Havacılık Bahsi Denizde Kazaya Uğrıyan Tayyare- ler Ve Bir Tedbir Tayyarecilik hergün bir parça | daha inkişaf ediyor. Yakın bir mtide, hava uçuşlarının doğura- cağı kazaların öldürücü bir mahi- yetten kurtulacağını ümit edenler çoktur. Fakat deniz üÜzerinde yap ılan| uçuşların — doğurabileceği — kaza neticelerini esaslı surette ortadan kaldırmak kolay olmuyor. Meselâ son 12 sene zarfında gerek Avrapadan Amerikaya ve gerekse Amerikadan Avrupaya doğru Atlas Okyanusunu geçmek için 109 tayyareci havalanmıştır. Bunlardan yalnız 37 tanesinin teşebbüsü muvaffakıyetle netice- | lenmiş, ötel-iler, gösterdikleri ce- sareti hayatlarile ödemişlerdir. Bunun sebebi, her zaman şiddetli — bir. kazanın — vukuu değildir. — Meselâ — çok — defa deniz üzerinde iken tayyarenin benzini bitmiş, yahut bir alette bir ârıza basıl olmuş ve tayya- reci denize inmiye mecbur olmuş- tur. Fakat su Üzerinde günlerce kalmasına, dalgaların önünde sa- ğa, sola çalkanmasına rağmen hiçbir taraftan hiçbir. yardım görememiş, ya çıkan bir fir- -tına — neticesi — batıp — gitmiş, a açlıktan — ölmüş, —yahut ta :öp:k balıklarına yem olmuştur. Son defa Amerikadan Varşovaya uçan ve yarı yolda denize inen Lehli tayyareci Havzerin başından geçenler, bunun güzel bir misali- dir. Benzin borularından birinin patlaması ile Havzer, İrlânda sa- killerine bin kilometre kala denize inmişti. İndiği yer, Amerikaya gelip giden vapurların yol üstü ldi. Tayyareci bunlardan birço- ğunun gelip geçtiğini gördü, sekiz Ün suların cereyanma kapıldı, ğirçok gemilere İşaret verdi; fa- kat hiçbiri kendisini görmedi. Nihayet bir tesadüf yüzünden kurtuldu. Alman tayyarecisi Ber- tran ve Klavzmanın başından da ayni macera geçti. Bir kilometre uzaktaki bir gemiye yaptıkları işaretleri gösteremediler. Az da- ba ölüp gidiyorlardı. Bu mahzur deniz Üzerinde üçan — tayyarecileri — esaslı — su- rette endişeye düşürdüğü için bir ihtiyat tedbirinin alınması mev- zubahistir. Bu suretle ve mec- buri olarak denize inmek ihtimali karşısında tayyareciler için hususi birtakım — fişekler — yapılmıştır. Geceleyin — kendisini — etraftan geçen — vapurlara gösterecek olan tayyareci, 15-20 — kilo- metreden görülebilecek surette ziya — verici fişekler atacak, öz de şiddetli duman şı“:dmıddel::' yakacaktır. Deç::e inmiye mecbur kalan tayyarecileri zahmetrçekmeden kurtarmak için şimdilik başka çare bulunama- miştır. » Vahşet Ve Çok Yaşamak İngiliz gazetelerinde gördüğü- müz bir fikra: İskoçyada, dağ başında 180 | nüfüslu küçücük bir köy vardır. ı Bu köy halkından 9 tanesi yüz yaşında, 50 tanesi de yetmişin- dedir. İngiliz gazeteleri bu uzun ömürlü insanların bir köye top- | lanasş olmalarının, daha doğrusu bu köy halkının hepsinin de uzun Smürlü oluşunun sebebini köyü medeniyet merkzine uzak — olu- şunda bulmaladıriar. d SON POSTA Türk Erkekleri Kadınlardan - Daha Fazla Güzeldir Sözüme İnanınız: Güzellik 'İ'ürk Er- (Baş tarafı | inel #ayfada ) dınlardan daha iyi —— buldum. Çok çabuk arka- daş — oluyorlar. Misir — erkekle- rile Türk erkek- leri arasında da çok — büyük farklar var. Öy- le ya, blısırda kaldığım birkaç gün zarfında bana üç del divaç teklifi — tılar, Fakat bu- rada ne böyle bir teklifle karşı- laştım.. ne de... Nisir — erkekleri de neçok evleni- yorlar.. - Kanun erkeklere büyük salâhiyetler ver- miş. İstedikleri za- man kadınların- dan ayrılıyorlar. Meselâ beni istiyenlerden bi- ri. 27 yaşında idi. Şimdiye kadar 3 defa evlenmiş ve ay- rılmıştı. Dördün- eli defa beni isti- yordu. Hiç varır miıyım... Matmazel Marsela d'Arla Tür- kiyede kaldığı müddetçe gördüğü hüsnü kabulden çok memnun ve mütehassıstı. Bilhassa dev- let adamlarının kendisine lâyık olduğu teshilâtı göstermesi onu çok sevindirmişti. Başvekil Paşa ile yaptığı teresan olduğunu, — bu devlet adamının gösterdiği hüsnükabul | ve alâkaya minnettar kaldığıni söy- ! ledi. Bu mülâkatta birçok mev- | zulara temaa edildiğini, bilhassa | dünya buhranı Üzerinde dur- duklarını ilâve etti. Matmazel çantasını açtı. İçin- de çeşit çeşit ipekliler vardı. Üzeri hesap işlemeli" bir Bursa y Sevgili Anneciğim, Heyecan Geçirdim Ki...,, (Baş tarafı | inci sayfada ) zarafet ve güzelliğini sena ettik- ten sonra Şark güzelinin, ilk defa olarak Garp güzelleri- ni yere yuvarlamak — suretile cihamı hayrette bırakacak dere- cede mühim ve büyük zafer ka- zandığını yazmaktadır. “ Savgili Anneciğim ,, Dünya güzeli Keriman Hanım, avnesine intihap tafsilâtını havi mufassal bir mektup göndermiştir. Dünya güzeli mektubuna şöyle başltamaktadır: “Sevgili anneciğim. Şimdi eski havadisleri bırakalım da intihap nasıl oldu? Size onu anlatayım.., Dünya güzeli anlattıktan sonra mektubuna göy- le devam etmektedir: mülâkatın çok en- | ilk merasimi | l “ Bizi birer birer halka takdim keğine Bir Tılsım Gibi Nasip Oünya güzelinin bir Avrupa gazetesinde çıkan büyük portresi arasında sıktı, — dudaklarına Meksika güzeli W Matmazel — bu yer- ettiler. Sıra Mis Yugoslav'a gelince bir alkış tufanıdır koptu. Doğru- I sunu söyliyeyim anneciğim, müthiş | korktum, ya ben alkışlanmazsam | korkusu. Helecan içindeydim. Ne ise sıram geldi (Mis Türki) denir denmez öyle bir alkış başladı ki salon sarsılıyordu. “Ertesi gün akşam Üüzeri bizi bir tiyatroya götürdüler. İntihap neticesi burada haber verilecekti. Hopimiz heyecan içinde idik. Sahne müsabakaya İştirak eden milletlerin — bayraklarile — süslen- mişti. Bizim için konulan sandak- yelere sıra ile oturduk. İşte şim- di heyecan ve korku gene baş- lamıştı. “O müthiş haberi bekliyorduk. Ekserimiz ya Alman, yahut ta Yugoslavya güzelini alkışlâmak için ; hnı;lını,oıduk.. l'âırlıımıyudık Olmuş! l Türk elbisesini çok sevmiş ve çok beğenmiş- | &. İstanbuldaki intiba ve hatı | ralarını anlatırken gözlerini — süzü- yor, sesine a- henk veriyor ve diyor ki: — İstanbul çok ahenktar bir şe- hir.. Her - tarafı şiir, her tarah güzellik içinde.. Portsait — ve İsken deriyenin belki İstanbuldan daha muntazam yerleri vardı. Fa- | kat bu şiir ve | cazibeyi | orada | hiç bulamadım. İstanbulda renk, koku, sema, ufuk, — tulü ve gurup bam- başka.. Bu tabil varlıklar en mü- tekâmil — ve en bedii bir şekik | Ce ancak bura- da görülebilir. Marmare.. sat- | hında en küçük bir ıstırap çizgisi görülmiyen ahenktar zemzemelerle parlayip sönen Marmaranın kenarında in- san Kleopatranın aşk beldesi na- mile maruf olan İskenderiyeyi hiç aramıyor. Matmazel Marsella sözün bu- rasında durdu ve biraz evvelki sözlerini tekrar etti: — Fakat siz Türk erkekleri, | kıymetinizi biliniz. Emin olunuz | ki Türk erkekleri kadınlardan daha güzeldir. İ Güzellik eşsiz bir tılsım gibi | Türk erkeklerine nasip olmuş. — | Ben sordum: — Peki Matmazel.. Keriman Hanımı nasıl buldunuz? — Resimlerini beğenmedim. Hoşuma gitmedi. Belki kendi güzeldir. — Sabah Öyle amma, ben de evvelce gördüğüm takdirlerden ve alkışlardan iyice cesarat almış bulumuyordum. “Derken Belçika . milli margı çalınmağa başladı ve perde ya- vaş yavaş Sanki istemeye isteme- ye açıldı. Tiyatro dehşetli kala- balıktı. Her taraf dolmuştu. *Alkış sağnağı bitti ve bizi tekrar birer birer halka takdim ettiler ve tabil her güzel takdim edildikçe alkişlamyordu. Sıra Yu- goslav güzeline ve ban gelince alkış tufan halini aldı. Ben kırmızı tuvaletimi giymiş- tim. Alkışlar bitti, etrafı derin bir süküt kapladı. Komitenin reisi M. Marke ağır adımlarla ortaya çıktı. Halkı selâmladıktan sonra gene yavaş yavaş (1932 Mis Uni- Köylerde Tedrisat Meselesi Bizde köy mektepleri henüz tam manasile ıslah edilmiş bir vaziyetle değildir. Herhangi bir köye giden muallim bin bir müş- külâtla karşılaşır. Sıhhi bir mek- tep binasının yokluğu, mektep Tevazımının — bulunmaması, — köy çocuklarınm devamsızlığı.. vesaire, . Köy muallimi, ayrı ayrı yetiş- tirmek — mecburiyetinde — olduğu birkaç sunfı birden idare eder, Mesai saatlerini sınflarının ade- dine göre kısımlara ayırır; birer nebze her sımıfın mühtelif ders- lerile meşgul olur. k tedrisat — müfettişlerinin köy mekteplerini teftiş tarzı da tatmin edici bir sistem değildir. Köy mekteplerinde mihaniki su- rette tetkikten ziyade, köy ço- cuklarının bhangi esaş dahilinde daha hayali yetişecekleri ciheti düşünülmeli, müfettişler bu hususta muallime mesai ortağı olmalıdır. Talebenin muntazaman devamı işi de cezeri bir şekilde halledilme- lidir. Köy mekteplerinin vazi- yetini gören Maarif — Vekâleti geçen sene köy mekteplerini üç sınıflı olarak tespit etti. Bu karar nisbeten muallimin sâyini teshil ! etti ve iyi oldu. Fakat yine müş- küller tamamen bertaraf edil- miş değildir. Köy mekteplerinden matlup faydanın temini. için, ev- velâ, köylerin nufus dereceleri ve — yakınlığı — nazanı — ilibara alınarak — merkezi yerlere beş sınıflı ve o kadar muallimli mun- tazam mektepler açılmalı, köy mekteplerinin programları — ço- cukları daha ziyade zirant san'ate elverişli malümatla m cehhez olarak iş başına ge melerini mümkün kılacak şeki de tanzim edilmelidir. veri ) dedi ve > biraz durdu. Müthiş bir çarpıntmma. Nihayet M. Marke tekrar harekete geldi. (Mis Türki... Mis Univer) dedi... Tarif edilemiyecek kadar kuvvetli bir | alkış tufamı içinde sevgili istiklâl marşımız çalınmıya başladı. Bu, o anda ıâyâı beye- canı tezyit ediyordu. i mem- leketimin — kokusunu — duyuüyor- dum. — Hepiniz, bütün — sew diklerim gözümün önüne geldiniz, ah anneciğim bilhassa sen... M. Marke yanıma geldi, elle- rimden tutarak sahnenin önüne | doğru götürdü. Marşımız ve alkış hbâlâ devam ediyordu. Herkes tebrik için sahneye koşuyorlardı. M. Marke Belçikanın verdiği pırlanta bir iğneyi göğsüme taktı. Tekrar teşekkür ettim, gene ah - kış alkış... Sonra herkes sustu, Belçika Misi yanıma doğru geldi, elinde bir altın kupa vardı. “Spa şehri namına beni tebrik ettikten sonra kupayı verdi, eli- ğ ve öpüştük... Ge:; a arasında bütün güz, ae tüler. Sonra Avrupa güzeli olan (Mis Danimarka | geldi ve beni tebrik etti, öpüştük. Bu arada muhtelif fotoğraflarımız ve sesli filimlerimiz alınıyordu. Dışardan — “ Mis — Üniveri isteriz, — balkona =m. diye bağırıyorlardı. M. e beni elimden tutarak balkona çıkardı, “ Yaşa Mis Türki, Mis Univer ,, sesleri etrafı çınlattı.,, Keriman Hanım, çok uzun boy- lu olan mektubunun diğer kısım- larında intihaptan sonraki vazi- yetini anlatıyor. Dünya güzeli şimdi Dovilden Fransanın kaplıcalar beldesi olan Vişiye davet edilmiştir. Burada şerefine büyük merasim yapıla- - caktır. İ>.