, S2 gramolon . Roma — ( 4di metre ) 91,80 ov kar dmina faydalı malümat, 21,45 senfonl. Proğ — (488 metre) 90,50 şarkı kon- seri, 1,10 Kalsbad'ın Kora heyeti. Viyana — ( G17 motze) 20,40 Kora heyeti tarafından konser, 22,45 orkestra. Peşte — (530 metre) 20,18 Çiğan or kestrası, 21,45 operamın oörkestra her yöti tarafından. Varşova — (1dil metre) 20,35 rayo- gazetesi, 21 hafif havalar, 22,90 dll- nadan bakil, 23 dant havaları. V- Berlin — (163ö metre ) 20 den itiba xzen gramolon, orksstra, 90,60 Fraak