Pti C v 10 Sayfa -— ÇANAKKALE ' Ingiltere “ Hükümeti tarafından Gazi Uz. ne hediyo edilen eserin tercümesi Yazan: Ceneral Oglander İhra'ç Noktasında Büyük Ve Affedilmez Bir Hata İrğilşâp Edilmişti Dağlık bir sahada şiddetli mukavemete maruz kalarak ya- pılan bu ibraç hareketinde vazi- yetteki — müphemiyeti — yarmak güçtü. Fakat elde edilen ma- lümata — nazaran şimdi — anl- yoruz ki Anzak sahiline çıkan askerlerin vaziyeti ümitsiz de- gil, bilâkis çok ümit verici idi. Avustralya ve Yeni Zelât kıt'ala- rının işgal ettiği hat çok kuvvetli idi. Ve ancak altı bin yardalık bir cephe teşkil ediyordu. Ufak tadilât ile bu cephe Anzak ko- lordusu için üç aydan fazla mu- harebe hattmı teşkil etmişti. Türklerin bu hattı yarmak için yaptıkları bütün teşebbüsler boşa çıkmıştı. 25 nisan akşamı ön safta bulunan askerler yor- gunluklarına rağmen mukavemet ediyorlardı. — Çünkü — vaziyetin anahtarına sahip bulunduklarını biliyorlardı. Hatta ertesi gün , çtaarraza geçmek Üüzere takviye kuvvetleri istiyorlardı. O vakit bilinmiyen Fakat bu- gün anlaşılan en mühim nokta- lardan biri de Türk kuvvetlerinin de Avustralya kuvvetleri kadar dağınık olduğu ve ikibin beş yüz zayiat verdiğidir. 25 nisan akşa- mı Mustafa Kemale ikinci ve yir- mi yedinci alayların imha edildiği, birinci; elli — yedinci alayların fena vaziyette bulunduğu; üçün- cü ve elli yedinci alayların ku- mandanı elinde esasen doksan asker kaldığı bildirilmişti. Bütün devam eden muharebeler netice- sinde yirmi yedinci alay mühim zayiat — vermiş ve yıpranmıştı. Araplardan müteşekkil olan 7Tinci alayın vaziyeti daha fena idi. Bu alay Avustralyalılarla çarp- şınca darmadağın olmuş ve öte- ye beriye kaçan efradı arkada kalan diğer Türk alaylarına bü- tün gece ateş etmişlerdi. Sabah - şafak söktüğü zaman bu alay- dan eser kalmamıştı. 19 uncu fırkanın, karargâhı en son ter- keden — 72 inci alayı harp sahasına ancak 26 — sabahı varabilmişti. Bu alay da Araplar- dan müteşekkildi ve itimada şa- yan değildi. Fakat Mustafa Ke- malin elinde kalan yegâne kuv- veti teşkil ediyordu. Öyle anlaşılıyor ki ihraç nok- tasında yapılan büyük hataya rağmen — ÂAvustralya —ve Yeni Zelânt kıt'alarının muvaffak — ol- maları ihtimali çoktu. Fakat ne yapalım ki harp öyledir. Askeri tarihi okuyanlar hâdi- “gelerden sonra muhakeme yürüt- menin daha kolay olduğunu unut- 'mamalıdırlar. — Büyük — Frderih der ki: ( Eğer hepimiz muharebe- den evvel muharebenin sonunda öğrendiklerimizi bilmiş olsaydık hepimiz birer Jeneral olurduk ). Yeni Zelant ve Avustralya Makinist Aranıyor. Nazilli Belediyesinden: kıt'alarının ilk muharebe günü başlarından geçen macera hiçbir ordunun başından geçmiş değil- dir. Meçhul bir sahile çıkmanın müşkülâtından maada ihraç kıtaa- tının ihraç mıntakalarını — şaşır- maları her şeyi altüst etmişti. İhraçtan sonra başlıyan mu- harebe diğer muharebelerle mu- kayese edilemez, alelâde harp- lerde asker muayyen noktalara toplanır, muayyen hareket nok- tası tayin edilir, muayyen bir cephe Üzerine harp edilir. Hak buki burada asker şiddetli bir ateş yağmuru altında çıkabildiği yere çıktı, karaya karanlıkta ayak bastı, birçok yerlerde sarp yamaçlar, yalçın kayalarla kârşı- laştı. Sonra da geçilmez çalılıkları aşarak harp etmeğe çalıştı. Bu şerait dahilinde kıtaatın dağılma- masına imkân yoktu. Nakil ve muhabere ve münakale vasıtaları zayıftı. İleri giden kıtaat hiç- bir taraftan —emir almaksızın kendi teşebbüslerile bu hareketi yapmışlardı. Bu suretle bütün taburların plânları ve hususi va- zifeleri suya düşmüştü. Bu şeraiti nazarı dikkate alarak yirmi beş nisanda Anzak taarruzunda tec- rübe görmüş bir ordunun bile ıııuvıl?nk olacağı şüpheli idi. * Y Sahiline Çıkış Y Sahiline asker ihracı Helles ve Seddilbahirde yapılacak olan asıl harekâta yardım için düşü- nülmüştü. Buraya Türklerin hiç ummadığı bir zamanda bir mik- tar asker çıkarılacak ve yarım- adada münakale yollarını tehdit edecekti. / | 'flâşr:"fl uza İsmail İSTANBUL %Ankara cadd.95 TELEFON, ©3599E ECCARİ ”ı ıîıı Istanbul Sekizinci İcra daire- | sinden: Evkaf idaresinin alacağıtı önlütde ale tal a bâzır cak İera memurmna gihdan müracaat- Tarı ilân olunur. Belediyemiz su fabrikasında çalışmak üzere altmış lira ücretli “daimi bir makiniste ihtiyaç vardır. ( Hidrolik ) sisteminde bulunan ve tazyik ile çalışan mezkür tulumbaların ilmine aşina olan taliplerin imtihana iştirak etmek üzere yetlerindeki ehliyet vesikalarile beraber 18 ağustos 932 tarihine müsadif perşembe günü ssaat | de Nazilli Belediye Riyasetine müracaatları ilân olunur. AAR SON POSTA YO Dünya Güzelinin Nargile İç t. ve e igini Bile_Uydurdular Bir Rus Gazetesi Bu Yalana İnanmış, a ! tümüh; &e /'ş;/lğ"f Yugoslâvya güzelinin spor kıyafetinde bir pozu (Baş tarafı | inci sayfada ) Keriman Hanım belki bir bebek ve belki de bir melektir. Ancak şunu da — hemen ifşa ede- yim ki, bu Türk kızi, dedesi gibi nargile çekiştirmekten pek hoşlanmaktadır. Keriman Hanım günün muayyen vakitlerinde nar- gilesini kurmakta ve keyifli bir vaziyette tokurdatmaktadır. Belçikada nargile ve tömbeki bulunmadığı için Türk güzeli cidden zarif olan nargilesini İs- tanbuldan getirmiştir.,, Yukarda söylediğim gibi, tam manasile kuyruklu bir yalandan ibaret olan bu hezeyanlara en saf adamların bile inanması mi dür. Fakat burada beyaz Ruslar tarafından çıkarılan bir gazetenin müdürü, çok saf bir adam ola- cak ki bu yalanlara derhal inan- mış ve bir muharririni, tahkikat ve tetkikat için hemen Belçikaya göndermiştir. Bu gazetenin ismi * Posledniya Novesti ,, dir. “ Posledniya Novesti , gaze- tesinin muharriri Belçikaya gitmiş, | Ostant şehrinde dünya zeli Keriman Hanım tarafından kabul edilmiş, tahkikatını bitirmiş ve tekrar Parise dönerek bu husus- ta öğrendiklerini gazetesine yaz- mıştır. Rus gazetesinin muharriri tetkikatını şu şekilde anlatmak- tadır: * 932 Dünya güzelinin nargile içip içmediğini tahkik için evvelâ bizzat kendisine müracaat etmeyi daha münasip gördüm. Çok ya- kından tanıdığım asri Türk kızı tipini tam mânasile canlandıran Keriman Hanım hakikaten temiz ve pürüzsüz bir Türk güzelidir. Gözlerinde basit, Tfakat çok derinliklere inen bir mâna vardır. Ondaki tebessliim ne Amerika | güzellerininki gibi şarlatanca, ne de Avrupa güzellerininki gibi şıma- rıkçadır. Onun tebessümü saf kalbinin cilâlı — bir aynası ! gibidir.. Keriman Hanım bana büyük “bir büsnükabul gösterdi ve tam karşısında yer verdi. Ben tahkikatıma girişmeden evvel | tecrübe için dünya — güze- | line nefls bir sigara tak- dim ettim. 932 dünya güzeli benim bu hareketimi şiddetle pro- testo &den bir barekette bulun- du ve derhal şunları söyledi: “— Zahmet ediyorsunuz Müs- yü. Dünyada en ziyade nefret ettiğim şeyler sigara ve içkidir. Ben hayret içinde kalmıştım. Tömbekiye küçük yaştanberi alı- şık olan bir kızın nefis bir siga« rayı reddetmesine imkân yoktu. Bu vaziyet karşısında suır sor- müak icap ediyordu. Dedim ki: Üşenmeden Tahkikat Yapmış! HÜ Brezlilyalı güzel * — Bir Fransız muharriri, sizin nargile içtiğinizi söylüyor.,, “Dünya Güzeli kaşlarını çattı ve kısaca : “ Yalan, dedi, uydur- muşlar !.. ,, “O zaman inandım ki Fransız muharririnin ortaya attığı nargile hikâyesi tam manasile bir yalan ve hezeyandır. “Sigara bile içmiyen bir kızın aNK Belçika güzeline tuvalet yapılıyor nargile çekiştirmesini ortaya at- maktaki gizli ve müfrit maksadı el'an anlamış değilim.,, Heyecan Dakikalarında... Pariste çıkan baftalık mecmu- alardan birinde meşhur Fransız muharrirlerinden — biri — güzellik müsabakasını şu satırlarla tasvir etmektedir: *“Dedikodular devam ediyor... “Amerikalı bir Mis dudakları- na ruj sürerek yanında oturan arkadaşına : *—Benim burada ne işim var! Hem çirkin, hem de biçimsizim!. Bununla beraber çok eğleniyorum diyordu. ...- Müsabakanın son da- | kikaları. “Sabahleyin Mis Brerzilyanın intibabını muhakkak görenler, ak- şam üzeri Mis İsponyamın dünya güzeli seçileceğini iddia ediyor- lardı. İşte bu tiplerden biri kulağıma iğildi: — Size demedim mi.. Mis A manya intihap edilecektir... Jüri karar vermiş.. Aman susun şayila benden çıkmış olmasın!.. Bakinız kızcağız ne kadar güzel.. « Perde açıldı! Güzeller çep- çevre oturmaşlar. Kalplerinin tik- takı kulaklarımıza kadar geliyor... Jüri yerine oturdu. Salonda derin bir süküt... Meksika güzelinin müsaba- o kadan evvel alınmış çok zarli bir resmi Venüsler jürl heyetinin önün- den birer birer geçmiye başla- dılar. Mis Almanyanın sülün gibi boyu, altın sarısı saçları — tatlı siması jüri ve haziran arasında ani bir heyecan uyandırdıl.., Fakat —Mis — Yugoslâvyaya yapılan tezahürat bundan aşağı kalmadı!. Mis Brezilya ve Mis İspanya da belki öbür ikisi kadar alkışlandılar. Sön tetkik bitmiştir!... Jüri reisi sahneye — çıktı!... Hepimiz merak içindeyiz. Dudakla rından düşecek kelime — acaba hangi memleketin ismi olacaktı?. — Mis Türkiyel.. Herkesin ağzında: — Tabit değil mi ya?.. — Ne zarafet!.. Ne incelik!.. Bu ne güzel boyl.. İşte münasip ve tam yerinde bir karar !.. v.s.. Projektörlerin rengârenk — ziya- ları altmda Keriman Halisin ince ve tatlı güzel simasımı, asırlarca meşguliyetsiz. vo refah içinde yaşamıya alışkın kadın tipini bir kat daha inceleşmiş ve kibarlaşmış görüyorduk. Sofu mlüslüman ecdadı onu bu halde görebilseler, acaba ne derlerdi? Şüphesiz ki ihtiyatlı tavrı, es- rarengiz sükütu ona çok rey ka- zandırmıştı:.. Derhal Mis Almanya boğazına atıldı ve öptü. Öbür güzeller de kıskançlık- larına hamledilmesin diye Keri- manın boğazına sarıldılar, öptü- ler. Alkışlar içerisinde bir öpüş- medir devam etti... Belki içlerinden bazıları, otel odalarında bu gece ağlayacak- lardır! Fakat henüz yirmi yaşında olmıyan genç kızların teessürü güzellikleri kadar geçicidir. Bir İngiliz lordunun Karıst Keriman Halisin yanından geçer- ken şu sözler kulağıma çalındı. — Elbet bu kızcağız dünya güzeli olacaktı. Ostantta her sabah köpeğimi okşuyordu. .« Müsabaka bitmişti. Keriman Halis Spa Belediyesinin bediye- lerini almış, terasta ziyafete riya- set ediyor ve halk onu İezzetle seyrediyordu.,, Ağustos 9 ŞUÇ