osmtu ile ( taltısaltanat)ı Abdülhamit Sela di Hali Bu.. Nasılsa Boş Bulunduk.,, Ve Sonra Ragıp Paşaya İhsan Ve He Hediye Çıktı Maharriri * Her Hakkı Mahfuzdur > Deniz tarafındaki pencere- nin önünde duran Doktor Ferik Namık Paşa, kılıcının kabzasile büyük yekpare cama şiddetle vurdu. Cam korkunç bir şangırı ile kırıldı. Namık Paşa, kendisini bahçeye attı... © mik P, yı müteakip birkaç kişinin daha pencereden kendisini atması, büyük avizenin, tavanı çökerlecek gibi sallanması üzerine salonda bir panik başladı. (tahtı humayu- nun) yakininde duran sarasker Rıza Paşa ile diğer bazı mukarrip- “i ler, her türlü teşrifat ve tazimatı unutarak Abdülhamide yaklaştı. Bunlardan biri: — Aman efendimiz.. şimdi çökecek.. Kaçalım... Diye yalvardı... Abdülhamidin rengi, bembeyaz kesilmişti. Mü- tereddit ve şaşırmış bir vaziyet- teydi. Bu teklif üzerine birden bire yerinden kalktı. Yan taraf- taki kapıya doğru iki adim attı. “O zaman Ragıp Paşa, Abdülha- midin önüne atıldı: — Aman padişahım.. Ne ya- pıyorsun.. Bu kadar 'bir sar- k bi rakıp kaçmak nasıl olur?.. Senin şanına yakışan, cesarettir. Diyerek kollarını iki tarafa açtı. Bu ikaz karşısında Abdül © hamit kendini topladı. Geri dö- “ merek, bir elile tabta yaslandı. © Diğer elilede İsılıcma dayanarak yüksek sesle: Zi —Çabuk ezan okuasun.. Her- kes, olduğu yerde dursun, Demeye mecbur kaldı... Zel zele, çabuk geçmişti. Şimdi bir © İarsftan ezan okunuyor, diğer © taraftan da koridorlara dağılan- lar yavaş yavaş ve korka korka salona dönlüyor, muayede mera- simine devam olunuyordu. Abdülhamit, birdenbire kor- kuya tâbi. olarak gösterdiği te- lâşlan dolayı mâdim olmuşlu. Muayede merasimi bittikten sonra © derhal Ragıp Paşayı çağırttı. — İnsanlık hali bu.. Nasılsa, boş bulunduk. Beni ikaz ve ir şat ettiğine pek çok memnun “oldum. “Teşekkür ederim. © Dedi ve mühim miktarda il- san verdi. Ayni zamanda, kendi- sine firar tavsiye edenleri de güzelce tekdir etti, * Ragıp Paşa aleyhinde pek çok sözler söylenmiştir. Birçok- Kubbe © Olar onun zelmi © ötisafindan — babsetmişlerdir. Bu rivayetlere uszaran paşa, siyasi maznunları isticwap ederken onlara cürümle- rini söylemek için yalnız dayak “almakla iktifa etmez. koltukla” rının altına sıcak yumurta koyar, kaba etlerinde kızgın şiş saplar, kelpetenle tırnaklarını söktürür, — küçük bir çekiçle dişlerini kırar, Camın kirilması Na- | mangal kömürü | yaktırarak 1 nun zehirli gazlerile, inat edenleri sersemletir ve söyletirmiş.. Bu iddiaları teyit ve tevsik eden bir delil mevcut değildir. Ragip Pa- | şanin - bizzat , itiraf üzere - yalnız bir oadama fenalığı o dokunmuştur ki o da, (o( Mektebi Sanayi Muha- sebecisi) Halil Beydir. Ragıp paşa, bu adamı isticvap eder- ken fena balde sinirleşerek önüm deki sürahiyi kaldırıp kafasına vurmuş ve neticede de İstanbuk dan teb'it edilmesine sebep ol muştur. Ragıp paşanın en bariz husur siyeti, fevkalâde basit gezmesi ve büyük servetine rağmen, akık lara haret verecek derecede tu- tumluluk göstermesidir.) Bir gün, saray erkânından bir zatın, be- yaz keten mendille burnunu sil diğini görünce dayanamamış?.. — Ne yapıyorsun yahu.. Bu ne rezalet... Hiç keten mendile burun silinir mi?.. Diye bağırmış. O zat bu garip tenkitten şaşırarak: — Gayet tabiidir. Ter, ipekli mendile silinir... Burun da ke ten mendille silinir. Diye cevap vermesi üzerine Ragıp Paşa başını iki tarafa sallıyarak: — Yazık, azizim.. Sana çek acıyorum... Senin iflâh olacağın yok. Bu gidişle sen, günün bi- rinde iflâs edeceksin. Diye mukabele etmiş. Abdülhamidin hal'inden sonra, saray İstibdadiyle alâkadar olan- lar birer birer toplanarak hapse- dilirken, Rağıp Paşayı tanıyan | dans & | ( Arkası var | | — RADYO — 13 Ağustos Cumartesi İstanbul — (1200 metre ) 18 gra #nofon, 19,5 Dirinci kısım alaturka saz; | | 90,5 gramofon, 91 #kinei kısım slaturka İ ündan Romanya havaları. bir balıkçı reisi kendisine müra- caat etmiş: — Paşam, istersen seni ke çırayım. Demiş... Şuna buna yapılan bazı şiddetli muameleleri işittiği için bu teklif paşaya mülâyim gelmiş. — İyi amma.. görüyorsun ya. köşkün her tarafı abluka altında. Buna imkân yok ki... Dewiş... Reis, buna cevap vermiş: — Oişi bana bırakın, Bütün mesuliyeti deruhte ediyorum. Ben sizi deniz tarafından kaçırır ve Kızkulesi açığında bulunan bir | İngiliz şilebine teslim ederim. #az, 3 orkestra « Bükreş — ( 904 metra 190 Studyo tiyatresü, 20,45 Lüka etkestisı tara Belgrat (439 metro) $1 Kuvartet, 31,5 halk şarkıları, 22 askert bando. Koma (AL metre | 20 gramofon, 31,45 polis mektebinin orkestrası. Prag “- ( 483 metra ) 20 şen gece, 2i gramofon Yİ,45 salon orkestrası, Viyana — (017 metre) 21 Zither kon ser, 21,20 komedi, 23,45 Çigan or kostrası, Peşte —( 500 wetre ) 21 konser, #on- ra Çigan. Varşova — ( idil metre) 21 'Tener Manog tarafından hafif şarkılar, 38,05 Şapen konseri. Berlin — (1645 wetre) 20 İngilizce ders, “0,5 hay ne vakit başlamıştır, meyzuu etrafında bir musababe, £ü konser, 22 Lâypçığdan naklen büyük esi. Mide Hastalıklarının Meçhul Bir Sebebi Var Bu Sebep, Şehirlerdeki | Fazla Gürü .. - tüdür, Bunun Önüne Geçmek Lâzımdır “Medikal Jurnal and rekad, isimli Amerikan tıp gazetesi, gü- rültünün mide hastalıkları özerin- de husule getirdiği ( tesirlere dair mühim bir tetkiki ihtiva edi- yor. Bu yazıyı yazan Doktor Doktor Donald Laird olan mevrubahis gıdalardan isti- aaa denize olunuyorsa vu neler olduğu kaydedilmiyor. İngiliz Zen leri Vergi lere Dayanamaz Olduk Kıralın Oğluna Kazın Veren Lort Bile Şimdi Şatosunu Satıyor İktisadi buhran yüzünden büt- çelerini güçlükle (o düzeltmiye muvaffak olan milletler, ister istemez, birçok ağu vergiler ihdas etmiye mecbur olmuşlardır. Amerika, İngiltere, Fransa, Ja- İ ponya gibi büyük memleketlerde bu vergilerin nisbeti (ow kadar ağırdır ki zengin insanların bile tabammülünü ( tüketiyor. £ Hele emlâk vergileri, zikrettiğimiz bu memleketlerde, cidden dayanıl- maz bir yük olmuştur. Bu hususta bir fikir vermiş olmak için şunu | söylüyebiliriz ki, İngiliz kıralının | ikinci oğluna kızım veren İngiliz i Lordu Siratmor, asırlardanberi ailesinin sahip bulunduğu Glamis şatosunu satunya karar vermiştir. Çünkü İngilterede emlâk vergisi o kadar ağırdır. İngiliz kral ailesi gibi Sitrat mar ailesi de İskoçyalıdır. Glamis şatosu da İski bulunuyor. On birinci asrın İskoç kıralları tarafından tesis edilen bu şato, son asırda başlanbaşa | l tamir edilmiş, modern bir hale getirilmiştir. Fakat yapılan bütün reklâmlara rağmen Glamis şato- #unu satmak mümkün olmamıştır. Çünkü Glamis şatosu, perili bir yer olmakla maruftur. Bu şatoya misafir olarak gelen kim- seler, zaman zaman burada, kanlı şövalyeler, korkunç hayaletler görmüşlerdir. İskoçyalılar, ötedenberi, bu efsanelere çok inanan ve ehem- miyet veren insanlardır. Az za- manda tekin olmadığı her tarafa şayi olan Glamis Satosuna misa- fir gelmemiye başladığı gibi satın almıya talip çıkan da yoktur. Fakat Siratmor ailesi hemen umumiyetle vaktini hep burada geçirdiği halde onlardan hiç kimse şatonun cin ve perilerin. den şikâyet etmiyor. Geceleri hayalet gördüklerini iddia eden- “ ler sadece şatoya misafir sıfatile gelmiş olan kimselerdir. En Kazançlı Meslek Hangisidir ? Bugün > Memleket Fikir damlar a Muhtaçtır (Baş taraf" ! inci sayfada) — Fikri mesleklerden bangi- sini tavsiye edersiniz? — Fi kir hayatımın o muhtelif şubeleri arasında bir fark göze- İ temem, Felsefe ile uğraşmak ne ise tabip olmak, fizikçi olmak ta odur. Bunlardan hangisinin daha kârli olup olmadığını da düşü- nemem. Zaten hiçbir mesleği kârlıdır, veya kârsızdır diye mü- talea etmek bence kabili tasav- var bir şey değildir. İnsanm ek bette ekmek parasını kazanmıya ihtiyacı vardır. ve bunu arr yacaktır. Fakat her meslekle, insan, az çok, bir şey kazanır. Para kazandığı için meslek inti- hap etmek , değil, m erer yani ım endimizi ba layabilmemiz, ag iş görmemi için para kazanmak lâzımdır. kendim, zengin olmayı asla düşünmedim. Bir e zengin olmak için intihap edeceklere ne tavsiye edebilirim ki? — Memleketin bugünkü vaziye- ti karşısında hangi me da ba fazla ihtiyacımız vardır Memleketin bugünkü vaziye- tinde en çok Şaire, fikir adamma ihtiyacımız. vardır. bir münevver zümresi olmayan mem- leket hiçbir şey yapamaz. e rikada elit denilen zümrenin kö- T aftekiyetrime rağmen, buhran- dan en ziyade müteessir olan yine Amerikadır. Zannediyorum ki, Amerikada münevverler çok olsay- dı, umumi hayatında daha ziyade ahenk olurdu ve bugünkü sıkın- tıhı hale düşmezdi. En ziyade na sıl adamlara ihtiyacımız olduğunu soruyarsunuz: Lâtince ve Yunan- ca bilenlere. , Nurullah Alâ B. münevver sınıfın, Oo mlnevver (o geçinmek veya olmak © istiyenlerin münevverliğin hakiki Uvarlığına sabip bulunmaları için lâtince ve Yunancayı (o elzem addediyor. Bu fikrini başka münasebetlerle de izhar etmişti. Nitekim bura da da ısrar ediyor. Beş Para Bulamamış Bir hırsız Berlinde yedi katlı bir apartımana girmiş, tesadüfen apartımanın yedi katında da kim- se yokmuş, baştanbaşa aramış, fakat ( talihsizliğinin oderecesine bakınız; yedi katın yedisinde de ra nanuna tek bir metelik bile lamamış ve suratı bir karış, can sıkıntısı ile dışarı çıkarken yakayı ele vermiş. İşte polis komiserliğinde ver- diği ifadeden bir cümle: — Anlaşılan benden elektrik, su, telelon ve vergi memurları söz birliği küm miş” e eve e melik nie ZE